#1
|
|||
|
|||
Reenkarnasyon'un Çöküşü
Reenkarnasyon'un Çöküşü Reenkarnasyon, Budist felsefenin bir iddiasıdır. Derler ki: "Bir nefs bir vücutta yaşar ve o kişi ölünce, doğmakta olan başka birisinin vücuduna girer. O da ölünce doğmakta olan bir başkasının vücuduna girer; böylece yüzlerce, binlerce defa yaşar. Reenkarnasyonun temel felsefesi: Reenkarnosyon iddiasının sahipleri diyorlar ki: "Allah insanları o kadar çok seviyor ki; bu sebeple onları mutlaka cennetine alacaktır. İnsan ruhu her bedende yaşadıkça, afetlerinden biraz daha kurtulur”. Bu iddianın sahipleri nefse “ruh” diyorlar. Ama aslında nefsi kastediyorlar. Onlara göre ruh, nihayette o kadar çok dünyaya gelecektir ki; her gelişinde biraz daha kurtulduğu nefsin afetleri bir gün tamamen yok olacaktır. Ve bu afetler yok olunca, herkes cennete girecek hüviyete gelecek, Allahû Tealâ da kıyâmeti kopartacaktır . Yine onlara göre c ehennem diye bir şey yoktur. Diyorlar ki: “Allah âdildir. Madem ki; bir kısım insanlar bu dünyaya hasta geliyor, bir kısmı daha doğarken ölüyor, bir kısmı anne karnında, bir kısmı da çok genç yaşta ölüyor. Bu insanlar tekrar tekrar dünyaya gelmelidirler ki; hasta olan ikinci yada üçüncü gelişinde sağlıklı, fakir olan da zengin olsun ve böylece adalet teessüs etsin. Bu adaletin teessüs işinin neticesinde, insanlar o kadar çok dünyaya geleceklerdir ki; her seferinde de bir afetleri değişecektir. Şimdi siz kendinize bakın. Meselâ sizde hırsızlık afeti yok. Eskiden muhakkak vardı; ama kim bilir kaç defa dünyaya geldiniz, hırsızlık afetiniz artık yok oldu." Reenkarnasyonun var olduğu, Budizm'den gelen bir iddiadır . Budizm bir vasıtadır. Aslında bu, şeytandan gelen bir iddiadır. Kıyâmet günü, nefslerimizle ruhlarımız birleşecektir. Öldüğümüz zaman bizden ayrılarak berzah âlemine giden ve orada yaşantısını devam ettiren nefslerimiz, kıyâmet günü tekrar fizik vücudumuza döneceklerdir. Evvelâ şunu kesin olarak söylemeliyiz ki; dünya üzerinde ne kadar fizik vücut yaşamışsa; kıyâmet günü zaman onların bulunduğu ana ulaştığında, mutlaka hepsi dirilecektir. Bir nefsin, 500 kişinin vücuduna girip, onlarda kaldığını düşünelim. Bırakalım 500 kişiyi, 10 kişinin vücuduna girip, onlarda hayatı yaşadığını düşünelim. Allahû Tealâ: "Nefsle fizik vücutlar birleştiği zaman." buyuruyor. Bir tane nefs, 10 tane de fizik vücut. Bütün fizik vücutlar: "O benim nefsim!" diye kavga edecekler. Böyle bir saçmalık olur mu? Evvelâ her fizik vücut için bir tane nefs söz konusudur ve bu dünya üzerinde, sadece bir hayat yaşanır. Doğum ve ölüm bir defadır. Ondan sonraki doğum değil, dirilmedir ve yeniden öldürülmedir. Kıyâmet günü gerçekleşir; yeniden dirilmedir. İnsanlar var, diyorlar ki: "Ben falanca tarihte öldüm. İşte hâlen hayatta olan şu hanımla evliydim. Çocuklarım şunlar, şunlar, şunlar." Birçok bilgi veriyor ve bütün verdiği bilgiler de doğru. Işte şeytan bununla reenkarnasyonun varlığını göstermek istemektedir. Oysaki bu bir reenkarnasyon olayı değildir. Bu sadece bir cin olayıdır. Bugünkü teknik henüz bir insanın