Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Bayanların Dünyası > KADINCA > Hamilelik Dönemi
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 17 December 2008, 13:14
Banned
 
Kayıt Tarihi: 26 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Doğum Kontrolü - Doğum Kontrol Hapları

Doğum kontrol hapları ya da bilimsel adıyla oral kontraseptifler (OK) tüm dünyada yaygın şekilde kullanılan ve ucuz. basit ve oldukça yüksek etkili ilaçlardır. İçinde hormon olduğunun bilinmesi kadın sağlığı açısından son derece yararlı olduğu bilinen bu ilaç grubu hakkında pekçok yanlış bilgi ve inanışın doğmasına neden olmuştur. Sırf bu yanlış inanışlar nedeni ile pekçok kadın doğum kontrol hapı kullanımından endişe duymaktadır. Yazının tamamını okuduğunuzda bu mucizevi ilaçlar ile ilgili bilimsel gerçekleri bilecek ve anlayacaksınız.

TARİHÇE
Kadında yumurtlamanın engellenmesi ile gebelik arasında ilişki kurulması ilk kez 1900'lü yılların başında gerçekleşmiştir. Ludwig Haberlandt adlı bir fizyoloji profesörü yumurtlalıklardan elde edilen ekstrelerin üreme potansiyeli ve yeteneğini engelleyebileceğini göstermiş ve 1931 yılında doğum kontrolü için hormonların kullanılmasını önermiştir. Hormonal doğum kontrol yöntemlerinin prensipleri bu dönemde fark edilmesine karşın teknoloji bu olayı destelemek için yeterli olmamıştır. Kadında yumurtalıktan salgılanan ana östrojen olan östradiolün 12 gramını üretmek için 80.000'den fazla dişi domuzun yumurtalıklarının işlemden geçirilmesi teknolojik yetersizliği ifade etmek için yeterlidir. Yine 1 gram progesteron hormonu üretmek için o dönemde 2500 gebe domuzun yumurtalıklarına gerek duyulmaktaydı. 1951 yılına gelindiğinde progesteron hormonu artık sentetik olarak üretilebilir hale gelmiştir. Aynı yıl progesteronu oluşturan karbon moleküllerinden ondokuzuncusunun çıkartılması ile maddenin etkinliğinin daha da arttığı fark edilmiş ve norethindron adı verilen snetetik progesteron bulunmuştur. 1956 yılında insanlar üzerindeki ilk deneyler yapılmış ve kanamanın kotrolü amacıyla doğum kontrol amaçlı kullanılması planlanan ilaçların içinde östrojen olması gerektiği fikri doğmuştur. Bu çalışmaların sonucu 1960 yılında ilk doğum kontrol hapı olan ENOVID piyasaya sürülmüştür. Bu hap günümüzde kullanılan haplar gibi hem östrojen hem de progesteron hormonu içeren kombine bir doğum kontrol hapıydı ancak içerdiği hormon miktarı çok yüksekti. Kombine oral kontraseptiflerin içerdiği hormon miktarı ile etkileri arasındaki ilişki 1970'lere kadar tam anlamı ile anlaşılamadı. Ancak bu yıldan sonra hapların içeridiği hormon miktarlarını azaltmaya yönelik çalışmalar başladı. Ayrıca yine farklı progesteron hormonları geçen zaman içerisinde üretildi. Progesteronlar arasındaki en önemli farklılık istenmeyen etki ortaya çıkartma potansiyelleridir. Geçen zaman içinde doğum kontrol haplarının hem içerdiği östrojen miktarı düşürüldü hem de progesteron içeriği değişerek istenmeyen yan etkilerin görülme sıklığı ve şiddeti azaltıldı.

Doğum kontrol haplarında amaç en az hormon kullanarak en etkili doğum kontrolünü sağlamaktır. Günümüzde kullanılan hapların hormon içeriği ilk kullanılan atalarının yarısından bile daha düşüktür.

