Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > İslam Dünyası
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #41  
Alt 31 December 2008, 13:19
Banned
 
Kayıt Tarihi: 26 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Peygamberimizin Hayatı ve Veda Hutbesi

[ RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'İN TERİKESİ ]
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, hayâtı boyunca son derece sâde yaşamıştır. Eline geçen her şeyi derhal yoksullara dağıtmış, günlük ihtiyacı dışında hiç bir mal edinmemiştir.(457) Bu sebeple, vefâtında mirascıları tarafından paylaşılacak hiç bir şey bırakmamıştır(458), Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in hanımlarından Hz. Cüveyriye'nin kardeşi Hâris oğlu Amr:

-Rasûlüllah (s.a.s.) vefâtında ne bir dirhem gümüş, ne bir dinar altın , ne bir köle, ne de başka bir şey bıraktı, Yalnızca (Mısır Mukavkısı'nın hediye gönderdiği) beyaz bir ester ile silahını ve bir de (sağlığında) vakfettiği (fedek ve Hayber'deki) arâzîyi bıraktı (459), demiştir.

Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'de:

-Vefâtımda vârislerim ne dinar, ne de dirhem paylaşacak. Bıraktığım (arâzînin) zevcelerimin nafakası ve işçinin ücretinden geri kalan irâdı vakıftır" buyurmuştur.(460)

Kur'ân-ı Kerîm'de, kâfirlerden savaş sonunda elde edilen ganimet malların beşte biri ile, savaş yapılmadan anlaşma yolu ile alınan "fey" malların tasarrufunun Rasûlüllah (s.a.s.)'e aît olduğu beyân edilmiştir.(461) Bu sebeple, savaş yapılmadan alınan Benî Nadîr ve Fedek arâzîsinin tamamı ile savaş sonucu elde edilen Benî Kurayza ve Haybeyr arâzisinin beşte biri, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in tasarrufunda bulunuyordu.(462)

Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz:

"Biz peygamberler cemaatine mirâscı olunmaz, bıraktığımız her mal sadakadır, vakıftır," buyurmuştu.(463) Bu sebeple bu topraklar, Rasûlüllah (s.a.s.)'in vefâtından sonra mirâscıları arasında paylaştırılmadı. Her birine, Rasûlüllah (s.a.s.) hayatta iken yaptığı gibi, gelirlerinden hisse verildi. Rasûlüllah (s.a.s.) 'in mirâsçıları kızı Hz. Fâtıma ile amcası Hz. Abbâs ve hayatta olan zevceleriydi.




(457) Bir sefer dönüşünde, Uhud Dağı karşıdan görülünce:

Uhud Dağı benim için altına çevrilip tamâmen altın olsa, tek bir dinârdan fazlasının üç günden çok bende kalmasını istemezdim, hemen dağıtırdım. Bir dinarı da ancak borcum için hazırlardım, buyurmuştur. (bkz. el-Buhârî, 3/82, 7/178, 8/128; Müslim, 2/687 (Hadis No:991); Tecrid Tercemesi, 7/376 (Hadis No: 1075)

Yoksullara dağıttıktan sonra, bir kaç altın elinde kalmış, bunları Hz. Âişe'ye emânet etmişti. Hastalığında Hz. Ali'ye dağıttırdıktan sonra: "İşte şimdi içim ferahladı, eğer Rabbına bu altınlar yanında iken kavuşsaydı, Muhammed'in hâli nice olurdu?" buyurmuştu. (Târih-i Din-i İslâm, 3/560)

(458) Satın aldığı 30 ölçek arpa borcu için vefât ettiğinde Rasûlüllah (s.a.s.)'in zırhı rehin bulunuyordu. (el-Buhârî, 5/145)

(459) el-Buhârî, 3/186 ve 144; Tecrid Tercemesi, 8/235 (Hadis No: 1167)

(460) el-Buhârî, 3/169; Tecrid Tercemesi, 8/273 (Hadis No :1173)

(461) Bkz. el-Enfâl Sûresi, 40 ve el-Haşr Sûresi, 6

(462) Tecrid Tercemesi, 8/274

(463) Bkz. el-Buhârî, 4/42-43, 5/23-25; Tecrid Tercemesi, 8/498 ve 10/177 (Hadis No: 1288 ve 1577)



7- RASÛL-İ EKREM (S.A.S.)'İN ÜSTÜN AHLÂKI

"Allah'ım beni ahlâkın en güzeline yönelt. Kötü ahlâktan uzaklaştır"(464).


