#1
|
||||
|
||||
Halk Oyunlarinin Tarihçesi
Halk Oyunlarinin Tarihçesi - Halk Oyunlarinin Tarihçesi Hakkında Genel Bilgiler Halk Oyunlarinin Tarihçesi Halk Oyunlarinin Dogusu Türkler, birlikte yasama önemli ölçüde deger veren, törelerine bagli, yaratici insanlar olarak kabul edilir. Tarihte ilk Türk uygarliklarindan Samanlarin, Hunlularin, Oguzlarin günümüze uzanan belgelerinden, geleneklerine bagli olarak yapilan törenlerinin en önemli bölümünü Halk Oyunlarinin olusturdugunu anlamaktayiz. Ortan Asya'daki Atalarimizin oyunlari ile ilgili ilginç belgelere rastlanmaktadir. Çinli bir sair hanim, Han Beyi'ne gelin gelmis ve memleketine gönderdigi mektupta Hunlularin adetlerinden manzum alarak su sekilde söz etmistir. DAVULU HER GECE DURMAZ DÖVERLER TA GÜNESLER DOGANA DEK DÖNERLER! Bu yazi sira oyunlarinin (M.Ö 2000) yillarinda ates çevresinde davul esliginde oynandigini ve günesin dogusunu, batisini çevredeki dogal olaylari öyküleyen halk oyunlarinin sabahlara dek sürdürüldügünü kanitlayan bir belgedir. Anadolu'da yasayan Türk uygarliklarinda ise Asya'dan getirdikleri genis kültür birikimleri ile eski Anadolu uyarliklarinin kültür ürünlerinin özümlenmesini görmekteyiz. Bunun sonucu uygarliklarin besigi Anadolu'da, Atalarimiz, yaratici gücü, sanat anlayisi, begeni ve becerilerinin de katkisiyla deger biçilmez halk oyunlarimizi olusturmuslardir. Anadolu'da yasayanlar dil, din, tarih, yerlesim alani ve ekonomik iliskiler bakimindan çesitli kültürlere bagliydilar. Türkler Orta Asya'dan getirdikleri Hititlerin, Frigya, Iyon, Bizans kültür birikimleri üzerinde, Selçuklular ve Osmanlilarla sürdürerek gelistirdiler. Bu yücelme sonucunda ortaya çikan deger biçilmez halk oyunlarimiz gelenekler içinde törenlerimizde yasatarak bütün çesitleri ile günümüze kadar getirdiler. Halk oyunlari toplum üyelerince kabul görerek insan davranislarini ögrenilen ve kusaktan kusaga aktarilan kültür ürünü olarak yerini aldi. * AKYILDIZ, Naciye, a.g.e., s. 9-17 Ilkel ve Gelismis Topluluklarda Halk Oyunlarinin Yeri Ilkel insanlarda hayat, düsüncelerle degil devinimlerle baslamistir. Bu insanlarin teori ile pratigi birbirinden ayiramadigi ve zihinsel soyutlamanin hayatlarina yeterince girmedigini görmekteyiz. Zaten bu asamada henüz teoriden bahsetmekte mümkün degildir. Ve yalniz ilkel tapinma törenleri söz konusudur. Ilkel tapinma da henüz pratiktir ama emekten bilinçli olarak ayrilmis bir pratiktir. Bu törenlerde yapilan tapilan en önemli bölümü yansilama ( öykünme) danslarindan olusurdu. Böylece bugünkü öykünme bize atalarimizdan miras kalmis bir özelliktir diyebiliriz. Ilk insanlar bir isi yapabilme yetenegini gelistirmek için o isi yapmadan önce temsili olarak ortaya koyup taklit ederlerdi. Böylece nesnel bir islevi yerine getirmek için öykünme (taklit) dogmus oluyordu. Atalarimiz bazen dogayi evcillestirmek, bazen avina bir üstünlük, bazen de totemin doga üstü güçlerinden yararlanmayi törenlerinde amaçliyor ve islerinin bir çogunlugunu danslarla yerine getiriyorlardi. Ilkel toplumlarda dinsel törenler, bireyleri toplum yasamaya zorluyor ve koydugu kurallarla iliskilerin uyumlu ve dengeli yasamin da daha az sorunlu olmasina yardimci olunmasini sagliyorlardi. Törenlerde oynanan oyun bir görevi üstlenip bu ödevi yerine getirmektir. Inanci, oynanan oyunun bireyleri baglayici nitelikte ve belli amaçlara