|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Küçük-Orta ölçekli Işletmelerin Sektörel DişTicaret şirketleri Olarak örgütlenmeleri
KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİN SEKTÖREL DIŞ TİCARET ŞİRKETLERİ OLARAK ÖRGÜTLENMELERİ
Sanayi Devriminin başladığı 18.Yüzyıl’ın ikinci yarısından 1970’li yılların başlarına kadar devam eden süreçte sosyal, ekonomik, politik ve özellikle üretim teknolojisindeki hızlı değişimler işletmeleri başta finansman ve insan kaynağı olmak üzere çeşitli rekabet sorunlarıyla karşı karşıya bırakmıştır. Dünya genelinde yaşanan bu gelişmeler, işletme ölçeklerinin esneklik gücünün yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmiş, özellikle iletişim, bilgisayar gibi alanlardaki değişme ve gelişmelere büyük ölçekli işletmelerin uyumda zorlanması, ekonomik ve siyasi konjonktürdeki değişmeler karşısında hareket kabiliyetlerinin sınırlı olması ile büyük işletmelerin “ekonomik gelişmenin motoru olduğu” düşüncesi yavaş yavaş önemini kaybetmiş, başarılı yenilikler yapmada üstün sayılan ve mülkiyetin tabana yayılmasına, sosyal yapıdaki istikrarın ve demokratik sürekliliğin sağlanmasına büyük katkısı olduğu vurgulanan küçük ve orta ölçekli işletmelerin önem kazanmasına neden olmuştur. Çünkü serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde, gerek ulusal pazarlarda gerekse uluslararası pazarlarda etkin bir rekabetin sürdürülmesine büyük katkısı olan KOBİ’ ler endüstriyel yapının vazgeçilmez bir parçası olmaktadırlar. Türkiye'nin 90’lı yıllarda farkına vardığı KOBİ’lerin ekonominin temel direği olduğu gerçeğinin artık her kesim tarafından kabul edilmeye başladığı günümüzde Türkiye’nin toplam sanayi işletmelerinin yüzde 98'ini sayıları 200.000'i aşan KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu işletmelerin toplam istihdam içindeki payları %50, üretim payları %40, kredi kullanım oranları %4 dür. KOBİ'lerin ihracat içindeki payı ise bu oranların oldukça altında olup %8 seviyesinde seyretmektedir. Ülkemizde KOBİ'lerin tek başlarına ihracatta kalıcı bir başarı sağlamaları; iyi bir organizasyon, bilgi, deneyim, sermaye ve kadro gerektirmektedir. Bunların KOBİ'ler tarafından sağlanması ise çok zordur. Oysa KOBİ'ler güçlerini ve deneyimlerini biraraya getirerek ve ihracatlarını tek elden yürüterek daha çok başarılı olma şansına sahiptirler. İhracata yönelmek isteyen KOBİ'lerin özellikle sermaye ve bilgi yetersizlikleri ortak girişimleri zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz ihracat stratejisinin tesbitinde bu gerçeğin gözönüne alınması ve işbirliğine gidilecek alanlar için uygun ortamlar ve örgütler oluşturulması ve bu yöndeki girişimlerin desteklenmesi gerekmektedir. Misyonunu KOBİ’ leri ölçek ekonomisinden yararlandırarak, onların mal ve hizmet tedarik maliyetlerini düşürmek, finansman sorunlarını çözmek, yurt içi ve yurt dışı satış organizasyonlarını kurmak üzere oluşturulacak olan organizasyonların KOBİ’ lerin global pazarlarda rekabet etme güçlerini artıracağı bir gerçektir. 1.Kobi’lerin İhracatta Örgütlenme Nedenleri İhracatta örgütlenme ile; birbirleriyle rekabet etmeyen, aynı üretim dalında faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ancak, böyle bir kuruluş çatısı altında işbirliğine giderek ihracat yapmaları mümkündür. Bu tür organizasyonlarda üretim dışında oluşturulacak tedarik, pazarlama, finansman gibi birimler kanalıyla Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler daha verimli ve rasyonel çalışma düzenine kavuşmuş olacaktır. Örneğin; yalnız ihracat pazarlama birimi kanalıyla şirket ortaklarının; - Ürün Geliştirme - Pazar Araştırması - Enformasyon - Satış Dağıtım - Tutundurma - Satış Geliştirme gibi pazarlama fonksiyonlarından faydalanabileceklerini söyleyebiliriz. Yine kobilerimizin; - İhracatta tek başlarına kalıcı bir başarı sağlamalarının, iyi bir organizasyon, birikim, sermaye ve kadro gerektirmesi, -Yurt dışında proje ve pazar araştırması yapacak finansmana ve