#1
|
|||
|
|||
![]()
İsa aleyhisselam bir ağacın altında dua eden birini gördü
![]() ![]() ![]() ![]() – Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun! ![]() ![]() – Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor ![]() ![]() Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki: – Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple Onu tanıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() – Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun! Diye teşekkürden kendimi alamıyorum ![]() Kafa gözü kapalı da olsa kalp gözü açık olan bu adama yaklaşan İsa aleyhisselam: – Ver şu elini öyle ise! diyerek elinden tutar, eğilerek görmeyen gözlerinden öper ![]() Peygamberin dudaklarının değdiği gözler anında açılır ![]() – Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar bahşeden mucizelerin sahibi Peygamber değil misin? der ![]() – Belli olmuyor mu? deyince: – Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil, der ![]() ![]() – Sen hele bir ayağa kalkmayı dene! Deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar ![]() Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur: – Ey Allahın Nebisi, sendeki bu mucizeler de O’ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, O’na şükredeyim, diyerek hemen yere iner, başını secdeye koyar ve der ki: – Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak da lütfettin ![]() Bu sırada çevreden toplanan halk, gösterdiği bu mucizelerden dolayı İsa aleyhisselamın elini öpmek isterler ![]() – Benim değil secdedeki şu kötürüm adamın elini öpün! ![]() ![]() Derler ki: – Onu secdeye indiren nimetlere biz baştan beri sahibiz ![]() ![]() – Öyle ise, der, tefekkür edin, siz de düşünün ![]() Sözünü şöyle bağlar Allahın Nebi’si: – Düşünen sahip olduğu nimetin farkına varır ![]() Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, bir arefe günü çift sürmek için tarlaya gitti ![]() ![]() ''Ey Abdülkâdir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''! Bu ses, Abdülkâdir Geylâni hazretlerini korkuttu ![]() ![]() ![]() ![]() -Anneciğim! bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim ![]() ![]() Annesi de dedi ki: -Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir'im! senin ayrılığına dayanamam ![]() ![]() Abdülkâdir-i Geylâni Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı ![]() ![]() ![]() ![]() -Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir'im! Hak teâlânın rızâsı için olmasaydı katiyyen bırakmazdım ![]() ![]() ![]() Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var? -Üzerimde yanlız 40 altınım var ![]() Eşkıya inanmamıştı ![]() ![]() ![]() ''Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler ![]() Bu defa da reisleri sordu: -Senin üzerinde ne var? -Hırkamda dikili 40 altınım var ![]() Reisleri adamlarına dönerek dedi ki: -Açın bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler ![]() Eşkıya reisi hayretle sordu: -Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri dedi ki:: -Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemiyeceğime söz vermiştim ![]() Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı ![]() ![]() -Eyvah! biz de Allahü teâlâ söz vermiştik ![]() ![]() ![]() -Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teâlâ karşı olan ahdimi bozdum ![]() ![]() ![]() ![]() -Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız ![]() Bunun üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iâde edildi ![]() ![]() ![]() |
![]() |
|
|