İÇERİK

Östrojen
Kadın yumurtalıkları tarafından salgılanan ana östrojen olan Estradiol en güçlü doğal östrojendir. Estradiolün doğum kontrolünde kullanılmasının önündeki ana engel ağızdan alındığında mide içinde hemen özelliini ve etkinliğini kaybetmesidir. 1938 yılında östradiolün 17 karbon atomuna bir etinil grubu eklendiği taktirde ağızdan alındığında etksini yitirmediğinin fark edilmesi doğum kontrol haplarının gelişiminde dönüm noktası olmuştur. Etinil östradiol adı verilen bu kimyasal bileşik günümüzde de doğum kontrol haplarında kullanılan ana östrojen hormonudur. Etinil östradiol çok güçlü bir östrojendir.

Etinil östradiolün etkisi kişiden kişiye ya da toplumdan topluma değişiklik gösterir. Hatta etki aynı kişide değişik zamanlarda bile farklılık gösterebilmektedir. İşte bu nedenden dolayı aynı doz bir kişide yan etkiler ortaya çıkartabilirken diğerinde hiçbir şey olmayabilir.

Doğum kontrol haplarının ciddi olabilecek yan etkileri içerdikleri etinil östradiol miktarına bağlıdır. Bu nedenle doğum kontrol hapı seçerken östrojen dozu önemli bir kriterdir.

Progestin
Kelime anlamı olarak gebeliği destekleyici anlamına gelen progesteron yumurtlama sonrası yumurtalıkta kalan ve korpus luteum adı verilen bölümden salgılanan bir hormondur. Görevi kabaca gebeliğin düşükle sonuçlanmadan devamını sağlamaktır. Progesteron benzeri etki yapan maddeler ise progestin olarak adlandırılırlar. Progesteron vücutta asıl olarak kolesterolün testosterona ve testosteronun da progesterona dönüşmesi ile üretilir. Erkeklik hormonu olan testosteronun yapısında bulunan karbon atomlarının değiştirilmesi ile progesteron benzeri etki gösteren progestinler elde edilir. Doğum kontrol haplarının ilk zamanlarında kullanılan progestinlerin testosteron benzeri etkileri tam olarak ortadan kaldırılamadığı için tüylenme kilo artışı gibi yan etkiler sıkça görülmekteydi. Bu etkilerin uzun dönemde kalp damar hastalıklarına yol açacağı endişesi yeni ve testosteron benzeri etkileri daha az ya da olmayan progestinlerin üretilmesi için araştırmacıları tetikledi. Bu araştırmaların sonucunda yeni kuşak progestinler olarak adlandırılan maddeler doğum kontrol haplarının içeriğinde yer almaya başladı. Desogestrel gestoden ve norgestimat isimli bu progestinler yeni kuşak olarak adlandırılmaktadır ve günümüzde düşük içerikli pekçok doğum kontrol hapının içinde progestin olarak bunlar bulunmaktadır.

DOĞUM KONTROL HAPLARININ TÜRLERİ
Doğum kontrol hapları her bir hapın içerdiği hormon miktarına göre multifazik ya da monofazik olarak iki gruba ayrılır. Monofazik olanlarda bir kutu içindeki her bir hapın içerdiği hormon miktarı birbirinin aynısıdır. Bir başka deyişle her hap birbiriyle eştir. Multifazik ilaçlarda ise ilk 7 hapın içeriği aynı sonraki 7 hap farklı ve yine takip eden 7 hap farklı dozlarda hormon içerir. Multifazik hapların üretilmesinin altında yatan mantık kullanımın ilk dönemlerinde daha az kanama bozukluğuna yol açmak ve daha düşük ****bolik değişikliğe neden olmaktır. Oysa yapılan çalışmalar multifazik ve monofazik ilaçlar arasında bir fark olmadığını göstermektedir. Bu nedenle günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en sık olarak monofazik ilaçlar reçete edilmektedir.

