#1
|
|||
|
|||
![]()
Evlenmeyi Düşünenlere
Yusuf Karaçay PSİKİYATRİ SOHBETLERİ EVLENMEYİ DÜŞÜNENLERE DR. YUSUF KARAÇAY “İçinizden bekâr olanları evlendirin” mealindeki âyeti bizim arkadaşlar “Evlenmeyi düşünenlere yol gösterecek bir yazı yayınlayın” diye de tefsir ettikleri için hayli zamandır sıkıştırıyorlardı beni. Tarkan’dı İkiz Kuleler’di derken sonunda sıra geldi bu konuya. Ve evlilik hazırlığı yapan gençlerin çeyizinde bulunsun diye tavsiyelerimi kaleme aldım. Yazdıklarım kişisel fikirlerim sayılmaz; çoğu terapistin de katılacağı tavsiyelerdir bunlar. Şanslı olduğunuzu da bilin. Bizim zamanımızda bu konularda pek konuşulmaz fikir verilmezdi. Evli-barklı olgun-oturaklı abilerimiz hep çok daha mühim mevzuları anlatır bu konuya gelince susarlardı. Dinî dergilerde de yer almazdı bu konular gençlerin zihni dağılmasın(!) diye. Öyle olunca da biz fısır fısır konuşurduk aramızda: “Evlensek mi acaba? Nasıl biriyle evlensek?” “Hoşlandığım bir kız var ama namaz kılmıyor problem olur mu dersin?” “Büyüklerimin bulacağı bir kızla evlensem mutlu olur muyum sence?” Siz bu tür açmazlar yaşamazsınız umarım. Zamanımızda bu konular daha rahat konuşuluyor zaten. Doğru karar vermenizde yazacaklarımın da biraz faydası olursa ne mutlu bana. § EVLENMEK ŞART MI? Kimse Robinson Crusoe değildir. O bile bir dost bulduğunda sevinçten zıplamıştı. Kendi başına da dünyanın en huzurlu insanı olan ve hatta doğrudan Rabbine muhatap olabilen Peygamberimiz (a.s.m.) bile ![]() ![]() Bediüzzaman’ın ifadesiyle “İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden ![]() ![]() “Evet bir işte mütehayyir [hayret veya tereddüt içinde] kalan veya birşeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun [hayalî bile olsa] ister ki birisi gelsin kendisiyle o hayreti o tefekkürü paylaşsın.” “Kalplerin en latifi [duyarlısı] en şefiki [şefkatlisi] ‘kısm-ı sani’ [diğer yarım] ile tabir edilen kadın kalbidir.” Zaten evlilik ![]() ![]() ![]() ![]() Siz bakmayısısısın onlara. Hatta bana da bakmayısısısın siz bazen ben de “Bekâr bayan yarımdır evlenince tam olur. Bekâr erkek yarımdır evlenince tamamen biter” gibi espriler yaparım ama bal gibi biliyor açıkça da görüyorum ki; bekârlık yıllarımda hedefsiz ve sonuçsuz bir koşturmaca hâlinde geçen hayatım evlenince bir tezgahın başına oturup üretime başlamak gibi bir değişim geçirdi ve maddî manevî sosyal sahalarda bugüne dek ne ürettiysem hep evlendikten sonra oldu. (Eşime buradan teşekkürler!) Eski resimleri karıştırdığımda zaman zaman kendi kendine konuşan ![]() Geçenlerde Ulusal Psikiyatri Kongresi’ne katılmıştım. Epeydir görmediğim birçok meslektaşım ve dostumla görüştüm. Son katıldığım kongreden bu yana peşpeşe iki çocuğum daha olduğu için benimle sohbet eden arkadaşların konuşmaları evlilik çoluk-çocuk gibi konulara yöneldi genellikle. Benim de dikkatim bu konuya çevrildi tabiî. Kim evlenmiş ![]() ![]() ![]() O yüzden Bediüzzaman’ın “Bekârlık bikârların kârıdır” sözüne aynen katılıyorum. Bekârlık bu hayatta kazancı olmayısısısanların işidir yani. Üstelik onun az önce yazdığım espriden çok daha hakikatli bir sözü daha var ki; “Bekâr erkek üçte iki erkek üçte bir çocuktur. Bekâr kadın üçte iki kadın üçte bir erkektir.” Yani erkeklerin haylazlıktan kurtulup olgunlaşmaları bayanların ise kişiliklerini