yönelik oldugu düsüncesini açiklamaktadir. Bu nedenle törenlerde yapilan danslar zamanla belli kural ve kaliplara baglanarak yasatilmis ve daha sonraki kusaklara tasinmistir. Ilkel insanlarda yasamlarini sürdürmek için ihtiyaçlardan dogan bu danslar, deneyler sonucu geliserek sanatini ilk halkalarini olusturdu. Ilkel insani yaratmakta, gücünü artirmakta ve yasayisini zenginlestirmede kendine gerçek bir yol buldu. Ava çikmadan önce yapilan çilgin dans, toplulugun güven duygusunu gerçekten artiriyordu. Yüze sürülen savas boyalari, atilan savas çigliklari savasçiyi daha kararli yapiyordu. Ayrica düsmani da ürkütebiliyordu.Ürkütücü doga karsisindaki güçsüz yaratik (insan) gelismesinde yaptigi danslarin büyük etkisinden destek aliyordu Eski Misir Uygarliginda Dans Eski Misir uygarligindan kalan bazi resimler BENI HASAN mezarlarinda bulunup, dansin temel figürlerini, hareket siralarini göstermektedir. Tek, çift veya grup halinde yapilan danslarin dramatik, lirik ve sekillerini, din kültür, taklit, ifade savas temeline dayanan çesitlerini resimlerden izlemek mümkün olmaktadir. Eski Misirlilarda da bir çok uygarlikta görüldügü gibi dans inanç geregi ibadet amaciyla yapilirdi.Tanrilar içi yapilan ayinlerde, hasat ve bereket için yapilan senlik ve törenlerin dans degismez gösterisiydi. Eski Misirlilar cenaze törenlerinde dramatik danslar yaparlardi. Baska toplumlarda bu tür cenaze törenlerinde dansa ender rastlanir. Özellikle yüze maske takilarak yapilan bu dansa ölüm dansi denilirdi. Misirlilar da diger toplumlarda oldugu gibi dans yaparken müzik aleti çalar, özel giysiler giyer, tempo tutarak eslik ederlerdi. Eski Yunan Uygarliginda Dans Eski Yunan uygarliginda dansin, önemli bir egitim unsuru ve her yasta yapilan bir ugras oldugunu görmekteyiz. Büyük oyunlarin programlara alinmasi, yarismalarda derece alanlara ödüller verilmesi, dansin kültür ve sanat degerleri yaninda "Spor" çesitleri içinde yer aldigini göstermektedir. Ayrica eski Yunanlilarin vücut egitiminde dansin önemli bir yeri vardir. Kiside is verimini saglayan, eglence içinde ve müzik esliginde yapilmasi halk danslarina olan ilgiyi önemli ölçüde arttirmistir. O dönemin bilim adamlarinin, bilge kisilerinin de iyi birer dansçi olduklarini ve halk danslarina önem verdikleri konusunda önemli belgelere rastlanmaktadir.(Aydin, Cengiz, "Türk Halk Oyunlari" Türk Halk Müzigi ve Oyunlari Dergisi, Ankara 1983, s: 210) Eski yunanlilar dans yaparken özel giysiler giyer, maskeler kullanip, müzik esliginde sarkilarla dans ederlerdi. Böylece hayatlarinin özünü ve yasamlarinin çesitli yönlerini yansitan hareketlerin anlamini pekistirip, zenginlestirmislerdir. Yunanlilarin danslari da genellikle insanlarin iliskilerini ve iç dünyalarini dogmaca (dogal) anlatan hareketlerden olusur. Yunanlilarin "Eleusis" ayinlerinde, bireyi kendinden geçiren, tanrisalliga ulastiran danslar yapilmistir. Bu danslar bireylerde, bosalim, arinma ve doyum saglama amacini gerçeklestiriyordu. Ilkel ve Gelismis Toplumlarda Dans Kavrami Ilkel toplumlar da raksin anlami o kadar önemlidir ki her hareketi baska baska olaylarin temsili sayilmaktadir. Örnegin; bugün bile, Amerika yerlileri Afrika da çiplak gezen vahsi kabilelerin oyunlarinda mana hakimdir. Ava çikmadan önce toplu olarak yapilan çilgin danslar güven duygusunu arttirir, yüze sürülen savas boyalari