Hayatta hep kedi gibi dört ayak üstüne düştüm
“Akademi Türkiye”nin finalistlerindendi Özgür Çevik. Yarışmada beşinci olmasına rağmen bugüne dek yayınlanan tüm yarışma programlarının finalistlerinden en şanslısı oldu. İlk dizi filmi “Yabancı Damat”la gerek ülkemizde, gerekse Yunanistan’da hayran kitlesini artırdı. Bu kez Özgür Çevik kendisini ilk tanıdığımız şekliyle karşımızda; ilk göz ağrısı müzikle! “Düş-ün-ce” adını verdiği albümüyle; “Müzik dünyasında da varım” diyen Çevik, kendi ifadesiyle kedi gibi dört ayak üzerine düşen şanslı insanlardan...
Yarışmalardan çıkan en şanslı, hatta tek şanslı insansınız diyebilir miyiz?
Şanslıyım gerçekten de. “Kedi gibi dört ayak üzerine düştüm” diyebilirim.
“Müzisyenim” diye yola çıkıp, kendinizi dizi film setinde buldunuz. “Yabancı Damat”tan sonra yeni bir dizide oynamayıp, müziğe dönmenizin sebebi nedir?
“Yabancı Damat” gibi bir dizide rol alacağım aklıma bile gelmezdi! Şimdi onun üzerine başka bir dizi yapmakta zor. “Yabancı Damat”ın bana getirdiği sıkıntı bu oldu işte! Avantajlı bir şey birden zor bir hale dönüştü. Onun üzerine çıkabilmek için daha iyi bir şey yapmak gerekiyor. Bu arada yaşadıklarımdan bir çok şey biriktirdim. Yapacaklarımı belirledim. Kısacası kendimi şekillendirdim ve şimdi kendime ait bir şey yapacağım; kendi şarkılarımı yapacağım!
Diziden sonra albüm hazırlıkları süreci nasıl geçti?
Dizi biteli yaklaşık bir yıl oldu sanırım. Albüm hazırlıklarım dokuz ay sürdü. Aslında böyle hesaplamamıştık. En fazla 4 ayda biter diye düşünmüştük. Ama uzadı biraz. Allah’tan müzik var ki oyalanabildim. Yoksa herhalde çıldırırdım. Çünkü beklemek zor.
Oyunculuğa başladığınızda müziğin boynu bükük kalmıştı. Şimdi ona biraz zaman ayırmanız gerekecek. Ama tabii bu arada da bir sürü dizi film teklifi gelecek. Bu kez kimin boynu bükük kalacak?
Müziksiz yaşayamam. Ama oyunculuğu da çok sevdim. Bir de merak ettiğim bir şey var: Acaba oyunculuğu ilerletebilecek miyim, daha farklı rollerde oynayabilecek miyim... Bunu çok merak ediyorum. O yüzden farklı olabilecek projelere daha sıcak bakıyorum. Çünkü “Yabancı Damat” benzeri projelerden bir çok teklif geliyor. Ama artık benim için farklı bir şeyler olması gerekiyor.
Mesela nasıl bir rol canlandırmak istersiniz?
Belli bir kalıp yok. Televizyondaki dizi filmlerin klişelerden uzaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü dizi filmler çok gündemde. En çok onlar izleniyor. Dolayısıyla ben de böyle bir iş bekliyorum. Kafamda tam bir kalıbı yok. Ama hayalimde öyle bir şey var.
Hep oyunculuktan konuştuk. Müziğin durumu ne olacak merak ediyorum...
İkisini de bir arada götürebilirim. Benim bir takım dertlerim yok. Çünkü gerçeklik duygusunu kaybetmiyorum. Bir tarafta şarkı söyleyen star olmayı hedeflemiş bir adam. Sürekli bir duruş, şov falan filan... Öbür tarafta ise aynı adam bir dizide rol canlandırmaya çalışıyor. Bu çok zorlu bir iş. Ama benim böyle bir derdim yok. Çünkü benim albümde anlatmak istediğim şey; anlatmak, anlatmak, anlatmak... Kendi yaşadığım süreci anlatmak. Onu anlatıp, öbür tarafta da o yola devam etmek. O yüzden ikisini bir arada götürebileceğime inanıyorum.
Seyirci oyunculuğunuzu az çok biliyor. Ama müziğiniz bilinmiyor. Müzikte hayal kırıklığına uğramaktan korkuyor musunuz?