vücudunda cin olup olmadığını ortaya çıkartabilecek bir özelliğin sahibi değildir. Neden değildir? Çünkü cinler zahirî âleme ait varlıklar değillerdir. Onlar, gayb âleminin varlıklarıdır, bu âlemde normal standartlarda baş gözleriyle görülemezler ve normal standartlarda hissedilmezler. Cinler, uzun ömürlü mahlûklardır. Bizler gibi topraktan değil, enerjiden yaratılmışlar. Ve birçok insanın yaşadığı hayat boyunca, onlar hep yaşamakta devam edeceklerdir. Cinler, biz insanların vücutlarına girmeyi, bir marifet kabul ederler. Ne yazık ki dünya üzerinde, tahmininizden çok fazla insan, cinlerin elinde esirdir, oyuncaktır. İşte bu cinlerden bir tanesi, bu iddiada bulunanlardadır. Bu cin, onların vücuduna girer ve o kişinin vücudunda olduğu için bütün olayları o kişiyle birlikte yaşar. Herşeyden haberi vardır. Kişi ölürken; cin artık o vücutta (ölünün vücudunda) yaşayamayacağı için, o vücudu terk eder ve o sırada doğmakta olan başka bir vücudun içine girer. Dilerse, o kişi hayatta olduğu sürece, onunla beraber yaşar. O kişinin de hayatında olan herşeyi bilir. O öldüğünde de, üçüncü bir kişinin vücuduna girer. Cinlerin hayatları çok uzundur. Belki ikinci defa, belki üçüncü defa, belki dördüncü defa bir insanın içinde bulunuyordur, o cin. Bunu yapanlar zülmanî cinlerdir. Rabbanî cinler; yani başlarının üzerinde Devrin İmamı'nın ruhu bulunan cinler, hiçbir zaman bir vücudun içine girmezler ve bunu yapan cinlere de karşıdırlar. Suflî cinler, insanları bu istikamette kullanmak isterler. Ulvî cinlerse, onlara mâni olmak isterler. Aslında suflî cinler, birtakım büyücülerin elinde oyuncaktırlar. Çünkü onlar şeytandan, cinleri yakma ilmini almışlardır. Bir vücutta cin olduğunu düşünün! Bu cin, mutlaka suflî bir cindir. Ulvî cin, hiçbir standartta, bir insanın vücuduna girmez. Süflî cinlerin muhtevasına dikkatle bakın ki; onlar şeytanın emrindedirler ve onun tesiri altındadırlar. Büyücüler de şeytandan bu suflî cinleri yakma ilmini alırlar. Ve cinle "Bu vücudu terketmezsen, yakılırsın!" şeklinde bir pazarlık edilir. Cin ya kabul edip vücudu terk eder, yada kabul etmeyip vücudu terk etmez. Neticede o vücutta kalan cin, büyücüler tarafından yakılır. Her hâlükârda bu bir vahşettir; ama cinler de bu vahşeti hak edenler olurlar. Zamanımızda büyücülük, bir geçim vasıtası haline getirilmiştir. İnsanlar, başka insanların nefsleri öyle istiyor diye, büyüler yaparak, bir sürü insanı azap içinde kıvrandırmaktadırlar. Büyü, insanlara azap veren zülmanî bir ilimdir. Ve birtakım duaların, seramonilerin yapılmasıyla, muskalar yazılmasıyla, fevk hazırlanmasıyla, insanları huzursuz eden zülmanî bir sistemdir. Büyüyü yapanlar, dualarla vasıtalar kullanarak, insanları negatif dalga boylarıyla rahatsız ederler. Hüddam; insanların üzerine cinleri saldırtmaktır. İnsanların vücutlarına cinleri ulaştırıp, o vücudun içine girmesini temin etmektir. Her hâlükârda insanlara büyük zararlar, unutulmayacak ızdıraplar çektirirler. Kim size; "Falanca tarihte doğdum, falanca tarihte öldüm. Eşim şudur, çocuklarım budur. Şöyle