#1
|
||||
|
||||
Parapsikoloji Ve Okültizm
İki yüz yıl kadar önce, bugün paranormal olarak sınıflandırdığımız olaylar şimdikinden çok daha kolayca kabul ediliyordu. Ancak, bu olayların Şeytanla ilişki kurmanın sonucunda ortaya çıktığına inanılıyor, insan zihninden kaynaklandıkları düşünülmüyordu. Başkalarının zihinlerini okumak, geleceği bilmek, cisimleri dokunmaksızın hareket ettirmek ve özellikle, ölülerle konuşmak hep büyücülere özgü yetenekler sayılıp, çoğu kez ölümle cezalandırılıyordu. Bugün bile bir çok kişinin paranormale karşı duyduğu tedirginliğin ve yine birçoğunun paranormal güçlere sahip kimselere karşı gösterdikleri saygıyla karışık korkunun nedeni olan geçmişteki bu tutumdan henüz kurtulabilmiş değiliz.
Oysa, paranormal olayların uzun ve saygın bir geçmişi vardır. Tarih kayıtlarının incelememize olanak verdiği en eski zamanlardan beri rahiplerle büyücüler çeşitli kehanet yollarıyla geleceği öğrenmeye çalışmışlardır. Gelişigüzel atılan renkli taşların oluşturduğu biçimleri yorumlamak bu yollardan biriydi. Eski Mezopotamya da tanrılara kurban edilen hayvanların karaciğerleri incelenerek bulunan biçim ve toprakların yorumlanması, tıpkı 19. Yüzyıl frenologlarının insanın kafasındaki şişkinleri ölçerek karakterini yorumlamalarına benzemektedir. Daha başka kültürlerde de, kurban edilen bir düşmanın bağırsakları incelenerek gelecekle ilgili bilgiler edinilirdi. John Dee 16.Yüzyılın sonlarında, 1.Elizabet döneminde, Dr. John Dee okültizmle ilgili bir dizi ciddi inceleme yaptı. Elde ettiği sonuçlar, 20. Yüzyılın başlarında ruhsal araştırmacıların buldukları sonuçlara çok benziyordu. Dee, bir bilgindi ve 4000 kitaptan oluşan bir kitaplığı o çağda İngiltere’deki en büyük kitaplıktı. Euclid’in matematik üzerine yazdığı kitapları ilk İngilizce'ye çeviren kişi olan John Dee’nin bilimsel ve felsefi çalışmaları etkili oldu ve saygınlık kazandı. Öte yandan, okültizm incelemeleri bu ölçüde saygınlık kazanamadı, hatta yetkililerce baskı görmesine ve sonunda parasal açıdan yıkıma uğramasına sebep oldu. Dee, ruhlarla konuşmak için bir sistem buldu. Edward Kelly adındaki medyumun yardımıyla Dee’nin bağlantı kurduğu melekler, Kelly ile kristal bir küre veya siyah camdan içbükey bir ayna aracılığıyla konuşuyorlardı. Bugünkü ruhsalgörülü kişiler bu tekniği hala kullanmaktadırlar. Dee’nin melekleri kendisine yararlı bir bilgi vermemekle birlikte, Enok adı verilen bilinmeyen bir dille ve Kelly aracılığıyla ona birtakım emirler göndermişlerdir. Bu dil kullanılarak çağırılan ruhlar, büyücünün isteklerini yerine getiriyorlardı. Bugün bu dili bazı modern büyücüler kullanmaktaysa da Dee’ninkilerden daha güvenilir sonuçlar elde edememişlerdir. Mesmer Paranormal sanatının başka bir yorumcusu olan Franz Anton Mesmer (1734-1815), hayvansal manyetizma’yı bulan kişidir. Manyetizmanın bulunması, modern ipnotizma incelemelerinin yolunu açmıştır. Mesmer, gezegenlerin manyetizmaya benzer bir süreç yoluyla insanların sağlıklarını etkilediğine inandığı için hastalarını da vücutlarının üzerinde mıknatıs gezdirerek tedavi etmeye başlamıştı. Çok geçmeden de bu iyileştirici gücün mıknatıslardan değil kendinden geldiğine karar vererek, hastanın vücudu üzerinde ellerini tutarak enerji yüklediği cisimleri gezdirme yoluyla tedavisini uygulamaya başladı (biyoenerji bölümüne bakınız). Gittikçe artan bir üne kavuşması, bir çeşit seri üretime geçmesine yol açtı. Mesmer, içi su ve demir yongaları dolu büyük bir tekne yaptırmıştı. Bu tekneden dışarıya doğru birtakım demir çubuklar uzanıyordu. Mesmer’in hastaları