personele sahip olmamaları, - KOBİ’ lerimizin yurt dışında yeter düzeyde bir referansa sahip olmamaları, - Yeterli sayıda ve kalitede malın üretiminin yanında, modern pazarlama yöntemlerinden de yararlanmak gerektiği, bu işlemlerin de KOBİ’ lerimiz için hem güç hemde pahalı olması, -Ve bu faktörlerin de KOBİ’lerimiz tarafından tek başlarına sağlanmasının pek mümkün olmaması, gibi olumsuzlukların yanında ihracatta örgütlenmenin; - İşletmelere olan döviz getirisini artırması, -İşletmelerde yeni istihdam alanlarının açılmasına ve üretimin kalitesinin yükseltilmesine yardımcı olması, - İşletmeyi ulusallık boyutundan uluslararası boyuta taşıyarak, firmanın optimum üretime, kaliteye ve etkin pazarlamaya yönelmesi, dolayısıyla tüketiciler arasında firma ürünlerine karşı olumlu bir prestij oluşmasını temin etmesi, - İşletmenin teknolojik olarak yenilenmesini ve pazarlama teknikleri açısından da uzmanlaşmasını sağlaması, - İşletmede atıl kapasitenin kullanılmasına, dolayısıyla verimliliğin artmasına neden olması, - İşletmenin iç piyasalardaki mevcut ekonomik dalgalanmalardan, enflasyonist baskılardan, yoğunlaşmış risk ortamından kurtulmasına yardımcı olması yönünde yararlar sağlaması, - Pazarlık gücünün elde edilmesiyle daha karlı satışlar yapılabilmesi, - Endüstri genelinde sesini duyurabilme fırsatlarının tanınması, - İhracat giderlerinin paylaşılmasıyla daha az finans ve kaynak tahsis edilmesi, - Birlikte hareket edebilme kabiliyetinin kazanılması, - Uzun dönemli yatırım ve üretim planlaması yapabilmesi, - Büyük miktarlarda olan siparişlerin şirket aracılığıyla kolaylıkla karşılanabilmesi, - Birim üretimde ve dağıtım harcamalarında azalma sağlaması, - İhracatta bilgi birikiminin artmasına katkı sağlaması, - Devlet- sanayi arasında etkili bir iletişim sağlaması, - Rekabetçi stratejiler oluşturmaya zemin hazırlamasının yanında, - Büyüme ve gelişme stratejilerinin geliştirilmesine ve uygulanmasına imkan vermesi, gibi yararları KOBİ’ lerimizin dünya pazarlarına açılmalarını ve bu açılmayı sağlayabilmek için de güçlerini bir “kooperatifçilik” mantığı içerisinde bir araya getirmelerini zorunlu kılıyordu. Bunun tabii sonucunda ise KOBİ’ lerimiz için kurtuluş; yurt dışına açılmak ve yurt içinde rakip iken yurt dışında tek bir güç olarak davranmaktı. Çünkü bu mantığın olumlu uygulamaları daha önce çok boyutlu olarak görülmüştü ve KOBİ’ lerimizin de bundan yararlanmaması ve pay kapmaması düşünülemezdi. 2.Türkiye’de İhracatta Örgütlenmeye Yönelik Uygulamalar Türkiye’de 1980 den sonra benimsenen “dışa açık büyüme modeli” çerçevesinde istikrar ve sürekliliğin sağlanması için ülke ekonomisinin rekabet gücünün uluslararası piyasaların rekabet ort***** uygun olmasını temin etmek gerekiyordu. Çünkü ihracatçılarımızın dış piyasalarda eşit şartlarda rekabet edebilmesi, büyümenin lokomotif gücü olarak kabul edilen ihracatımız açısından çok önemli bir durum olmaktaydı. Özellikle de 1980’li ve 1990’lı yıllarda Türk ekonomisinde yaşanan yapısal sorunlar ve bu sorunların başlarında gelen “ihracatın ithalat karşısında devamlı açık vermesi” sorunu siyasi otoriteyi ve işletmelerimizi yeni ihracat modelleri arayışları içine itmiştir. Bu nedenle ilk olarak ihracatta örgütlenme modeli olarak tüm dünyada uygulanan “Dış Ticaret Sermaye Şirketleri” (DTSŞ) modeli kurulmuş, ihracatımız bu şirketler aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu şekilde 1981-1989 yılları arasında dış ticaret sermaye şirketleri ihracat işlemlerinde ve pazarların bulunmasında başarılı olarak görülmüş, bu şirketlerin ülke toplam ihracatı içindeki payı ise ortalama %45 dolaylarına ulaşmıştır. Bunda DTSŞ’ lerine devlet tarafından sağlanan yüksek düzeydeki avantaj ve ayrıcalıkların payı da oldukça büyük olmuştur. Fakat bu örgütlenme modelinin Türkiyede daha çok büyük sermaye gruplarının öncülüğünde oluşturulması ve KOBİ’ lerimize pek yararının olmaması, ülke ihracatının DTSŞ’lerinin etkinlikleri nedeniyle mi, yoksa gerçekçi