Rasûlüllah (s.a.s.)Efendimiz, simâca insanların en güzeli, ahlâk yönünden de insanların en üstünüydü(465). "Sizin en hayırlınız, ahlâken en üstün olanınızdır." (466) "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim".(467) buyurmuştu. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "Aziz Peygamberim, şüphesiz sen en üstün bir ahlak üzeresin", buyurulmuştur.(468)

Rasûlüllah (s.a.s.)'in yaşayışı, Kur'ân-ı Kerîm'in sanki canlı bir tablosuydu. Eşi Hz. Âişe'den Rasûlüllah (s.a.s.)'in ahlâkı sorulunca:

-"Siz Kur'ân-ı Kerîm okumuyor musunuz? O'nun ahlâk'ı Kur'ân'dan ibâretti"" diye cevâp vermişti.(469) Çünkü O'nun yaşayışı ve bütün davranışları Kur'ân-ı Kerîm'in insanlara gösterdiği hidâyet yolunun uygulanmasıydı. Nitekim, sâdece sözleriyle değil, yaşayışı, fiil ve davranışlarıyla da uyulması gereken en güzel örnek olduğunu Yüce Kitâbımız Kur'ân-ı Kerîm beyân etmektedir: "Sizin için Allah Rasûlünde en güzel örnek vardır".(470)

Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) güler yüzlü, nâzik tabîatlı, ince ve hassas rûhlu idi. Katı yürekli, sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve kaba hiç bir söz çıkmazdı. Kur'ân-ı Kerîm'de bu konuda: "Allah'ın rahmeti eseri olarak, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi."(471/1) buyrulmaktadır.

Rasûlüllah (s.a.s.) başkalarını tenkit etmez, kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı.(471/2) Yanlış ve hoşlanmadığı bir davranış görürse, "içinizden bazı kimseler, şöyle şöyle yapıyorlar..." şeklinde, bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlış ve hataları düzeltirdi.(472) Kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi. Tartışmayı sevmez, sözü gereğinden çok uzatmazdı. Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaz; kimsenin gizli hallerini araştırmazdı. Allah'a hürmetsizlik olmadıkça, şahsına yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlar, eline imkân geçince öc almayı düşünmezdi. Ancak Allah'ın yasaklarını çiğneyenlere hak ettikleri cezâyı verirdi.(473) Nitekim, Mekke'nin fethedildiği gün, daha önce kendisine her türlü kötülüğü ve hakareti reva gören Mekke müşriklerine:

-"Bugün size geçmişten dolayı azarlama yok", (Yûsuf Sûresi, 92) serbestsiniz diyerek hepsini affetmişti.(474)

İffet ve hayâ yönünden, köşesinde oturan bâkire kızdan daha utangaçtı.(475) "Hayâ imandandır".(476) "Hayâ ancak hayır getirir"(477) buyurmuştur. Bir şeyden hoşlanmadığı zaman açıkça söylemez, bu durum yüzünden anlaşılırdı.(478) Hiç bir yemeği beğenmezlik etmez, arzu etmezse yemezdi(479). Elini yıkamadan ve "Besmele" çekmeden yemeye başlamaz. Allah'a hamdetmeden de sofradan kalkmazdı.

Bütün insanları eşit tutar, zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Mekke'nin fethi esnâsında Fâtıma adlı bir kadın hırsızlık yapmış, soylu bir âileden olduğu için bu kadına cezâ verilmemesi istenmişti. Bu olayla ilgili hutbesinde Rasûl-i Ekrem:

"Sizden önceki ümmetlerin helâk edilmeleri ancak şu sebepledir: Onlar, içlerinden zengin ve soylu bir kimse hırsızlık yaptığı zaman onu bırakırlar fakir ve zayıf bir kimse çaldığında ise ona cezâ verirlerdi. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed (s.a.s.)'in kızı Fâtıma da çalmış olsaydı, muhakkak elini keser, cezâsız bırakmazdım" (480) buyurdu.