teknenin çevresine oturarak her biri çubuklardan birinin ucunu hastalıklı alana uyguluyordu. Mesmer ise gösterili giysiler içinde aralarında dolaşıyor ve gönderdiği manyetik güçler yüzünden birçok hasta yere düşerek nöbet geçiriyordu. Mesmer öyle büyük bir hayret uyandırdı ki, Fransız hükümeti aralarında Benjamin Franklin’in de bulunduğu bir araştırma kurulu kurdurdu. Bu kurul, Mesmer’in hastalarından bazılarının iyileştiği, ancak manyetik güç gönderme eyleminin ahlaka aykırı olduğu sonucuna vardı. Mesmer’in çalışmaları çok geçmeden ününü yitirmekle birlikte, hipnotizmanın psikiyatrideki modern kullanımına temel hazırladı. Ayrıca, hipnozu paranormal güçleri arttırmada kullanmayı amaçlayan modern parapsikologların çalışmalarıyla da Mesmer’in ünü yeniden canlandı. Bu çalışmalar en sonunda telkinin, duyarlı bir zihin üzerinde gösterdiği gücün kabul edilmesine yol açtı. Paranormal görünen birçok olayın, bu deneyi geçirenlerce tümüyle gerçek sayılsa bile aslında yanılgı oldukları ortaya çıktı. (Hint fakirlerinin ipe tırmanma gösterileri buna bir örnektir). Fox Kız Kardeşler Paranormal konusundaki araştırmalar, Mesmer’in sahte-bilimsel incelemelerinden sonra, 1848’deki ilk Tinselcilik (ruhçuluk) kımıldanışlarıyla birlikte yön değiştirdi. Ufak bir New York kasabası olan Hydesville’de yaşayan Fox ailesi bir süredir geceleri birtakım garip ve nedeni anlaşılamayan tıkırtılar du¤¤¤¤¤ endişeleniyorlardı. Bir gece, Fox ailesinin kızlarından olan Kate parmaklarıyla çıkardığı seslere yanıt alınca çok şaşırdı. Bunun üzerine Kate ile kardeşi Margaret, basit basit bir şifre kullanarak sordukları sorulara bu biçimde yanıt almaya başladılar. Bu yanıtları verenin, öldürüldükten sonra o evin altına gömülen bir sokak satıcısının ruhu olduğu ileri sürülüyordu. İşin garibi 56 yıl sonra, kilerin duvarından bir iskelet çıktı. Fox kardeşler çevrelerinde ün salarak, ruhlarla haberleşme gösterileri düzenlemeye başladılar. Bu moda batı dünyasını bir alev gibi sardı ve daha ilginç olaylar başaran bir sürü medyum ortaya çıktı. 1888 yılında Margaret Fox bu tıkırtıları ayak parmaklarının eklemlerini bükerek çıkardığını söyleyip büyük şaşkınlık uyandırdıysa da, gittikçe büyüyen tinselcilik hareketi artık durdurulamayacak bir hız kazanmıştı. İlgi, medyumlarla haberleşen ruhların niteliği üzerinde yoğunlaştırılmıştı. Eğer bunlar gerçekten de bağımsız ve bedensiz varlıklar olmayıp ölen kimselerin ruhlarıysa, eski bir inanç olan ölümden sonra yaşam en sonunda kesinlikle kanıtlanacak demekti. Bu olaylar, din, bilim, ve felsefe açılarından büyük anlam taşıyordu ve yüzyılın sonlarına doğru ciddi incelemeler başlatıldı. Görünüşe bakılırsa, bu yeni fiziksel medyumlar bir demet çiçeği yoktan var ediyorlar, davul ve akordiyonları havada hareket ettirip çaldırıyorlar, bazen de görünmez biçimlere sokuyorlardı. Ne var ki, bu gösteriler genellikle hemen hemen tamamen karanlıkta gerçekleştirebildiklerinden kolaylıkla incelenemiyorlardı. SPR 19.Yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de, başlangıçta bağımsız çalışan birkaç bilim adamının çabalarıyla ciddi incelemeler başladı. 1882 yılında, bu araştırmacılardan bir çoğu açıklanamyan olayların incelenmesi için bir dernek kurmaya karar verdiler: Ruhsal Araştırma Derneği (Society for Psychic Research-SPR). Bu derneğin amaçları arasında bir zihnin başka bir zihin üzerindeki etkileri, hipnoz, ruhsalgörü, duyu ötesi algı, hayaletler ve ispritizma seansları gibi olaylara ilişkin incelemeler de bulunuyordu. SPR, bu amaçlarla paranormal incelemelerini başlatmıştır. |