Korkmaz mıyım! Endişe içindeyim. Elbette ki albüm satsın, insanlar dinlesin istiyorum. Kim istemez ki bunu! Hayal kırıklığına uğramamak için biraz gerçekti düşünmek gerekiyor. Hedefleri çok yükseltirsen gerçekten büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirsin. Özellikle de Türkiye’de. Endişelerimi kontrol altında tutmaya çalışıyorum. Allah’tan müzik vardı hayatımda. “Yabancı Damat” bittikten sonra oraya yoğunlaşabildim. Çünkü iş sadece para kazanmak değil ki! O çıtayı nasıl aşacaksın, en azından nasıl yaklaşacaksın önemli olan bu! Öyle bir iş 5 senede, 10 senede bir olur ancak! Ve bu elde olan, kontrol edebileceğin bir şey değil. Bir sürü iyi oyuncu, iyi prodüksiyon, iyi senaryo... Bunların hepsinin doğru zamanda bir araya gelmesi gerekiyor. O yüzden zaten bekleyecektim. Bu arada albümle uğraştım. Bu albüm beni delirmekten kurtardı! Evet bunu ilk defa yaşıyorum. İyi bir projeden sonra beklemek insanı delirtip, psikolojisini bozabilirmiş.
Bir bakıma unutulma korkusu muydu bu?
Unutulma korkusu oluyor. Hani bir sevgiliniz olur ayrılırsınız. Ama birbirinizden hayatlarından çıksanız da insan yine de unutulmak istemez. Bunun büyük boyutta olanını düşünün. TV farklı bir mecra. Unutulmama korkusu ile iyi iş yapma isteği arasında sıkışıp kalabiliyor insan. O çılgınlıkla kötü işe de sarılabilirsin.
Peki bu duygusal yoğunluktan nasıl bir albüm çıktı ortaya?
Albümün adı: “düş-ün-ce” Farklı bir şekilde yazılıyor. Bunun bir çok anlamı var. Düşmekle alakası var, düşünceyle alakası var, üne düşmekle alakası var... Mete Özgencil’in albümün isim babası. Benim aklıma gelen ilk isim “Kir” olmuştu. “Ailemizin temiz çocuğu Özgür” baskısı insanı öbür tarafa itiyor. Normal biriyken; “Benim başka bir şey yapmam lazım” diyorsunuz. Albümün adı “Kir” olsun demiştim ya... Bu tepkili ruh hali karamsar, karanlık yollara itebiliyor insanı. Allah’tan ortalıyoruz her şeyi.
“Ailemizin temiz çocuğu Özgür” öfkesini rahatlıkla dışa vurabilir mi?
Benim kolay kolay kabullenme durumum olmuyor. Üzerime neyle gelinirse ona tepki gösteriyorum. Ben sakallarımı daha yeni kestim! Tepkilerimi, korkularımı, karamsarlıklarımı şarkılara döküyorum. O yüzden “Ailemizin temiz çocuğu” baskısı bende kabul gören bir baskı değil! Şöyle düşünüyorum: Öyle ya da böyle, sonuçta neysen osun. Ve yapmak istediklerim var. Lütfen beni baskı altında tutmayın ki; ben de istediklerimi yapabileyim.
Bu albüm insanları şaşırtacak mı?
Bence şaşırtacak. “Akademi Türkiye”de verilen şarkıları okuduk hep. Benden pop bekleyenler olabilir. Kimi Yunan ezgileri bekleyebilir; “Yabancı Damat”tan dolayı. Ama albüm biraz sert! Şaşırtacağım.
Şöhretim için gelenler oluyor
Bu kadar işin arasında aşk da yaşandı mı hiç?
Yok yaşamadım. İlişkim oldu. Ama çok büyük bir aşk yaşamadım. Kimse yok hayatımda zaten.
Yeni albüm çıkaran kimsenin hayatında sevgilisi olmuyor nedense... Bu bir strateji mi?
Ben “Akademi Türkiye”deyken, daha kariyerimin başlangıcında aşk yaşadım. Öyle bir ortamın içinde bile hiçbir strateji düşünmedim. Olsa söylerdim. Gerçekten yok kimse.
Pınar Aydın’la küs müsünüz?
Hayır hiçbir küslüğümüz yok. Ayrıca; “Yoğunluktan aşık olamıyorum” demek bence çok saçma.
Eskiden Özgür’den hoşlanan biri, artık Özgür Çevik’ten hoşlanıyor. Bunu anlamak insanı çok incitiyor mu?
İncitiyor. Kişilik bölünmesi yaşıyorsunuz. Bir zamanki insanları ve onların tepkilerini iyi biliyorsun. Sonrasındaki davranışları görünce anlıyorsun. Arada büyük fark var. Üzüldüğüm bir dönemim de oldu hatta. Ama bu duruma alışmaya çalışıyorum.