Her bakımdan kendisine güvenilirdi. Verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi. Dürüslükten ayrıldığı, şaka bile olsa yalan söylediği hiç görülmemiştir. Bu yüzden O'na henüz Peygamber olmadan "Muhammedü'l-emîn" denilmişti. Nitekim Peygamberliğini ilan ettiği zaman, iman etmeyenler bile O'na "yalancı, yalan söylüyor", diyememiştir.(481) En yakın hısımlarını Safâ tepesine toplayıp onları İslâm'a dâvet için, "Size şu dağın arkasında düşman atlılarının bulunduğunu söylersem, bana inanır mısınız?" dediği zaman: "Hepimiz inanırız çünkü Sen yalan söylemezsin" diye cevâp vermişlerdi.(482) Kendisi böyle olduğu gibi, herkesin dürüst olmasını isterdi. "Doğruluktan ayrılmayınız, çünkü doğruluk, iyilik ve hayra götürür, İyilik ve hayır da, kişiyi Cennet'e ulaştırır. Kişi doğru söyleyip doğruluğu aradıkça, Allah katında sıddîkler zümresi'ne yazılır. Yalan sözden ve yalancılıktan sakınınız. Çünkü yalan insanı kötülüğe sevkeder. Kötülük de kişiyi Cehennem'e götürür, İnsan yalan söylemeğe ve yalanı aramağa devâm ede ede, Allah katında nihayet yalancı yazılır" (483), buyurmuştur.

Rasûlüllah (s.a.s.) insanların en cömerdi ve en kerîmiydi. (484) Eline geçen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi.(485) "Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah'tır", der(486) ihtiyâcından fazla bir şeyin kendinde veya evinde bulunmasını istemezdi. "Uhut Dağı altına çevrilip de benim olsa, borcum için ayıracaklarım müstesna, ondan tek bir dînârın bile üç geceden çok yanımda kalmasını istemezdim" (487) buyurmuştur.

Son derece mütevâzi ve alçak gönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde, kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi boş bulursa, oraya otururdu. Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı. Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet saydıkları halde, bütün işlerini kendi görür, ev işlerinde hanımlarına yardım ederdi.(488) Methedilmesini ve aşırı hürmet gösterilmesini istemez,"Hristiyanların Meryem oğlu İsâ'ya yaptıkları gibi yapmayınız. Ben sâdece Allah'ın elçisi ve kuluyum"(489) derdi. Fakîr kimselerle düşüp-kalkmaktan, yoksulların, dulların, kimsesizlerin işlerini görmekten zevk alırdı. Bulduğunu yer, bulduğunu giyer, hiç bir şeyi beğenmezlik etmezdi.(490). Yiyecek bir şey bulamayıp aç yattığı bile olurdu.

Bütün işlerini tam bir düzen ve nizâm içinde yapardı. Namaz ve ibâdet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misâfir ve ziyâretçilerini kabûl edeceği vakitler hep belirliydi. Vaktini boş geçirmez, her ânını faydalı bir işle değerlendirirdi. "İnsanların çoğu iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır: Sıhhat ve boş vakit", buyurmuştur(491).

Ahlâklı ve faziletli sanılan nice kimseler, yakından tanındığı zaman, pek çok kusurlarının bulunduğu görülür. İnsanı en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hallerini en iyi bilen, şüphe yok ki eşidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) ilk vahiy'den sonra gördüklerini anlattığı zaman eşi Hz. Hatice:

-"Allah'a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiç bir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten âciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misâfiri ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım edersin..." diyerek(492) O'nun Peygamberliğini hemen kabûl etmiş, en küçük tereddüt göstermemiştir.