oturtmaları için evlenmeleri lâzımdır. Peki ![]() § ÖNCE NE İSTEDİĞİNİZİ BELİRLEYİN “Ne iş olsa yaparım abi” diyen birinin iyi ve uygun bir iş bulması çok zordur malûm. Hatta iş bulması bile zordur. Oysa kişi ne istediğini belirlese aradığını bilmenin rahatlığı ile çok daha kolayca bulabilir. Evlilik için de böyledir bu. Nasıl biriyle evleneceğine karar vermek işin yarısını halletmek demektir. Ama bunun için de tabiî önce kendi kişiliğinizi yönelimlerinizi ve ihtiyaçlarınızı belirlemeniz gerekir. Yani kendinizi tanımanız lâzımdır önce. İkili ilişkilerde aile hayatında sizin için önemli olan nedir? Huzur mu ![]() ![]() Tabiî ![]() Adam arkadaşına sormuş: —Evlenmiyor musun? —Şartlarımı tutarsa olur. —Ne istiyorsun ki? —Güzel olsun akıllı olsun dindar olsun zengin olsun kültürlü olsun ![]() —Ama abi demiş öteki birden fazla evlilik yasak artık! Fıkra önerimi unutturmasın ama. Ne istediğinizi belirlemelisiniz mutlaka. On cümle lütfen. § İDEAL BİRLİĞİ ŞART AMA YETMEZ Hayat arkadaşını seçerken en çok dikkat edilmesi gereken noktaların başında ideal birliği gelir. Hayatı beraber yaşayacağınız kişinin hayatı ne gözle gördüğü hedefinin ne olduğu ve değer yargıları en çok üzerinde durulması gereken konudur. Hayat keyif peşinde rahat içinde mi yaşanacak yoksa idealler peşinde ![]() Sizin hayatınızı bile uğruna feda edebileceğiniz ideallerinizi eşiniz yarım kulakla dinliyorsa her satırını didik didik okuyup yaşamayısısısa çalıştığınız kitaplarınızı eşiniz dinlerken uyukluyorsa siz teheccüde bile kalkarken eşiniz yatsıyı bile kılmadan yatıyorsa bırakın sevgiyi saygı bile kalmaz ki aranızda. İlginç bir araştırma okumuştum. “Evlilikte mutluluğun şartları nelerdir?” sorusuna her iki cinsin en çok verdiği üç cevaptan birisi hatta birincisi ‘inanç ve ideal birliği’ idi. (Diğerleri de sevgi ve cinsel uyum imiş.) O yüzden evlenmeyi düşündüğünüz kişide ilk bakacağınız nokta aynı idealleri paylaşıp paylaşmadığınızdır. Yani size sizin yolunuzda ‘yoldaş’ da olabilmelidir eşiniz. “Şimdilik istediğim gibi değil ama ileride düzelir” diye de kendinizi kandırmayısısısın. Âyetin verdiği dersi hatırlayın: “Sen sevdiğine hidayet edemezsin ancak Allah dilediğine hidayet eder.” Değişeceğine dair garantiniz var mı? Ya da o garanti verebiliyor mu? Yoksa siz kumar meraklısı mısınız? Veya tehlikeyi çok mu seviyorsunuz? Ancak fikir uyumu önemli derken de ölçüyü kaçırmayısısısalım. En önemli noktadır bu ![]() Zaten düşünürsek aynı ideali bile farklı insanlar farklı biçimlerde yaşamaz mı? En basit bir örnekle evde oturup kitap okumak yazı yazmak da bir ideale hizmet biçimidir; sürekli gezip sohbetlere faaliyetlere katılmak da. Ama arada dağlar kadar fark vardır. Sadece fikir birliğini önemseyip kişilik uyumunu yok saymak gibi bir hataya düşmeyiniz lütfen. Fikirleri size uyanlar içinde huyu da size uyan birini mutlaka bulursunuz. § SEVGİ GEREKLİ ![]() Neredeyse klasik bir münazara konusudur: Evlilikte aşk lâzım mı ![]() ![]() ![]() ![]() Ama modern çağın klişelerinin dayatmasıyla çoğu gençler aşk evliliğini en büyük hayalleri olarak kabul ederler. Bu kişilerin çoğu aşık olduklarında karşılarındaki kişinin eksiklerini uyumsuz yönlerini görmez o coşkulu duygunun esiri olup mantığı tamamen bir kenara atarak yanlış evlilikler yaparlar. Aşık olmuş