NASIL ETKİ EDER GEBELİKTEN NASIL KORUR?
Normal bir adet döngüsünde beyindeki hipofiz bezinden salgılanan FSH isimli hormon yumurtalıkları uyararak içinde yumurta hücresi içeren folikül adı verilen yapıların gelişmesini sağlar. Her ay belirli sayıda folikül FSH etkisiyle gelişmeye başlar ve bunlardan sadece biri baskın hale gelerek gelişimini devam ettirir.Gelişmekte olan folikül östrojen hormonu salgılar. Salgılanan östrojen hipofiz bezi üzerinde negatif etki yaparak FSH salınımını baskılar. Yani önce FSH artıkça östrojen artar ve artan östrojen FSH'yı azaltarak yeni folikül gelişmesini engeller. Gelişen baskın folikül belirli büyüklüğe ulaştığında bu kez hipofizden LH adı verilen hormon salgılanır ve bu yumurtlamayı sağlar. Daha sonra ise yumurtalıklardan progesteron salgılanmaya başlar.

Östrojen ve progesteron içeren kombine doğum kontrol hapları hipofiz üzerinden FSH ve LH salgılanmasını etkileyerek yumurtlamayı engeller. Doğum kontrol haplarının asıl etkisi progesteron üzerinden olur. Progesteron LH salgısını baskılayarak yumurtlama olmasını engeller. Östrojen ise FSH salgılanmasını baskılayarak folikül gelişimi olmamasını sağlar.

İlk paragrafa yeniden göz atacak olursak normal bir adet döngüsünde östrojen artınca FSH progesteron artınca LH azalmaktaydı.Biz östrojen ve progesteronu dışarıdan vererek bu etkiyi sağlamaktayız.

İlacın içindeki östrojen dozu folikül büyümesini baskılamada yetersiz kalsa bile progesteron içeriği yumurtamayı engellediğinden etkili bir koruma sağlanır. Yumurtlama olmayında döllenecek yumurta ortamda bulunmayacağından gebelik oluşmayacaktır.

İlaç içindeki östrojenin bir diğer etkisi de rahim içini döşeyen ve endometrium adı verilen zar tabakasının dengede kalmasını sağlayarak düzensiz kanamaları engellemesidir. Progesteronun etkisini arttırmak için de östrojen gereklidir.

Öte yandan ilacın içindeki progesteron endometrium tabakasının yapısında değişikliğe neden olur. Değişime uğrayan endometrium embryonun yerleşmesi ve büyümesi için elverişsiz bir ortamdır. Progesteron aynı zamanda fallop tüplerinin hareketini bozar ve yumurtanın tüplerden geçiş süresini değiştirir. Yine rahim ağzından gerçekleşen salgıda değişikliğe neden olarak spermlerin bu salgı içinde ilerlemelerini güçleştirir.

Görüldüğü gibi doğum kontrol hapları birden fazla etkiyle gebeliği engelemektedir Ancak asıl ve temel etki yumurtlamanın engellenmesidir.

YENİ DÜŞÜK DOZ DOĞUM KONTROL HAPLARI
Doğum kontrol hapları ilk kez kullanıma girdiğinde içerdikleri östrojen miktarları çok yüksekti. Aynı zamanda progestin içeriğinin erkeklik hormonu olan testosterona benzer yan etkileri oldukça fazlaydı. Zaman içerisinde yeni nesil progestinlerin geliştirilmesi ile bu yan etkiler bertaraf edildi. Ancak yüksek doz östrojenin bulantı kusma gibi basit yan etkilerinin yanı sıra damarlarda pıhtılaşma ve bu pıhtının dolaşıma geçerek kalp ve beyin damarlarını tıkaması gibi ölümcül olabilecek yan etkilerinin olduğu bilinmekteydi. Bu amaçla hapların etkinliğini azaltmadan içeridkleri östrojen miktarını azaltmaya yönelik araştırma ve incelemeler hızla yayıldı. Bu araştırmaların sonucunda doğum kontrol haplarının östrojen içeriğinde giderek bir azalma sağlandı.