Çocukluğundan itibâren 10 yıl hitzmetinde bulunan Hz. Enes:

-Rasûlüllah (s.a.s.)'e 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bile canı sıkılıp, öf, niçin bunu böyle yaptın, neden şunu şöyle yapmadın, diye beni azarlamadı", demiştir.(493)

Kâinâtın Efendisi, Rabbımızın Yüce Elçisi Sevgili Peygamberimizin büyüklüğünü, üstün ahlâkını ve örnek yaşayışını gerektiği şekilde bu satırlar içinde anlatmak şüphesiz mümkün değil. O'nun büyüklüğünü ve ahlâkının yüceliğini bir parça sezdirebilmişsem, kendimi bahtiyâr sayarım.

"Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep;

Medyûn O'na cem'iyyeti, medyûn O'na ferdi.

Medyûndur o Masûm'a bütün bir beşeriyyet;

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret"(494).

Salât ve selâm O'na, âline, ashâbına ve yolunda olanlara.




(464) Müslim, 1/535 (Hadis No: 771)

(465) el-Buhârî, 4/ 1819 (Hadis No, 2337); Tecrid Tercemesi, 9/311 (Hadis No:1449)

(466) el-Buhârî, 4/166; Müslim 4/1810 (Hadis No 2321); Tecrid Tercemesi 9/318 (Hadis No:1456)

(467) Mâlik, el-Muvatta, 2/904 (neşr, M. Fuad Abdülbaki) Kahire, 1370/1951

(468) Nûn Sûresi, 4

(469) Müslim, 1/514 (Hadis No: 746)

(470) el-Ahzâb Sûresi, 21

(471/1) Âl-i İmrân Sûresi, 159

(471/2) el-Buhârî, 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1460)

(472) Ebû Dâvûd, 2/550

(473) el-Buhârî, 4/166; Müslim, 4/1813 (Hadis No: 2327); Ebû Dâvûd, 1/550; Tecrid Tercemesi, 9/319 (Hadis No: 1457)

(474) İbn Hişâm 4/54; İbnü-l Esîr, a.g.e., 2/252; Zâdü'l-Meâd, 2/394; Tecrid Tercemesi, 10/340-341

(475) el-Buhârî, 4/167; Müslim 4/ 1809 (Hadis No: 2320); Tecrid Tercemesi, 9/320 (Hadis No: 1459)

(476) el-Buhârî, 1/11; Tecrid Tercemesi, 1/32 (Hadis No: 23)

(477) el-Buhârî 7/100; Tecrid Tercemesi, 12/163 (Hadis No: 2001)

(478) el-Buhârî 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1460)

(479) el-Buhârî 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1461)

(480) el-Buhârî, 5/97 ve 8/16

(481) el-Enâm Sûresi, 33

(482) Tecrid Tercemesi, 9/285

(483) el-Buhârî, 7/95; Müslim, 4/2013 (Hadis No. 2607); Ebû Davût, 2/593; Tirmizi 4/347 (Hadis No: 1971)

(484) el-Buhârî, 4/167; Müslim, 4/1802 (Hadis No: 2307)

(485) Müslim, 4/1805 (Hadis No:2311)

(486) el-Buhârî, 1/26; Müslim, 2/719 (Hadis No:1037)

(487) el-Buhârî, 3/82; Tecrid Tercemesi, 7/376 (Hadis No: 1075); Riyâzü's-Sâlihîn, 1/501-503 (Hadis No: 467-468)

(488) el-Buhârî, 1/64, 1/193; Tirmizi, 4/654 (Hadis No: 2489)

(489) el-Buhârî, 4/142; Tecrid Tercemesi, 9/213 (Hadis No: 1405)

(490) el-Buhârî, 4/167

(491) el-Buhârî, 5/170; Tirmizi, 4/550 (Hadis No: 2304)

(492) el-Buhârî, 1/3; Tecrid Tercemesi, 1/3-10 (Hadis No:3)

(493) el-Buhârî, 7/82; Müslim, 4/1084 (Hadis No: 2309); Tecrid Tercemesi, 12/148 (Hadis No: 1987)

(494) Mehmet Akif, Safahat, VII. Kitap (Gölgeler), "Bir Gece" başlıklı şiirden.
Alıntı ile Cevapla
  #42  
Alt 31 December 2008, 13:19
Banned
 
Kayıt Tarihi: 26 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Peygamberimizin Hayatı ve Veda Hutbesi

[ KAYNAKLAR ]
1- Bûharî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâil (v.256/870). el-Câmiu's-Sahîh, I-VIII, İstanbul, 1315 h.