savasçilari daha kararli yapar ve düsmani ürkütüp korkutur diye düsünülmektedir. Bütün bunlar tehlikeli ve ürkütücü doga karsisinda ki güçsüz yaratik insanin gelismesinde büyüden büyük destek bekledigini açiklamaktadir. Ilkel toplumlarin yasamlarini sürdürebilmeleri için ihtiyaçtan dogan bu danslar, deneyler sonucu geliserek sanatin ilk halkalarini olusturmustur. Ilkel toplumlar törenlerde oynadiklari tüm oyunlari görev olarak üstlenip, bir görevi yerine getirdiklerine inanirlardi. Bu amaçla törenlerde yapila gelen danslar zamanla belli kural ve kaliplara baglanarak daha sonraki kusaklara aktarilirdi. Vahsi ( ilkel )'lerin manidar rakslarina karsin gelismis toplumlarda mana kaybolup, hareket hakim olmustur. Medeni raks sekil ve görünüm olarak çok gelismis olsa da , yasantimizdaki olaylarda görülme sikligi, manidarligi ve önemini kaybetmistir. Özellikle danslardaki mana yerini sanatsal hareketlere birakmistir. Çünkü insanlarin en önemli isi raks degildir. Günümüzde, Halkbilimin içinde dogan ve onun içinde gelisen halk oyunlarimizin, tüm bilgi edinme kaynaklarindan etkilendigi ve bu çabalardaki orak payda olan bilgilenme sonucunda, kontrollü degiskenlerin degil, toplumun ihtiyaci olan yönelmelere yardimci olunmasi sentezlerine ulasildigi gözlenmektedir. Bundan anlasilacagi gibi, "Oyun kültürün dogusunda baslica etkendir." O halde kültürün kapsami için de yer alan sanatin da kökeninin "oyun" oldugunu ve sanatin dogusunda önemli bir rolünün bulundugunu söylemek mümkündür. Türk Halk Kültüründe Halk Oyunlarini yeri Ülkemizde halk oyunlarinin çalismalarda, egitimde, kültürde ve diger alanlarda degerlendirilmesi ancak son yillarda önem kazanmistir. "Oyun, kültürün dogusunda baslica etkendir." Buna göre kültürün kapsami içinde yer alan sanatin da kökeninin "oyun" oldugunu ve sanatin dogusunda önemli bir rolünün bulundugunu söylemek mümkündür. Tarihte ilk Türk uygarliklarindan; Samanlarin, Hunlarin, Oguzlarin geleneklerine bagli olarak yaptiklari törenlerin önemli bir bölümünü halk oyunlarini olusturdugunu bugüne kadar gelebilen belgelerden anliyoruz. Anadolu da yasayan Türk uygarliklarinda ise, Asya'dan getirdikleri genis kültür birikimleri ile Anadolu uygarliklarinin kültür ürünlerinin özümlenmesini görmekteyiz. Bunun sunucu olarak uygarliklarin besigi olan Anadolu'da Atalarimizin yaratici gücü, sanat anlayisi, begeni ve becerilerinin de katkisiyla deger biçilmez halk oyunlarimiz ortaya çikmistir. Türklerde danslar; kiliçla, mumlarla, kutsal sayilan araçlarla oynanirdi. Ugur getirmesi için yapilan halk oyunlarina sikça rastlanmaktaydi. Günümüzde bunlarin kalintilari danslarimizin bir çogunda görülür. Bu danslarin kutsal amaçlarinin zamanla ortadan kalkarak eglence içi yapildigini görüyoruz. Anadolu'da ölüm dansina (ölen kisi için yapilan) rastlamamaktayiz. Birçok yabanci ülkede günümüzde bile görülen ölüm dansi eskiden bazi Türk boylarinda da yapilmamaktaydi.* Tarihsel süreç içinde olusan din olgusu, halk oyunlarina kökenlik etmis, onun ayin biçimi ve ibadet gelenekleri bu ulusal kaynagi sekillendirmistir. Ibadet devinimleriyle olusan figürler motifler, ilkel din sistematizmi içinde imajlarini olusturarak ve düsünsel yapida belirginleserek anlam kazanmis, yine, ayinsel fonksiyonlar içeren dinsel ilahiler, varliklar dünyasinin ve tabiattaki tabii seslerin taklidi biçimindeki terennümlerden ortaya çikmistir. Inisiasyon ayinlerinin ürünü olan bu degerler, toplumlarin tarihsel gelisimi içinde, bilinç disi olmak üzere, nesilden nesile aktarilarak yine dinsel ortaminda islenmis ve gelistirilmistir.