İlk çıkan eski kuşak doğum kontrol hapları 50-80 mikrogram östrojen içermekteydi. Bu oldukça yüksek bir östrojen miktarıdır. Daha sonra sırasıyla 35 ve 30 mikrogram östrojen içeren preparatlar piyasaya sürüldü. Günümüzde ise piyasada en fazla reçete edilen ilaçlar 20 mikrogram gibi oldukça düşük sayılabilecek miktarlarda östrojen hormonu içermektedirler. Bu düşük miktara rağmen gebelikten koruma etkisinde en ufak bir azalma söz konusu değildir. Halen 15 mikrogram östrojen içeren haplar ile ilgili çalışmalar devam etmektedir ve yakın bir gelecekte bu haplar piyasada yerini alacaktır.Genel olarak 30 mikrogram ve daha az miktrda östrojen içeren doğum kontrol hapları düşük doz doğum kontrol hapları olarak adlandırılırlar.

Düşük doz hapların en önemli avantajı östrojen bağlı yan etki görülme olasılığının en aza indirilmesidir. Ancak düşük dozun bir dezavantajı vardır. Östrojen dozu azaldıkça endometrium üzerindeki dengeleyici etki de azaldığından hap kullanımı sırasında lekelenme tarzında ara kanamalar görülebilir. Bu durum ilaç kullanmaya devam edildiğinde 3-4 kutu sonra ortadan kalkar. Daha uzun süre devam etmesi durumunda ise bir üst doza geçmek gerekebilir.

Günümüzde ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok değişik marka doğum kontrol hapı eczanelerde satışa sunulmuştur. Şu anda satılan ilaçlar 20 ile 50 mikrogram arasında hormon içermektedir. Üstelik bu ilaçlar doktor reçetesine gerek olmadan satın alınabilmektedir. Doğum kontrol hapı almak amacıyla eczaneye giden bir kişi eczacının tercihine göre hap alıp kullanmaya başlamaktadır. Bu sakıncalı olabilecek bir durumdur.

HAP SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
En basit ağrıkesiciden en komplike kanser ilacına kadar kullanılan her ilacın potansiyel yan etkileri vardır. Yine her ilacın kullanılamayacağı kontraendikasyon olarak tanımlanan sakıncalı durumlar söz konusudur. Bu nedenle hangi ilaç olursa olsun doktor önerisi olmadan hiçbir ilaç kullanılmamalıdır. Daha önce de belirtildiği üzere östrojen söz konusu olduğunda aynı miktarda östrojen farklı kişilerde hatta aynı kişide dönemden döneme farklı etki gösterebilir. Bu nedenle doktor önerisi olmadan doğum kontrol hapı kullanmak uygun bir davranış şekli değildir.

İstenmeyen gebeliklerden korunmak için doğum kontrol hapı kullanmaya karar verdiğinizde jinekoloğunuz sizi muayene edip gerekirse bazı incelemeler yaparak size en uygun dozdaki hapı önerecektir. Doğum kontrol hapları sadece gebelikten korunmak için kullanılmaz. Pekçok jinekolojik patolojinin tedavisinde de doğum kontrol hapı yaygın şekilde kullanılır. Değişik patolojilerin tedavisinde farklı miktarda östrojen içeren ilaçlar gerekli olabilir. Bu nedenle mutlaka jinekoloğunuzun önerdiği doğum kontrol hapını kullanmalısınız.

DOĞUM KONTROL HAPININ AVANTAJLARI NELERDİR?
Düzenli kullanıldığı taktirde çok yüksek etkinliğe sahip yan etki oranı düşük geri dönüşlü bir yöntem olması en önemli avantajıdır. Bunun yanısıra kadın sağlığı açısından pek çok olumlu etkisi vardır. Düzenli kullanım sonrası bazı kanser türlerine karşı koruyuculuk sağlar. Adet kanamalarıı düzene sokması bir diğer avantajdır. Doğum kontrol hapı kullanırken adet kanaması uygun olmaya bir güne denk gelecekse hap kullanımına ara vermeden devam ederek bu dönem atlatılabilir. Adet kanamasının zamanının ayarlanabilmesi önemli bir avantajdır.