şöyle yaptık.." diye bir şeyler anlatıyorsa, bilin ki; anlattıkları sadece bir cinin esiridir. Cin, gerçekten başka bir bedende daha evvel yaşamıştır. O beden öldüğünde de bunları söyleyen kişinin vücuduna girmiştir. Aslında konuşan cindir. Cin konuştuğu zaman, kişinin sesinde de biraz değişiklik olur. Eğer kişinin vücudunu cin ele geçirmişse, onun yerine konuşur. Genel olarak sesi değişik çıkar. İşte reenkarnasyon safsatası, bundan ibarettir. Hiç kimse bu dünyada birden fazla yaşamaz, yaşaması mümkün değildir. Bir defada bir vücuda enkarne olmaz. Allahû Tealâ'nın Kur'ân-ı Kerim'de reenkarnasyona işaret verdiği iddiasında bulunanlar, Mü'min-11 ve Bakara-28'den bahsetmektedirler. 40/MU'MİN-11: Kâlû rabbenâ emette nesneteyni ve ahyeyte nesneteyni fa'tarefnâ bi zunûbinâ fehel ilâ hurucin min sebîl(sebîlin). Derler ki (diyor) cenehhemde olanlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün (emette nesneteyni) ve iki defa dirilttin. Şimdi biz günahlarımıza arif olduk. Öyleyse buradan çıkmaya yol var mıdır? " İfadeye dikkat edin! İki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Burada, “İki defa doğduk, iki defa öldük“ ifadesi yok. Allahû Tealâ tarafından, iki defa öldürülmek, iki defa da diriltilmek var. Ne anlama geldiğini, şimdi beraberce inceleyeceğiz. Allahû Tealâ buyuruyor ki: 2/BAKARA-28: Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne). Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? (Kıyâmet günü sur'a üfürüldükten sonra) siz ölü idiniz. Sonra sizi (kıyâmet günü zaman tersine çalıştığı için) diriltti. Sonra sizi (sur'a ikinci üfürülüşünde yeniden) öldürecek, sonra (sur'a üçüncü üfürülüşünde tekrar) diriltecek. Sonra da (Mahşer Meydanı'nda) O'na döndürüleceksiniz. Şimdi beraberce Kur'ân-ı Kerim'den, olayın aslını öğrenelim. Gerçekten iki defa dirilmek ve iki defa öldürülmek söz konusudur; ama iki defa doğmak söz konusu değildir. İki defa dirilmek ve iki defa öldürülmek söz konusudur. , Öyleyse Allahû Tealâ birinci doğumu hesaba katmıyor. Muhtevaya beraberce bakalım; acaba ne oluyor? Şu dünyada bir anne babadan doğuyoruz. Belli bir hayatı yaşıyoruz; ama bir gün bu hayat sona erecektir. Kıyâmet gününden evvel bütün yaşayanlar, kıyâmet günü; kıyâmet gününden evvel ölmüş olanların hepsi, kıyâmet günü ölü olacaklardır; zamanın muhtelif parçalarında ölmüş olan insanlar. Peki kıyâmette ne olacaktır? Acaba Kur'ân-ı Kerim'e göre iki defa öldürülmek, iki defa diriltilmek neyi ifade etmektedir? Allahû Tealâ iki defa ölüm ve iki defa dirilmekle, bir bütünden bahsetmektedir. Kur'ân-ı Kerim ışığında bu konuyu açıklamak için evvelâ yaratılışa bakmamız gerekir. Allahû Tealâ buyuruyor ki: 21/ENBİYA-30: E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhumâ, ve cealnâ minel mâi kulle şey'in hayy(hayyin), e fe lâ yu'minûn(yu'minûne). O inkâr edenler (kâfirler) görmüyorlar mı ki; (başlangıçta) muhakkak ki göklerle yer birbiriyle bitişik iken, bir iken (bir tek noktayı oluştururken) Biz, onları fetkettik (mekânlarından kopardık ve dağıttık). Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? Ne olmuştur? Kâinatı oluşturacak olan bütün nötrinolar, orada bir tek noktanın içindeyken, - uzayların hepsi yok olmuş bir tek nokta, göklerin ve yerlerin beraber olduğu sistem- Allahû Tealâ tarafından patlatılmış dağıtılmıştır. Bütün nötrünolar, enerji partikülleri, bir noktadan her tarafa birden dağılmıştır. İşte bu bir tek noktanın patlatılması ve kâinatı yaratacak olan sonsuz sayıdaki nötrünonun, sonsuz hızla vücuda getirecekleri sistemlere ulaşmaları olayı söz konusu olmuştur. Herşey böyle başlamıştır. Zaman da böyle başlamıştır. Bir noktadan ayrılan sayısız noktaların hareketi sebebiyle ayrılma, uzaklaşma devam ettiği sürece, geçmişten geleceğe doğru uzayan bir zaman söz konusudur. Nötrünolar, enerji partikülleri, ulaştıkları yerde ayrı ayrı gezegenleri, güneş sistemlerini oluşturmuşlarıdr. Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'de hünnes ve künnes kanunlarından bahsetmektedir (merkezi çekim gücü ve çevrede yörüngede dönenler). Buyuruyor ki: "Fe lâ uksimu bil hünnes el cevârul kunnes." "Hayır! O merkezî çekirdeğe ve etrafında dönene kasem olsun." Hünnes, merkezî çekirdektir; eğer bir hidrojen atomuna bakıyorsak protondur. Künnes de çevrede, eliptik bir yörüngede dönen elektrondur. Bu, yaratılıştır. Ve Allahû Tealâ gezegenleri oluşturunca, o gezegenlerin her birine bir kinetik enerji tatbik etmiştir. Bu kinetik enerji yıldızları, dünyaları birbirinden devamlı uzaklaştırmaktadır. Böyle olunca ne olur? Kâinat büyür. Kâinat, insan vücudu şeklini hiç değiştirmeden, yassı olarak büyümeye devam etmektedir. Büyümeye devam etmezse ne olur? Büyümeye devam etmezse, zaman durur. Zamanın duracağı bir gün gelecek midir? Elbette gelecektir. Allah'ın bu gezegenlere verdiği kinetik enerji, itiş enerjisi, bir gün sona erecektir. O zaman zaman duracaktır. Zaman durduktan sonra da, yeni bir kuvvet yani gravitasyon devreye girecektir. Büyük kitleler, küçük kitleleri kendilerine çekeceklerdir. Bu gerçek midir? Elbette! Allahû Tealâ: "Dünya güneşle birleştiği zaman; ay, dünya ile birleştiği zaman." diyor; Yani muhteva, farklı bir hüviyet kazanıyor. Herşeyin sona erdiği, zamanın bittiği bir nokta düşünün! Niçin bitiyor? Kinetik enerji bittiği için. Allah'ın şu anda kâinatı büyüttüğü bir vakıadır. Profesör Dr. Hubble, Nobel mükâfatını bu sebeple kazanmıştır. Kâinatın halen büyümekte olduğunu, yıldızların birbirinden ayrıldığını, kesin olarak ispat etmekle ortaya koymuş ve mükâfata hak kazanmıştır. Allahû Tealâ bütün gezegenlere, zamanın devam edebilmesi için kinetik enerji vermiştir. Kâinat halen büyümektedir. Ama bir gün bu büyüme duracaktır. Kinetik enerji bittiği için, büyümekte olan sistem büyüyecek, büyüyecek; bir noktada duracaktır. Peki ondan sonra ne olacaktır? Ondan sonra büyük kütleler gravitasyon sebebiyle, küçük kütleleri kendilerine çekeceklerdir. Dünya ayı çekecek, güneşse ikisini de çekecektir. Böylece bütün güneş sistemleri, çevrelerindeki bütün gezegenlerle birleşeceklerdir. Evvelâ çevredeki gezegenler, kendi gezegenleriyle