** Zaman içerisinde Türk Toplumu'nun çesitli yabanci dinlere girmesi, onlarin kültürel ve dinsel etkisinin altinda kalmasi, somut ve anlasilir anlamlar tasiyan devinimleri ve melodileri, soyut ve anlami bilinmeyen, dinselligi kaybolmus danslar sekline dönüstürmüstür. Her biri bir dinsel inanç ve eylemi ifade eden devinimler, anlamlarindan ve özel giysilerinden soyutlanmasi sonucu "Köçek" danslarinda oldugu gibi erotik bir anlam kazanmasina neden olmustur. Türkler Orta Asya'dan getirdikleri kültür birikimlerini, Hititlerin, Frigya, Iyon, Bizans kültür birikimleri ile pekistirerek, Selçuklular ve Osmanlilarla sürdürerek yücelttiler. Bu yüceltme sonucunda ortaya çikan paha biçilmez halk oyunlarimizi gelenekler içinde törenlerimizde yasatarak bütün çesitleri ile günümüze kadar getirdiler. Günümüzde halk oyunlari ile ilgili çalisma, arastirma, derleme ve gösteriler çesitli kuruluslar tarafindan yürütülmektedir. *Aydin, Cengiz, "Türk Halk Oyunlari", sayi:5, Ankara 1982, s.211. **Öngel, Hasan Basri, Türk Halk Oyunlarinda Din Etkisi Milletlerarasi Türk Halk Kongresi, Ankara 1996. Dünyada hiçbir ülkede bulunmayan zenginlikteki halk oyunlarimiz, kendi halkimiza ne yazik ki basit bir eglence araci olarak yansitilmaktadir. Genelde konu bir kültür ünitesidir. Onun içindir ki, konuya kültür açisindan bakmak gerekmektedir. Oysa ülkemizde, halk kültür ürünlerinin en yaygin olani, halk oyunlari basta olmak üzere yalniz tanitma amaç edinilmistir. Gerekli bilimsel çalismalar yapilmadan, yüzeysel ve dayanagi olmayan biçimde konulara el atilmistir. Sonuç olarak bir kültür hazinesi olan halk oyunlarimizin gelecek kusaklara daha saglikli bir sekilde aktarilmasi ve hak ettigi seviyeye ulastirilmasi en büyük görevimiz olmalidir. 1900 Yilindan Günümüze Halk Oyunlari Çalismalari Halk danslari çalismalarinda yöntem konu, kadro alan gibi kuramsal bilgiler yaninda arastirma, inceleme, derleme ve gösteri gibi uygulamalarla da karsilasilmaktadir. Bu bakimdan baslangiçtan zamanimiza kadar olan çalismalarda sik sik degisik konulara öncelik verildigi görülmektedir. Örnegin; baslangiçta sadece halk danslarinin öneminden söz edilirken, cumhuriyetin kurulus yillarinda yazilan yazilarda zeybek gösterileri ele alinmaya basladi. 1929'da halk danslarinin filme alindigini ögreniyoruz. 1950 yillarindan sonra ise festivallerle birlikte anilmaya baslanmistir. Türkiye'de halk danslari ile ilgili ilk yazi 1900 yilinda Riza Tevfik (Bölükbasi) tarafindan yazilmistir. "Raks" basligi tasiyan bu yazida halk danslari üzerine bugün bile aktüalitesini kaybetmeyen konulara deginilmis, önemli bilgilere yer verilmistir. Bu nedenle de bu yazi Türkiye'deki halk danslari ile ilgili çalismalarin baslangici olarak kabul edilebilir. " Raks hakkinda" adli bu yazidan sonra, halk danslari 1917 tarihinde okullarimiza girmis ve ögretilen ilk dansta zeybek olmustur. Bu zeybege "Tarcan" zeybegi denmesinin nedeni de Selim Sirri Tarcan tarafindan derlenmis olmasidir. Bu oyunun ilk defa Istanbul Ögretmen okulu ögrencileri tarafindan Idman Bayraminda halka sunuldugunu görmekteyiz.1 Cumhuriyet yönetiminin kurulmasi ile halka egilme ve halkla kaynasma asamasinin ilk asamasina geçilmistir. 