2- Cevdet Paşa, Ahmet (v.1313/1895), Kısas-ı Enbiyâ, I-III, İstanbul 1308


3- Hamîdullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I-II, (Terceme: Said Mutlu ve Sâlih Tuğ), İstanbul 1385-1388/1966-1969


4- Hamîdullah, Muhammed, Hz. Peygamberin Savaşları, (Terceme: Sâlih Tuğ), İstanbul, 1962


5- Hamîdullah, Muhammed, el-Vesâiqu's siyâsiyye, Beyrut, 1405/1985


6- İbn Esîr, Ali b. Muhammed eş-Şeybânî, (v.630/1232) el-Kâmil fi't-târih, I-XIII, Beyrut, 1385/1965


7- İbn Hişâm, Abdülmelik (v.218/834). es-Siyretü'n Nebeviyye, I-IV(nşr. Mustafa es-Seka, İbrâhim el-Ebyâri, Abdülhafiz Şiblî), Beyrut 1391/1971


8- İbn Kayyım, Muhammed b. Ebi Bekr, (v.751/1350), Zâdü'l-meâd, I-IV (nşr: Muhammed Hamid el-Feqi) Kahire, 1373/1953


9- İbn Kesîr, Ebû'l-Fidâ İsmail b. Ömer,(v. 774/1373), el-Bidâye ve'n-Nihâye, I-XIV, Beyrut, 1966


10- İbn Sa'd, Ebû Abdillah Muhammed (v.230/844) et-Tabakatü'l-Kübrâ, I-VIII Beyrut, 1398/1978


11- Keskioğlu, Osman, Hatemü'l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Ankara, 1966 (A.Himmet Berki ile müşterek)


12- Konrapa, Zekâi, Peygamberimiz, İslâm Dini ve Aşere-i Mübeşşere, İstanbul, 1968


13- Mahmud Esad Efendi, (v.1336/1917), Târih-i Din-i İslâm, I-III, İstanbul 1319-1329


14- Miras, Kâmil, (1376-1957) Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, I-XII, ilk üç cildi Ahmet Naim (v.1353/1934) tarafından hazırlanmıştır.) İst. 1928-1948, IB.


15- Müslim, Ebû'l-Huseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî, (v. 261/875), el-Câmiu's-Sahîh, I-V (nşr.: M. Fuad Abdülbâki), Kahire, 1374-1375 h./1954-1955 m.


16- Şiblî, Mevlâna ve Süleyman Nedvi, Asr-ı Seâdet, İslâm Tarihi, I-X (Trc: Ömer Rıza Doğrul) İstanbul, 1346-1353 h./ 1928-1935 m.


17- Yazır, Muhammed Hamdi, (Elmalı Hamdi Efendi, v. 1358/1942), Hak Dini Kur'ân Dili, I-IX, İstanbul, 1935-1939
Alıntı ile Cevapla
  #43  
Alt 31 December 2008, 13:20
Banned
 
Kayıt Tarihi: 26 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Peygamberimizin Hayatı ve Veda Hutbesi

[Veda Hutbesi ]


"Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

"İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke)nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

"Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

"Ashabım! "Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalib’in oğlu (amcam)Abbas’ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.

"Ashabım! "Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davalarda tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

"Ey insanlar! "Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.

"Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırsa Allah size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

"Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah'ın kitabı Kur' an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.

"Müminler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

"Ey insanlar! "Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden xxxxxx yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allah'ın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şahadetlerini kabul eder.

"Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın arab olmayana arab olmayanın da arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. "Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. "Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. "Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı haksız yere öldürmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar "la ilahe illallah" deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emr olundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah'a aittir.

"İnsanlar! "Yârın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; "Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz".Bunun üzerine Resul’ü Ekrem Efendimiz şahadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;

"Şahid ol Yarab! Şahid ol yarab! Şahid ol yarab!"
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 18:00


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri Antalya Seo tesbih aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort
mecidiyeköy escort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2