birleşecek. Ondan sonra güneşle birleşeceklerdir, 2. etap. 3. etapta, güneşlerin birbiriyle birleşmesi söz konusudur. Gravitasyon sebebiyle, büyük güneşler küçük güneşleri toparlayacaklar ve bütün sistemler birleşecek, birleşecek, birleşecek... Uzaylar devamlı olarak yok olacaktır. En küçük parçacık olan elektronlar ve protonlar söz konusudur. Elektronların ve protonların da içinde, gene uzay vardır. Her atomda merkezî çekirdekle çevrede dönen elektron veya elektronlar arasında gene bir uzay vardır. Kıyâmet günü, kinetik enerji bitince, sistemler birbirini çekmeye başlayacak ve bu, geriye doğru başlamanın standardı olacaktır. Onlar birleşip bir tek noktaya doğru yöneldikçe, zaman; adım adım geriye doğru yürüyecektir. Geriye doğru yürümeye başladığı zaman, hangi olaylar cereyan eder? Evvelâ Allah'ın, kinetik enerjisinin bittiğini yakından takip eden İsrafil (A.S)'ın sur'a 1. defa üfürmesi söz konusudur. Kinetik enerji bitip, kâinatın büyümesi durduğunda, zamanı durduracak olan şey budur. Sonra ne olur? Zaman durur. Zaman durur; ama durmakla kalmaz. Merkezî çekim güçleri, harekete geçeceği için, gravitasyon başlar. Kâinat bir tek noktaya geri dönünceye kadar, gravitasyon devam edecektir. Öyleyse zamanın tersine dönmesiyle, kıyâmetin koptuğu anda; yani bu kinetik enerjinin bitip de zamanın durduğu anda, yeni bir başlangıç söz konusu olur: Zamanın geriye dönmesi. Zaman geriye döndüğünde, evvelâ kıyâmet günü yaşamakta olup da o gün ölenler, canlanacaktır. Ondan sonra, bir evvelki gün ölenler canlanacaktır. Ondan sonra, geriye doğru, her geçen gün; zaman, kimin yaşamakta olduğu ana geri dönerse, döndüğü anda, o kişi zaten hayatta olacaktır. Ama bu sefer, bulunduğu âlemde yerçekimi kuvveti olmayacaktır ve bu sebeple, yerçekimi kuvveti olan tek yere; yani mahşer meydanına, bütün insanlar ulaşacaklardır. Ne olmuştur? İnsanlar evvelce zaten ölmüştür. Kıyâmet günü yaşayanlarsa, kıyâmet günü ölmüşlerdir. Bu birinci ölümdür ve kıyâmet gününde yaşamakta olan kişilerden başlayarak, zamanın geri dönüşünde kimler hayattaysa, onların hayatta olduğu zaman parçasına ulaşıldığında, hayatta oldukları an geldiğinde, mezarlarından yükselip, gravitasyon sebebiyle, yer çekim kuvveti olan o tek yere; yani mahşer meydanına ulaşacaklardır. Mahşer meydanında bir işlem yapılacaktır. Herkes orada toplandığı zaman, sur'a 2. defa üfürülecektir. Herkes ikinci defa ölecektir; ama zaman artık durmuştur. Tekrar zaman sebebiyle dirilmek söz konusu olmayacaktır. Sur'a 3. defa üfürüldüğünde, bütün insanlar yeniden canlanacaktır ve canlanan insanların içine, nefsler girecektir. İnsan ve nefs, tekrar birleştiğinde, herkes hayat filmini izleyecektir. Ne oldu? İki defa öldürüldük, iki defa diriltildik. Sadece birinci ölüm yeryüzünde cereyan eder. Yani birinci doğumla o doğuma ait olan ölüm, yeryüzünde cereyan eder. Birinci dirilme de, ölümden sonraki ilk dirilme de, normal ölümden sonraki ilk dirilme de, yeryüzünde cereyan eder. Herkes eceli geldiği zaman, şu dünya üzerinde ölecektir. Ölüm vücuda geldikten sonra, Allahû