DOĞUM KONTROL HAPININ DEZAVANTAJLARI NELERDİR?
Düzenli alınmasının gerekmesi ve yüksek oranda hasta uyumu gerektirmesi en önemli dezavantajıdır. Yöntemin başarısı kişinin kullanımına bağlıdır. Özellikle ağzıdan ilaç almayı sevmeyen ve hap almayı unutabilecek dalgın yapıdaki kişiler için uygun bir yöntem olmayabilir. Cinsel yönden bulaşabilen hastalıklara karşı etkili bir koruma sağlamaması özellikle çok eşli kişiler için bir dezavantaj olarak kabul edilebilir.



Doğum kontrol ilaçları 21 tane hap içeren kutular şeklinde satılır. Monofazik haplarda ilaç paketinin arka yüzünde her hap için haftanın bir günü yazar. İlk ilaç genelde adet kanamasının başladığı ilk gün alınır. Ancak kanamanın ilk 5 günü içinde alınmaya başlanması durumunda da etkisinden birşey yitirmez. Eğer hap almaya başlarken paketin arkasında yazan günden başlarsanız bu sayede hap atlayıp atlamadığınızı daha kolay kontrol edebilirsiniz. Örneğin adet kanamanız Çarşamba günü başlamışsa paketin arkasında Çarşamba yazan haplardan birini alarak başlamalı ve daha sonra sırayı izlemelisiniz. Eğer multifazik hap kullanıyorsanız mutlaka arkasında 1 yazan haptan başlamalısınız.

21 hap hergün bir tane olacak şekilde alınır. Hapları kullanırken günün hemen hemen aynı saatlerinde almaya dikkat edilmelidir. Ancak burada çok katı olmak gereksizdir. Gün içinde hap alımında yaşanan 3-4 saatlik farklar bir problem yaratmaz. Hapların tok karnına alınması bulantı riskini azaltmakla birlikte aç ya da tok kanına alınması etkinliğini değiştirmez.

21 gün boyunca kullanılan haplar bittiğinde ilaç alımına bir hafta ara verilir. Bir haftalık aranın sonunda yeni bir kutuya başlanır. Son hapın alımını takiben 3-4 gün içinde adet kanaması başlar. Yeni bir kutuya başlamak için adet kanamasının bitmesini beklemeye gerek yoktur. Kanama bitmiş olsa da olmasa da önceki kutunun bitiminden 7 gün sonra sekizinci günde yeni bir kutuya başlanır.

Yeniden özetleyecek olursak sadece ilk kutuya başlarken adet kanamasının ilk 5 günü içinde hap alımına başlanır. Daha sonra sürekli bir kutu kullanıp bir hafta ara vermek şeklinde kullanılır. Bu şekilde adet kanamaları düzenli olarak 28 günde bir olur. İlaç kullanılan dönemde kanama olmaz.

Kullanımın özellikle ilk 3 ayı içerisinde ilaç almaya devam ederken lekelenme şeklide kanamalar olabilir. Bu kısmen beklenen bir durumdur ve zaman içerisinde geçecektir. Nadiren ilaç içerisindeki östrojen dozu kişiye az geldiğinden bu durum uzayabilir ve başka bir ilaca geçme gereksinimi doğabilir. Böyle bir olay başınıza geldiği taktirde jinekoloğunuzla irtibata geçiniz.




Yapılan araştırmalarda kadınların %16'sında hap alımında düzensizikler yaşandığı saptanmıştır. Bu nedenle ilaç almayı unutmamak için belirli bir düzen oluşturmak yararlıdır. Örneğin gece yatmadan önce düzenli olarak dişlerini fırçalama alışkanlığı olan bir kişi OK kutusunu diş fırçasının yanına koyabilir. Benzer şekilde her sabah düzenli olarak makyaj yapıyorsanız kutuyu makyaj malzemelerinizin yanına koyabilirsiniz.

