#111
|
||||
|
||||
Cevap: İLişme Yalnızlığıma ...
Karla karışık yağar hüzün Üstüm başım hep uzun kollu Benden iyi bilirsin Anlatmama lüzum var mı ? Gözlerim senden sonra Hep parçalı bulutlu Sen de baksan görürsün Bakmaya yüzün var mı ? Mutlu muyduk ki ? Sade nefes aldık Bıktım artık uzatma, yaslan bana ağla Kal yanımda böyle sonbahar gelince Soysuzlar içinde kalma yalnızlığım Bak yenildik işte Zamanı gelince kalkarız belki de Dayan yalnızlığım Uzun yola gitmeden İki koltuk ayırttım Seninkisi cam kenarı Sormana lüzum var mı ? Farkı yok ki geçmişten İlk kez görmüş değilsin Hiç kuraya girmeden Hep kısa çöpü çekmişsin Mutlu muyduk ki ? Sade nefes aldık Bıktım artık uzatma, yaslan bana ağla Kal yanımda böyle sonbahar gelince Soysuzlar içinde kalma yalnızlığım Bak yenildik işte Zamanı gelince kalkarız belki de Dayan yalnızlığım ... Emre Aydın |
#114
|
||||
|
||||
Cevap: İLişme Yalnızlığıma ...
Alın yazısı gibi yazıldın alnıma Git başımdan yalnızlık dokunma bana Her sığındığım terk ettiyse Nankörlük her kişinin elindeyse Benim suçum ne yalnızlık. Denizlerdeki dalgaların hışmı gibi Gelme üzerime yalnızlık Her dağ çiçeği solar elbet Ama deli rüzgâr gibi esme bana yalnızlık Daha çok erken şimdilik git yalnızlık. Daha bir sevenim ellerimi tutanım bile yok Ne bir şarkı seçtim kendime Nede şiirlerimi bitirebildim Kara geceler gibi gelme üzerime yalnızlık Daha ne sevebildim ne sevdim. Takvimlerimi yırtmadım daha Sevdamı yakmadım Yeni bir sevdam var tertemiz Umurumda değil dünyaları önüme serseniz Bu şiirim sana git başımdan yalnızlık Sevdam yeter bana. Handan Koca |
#115
|
||||
|
||||
Cevap: İLişme Yalnızlığıma ...
Kalır Geride Bir Bavul Dolusu Yanlızlık Hani düşünmez olursun gerçekleri... Anılar yakar seni, anlamsız düşünceler sarar bedenini fırtına misali, savrulursun, yorulursun... Acır yüreğin hiç acımadığı kadar... Dalar gider bakışların yağmur damlalarına... Suskun dudakların kilitlenir, konuşamaz... Bilir konuşursa yaşlar saracak yanaklarını... Damlalar akamaz gözlerinden, tutarsın kendini, Yalancı bir tebessüm gelir yerleşir dudaklarına... Yağmur bile utanır yağmaya, uzanamaz avuçladığın topraklara... Bağırmak istersin ansızın, isyan edersin... Bomboş caddelerde elinde içi yalnızlık dolu bir bavulla... Yürürsün karanlık sokaklarda, gölgen bile terketmiştir seni... Bir şarkı gezinir dudaklarında ağlamaklı, hatıraların hapsolduğu... Bakışlar susmuştur, bir veda bile çok gelmiştir kanayan yüreğine... Kaçıp gitmek istersin yüreğine acılar dolduran bu şenirden. Yumarsın gözlerini, gerçekleri görmekten kaçarsın, bir damla yaş süzülür yalnızca gözlerinden, alev alev yanar için, duymak isteyipte duyamadığı sözcükler bulandırır beynini... Kurtulamazsın sevdandan, yapışmıştır yakana bir kez ayrılık vakti gelir dayanır kapına, kurtulamazsın ayrılık denen amansız, hoyrat rüzgardan... Savurur seni yaşadığın rüyanın dışına... Gelincik gibi bir başına rüzgara direnmeye çalışırsın, ince ve savunmasız bedeninde kabullenir yüreğin gibi bu gidişi... Ne gündüzün nede gecen vardır artık... Yaşadığın her saniye çekilmez olur... Bitsin dersin, bitsin istersin bu işkence... Gitmeler bu kadar çok açıtmamalıdır yüreğini... Kaçmak