Tealâ'nın tekrar diriltmesi söz konusudur, kişinin yeniden doğması değil. Ve âyetler, bu saydığımız olayları birer birer anlatmaktadır. Önce zaman, kinetik enerjinin bitmesi sebebiyle durur ve sur'a 1. defa üfürülür. O noktadan başlayalım. Ve Mü'min 11'e, bu anlattıklarımızın ışığı altında bir defa bakalım. Allahû Tealâ buyuruyor ki: "Cehennemde olanlar: Rabbimiz bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Şimdi biz günahlarımızı anladık. (yani arif olduk günahlarımıza) Bir daha çıkmaya yol var mıdır?" Yani bizi tekrar dünyaya geri gönderir misin? 1. ölümden sonraki 2. ölüm, dünyada oluşmuyor; mahşer meydanında oluşuyor. 2. dirilme de mahşer meydanında oluşuyor. 2. defa dirilen fizik vücutların içine, berzah âleminden gelen nefsler giriyor. Vücutlar birleştiriliyor. Ondan sonra, 2. ölümün dirilmesinden sonra, vücutlar birleştirilerek herkes hayat filmlerinin muhtevasını görmek üzere, İndi İlâhi'ye; Allah'ın huzuruna ulaşıyor. Öyleyse 2 defa ölüm, 2 defa dirilme, sur'a 3 üfürüş , 1. üfürüşte zamanın durması, zamanın durması sebebiyle herkesin ölmesi, zamanın geriye doğru yürümeye başlaması, kinetik enerjinin bitişi sebebiyle ve kıyâmet günü ölenlerden başlamak üzere; Âdem (A.S)'a kadar herkesin, zaman kendi bulundukları noktaya ulaştığında, tekrar hayata geri dönmesi söz konusudur. İşte Allahû Tealâ'nın dizaynı böyledir. İki defa öldürülmek, iki defa diriltilmek, dünya üzerinde cereyan eden bir şey değildir. Dünya üzerinde insanoğlu, bir defa doğar ve bir defa ölür. Zaman geriye döndüğünde, gene dünyada yeniden dirilecektir; ama yerçekimi kuvveti olmadığı için, dünyada kalması mümkün değildir. Dünyada kalsalardı zamanda karışıklık olurdu. Zaman buna müsaade etmiyor. Onun için herkesin, dünya zamanının işlemediği yegâne yer olan mahşer meydanına, gitmesi söz konusudur. Görülüyor ki; gerçekten insanlar iki defa ölürler, iki defa da diriltilirler. Ama iki defa doğmazlar. İkinci defa doğmak, söz konusu değildir. Halbuki o içinde cin bulunan kişilerin iddiası, iki defa doğmaları ve bir süre sonra da öleceklerine göre, iki defa ölmeleridir. Allahû Tealâ'ya buyuruyor ki: 2/ BAKARA-28: Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne). Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? (Kıyâmet günü sur'a üfürüldükten sonra) siz ölü idiniz. Sonra sizi (kıyâmet günü zaman tersine çalıştığı için) diriltti. Sonra sizi (sur'a ikinci üfürülüşünde yeniden) öldürecek, sonra (sur'a üçüncü üfürülüşünde tekrar) diriltecek. Sonra da (Mahşer Meydanı'nda) O'na döndürüleceksiniz. Kıyâmet günü, zaman geriye doğru hareket ettiğinde; ölü olan kişileri, kıyâmet günü yaşamakta olanlardan başlayarak zamanın geriye gitmesi boyunca, Allahû Tealâ herkesi diriltecektir. Öyleyse ölüler iken, kıyâmet günü diriltilen insanlardan bahsedilmektedir. Kıyâmet günkü insanlara hitap. İşte kıyâmet günü, sur'a 1. üfürülüşte, insanlar canlıyken öleceklerdir. Kıyâmet günü yaşayan kişi ölecektir. Evvelkiler zaten ölmüştür, birinci ölüm tamamlanmıştır. Ölümden sonra, kıyâmet günü yaşamakta olanlardan