birisi için karşısındaki dünyanın en mükemmel kişisidir kusursuzdur onun için yaratılmıştır o olmazsa hayat boyu mutsuz kalacaktır. Oysa aşk bir duygu ve duygular da geçici olduğu için bir süre sonra aşk küllenmeye başladığında önceleri görülmeyen yanlışlar göze batmayısısısa başlar. Coşkuyla başlayan ilişki hüsranla biter çoğunlukla. Aslına bakarsanız ![]() ![]() Zaten o yüzden değil midir ki çılgınca aşık olunanlar genellikle aşıklarına karşılık vermez acı çektirir? “Delice sevdim ömrümü verdim” diye başlayan şarkılar “O beni sevmedi kalbini vermedi” diye devam etmez mi hep? Tesadüf değildir bu. Aklı başında hiç kimse olduğundan büyük görülmek hak ettiğinden fazla ilgi ve sevgi görmekten mutlu olmaz—kısa süreli bir zevk dışında. Üstelik bu tip gerçekçi olmayısısısan sevgiler abartılı hayranlıklar yöneldiği kişinin zihnine “Ben onun zannettiği gibi mükemmel değilim. Öyle olmadığımı fark ettiğinde ne olacak?” tedirginliğini kazır. Böyle seven sevdiğini zorlu bir cendereye sıkıştırmıştır aslında. Ve göğe çıkaranlar hayallerinin gerçek olmadığını görünce ortada bir yerde kalamaz bu kez de yerin dibine batırırlar sevdikleri(!) kişiyi. Büyük beklentiler büyük hayal kırıklıklarını hazırlar. Siz siz olun eğer karşınızdaki size olduğunuzdan daha fazla kıymet veriyorsa ![]() ![]() ![]() Dozunca seven hatalarınızı da gören ama iyi yönlerinizin hatırına onları affeden sizden abartılı şeyler beklemeyen zorlamayısısısan destekleyen bir sevgi çok daha güzel değil mi? § TEK BAŞINA DA MUTLU MUSUNUZ? Meşhur atasözüdür: İki çıplak bir hamama yaraşır. Yani ![]() ![]() O yüzden ilk anda size ters gelecek belki ama eğer bekârken de mutlu kendi içinde uyumlu bir insansanız evlenince daha da mutlu olursunuz muhtemelen. Yok eğer bekârlığınız sıkıntılı problemli huzursuz geçiyorsa evlenince mutlu olma hülyası kurmanız gerçekçi olmaz. Kendi içinizde bir toparlanma yaşamalısınız evliliği düşünmeden önce. Unutmayısısısın iyi bir evlilik kötü bir hayatı düzeltmez ancak düzelmiş bir hayatta iyi bir evlilik yapılır. Bu sözlerimle bazılarının tatlı hayallerini bozuyor olabilirim ama ![]() Bu aldatıcı beklentinin uzun vadede en çok görülen sonucu ise (başlarda da dediğimiz gibi) evlilik de mutluluk getirmezse eşini suçlamaktır bu kez. Şu diyalogu o kadar çok yaşadım ki bugüne kadar: —Çok sıkıntılı ve mutsuzum doktor bey. —Sebep nedir sizce? —Eşim. Evlendiğimden beri bana destek olmuyor hiç. —Bekârken çok mu mutluydunuz? —Eeee ![]() Bu gibi kişiler—hayal ve masalların da etkisiyle—evlenince tüm sorunlarının aniden biteceğini bekledikleri için aynen devam eden sıkıntılar ciddi bir hayal kırıklığını ve öfkeyi de beraberinde getirir maalesef. Oysa eğer biz değişmezsek yarın bugünden farklı olmayısısısacaktır. Nikahta sadece keramet vardır; mucize değil. O yüzden önce siz tek başına da mutlu olmayısısısı öğrenin sonra evlenin. Mutluluk paylaşıldıkça artar. § KONUŞABİLMEK LÂZIM Evlilik anlaşmaktır. İnsanlar da konuşa konuşa anlaşırlar malum. Beğendiğiniz kişi dış görünüşüyle huyuyla ![]() “Mutlaka evlenin. Anlaşırsanız mutlu olursunuz anlaşamazsanız filozof” diyenlere de katılmıyorum. Size muhatap olabilen zihninizi açan fikrinizi zenginleştiren biriyle evlenirseniz filozof değil evliya bile olabilirsiniz. § FLÖRT NE İŞE YARAR? Konuşma deyince