istersin her köşesi acı dolu bu şehirden. Ama bütün yollar seni getirir terkeder tekrar kaçtığın bu şehre... İsyan edersin geceye... Bağırmak, haykırmak istersin yıldızlar alsın götürsün bedenini diye... Onlar da duymaz olur yakarışını... Yalnızlıktır bu gelir yerleşir yüreğinin en kuytu köşesine... Kenetlenir kalır orda... Daha çok sıkar damarlarını her anıda, kan dolaşmaz oluncaya kadar... Bir şiir gibi yaşayıp bitmek istersin bu hayatta... Sokak lambaları da söner bir bir umutların misali... Yalnızlık sarar sımsıkı, kaçmalar fayda etmez yüreğine... Tükenirsin yavaş yavaş, acı ağır gelmiştir, dayanamamıştır yüreğin vedasız gidişlere... Gücün bitmiştir, umutların tükenmiştir artık, yumarsın gözlerini yarın doğacak güneeşe kadar... Bulut olur, yağmur olursun, yalnızlık olup yağarsın geceye... Senden geriye rutubet kokusu sinmiş boş bir oda bir de içi yalnızlık dolu bir bavul kalır, acıyla sönen hayata hatıra... |
#116
|
||||
|
||||
Cevap: İLişme Yalnızlığıma ...
Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın Denizin durgunluğu, gözlerimi Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin Beni unutamazsın bilirim. Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız, ışık tutacak karanlığına Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını Dudaklarının pembeliği solacak Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin Kahrolacaksın! Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın. Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak Ama sen yine de sözlerime aldırma. Gözlerin zamansız ıslanmasın. Çünkü, artık çocuk değilsin Güneşin nereden doğduğunu bilirsin Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin.. |
#117
|
||||
|
||||
Cevap: İLişme Yalnızlığıma ...
Gittin, gidişin yarama tuz basılmış acı gidişin karlı kış gecesi gidişin dağbaşı ıssızlığı çiçeksiz, renksiz ve uğul uğul bir rüzgar başımda Gittin öyle apansız hayaller birikti gözlerime ıpıslak büyüdü gitgide yalnızlığım yıldızlarda terketti beni, ay küs ardında yalnızca anılar kaldı kırık dökük boynu bükük anılar Yoksun işte gözlerin yok ellerin yok kar yağıyor anılara üşüyor hayat Her gece ırmaklara salıyorum gözlerimi denizler ortasında, kaybolmuş bir sandal gibi binlerce kıyıya çarpa çarpa öylesine yitik, öylesine çaresiz öylesine perişan yaşıyorum… Sen bu şehirde bulutlarla gittin zifiri geceydi,yağmur yağıyordu bütün sokaklar ağlıyordu gittin işte, gidiş o gidiş bir daha dönmedin bu yürek yara şimdi, bu hayal kırık ömrüm sokaklarda bir yaprak artık gelme, öyle yorgunumki… zemheri karlarını bekle… Gözlerimde sessiz bir gözyaşı bekler öylesi dağ sevdalı rüzgara hasret bir ince dal aşkına. gülsem gül incinir ağlasam dal gelme, seni çok özledim… nisan yağmurlarını bekle… Ben ki, unutulmuş gökyüzü masalıyım uzak iklimlerin güz çiçeği ve ben hala o gözleri sürgün hüzün bakışlı çocuğum öylesine sessiz, öylesine dilsiz. ne analar kucaklıyor beni artık ne de hasret kokan ıssız geceler Bir gün tarih düşülürse çizilirse aşkın miladı yapraklar düşerse, kuşlar göçerse ve sen dönersen kilitlenirse gözlerim gözlerine işte asıl o zaman ölürüm ben... işte asıl o zaman ölür... işte asıl o zaman… işte asıl o... |