#1
|
||||
|
||||
Yaşamın Yankısı
Her ne kadar pek çok kelimenin içi boşalsa, zaman içinde bambaşka bir hale bürünse de, bunlardan biri olan 'sevgi' ile söze başlamak yine de uygun düşer diye düşünüyorum. Sevgi... Yavrularımız için en önemli besin kaynağı. Sevgi dolu ana-baba kucağı ise, hayatın güçlüklerine göğüs germede, büyüyüp gelişmenin zik zaklı, taşlı yollarında sıcak ve güvenli bir liman. Böylesi bir sığınağı olmayan, sevgi ve ilgiden mahrum çocukların , diğer çocuklarla ve yetişkinlerle de sevgi bağı kuramadıkları için, toplumla olan ilişkilerinin de zayıfladığını söylüyor araştırmalar. Suçlu gençler üzerinde yapılan incelemelerde, bu gençlerin yüzde yirmi ikisinin dağılmış ailelerden geldiği, yüzde kırk sekizinin de muhtelif sebeplerle ana-babalarından ayrı kaldıkları saptanmış. Yine bu gençlerin yüzde altmışının ortanca çocuk olması, ailelerinden yeterli düzeyde ilgi ve sevgi görmeme ihtimalini akıllara getirmiş. Evet, çocuklarımıza, hatta tüm sevdiklerimize ilgi ve sevgimizi göstermenin yollarını aramalı ve bunun için de bilinçli bir çaba harcamalıyız. Bu çabanın en başında onları tanımaya çalışmak gelir. Eşimize, çocuğumuza gösterdiğimiz ilgi, sevgimiz adına onları kendi arzularımıza göre değerlendirip, yönlendirmek olmamalı. Zaten, böylesi bir anlayışla yaklaştığımızda sevdiklerimizin bizden hızla uzaklaştığına şahit oluruz. Davranışlarımızın anlamı, karşımızdaki kişinin algılamasında gizlidir aslında. Anne-babaların, eşlerin, birbirlerinin ve çocuklarının algılarını dikkate almaları, gönderdikleri mesajların karşı tarafta nasıl bir akis bulduğunu iyice gözlemlemeleri gerekir. Her insanın algıları, kendi iç dünyasında saklı, mahrem duygu ve düşünceler olduğu için dışardan gözlemek mümkün değildir elbette. Ama hepimiz, algılarımız sonucundaki davranışlarımızla kendimizi ele veririz. Bu sayede ilişkide olduğumuz diğer insanlara kendimizi tanıtmış ve onları da tanımış oluruz. Okuduğum şu küçük hikayecik, davranışlarımızın sonuçlarına ilişkin güzel bir örnek doğrusu: 'Bir çocukla babası, dağlık bir arazide gezintiye çıkarlar. Ayağının taşa çarpmasıyla canı yanan çocuk, 'Ahhhh!' diye bağırır acıyla. Dağdan ' Ahhhh!' diye bir ses gelir ve sesi duyan çocuk hayretle irkilir. Merak içinde 'Sen kimsin?'diye bağırır; aldığı cevap 'Sen kimsin?' olur. Çocuk kızar ve 'Sen bir korkaksın !' diye haykırır. Dağdan aldığı cevap, 'Sen bir korkaksın!'dır. Çocuk, babasına bakar ve 'Baba ne oluyor?' diye sorar. 'Oğlum, dikkat et!' der babası ve vadiye doğru 'Sana hayranım!' diye bağırır. Ses, 'Sana hayranım!' diye cevaplar. Baba 'Sen bir harikasın!' diye seslenince de, dağdan 'Sen bir harikasın!' cevabı gelir. Çocuk şaşkındır. Ne olduğunu hala anlayamamıştır. Baba oğluna durumu açıklar: 'Oğlum, insanlar buna yankı derler, ama gerçekte yaşamın kendisidir. Yaşama ne verirsen, sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının bir aynasıdır. Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan, insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara karşı hoşgörülü ve sabırlı olmalısın. Oğlum, yaşamda ne ekersen onu biçersin.' Etrafımızda yankılanan ve yaşamımızın ta kendisi olan seslere iyice kulak kabartalım. Duyduğumuz şeyler ne derece memnun ediyor bizi. Hayata ve sevdiklerimize seslenişlerimiz nasıl bir akisle dönüyor bize? Değiştirmek istediğimiz yankılar varsa, önce kendi seslenişlerimizi mi değiştirmeliyiz yoksa? Ne dersiniz? * Bu yazı Derya Güney'in Haınmefendi Dergisi Kasım 2007 sayısındaki yazısıdır. |
Benzer Konular |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Esmaül Hüsna / Mustafa Demirci | haktan | Çeşitli Videolar | 0 | 11 January 2009 14:35 |
Doktorlar 16. Bolum - 3. parca | eLanuR | Doktorlar | 0 | 18 November 2008 16:38 |
''Özledim'' diyordunya | Prenses | Aşk - Sevgi | 0 | 29 October 2008 12:25 |