Düzensizlik ve karışıklık en fazla 7 gün ara verilen dönemde yaşanmaktadır. Kişi yeni kutuya hangi gün başlaması gerektiğini şaşırabilir. Bu riski ortadan kaldırmak ve hergün hiç ara vermeden düzenli olarak hap alma alışkanlığını oturtmak için bazı markalarda 21 değil 28 tane hap bulunur. Bu markalarda ilk 21 hap östrojen ve progesteron içerirken son 7 hap aktif madde içermez ve renkleri diğerlerinden farklıdır (genelde kahverengi). Bu hapların içinde çoğunlukla demir bulunur. 28 hap içeren ilaçlar kullanılırken hiç ara verilmez ve kutu bitince hemen yeni bir kutuya başlanır. Aktif madde içermeyen son 7 hap alınırken adet kanaması başlar. Bu tür 28 hap içeren ilaçlar ülkemizde nadiren bulunmaktadır.

DOĞUM KONTROL HAPLARININ KORUYUCULUĞU NE ZAMAN BAŞLAR?
İlk kutuya adet kanamasının ilk beş günü içinde başlandığı ve hiç hap unutulup atlanmadan kullanıldığı taktirde koruyuculuk ilk hapın alımıyla birlikte başlar. İlk kutu kullanılırken ek bir korunma uygulamak gerekmez. Hap alımına ara verilen 7 günlük zaman diliminde koruyuculuğun devam edip etmediği e-posta ile gelen sorular arasında sıkça yer almaktadır. Böyle bir koruyuculuk azalması söz konusu değildir ve ara verilen yedi günlük sürede ilişkiden kaçınmak ya da ek korunma uygulamak gereksizdir. Ancak yedi günün sonunda yeni bir kutuya başlanmadığı taktirde teorik olarak ilacın koruyuculuğu sona erer ve hamile kalma riski doğar.

DOĞUM KONTROL HAPLARININ KORUYUCULUĞU NE KADARDIR?
Doğum kontrol hapı etkinliği çok yüksek bir yöntemdir. Tüm yöntemlere bakıldığında en etkili geri dönebilen korunma yöntemi haplardır.

Bütün doğum kontrol yöntemlerinin teorik ve pratik koruyuculukları vardır. Aradaki fark kişisel farklılıklar ve kullanıcı hatalarından kaynaklanmaktadır. Usulüne uygun kullanıldığında oral kontraseptiflerin koruyuculuğu %99.96'dır. Başarısızlık şansı yani hap kullanımına rağmen hamilelik oluşması 1.000'de birden daha az görülen bir durumdur. Buna karşın pratik koruyuculuk oranı %97 civarındadır. Bu oran bile diğer pekçok yöntemin teorik koruyuculuğundan daha yüksektir.

DOĞUM KONTROL HAPLARI EN FAZLA NE KADAR KULLANILABİLİR?
VÜCUDU DİNLENDİRMEYE GEREK VAR MI?
Doğum kontrol hapları ile ilgili bilinen en büyük yanlışlardan birisi belirli aralıklarla hap kullanımına ara vererek vücudu dinlendirmenin gerekli olduğudur. Bu hurafenin kaynağı belli değildir. Büyük olasılıkla eski kuşak hapların kullanımı ile yaşanan bazı yan etkileri azaltmak ve hastanın hap kullanımından kaçmasını engellemek amacıyla eskiden yapılan bir öneriyken giderek alışkanlık haline gelmiştir. Bu yanlış inanış sadece ülkemizde değil pek çok gelişmiş ülkede de mevcuttur. Yapılan araştırmalar bu tür bir "ara"nın gerekli olmadığını ortaya koymuştur. Vücudu dinlendirmek amacıyla hap kullanımına ara vermenin tek bir etkisi vardır o da istenmeyen bir gebelik ortaya çıkmasıdır.

Eski kuşak yüksek miktarlarda östrojen içeren doğum kontrol hapları hayati tehlike doğurabilen yan etki görülme riskindeki artış nedeni ile 35 yaş üzerindeki kadınlarda kullanılmaz.