akla beraber çıkma ve flört de geliyor. İnsanların birbirlerini tanımak istemeleri çok normal tabiî. Ama flört dönemi gerçek beraberliği aksettirmez çoğu zaman. Eğer flört gerçek hayatın aynısı olarak yaşanabilse belki evliliğin nasıl gideceğine dair ipuçları verebilir ama bunun da başka bedelleri vardır malûm. Bildiğimiz anlamdaki flört yani arada sırada görüşüp gezmek sohbet etmek ise aslında gerçek hayatta olunandan farklı bir kişiliğin sergilendiği bir dönemdir. Örneğin kişi günün yirmi üç saati tek başına ![]() ![]() Ben üç-dört yıl flört edip birbiriyle çok iyi anlaşan ama evlenince birkaç ayda hayal kırıklığı yaşayan nice insanlar gördüm. Evlilik hayatı başlayınca “Reklamları izlediniz şimdi haberler” anonsu yapılmış gibi olur. “Peki ![]() Meselâ karşınızdaki kişiye “Hava bu gün ne güzel değil mi?” diye sordunuz diyelim. Hepsi de ayrı bir kişilik yapısına işaret eden çeşit çeşit cevaplar alabilirsiniz. —Gerçekten harika bir hava var insanın içi coşkuyla doluyor. (Canlı ![]() —Böyle havaları çok mu seversin? (Karşısındakiyle ilgilenen.) —Hı hı. (Kontrollü ve ketum.) —Haklısın çok güzel değil mi? (Uyumlu paylaşımcı.) —Esas üç gün önce çok daha güzeldi. (Geçmişte yaşayan.) —Yaa ![]() ![]() Bakın ![]() ![]() § ONU İYİ TANIYIN Yukarıdaki konunun devamı olmakla beraber ayrı bir paragraf olmayısısısı hak eden bir önemi vardır bu bahsin. Bir insanın karşısındakini iyi tanıyabilmesi için bile önce kendi sıkıntı ve saplantılarından arınması gerekir. Şimdi onu bir düşünün. Nasıl bir insan olduğunu tarif edebilir misiniz? Eğer onun kişiliğini en az on cümle ile tarif edemiyorsanız onu tanımıyorsunuz demektir. (Ayrıca bu on cümleyi başta hazırladığınız tarifle kıyaslayacağınızı da anladınız tabiî.) Eğer onu tam olarak tanımadığınız halde ondan çok hoşlanıyorsanız ![]() Faraza diyelim ki siz maddî sıkıntı yaşıyorsunuz. Fena halde zorlanıyorsunuz. Acilen borç para bulmanız lâzım. Ve bu arada bir yazarla tanıştınız. Çok ilginç fikirleri var. Size son çıkan kitabını anlatıyor. Ama siz onun fikirlerini dinlemiyorsunuz bile. Neden? Çünkü aklınız para probleminizde. Bu haldeyken onu ancak şöyle dinlersiniz: “Acaba kitabı iyi sattı mı? Parası var mı? Bana borç verir mi?” Anlattığı fikirleri dinlemezsiniz bile. Sonuçta sizin acil ihtiyacınız ![]() ![]() Aynen bunun gibi; diyelim ki sizin beğenilme önemsenme konusunda bir kompleksiniz var. İnsanların size hak ettiğiniz ilgiyi göstermediğini düşünüyorsunuz. Bu durumda yalancı ve ahlâksız biri bile size aşırı ilgi gösterse peşinizden koşsa sizi göğe çıkarsa sizi elde etmesi kolaydır. Siz uğraştığınız tek konuda derdinize deva olacağını düşündüğünüz bu kişinin aslında kolayca fark edilebilecek bir yığın yanlışını fark etmezsiniz. Sonra da “Evlenmeden önce anlayamamıştım onun böyle biri olduğunu” diye şikayet edersiniz. “Küçücük çocuklar bile karşılarındaki insanın huyunu-suyunu hissedebilirken siz nasıl oldu da onun bu yönlerini görmediniz?” diye sorulduğunda da “Bilemiyorum fark etmemişim” dersiniz. Aslında cevap açıktır: O yönlerine hiç bakmadınız ki ![]() O yüzden “Önce kendi saplantılarınızı bulup çözmeniz lâzım ![]() § BİRKAÇ BİLENE DANIŞIN Evleneceğiniz kişiyi tabiî ki kendiniz seçeceksiniz ![]() ![]() Ancak burada da abartıya kaçmamalı mutlaka son kararı siz