1926 yilinda Istanbul Belediyesi tarafindan konservatuar Halk müzigi derleme gezileri düzenliyor ve bu gezilerde Halk danslarina da yer veriyordu. Ayrica Selim Sirri Tarcan Ocaklarinda konferanslar verip Zeybek oyunlari, gösterileri düzenliyordu. 1927 yilinda kurulan Halk Bilgisi Dernegi'nin Tüzügünde halk danslarina "raks" adli bir ana madde koyuldugunu fakat konuya fazla egilmediklerini söyleyebiliriz. 1929 yilinda halk danslari ilk kez filme saptandi.1 Ileriyi iyi gören halkbilimcilerimizde Yusuf Ziya Demircioglu, Mahmut Ragip Gazimihal, Feruh Arsunar ve Abdülkadir Inan'dan kurulu bir ekip sinema operatörü araciligi ile Trabzon, Rize, Erzincan ve Erzurum halk danslarini Istanbul Konservatuari adina filme aldilar. Bu olayin önemli olmasinin nedeni ise, halk danslarinin bundan kirk yil sonra bilimsel nitelikli olarak ilme alinabilmesidir. Halk danslari 1932 yilinda kurulan Halkevlerinde kendini gösterme firsati buldu. Daginik bir biçimde yapilan çalismalar düzenli, bilinçli bir sekilde yapilmaya baslanarak tüm yurt düzeyine yayildi. Tüm illerde halk danslari topluluklari kuruldu. Ankara basta olmak üzere festivaller düzenlenmeye baslandi. 1941 yilinda halk danslari üzerinde bilimsel çalismalar sürerken Vahit Lütfü Salci arastirmalarini "Gizli Türk Dini Oyunlari" adli eserinde toplayarak yayinladi. 1944 yilinda Kasim Ülgen'in 3 ciltlik "Dogu Anadolu Oyun Havalari" yayinlandi. Bu kitapta ilk defa oyunlarin notalari, ayak hareketleri resimlerle çizilerek halk danslarinin kalici olmasini sagladi. 1951 yilinda Halkevleri siyasi gerekçelerle Adalet Partisi tarafindan kapatilinca, halk dansi topluluklarinin çatisi alinda barindiklari yuvasi dagilmis oldu. Bu duruma Üniversite ve Yüksek okullarimizdaki gençler sahipsiz ve ilgisiz kalan halk oyunlarimiza sahip çiktilar. 1955 yilinda ilk defa bir kurum olarak Yapi ve Kredi Bankasi bu kültür hizmetine sahip çikti. Türk halk danslarini gelistirmek ve yasatabilmek amaciyla "Türk Halk Danslarini Yasatma ve Yayma Tesisi" adli bir bölüm kurdu ve yuvasiz kalan halk oyunlarimizi bu çati altinda barindirdi. Bu çati altinda degerli bilim adamlarimiz 14 yil halk danslarini gelistirmek, yasatmak ve yaymak için çalistilar. Yüzlerce arastirma ve rapor hazirlandi. Foto, film ve teyple saptamalar yapildi. Halk oyunlari festivalleri düzenlenerek buralarda 600'e yakin dans gösterildi. Bu çalismalarda 1600 kadar dans oldugu bunlarin 400 kadarinin yasamakta oldugu anlasildi. Tesiste yapilan tüm çalismalar ve hazirlanmis olan bant, nota, foto, film ve dia gibi dans ve müzik ürünlerinden yararlanilarak Sadi Yaver Ataman tarafindan hazirlanan "100 Türk Halk Oyunu" adli eser, Yapi Kredi Bankasi tarafindan 1975 yilinda yayinlandi.1 Günümüzde ise Halk oyunlari ile ilgili çalisma, arastirma, derleme ve gösteriler çesitli kuruluslar tarafindan yürütülmektedir. Cumhuriyet döneminde Halkevleriyle baslayan ve giderek büyük kentlerde Okul, Dernek, Klüp ve topluluklarca sürdürülen Halk oyunlari çalismalarina; Turizm Bakanligi, Milli Egitim Bakanligi, Gençlik ve Spor Bakanligi, Köy Isleri Bakanligi ve Dis Isleri Bakanligina bagli çesitli kuruluslar katilmistir. 1966 yilinda Milli Egitim Bakanligi bünyesinde "Milli Folklor Ensitüsü" kurulmus olup daha sonra Kültür Bakanligina bagli "Milli Folklor Arastirma Dairesi" ne ( M.F.A.D) dönüstürülmüstür. Turizm bakanligi bünyesinde "Devlet Halk Danslari Toplulugu" olusturulup, Gençlik Ve Spor Bakanligina bagli Izcilik ve Bos Zamanlari Degerlendirme Genel Müdürlügünde Halk Oyunlari Subesi kurulmustur.2 1970 yilindan sonra Turizm ve Tanitma Bakanligi halk danslari ekiplerini yurt disi uluslar arasi gösterilere göndermeye basladi. Halk oyunlari ekipleri daha sonra Japonya- Osaka fuarindaki gösterilere, 1972 yilinda ise Fransa'nin Diyon sehrindeki ulusararasi Halk Danslari festivaline gönderildi.Bundan sonra artik Avrupa gezileri dönemi basladi. Su anda I.T.Ü Türk Musukisi Devlet Konservatuari içersinde yer alan Halk Oyunlari Bölümü Bilimsel olarak Halk oyunlari çalismalarini sürdürmeye devam ediyor. Oyunlar ile ilgili temel bilgiler Kaşık Oyunları: Konya, Mersin ve Antalya illerimizin bulundugu Güney Anadolu ve Akdeniz kiyilari yörelerimizde oynanan oyunlara verilen genel bir addir. Bu oyunlarda oyuncular ellerinde ritim araci olarak tahta kasiklar bulundururlar. Onun için bu yöremize oyunlar bakimindan Kasik Oyunlari Bölgesi denmektedir. Karsilama: Bu isim altindaki oyunlar daha çok Kirklareli, Edirne, Tekirdag, Kocaeli, Sakarya, Çanakkale, Bursa, Bilecik ve Bolu illerimizin bulundugu Marmara bölgesinde oynanmaktadir. Bu bakimdan söz konusu yöreye Karsilamalar Bölgesi denmektedir. Karsilama iki kisinin karsilikli durarak oynadiklari bir oyun biçimidir. Çiftlerin karsilikli olarak toplanmalariyla bir grup halinde de oynanmaktadir. Kiz ve erkek karsilikli çiftlerin karsilikli iki sira halinde dizilmesiyle bir grup oyunu biçiminde de sürdürülmektedir. Karsilamalar salma oyunlardir. Oyuncular birbirlerine tutunmazlar. Bazi karsilamalarda bütün oyuncularin ellerinde birer mendil bulunur. Hora: Kirklareli, Edirne ve Tekirdag illerimizin bulundugu Trakya'da oynanan bir oyun türüdür. Bu oyun Bar ve Halaylar gibi el ele ya da kol kola tutusularak disiplinli bir biçimde ve dizi halinde oynanmaktadir. Karsilamalar, nitelik ve nicelik bakimindan sözünü ettigimiz Trakya'daki illerimizde kümelenmis olmakla beraber, Kocaeli, Sakarya, Çanakkale, Bursa ,Bilecik ve Bolu illerimizin bulundugu Marmara bölgesine de yayilmistir. Zeybek: Izmir, Aydin, Denizli, Mugla ve Balikesir illerimizin yer aldigi Ege bölgemizde oynanan oyunlarimizin çogunlugunu Zeybek oyunlari olusturdugu için bu yöremize oyunlar bakimindan Zeybek Oyunlari Bölgesi deniyor. Zeybek oyunlari tek kisi tarafindan oynandigi gibi teklerden olusan bir daire halinde de oynanmaktadir. Zeybek oyunlari, toplu olarak oynandigi zaman oyuncularin birbirlerine tutunmadan oynadiklari salma oyunlardir. Bar: Kuzeydogu Anadolu'da, Kars, Erzurum, Erzincan illerinin bulundugu bölgelerde toplu olarak ve genellikle düz dizi ya da yarim ay biçiminde, oyuncularin birbirlerine tutunarak oynadiklari disiplinli grup oyunlarina bar denir. Halay: Orta Anadolu ile Güneydogu Anadolu'da Çorum, SIvas, Malatya illerinin bulundugu bölgede, toplu, düz dizi biçiminde ve oyuncularin birbirine tutunarak oynadigi oyun türüdür. Horon: Karadeniz kiyilarinin dogusunda, Ordu, Rize, Trabzon, illerinin bulundugu bölgede oyuncularin dizi biçiminde birbirine tutunarak oynadigi oyunlardir. |
Benzer Konular |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Amerikan Mühendisi | nOne | Fıkralar | 0 | 7 March 2009 14:18 |