Yeni yapılan çalışmalar düşük doz hapların uzun süreler güvenle kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bu nedenle yeni kuşak düşük dozlarda östrojen içeren oral kontraseptifler menopoza kadar kullanılabilir.

Oral kontraseptif ile korunan bir kadın çocuk sahibi olmaya karar verene kadar hiç ara vermeden kullanmaya devam edebilir.

HAP ALIMI UNUTULURSA NE YAPMAK GEREKİR?
Kadınların pek çoğu hap almayı zaman zaman unutmaktadır. Bu durumda hapın koruyuculuğu azalabilmekte ve istenmeyen gebelikler görülebilmektedir.

Eğer doğum kontrol hapınızı almayı unuttuğunuzu fark ederseniz unuttuğunuz hap sayısı ve bulunduğunuz döneme göre ek önlemler alarak istenmeyen bir gebeliğin önüne geçebilirsiniz.

KİMLER DOĞUM KONTROL HAPI KULLANAMAZ?
Tüm ilaçlarda olduğu gibi doğum kontrol haplarının da kullanılmaması gereken durumlar vardır. Bunlardan bazılarında kullanıma kesinlikle izin verilmezken bazı durumlarda kontrol altında kullanıma onay verilebilir.

Doğum kontrol haplarının kesinlikle kullanılamayacağı durumlar

Bilinen ya da şüphe edilen gebelik varlığı: Adet gecikmesi olduğunda bu durumun altında yatan sebep aydınlatılmadan OK kullanımına başlanmamalıdır
Trombofilebit: Damar iltihabı olan trombofilebit varlığında ya da daha önceden bu tür bir hastalık geçirmiş kişiler doğum kontrol hapı kullanamazlar. Oral kontraseptiflerin içinde bulunan östrojen hormonu kanın pıhtılaşmaya olan eğilimini arttırmaktadır. Damar içindeki kan pıhtılaştığında damarda yıkanma meydana gelmekte ve o damarı kanlandıırdığı alanda beslenme ve oksijenlenme bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Bu olay hayati organlardan birinde ortaya çıktığında ölüme kadar uzanan etkiler görülebilir.
Tromboembolik bozukluk serebrovasküler hastalık varlığı ya da daha önceden geçirilmiş olması da benzer risk taşıdığından OK kullanımı kesinlikle sakıncalıdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan yeni bir çalışmada düşük doz östrojen içeren doğum kontrol haplarının gelişmiş ülkelerdeki sigara içmeyen kadınlarda inme riskinde bir artışa neden olmadığı ancak gelişmekte olan ülkelerde bir risk artışının söz konusu olduğu bulunmuştur. Bu farkın nedeni büyük olasılıkla genel sağlık durumlarındaki farklılıklardır.
Koroner arter hastalığı ya da iskemik kalp hastalığı öyküsü
Belirgin karaciğer bozukluğu: Östrojen hormonu vücutta karaciğer tarafından yıkılır ve atılır. Eğer karaciğer tam olarak işlev göremiyorsa östrojen yıkılamaz ve istenmeyen etkiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle hepatit ya da başka bir nedenle karaciğer sorunu yaşayan kişiler doğum kontrol hapı kullanmamalıdırlar. Yapılan kan incelemelerinde karaciğer fonksiyon testleri normale dönene kadar OK kullanılmaz.
Bilinen ya da şüphe edilen meme kanseri: Östrojen hormonunun kanserli meme dokusu üzerindeki etkisi belli değildir. Bu nedenle meme kanseri ya da kuşkusu durumunda kullanılmaz.
Tanısı konmamış anormal kanamalar: Anormal vajinal kanamalar pek çok hastalığın belirtisi olabilir. Bu hastalıkların bazıları doğum kontrol haplarından olumsuz şekilde etkilenebilir. Bu nedenle anormal vajinal kanaması olanlarda tanı konana kadar OK kullanılmaz.
35 yaş üzeri sigara içenler.
Klinik değerlendirme sonrası hastanın onayı ile dikkatli şekilde kullanılabilecek olan durumlar