vermelisiniz. Hata yapma korkusu veya kararsızlık sebebiyle evleneceği kişiyi anne-babasına veya büyüklerine seçtirenlerin şikayete hakkı olmayısısısacaktır ileride. Sizin yerinize seçim yapacakların da saplantıları olmadığı ne malûm? Hep söylerim hayli bağımlı bir toplum olduğumuz ve ilişkilerimizde özerkliğe pek yer vermediğimiz için iki uç arasında salınıp duruyoruz maalesef. Bir yanda gençlerin kararlarını onların yerine almak başkalarının hayatını yönetmeye çalışmak çocuğunu vesayete muhtaç bir aciz gibi görmek yanlışına düşen aileler büyükler olduğu için; diğer yanda ya boyun eğmiş sorumluluğunu üstlenmekten korkan ve her işini başkasının aklıyla yapan gençler yer alıyor ya da bu baskıyı reddedip ipleri tümden koparan tamamen kendi başına davranıp kimseye danışmayısısısan isyankârlar. Orta noktayı bulmak çok mu zor sizce? Burada özellikle sevdiği kişiyle evlenmesine ailesi izin vermeyen (ya da sevmediği biriyle evlenmesi istenen) gençlere de seslenmek isterim. Aileniz eğer bu dayatmayısısısı bazı saplantıları doğrultusunda yapıyorsa bununla onları (usulünce) yüzleştirmeyi deneyin. “Anne sen mutsuzluğunu maddî sıkıntına bağladığın için benim illa ki o zengin çocukla evlenmemi istiyorsun; ama senin esas problemin para değil babamın seni sevmediğini sanıyorsun. Zaten bak ![]() Eğer siz kendi tercihinizin sizi mutlu edeceğini yeterince ve mantıklı biçimde açıklarsanız neden kabul etmesinler ki? Kim çocuğunun mutsuz olmasını ister? Ha ![]() Bu konu üzerinde çok durmamın sebebi mutlu bir yuva kuracağım diye arkanızda harabeler bırakmanızı istemeyişimdir. O harabe görüntüleri sizin hayalinizde hep yaşar ne kadar iyi bir evlilik yapsanız da. Sizin iyiliğiniz için söylüyorum yani aileniz için değil. § ONUN AİLESİ NASIL PEKİ? “Anasına bak kızını al” sözü boşuna söylenmemiştir. Hele hele yapı olarak ailesine daha düşkün ve bağlı olan kızların ailelerinin tarz ve kişiliğinden çok farklı olmaları hayli nadirdir. O yüzden özellikle bir erkeğin ![]() Aileyi incelerken kişinin anne-babasıyla ilişkilerine de çok dikkat etmek gerekir. Zira psikolojik bir gerçektir ki kız çocuğunun babasıyla erkeğin de annesiyle ilişkisi evlendiğinde de sürdüreceği bir iletişim tarzının temelini atar. Babasıyla mesafeli büyümüş bir kız eşiyle de mesafeli olacaktır muhtemelen. Annesinin şefkatli ev kadını kimliğini benimsemiş bir erkekçalışan ya da sosyal yönü kuvvetli bir kadına (sebebini bilemediği halde) tahammül edemez. Babası kendisine aşırı düşkün bir kızın eşinden de yüceltilme beklemesi veya annesi baskın bir erkeğin pasif bir bayanla mutlu olamaması gibi örnekler de verebiliriz. Tabii “Ailesine bakın” derken aileler arasında uyumu da değerlendirmek lâzım. Eşler birbiriyle ne denli uyumlu olursa olsun ![]() § DOĞRU ZAMANLAMA Yanlış zamanda yanlış karar verilir. Eğer bir bunalım dönemi yaşıyorsanız kesinlikle hayatınızı bağlayacak önemli bir karar vermeyin. Zira denize düşen yılana sarılır. Biz depresyon gibi sıkıntılı dönemlerdeki hastalarımızı mutlaka uyarırız: “Şu an sağlıklı değerlendirme yapamayısısısabilirsiniz. Kendinizi toparlayana kadar önemli bir karar almayısısısın.” Öylesi bunalım dönemlerinde öncelikler değişir çünkü ve sağlıklı düşünmek pek mümkün olmaz. Depresyonda iken yaşadığı keyifsizliğin etkisiyle çok hareketli ![]() § KAÇ YAŞINDA EVLENMELİ? Zaman deyince uygun evlenme yaşı da çok önemli bir konudur. Cinslere göre konuşursak erkek yapı olarak daha geç olgunlaşır. Bu fizyolojik olarak da bilinen bir gerçektir. Bunu bazı şovenist erkekler “Erkek olmak zor bir iştir” diye yorumlarlar. Şaka bir yana erkeğin evlilik sorumluluğunu üstlenecek kıvama gelmesi yirmibeş yaşından önce zordur gerçekten de. Hele bizim gibi bağımlı özellikleri olan gençlerin bile çocuk muamelesi gördüğü bir toplumda bu yaşı otuza bile taşıyabiliriz. Ancak geç evlenmenin erkekler için bazı hatalara düşme riskini arttırdığını da unutmamak lâzım. Bayanlar ise çok daha erken dönemlerden itibaren evlilik ve anneliğe hazır gibidirler. Dolayısıyla günümüzde genel kabul gören ortalama olan yirmi yaş civarı mantıklı sayılır. Tabii bu yaşı eğitim vb sebeplerle biraz ileriye almak da mümkündür ama kişilik fazla kemikleşmeden evlenmekte de fayda vardır bayanlar için. Zira evlilik bir ölçüde elastik olmayısısısı uzlaşabilmeyi gereğinde taviz verebilmeyi gerektirir. Yaş fazla ilerlemiş yaşama tarzı oturmuş ise karşısındakine uyum sağlamak güçleşecektir. “Bunca yıllık huyumu değiştiremem ki!” İdeal olanı ![]() ![]() § DÖRT DÖRTLÜK OLMALI MI? Yukarıda anlattıklarımız iyi bir evlilik yapabilmek için dikkate alınması gereken (bazı) faktörlerdir. Bu saydıklarımızın hepsinden tam not almak zorunda değilsiniz elbette ama hepsini dikkate almanız sizin yararınızadır. Bu dünya cennet olmadığına göre ve birçok peygamber bile evliliğinde sorunlar yaşadığına göre mükemmel kusursuz bir uyum arzulamak fazla iyimserliktir tabiî ki. Evlenmek için illa da karşınıza dört dörtlük birisinin bir masal kahramanının çıkmasını beklemeyin. ”Onun bu’su eksik bunun şu’su fazla” derken sonunda eli böğründe kalıp hiç olmayısısısacak biriyle evlenenler çoktur. Dört dörtlük uyum deyince şu soruyu sorasım geldi: “Dünyanın bir yerinde aynı sizin gibi fiziğiyle huyuyla tıpatıp size benzeyen birisi var” desem inanır mısınız? İnanmazsınız tabiî. Çünkü insanlar hiçbiri diğerinin aynı olmayısısısacak bir çeşitlilikle yaratılmışlardır. En benzer dediğimiz kişilerin bile biraz dikkat ettiğimizde pek çok farklılıklarının olduğunu görürüz. Peki o zaman şu soruyu sorayım: “Dünyanın bir yerinde tıpatıp sizin hayalinize uyan birisi var” desem inanacak mısınız? Buna da inanmayısısısın. Hayaller idealler yıldızlar gibidir. Onlarla yolumuzu buluruz ama onlara ulaşamayısısısız. Onların gerçekleşme yeri başka diyardır. Bu dünyada bulabildiğiyle yetinmek de bir fazilettir. İsterseniz formüle edelim: Dört dörtlük beklemeyin dörtte ikiye de razı olmayısısısın; dörtte üçü hedefleyin. § SÖZLEŞME YAPIN Eğer tüm bu muhasebeler sonunda evlenme kararı alınmışsa ![]() Ama bunun faydası sadece evlilik süresince çıkan problemlerin çözümüne yardım da değildir. Bence esas çıkabilecek problemleri önceden görmeye ve belki de kötü bir evliliği engellemeye veya baştan düzeltmeye yarar; doğru karar vermeyi kolaylaştırır. O heyecanlı dönemin coşkusu içinde size önemsiz gibi gelen ve “anlaşarak hallederiz bir yolunu buluruz” denilen nice gizli uyumsuzluk bu esnada açığa çıkabilir. Meselâ ailelerle ilişkinin düzeyi edinilecek malların nasıl kullanılacağı ![]() Olmuyor mu? Hemen evlenin o zaman. Allah bir yastıkta kocatsın. |
![]() |
|
|