|
|
|
#2
|
|||
|
|||
|
BAB
Bir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden en geniş olanı. BÂDE Üzüm şarabı. Ama tasavvuf edebiyatında aşk anlamındadır. BAHR-I TAVÎL Vezinli, kafiyeli uzun nesir cümlelerden kurulan Divan edebiyatı nazım türü. Fe'ilatün, mefa'ilün, müstef'ilün gibi cüzler arka arkaya tekrarlanır. Türk edebiyatında çok az kullanılmıştır. BALAD Üç uzun bir kısa bendden oluşan Batı edebiyatı nazım türü. Uzun bendlerin dize sayısı 6-10 arasında değişir. Kısa bend ise 4-5 dizedir. Bu bend tanrıya, krala, prense ithaf bendidir. Her bendin sonundaki mısra bir tür nakarattır. Masal ve hikaye niteliğindeki bendleri ele alıp işleyen, kısa ve hikayesi olan şiirlerdir. BASİTNAME Divan edebiyatında yalın Türkçe ile yazılmış gazeller. Bunlara Türkî-i basit gazel de denir. Basitnamelerde Arapça ve Farsça sözcüklerle tamlamalar çok azdır. Örneğin: Düşdi bu gönlüm sana hey sevdüğüm N ola yakışsan bana hey sevdüğüm Çün seve geldi seve gider seni Bu gönül önden sona hey sevdüğüm Ayruluk derdi bana bir bun durur Kim döyer imdi buna hey sevdüğüm Turmadım uçmak diler gönlüm kuşı Yüce köşkünden yana hey sevdüğüm Yüzüni gözler güzel bu uyüzden ay Giceler kalur tana hey sevdüğüm Ağzını öpmek ana ol kim senün Söğme yok yire ana hey sevdüğüm Cânı dahi bir kez ana hey sevdüğüm Edirneli Nazmi BEDÎ Sözü, kulağa hoş gelecek ve ruha heyecan verecek şekilde güzelleştirme yollarını gösteren bilim. İlm-i bedî de denir. Bu isim altında toplanan sanatlar iki gruba ayrılır: Sözle ilgili sanatlar (Sanayi-i lafziye): Cinas, iştikak, seci, kalp, tedvir, aks, teddil, tasri, tarsi gibi. Anlamla ilgili sanatlar (Sanayi-i mâneviye): İlhan, tevriye, tenasüp, mübalağa, leff ü neşr, tensik, mügalata-i mâneviye, tecahül-i ârif, hüsn-i ta'lil, tezat, istifham, rücu, tekrir, telmin, insal-i mesel, istidrak, tevcih, iktibas gibi. BELÂGAT Düzgün ve yerinde söz söyleme sanatı. Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilimdir. BERÂAT-I İSTİHSAL Sözün başında eserde anlatılanları belirten sözcük ya da söyleyişler. Berâat üstün gelmek, istihsal yeni ayın görünmesi, yağmurun yağması, çocuğun doğarken çığlık atması anlamlarına gelir. Bu edebi sanata hüsn-i ibtida adı da verilir. Amaca iki yolla ulaşılır. Bir ilişki kurularak ya da ilişki kurulmadan. İlişki kurulmasına tahallüs, kurulmamasına iktidab denir. Sinan Paşa'nın Tazarru'namesi, Fuzuli'nin Hüsn'ü Aşk'ı, Cevdet Paşa'nın Belagat-ı Osmanniye adlı eserlerinde bu sanatın güzel örnekleri vardır. BERCESTE Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit. Dize için daha çok mısra-ı berceste, beyit için de beyt-i berceste tanımlamaları kullanılır. Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir. Bazı berceste örnekleri: Uyduk dil-i divâneye dil uydu hevâya Ruhi Su uyur düşmen uyur hasta-i hicrân uyumaz Şeyh Gâlib Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da Şeyh Gâlib Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi Muhibbî (Kanuni) Şîrler pençe-i kahrımda olurker lerzân Beni bir gözleri âhûya zebun etdi felek II. Selim BERDAR Asılmış, darağacına çekilmiş. Divan ve tasavvuf edebiyatında sevgilinin saçlarına vurulan "âşık"ı tanımlamak için kullanılır. Örneğin: Ayağı yire mi basar zülfine ber-dâr olanun Zevk ü şevk ile virür cân ü seri döne döne Necati Dâr olam gerdâr olam ber-dâr olam mansûr olam Yunus Emre BEZM Sohbet, muhabbet, içki meclisi. Daha çok divan edebiyatında kullanılır. Tamlamalar halindedir. Örneğin bezm-i nûşânûş durmadan içilen meclis demektir. Bezm-i vüslat kavuşma meclisidir. Bezm-i muhabbet aşk meclisidir. Bezm-i mey içki meclisidir. Tasavvuf edebiyatında bezm-i elest şekli kullanılır. Başlangıcı olmayan zaman demektir. BİLADİYE Beldeleri konu edinen edebi eserler. sanatçılar gördükleri, gezdikleri, sevdikleri ya da görmek istedikleri beldeleri nazım ya da nesir şeklinde anlatır. Divan edebiyatında Ferdi, Derviş Ömer Efendi gibi şairlerin biladiyeleri vardır. BOZLAK Halk edebiyatımızda bir ezgi türü. Konusunu aşiret kavgalarından, kan davalarından, aşk maceralarından alır. Çoklukla Güney ve Orta Anadolu bölgelerinde söylenir. Afşar bozlağı, Urum bozlağı gibi türleri vardır. CEM İYYET Birbirine uygun veya birbirine karşıt anlamlı sözcükleri bir arada bulundurma. Böyle sözlere cem'iyyetli adı verilir. CEVAZ-Î EDEBÎ Sözcüğü vezne uydurmak amacıyla bazı değişikliklerle kullanılması, hecelerin, seslerin ucun ya da kısa okunması şeklinde yapılan yanlışları hoş karşılama. Şiirde böyle kullanışlar "kusur" kabul edilir. CEZÂLET Söyleyişleri kulağa sert gelen sözcükleri tanımlar. Uyumu konuya göre ayarlayan önemli bir anlatım şekli. Örneğin, sanatçı şiddet, büyüklük, vakar, ölüm, korku, savaş gibi konuları anlatırken ya da işlerken, sözcükleri de anlattığı konuya uygun düşecek kalın sesliler arasından seçer. Savaşı anlatırken çekâçâk, gülbank gibi sözcüklerin kullanılması gibi. Bu tür kalın seslilere elfâz-ı cezele, taşıdıkları niteliğe de cezâlet denir. Örneğin: Saflar düzüp hücum hücum edilecek hayl-i düşmene Dehşet âsimân u zemîn pür-figân olur Evc-i havâda çekâçâk ı tigden Âvaz-ı ra'd u sâika reh-gümkünân olur Nef'i CÖNK Halk edebiyatı ürünlerinin yazıldığı defterler. Bir tür antoloji sayılırlar ve yazarlarının kim olduğu çoğu zaman bilinmez. ÇAPRAZ KAFİYE Dörder mısralı bendlerle kurulan nazım şekli. Her dörtlüğün tek sayılı dizeleri ile çift sayılı dizeleri kendi aralarında kafiyelidir. Dörtlük sayısı sınırlı değildir. Her tür konuya uygun olduğu için çok kullanılır. Çaprazlama da denir. Örneğin: Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şîrâz-ı hayâl ettiren âhengiyle Yahya Kemal Beyatlı (Rindlerin Ölümü) |
|
|