Migren: Doğum kontrol hapları içerdikleri hormonların etkisi ile migren ağrılarını tetikleyebilir. Bazı kişilerde var olan migren daha da şiddetlenebilirken diğerlerinde ağrıların sıklığı ve şiddeti azalabilir. Bazı kişilerde ise daha önceden migren öyküsü olmamasına rağmen hap kullanmaya başladıktan sonra migren ortaya çıkabilir. Bu etki özellikle yüksek doz içeren haplarda belirginidir. Migren problemi olanların başka bir yöntem kullanması daha uygun olur.
Yüksek tansiyon: 35 yaşından genç olan kadınlar herhangi ek bir sorunları yoksa tansiyonları ilaçlarla kontrol altına alındıktan sonra düşük doz oral kontraseptifleri kullanabilirler.
Myomlar: Myom ile doğum kontrol hapları arasındaki ilişki tartışmalıdır. Eskiden bu ilaçların içerdikleri östrojen nedeni ile myomlarda büyümeye neden olacağı düşünülmekteydi. Ancak yapılan çalışmalarda bu tür bir etki saptanamamıştır. Myomu bulunan kadınlar düşük doz doğum kontrol haplarını güvenle kullanabilirler.
Gebeliğe bağlı şeker hastalığı: Gestasyonel diabet adı verilen bu durum gebelikte salgılanan hormonların etkileri sonucu vücudun şekeri ****bolize etme yeteneğinde bozulmaya bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Önceki gebeliklerinde şeker hastalığı ortaya çıkan kadınlar yılda en az bir kez kan şekeri kontrolü yaptırmak şartıyla düşük doz östrojen içeren hapları kullanabilirler.
Şeker hastalığı: 35 yaşından genç şeker hastaları kan şekeri düzeyleri kontrol altında olmak şartıyla OK kullanabilirler
Epilepsi (sara): Oral kontraseptifler epilepsi ataklarını tetiklemezler hatta bazı kadınlarda epilepsi krizlerinin sıklık ve şideetinde azalmalar rapor edilmektedir. Epileptik hastaların dikkat etmesi gereken durum kullandıkları ilaçların doğum kontrol haplarının etkisini azaltabilmesidir. Bu nedenle daha etkin bir korunma sağlanması için başka bir yöntem tercih edilebilir.
Gebelikte görülen tıkanma sarılığı: Gebelikleri sırasında safra yollarında tıkanma ve buna bağlı sarılık geçiren kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı sırasında da benzer etkiler görülebileceğinden dikkatli olunmalıdır. Düşük doz içeren ilaçların bu tür tıkanma etkisi yaratması beklenmez.
Orak hücreli anemi: Taşıyıcı olan kadınlar düşük doz hapları kullanabilir. Orak hücreli anemi hastası olanlarda ise teorik olarak damar tıkanıklığı riski mevcuttur.
Safra kesesi hastalığı ya da sarılık ile birlikte seyreden hastalıklar
Kan lipide değerlerinin yüksekliği: Kan lipidleri yüksek olanlar ya da ailevi lipid yüksekliği bulunanlar yakın tkip altında kullanmalıdır
AMELİYAT ÖNCESİ OK KULLANIMI
Oral kontraseptifler kanın pıhtılaşma mekanizmasında değişikliğe neden olabildiği için herhangi bir nedenden dolayı ameliyat planlanan hastaların bu ameliyattan en az 4 hafta önce ilaç kullanımını bırakmaları önerilmektedir. Ancak bu öneri yüksek doz içeren haplar için geçerlidir. Bu öneriye uyulması yerinde olur ancak düşük doz hap kullananların bu kadar dikkatli olmaları gerekmez. Özellikle büyük cerrahi girişim geçirecek olanlarda ya da ameliyat sonrası damar tıkanıklığı geçirme riski normalden yüksek hastalarda ise her türlü doğum kontrol hapının kesilmesi yerinde olur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 12:07


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2