başlayarak, zamanın geriye doğru gitmesi boyunca bütün insanlar, yeniden diriltilir. Ölümden sonraki dirilme, 1. dirilme. Sur'a 2. üfürülüşünde, dirilenlerin hepsi ölecektir. Sur'a 3. üfürülüşünde, ölenlerin hepsi aynı yaşta ve cennet ve cehenneme gidecek bir hüviyetteki enerji bedenlerle, yeniden diriltilecektir. Öyleyse her iki âyet-i kerime de (Mü'min- 11, Bakara- 28) iki defa ölümü, iki defa dirilmeyi ifade etmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de iki defa doğum yoktur! İki defa ölüm, iki defa dirilme vardır. Öyleyse Kur'ân-ı Kerim, reenkarnasyona geçit vermemektedir. Şimdi bu anlattıklarımızı âyetlerle ispat edelim. Kıyâmet günü, cehennemde olanlar ne diyorlar acaba? "Kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerraten fe neteberrae minhum. Fe tebe gaye minhum. Kemâ teberrau minnâ. Kezâlike yurîhimullâhu e'mâlehum hasenâtun aleyhim. Ve mâ hum bi hâricîne minen nâr." "Dediler ki: Biz de onlardan kendimizi kurtarsak, berî olsak. Onlar bizden berî oldukları gibi uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsak. Böylece Allah onlara, amellerinin hasara uğradığını gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değillerdir." Kim bu insanlar? Cehenneme gidecek olan insanlar. Hepsinin amelleri hasara uğramış durumdadır. Yani onlar hüsranda olanlardır. Kimin günahları sevaplarından çoksa, onların hepsi hüsrandadır. Burada da cehennemdekiler: "Bizim için bir dönüş yolu olsa da, tekrar hayata getirilsek; çok iyi olurdu." diyorlar. Bir de Allahû Tealâ'nın ölüm hâlinde olan firavunla konuşması vardır. Allahû Tealâ buyuruyor ki: "Hadi bakalım, dedik. Firavuna gözünü açtık, keskin kıldık. Şimdi görüşün keskindir. Şimdi ne diyeceksin bakalım?" Firavun diyor ki: "Yarabbi! Beni geri göndermeni dilerim. Beni geri gönder ki; Sana ne kadar mutî, itaatkâr bir kul olduğumuzu ispat edelim. Bugünkü Resûl kimse, o Resûl'e tâbî olalım." Allahû Tealâ diyor ki: "Bu noktadan sonra kimseyi diriltmeyiz, geri göndermeyiz. Gideceğin yer cehennemdir. Ve seni, fizik vücut olarak, senden sonra gelecek olan bütün nesillere ibret olmak üzere; yüzükoyun secde eder vaziyette bırakacağız." Ve bu firavunun, hiçbir şekilde tahnit edilmemiş olan, ilaçlanmamış olan vücudu; sanki dün ölmüş gibi, secde vaziyetinde, Londra'daki British Museum'da durmaktadır. Şimdi birinci ölümü anlatan âyetlere bakalım: 44/DUHAN-56: Lâ yezukkûne fîl hel mevte illel mevtetel ûlâ. İlk ölümden başka, ölüm tatmazlar nefsler. 23/MU'MİNUN-99,100: Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûni leallî a'melu sâlihan fîmâ terektu kellâ(kellen), innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub'asûn(yub'asûne). Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevir ki; geride bıraktığım (dünya)da salih ameller işleyeyim." Muhakkak ki; bu, yalnızca bir sözdür. Bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilecekleri güne kadar bir engel (berzah) vardır. Nefsler, berzahta yaşayacaklardır. Sur'a 1. defa üfürülmüştür. O zaman onlar, mezarlarından çıkıp Rab'lerine doğru süzülürler, uçarlar. Burada birinci ölümden sonra, birinci dirilme anlatılmaktadır. Allahû Tealâ buyuruyor ki: 86/TARIK-8: İnnehu alâ rec'ihi le kâdir. Elbette Allah, öldürdükten sonra yeniden diriltmeye kaadirdir. Öldükten sonraki zamanın geriye dönüşü sebebiyle, yeniden dirilme, ne gün oluyormuş? Bütün gizli şeylerin ortaya çıkacağı kıyâmet günü. Yeniden diriltmeyi, Allahû Tealâ o zaman yapıyormuş. Birinci dirilme için, Yasin 51'de Allahû Tealâ diyor ki: 36/YASİN-51: Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne). Sur'a (birinci defa) üfürülür ve kabirlerinden Rab'lerine doğru süzülüyorlar (uçuyorlar, yükseliyorlar). Ve bundan sonra ne olacağına bakıyoruz: " Ve nufiha fîs sûri fe saika men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâhe summe nufiha fîhi uhrâ ve izâhum kıyâmun yenzurûn(yunzerûne)." "Sur'a 2. defa üfürülür. Yerlerde ve göklerde kim varsa, Allah'ın diledikleri hariç ölürler. Sonra sur'a 3. defa üfürülür. Ölenler kalkarlar ve bakınırlar." Sonra ne olur? "İn kânet illâ sayhaten vâhideten ve izâhum cemiun ledeynâ muhdarun(muhderûne)." "Bu sadece tek bir sesten başka bir şey değildir. Derhâl o zaman, onların hepsi toplanmış, huzurumuza gelmişlerdir." Allah'ın huzuruna geliş, En'am-36'da ifade edilmektedir. 6/EN'AM-36: İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb'asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne). (Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan kulaklardaki işitme hassasını, ölü olan kalplerdeki fuad hassasını, ölü olan gözlerdeki görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken, ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür .) Ve burası 2. diriliştir. İkinci dirilişten sonra Allah'ın huzuruna, İndi İlâhi'ye ulaşma söz konusudur. Zümer-69'da Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır: 39/ZUMER-69: E eşşekatil ardu bi nûri rabbihâ ve huduel kitâbu. Ve ciyebin nebiyyîne ve şuhedâi ve kudiye beynehum bil hakkı. Ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). Mahşer meydanı, mahşerdeki arz, Rabbinin nuruyla aydınlanır ve kitap getirilir. Kitaplar (yani hayat filmleri) konmuş, peygamberler ve şahitler, nebîler ve şahitler, her türlü şahit getirilmiş, aralarında adaletle hüküm verilmektedir Ve onlara asla zulmedilmez. Buradaki dizaynda, Allahû Tealâ'nın işaretleri çok açık ve nettir. Anlattığımız bütün olaylar, bu âyetlerin içinde şekillenmiş durumdadır. Sonunda, nefsler fizik vücutlara girdikten sonra, hayat filmleri seyredilir. Ondan sonra da herkes cehenneme girer. Cennete girecek olanlar, kendilerine izin verilenler, cehennemden çıkıp cennete ulaşırlar. Cehennemde kalacak olanlarsa, cehennemden çıkamazlar. Görüyorsunuz ki; hiçbir şekilde bir insanın, iki defa doğması söz konusu değildir. İki defadan başka ölüm de yoktur. İki defadan başka diriliş de yoktur. Bu ölümlerden ve dirilişlerden birincisi, dünya üzerinde tahakkuk eder. İkinci ölüm ve ikinci diriliş, İndi İlâhi'de tahakkuk eder. Öyleyse Reenkarnasyon müessesesi, Kur'ân-ı Kerim'e göre mümkün değildir. |