döviz kur politikaları, iç talebin kısılması, reel faiz oranları politikası gibi makro ekonomik önlemler nedeniyle mi arttığının anlaşılamaması sonucu DTSŞ’lerinin Türkiye’nin ihracatına ne sağladıkları net olarak anlaşılamamış, daha sonra 1990’ lı yılların başlarında da ülke ihracatındaki paylarının önemli ölçüde azalmış olması ve de DTSŞ’lerine verilen devlet desteğinin kaldırılması bu modelin önemini yitirmesine neden olmuştur. Kısacası DTSŞ’lerinin Türk dış ticaretinin geliştirilmesinde alternatif bir model oluşturamayacağı anlaşılmıştır. Ancak ihracatta örgütlenme çalışmaları bu şekilde son bulmamış ve 14.02.1992 Tarih ve 21142 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 92/2 sayılı tebliğ ile imalat ve ihracat sektörünün sürükleyici ve dinamik gücü olan ve sanayimizin de %98’ini oluşturan KOBİ’ lerin bir araya gelmesi ile oluşturulan ve AET, Japonya ve ABD de başarılı örnekleri bulunan “Çok Ortaklı Dış Ticaret Şirketleri” (ÇOŞ) modeli Türkiye için yeni bir ihracat modeli önerisi olarak sunulmuş ancak bu modelde de beklenen gelişmelerin sağlanamaması ve ülke ihracatının 1994 yılında bir krizle karşı karşıya kalması gibi nedenler de Sektörel Dış Ticaret Şirketleri’nin kuruluş ve işleyişini belirleyen yeni düzenlemelere gidilmesine yol açmıştır. KOBİ’ lerin ihracatta yeni bir örgütlenme modeli olan “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri”(SDŞ), Gümrük Birliği çerçevesinde aynı üretim dalındaki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerimizin (KOBİ) ihracat sektörü içinde bir organizasyon altında toplanarak dünya pazarlarına açılmalarını, dış ticarette uzmanlaşmalarını ve bu suretle özellikle Avrupa Birliği KOBİ' leri ile yurt içinde ve yurt dışında rekabet şanslarını artırarak daha etkin faaliyet göstermelerini sağlamak amacıyla kurulmuş olan şirketlerdir. Bu şirketler ilk olarak 18 Mayıs 1995 tarih ve 22287 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin Tebliğ” (ihracat 95/4) ile düzenlenmişlerdir. Bu şirketlere ilişkin ikinci düzenleme 06.01.1996 tarih ve 22515 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İişkin Tebliğ” (ihracat 96/5)’dir. Bu tebliğ ile KOBİ'lere Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca "Sektörel Dış Ticaret Şirketi" (SDŞ) Statüsü verilmesi, geri alınması ve bu şirketin sorumlulukları düzenlenmiştir. Yine SDŞ ile ilgili son düzenleme 26 Aralık 1996 tarih ve 22859 Sayılı “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin Tebliğ” (ihracat 96/39)’ dir. Bu tebliğ ile 27 Eylül 1996 tarih ve 22770 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri Statüsüne İlişkin İhracat 96/32" Sayılı Tebliğ bu Tebliğin yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Avrupada Türk malı imajının yerleşmesi, Türk ekonomisinin modernizasyonu ve Dünya ile entegrasyonu açısından önemli bir adım teşkil eden Gümrük Birliği bize büyük avantajlar sağlayacaktır. Uzun vadede rekabet ve üretim hacminin geniş bir pazarın ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde artmasıyla ölçek ekonomilerinin ortaya çıkması temin edilecektir. Bu da çok önemli bir husustur. Bu çalışmada anlatmak istediğimiz; “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri” nin, bu ölçek ekonomisinin ortaya çıkması için çok uygun zeminler ve ortamlar hazırlayacağının çok kuvvetli bir gerçek olduğudur. Yine Sektörel Dış Ticaret Şirketleri, ekonomik ve yapısal ihracat sorunlarının kolay çözümü açısından ortaya atılan Çok Ortaklı Dış Ticaret Şirketlerinin Türkiye’deki iyi bir uygulama örneğidir. Bu, Türk ekonomisinin belkemiğini oluşturan KOBİ’ lerin gelişmesini sağlamak, onları ihracata yöneltmek açısından atılmış önemli bir adım olmaktadır. Bu nedenle de SDŞ’lerin kurulmasının, desteklenmesinin ve bu konuda çalışmalar yapılmasının asıl nedeni; AB ile girilecek GB sonrası başlayacak olan kalite rekabetinde Türk KOBİ’ lerine uygun bir ortamın hazırlanması ve örgütlü olarak dış ticarete açılmasının sağlanmasıdır. |