#1
|
|||
|
|||
Büyükada..
Büyükada.. [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Şehirden uzaklaşmak için birçok farklı alternatifiniz var ama İstanbul'da trafikten kaçmak için tek yol adalara gitmek. Biz de Bostancı'dan ada vapuruna bindik ve Büyükada'ya doğru yola koyulduk. Ada vapurları, Bostancı, Sirkeci ve Kabataş'tan yaz döneminde yaklaşık yarım saatte bir kalkıyor. Vapura binerken vapurun doğrudan Büyükada'ya gidip gitmediğine bakmakta yarar var. Çünkü birçok vapur diğer adalara uğrayarak Büyükada'ya ulaşıyor. Deniz otobüsleri, daha az sayıda sefer yapıyor, ama daha hızlı ulaşım sağlıyor. Özel yolcu motorları ile ulaşım da diğer bir alternatif. Ada vapurunun keyfi bir başka oluyor doğrusu. Vapurda çayınızı içip etrafı seyrederken zaman nasıl geçiyor anlamıyorsunuz ve Prens Adaları'nın en büyüğüne, yani eski adı Prinkipo olan Büyükada'ya kadar martılar eşliğinde geliyorsunuz. Ama özellikle haftasonları ada vapurlarının çok kalabalık olduğunu da unutmamak gerekiyor. Biz Büyükada iskelesine iner inmez, adaya gelenlere gönüllü olarak rehberlik yapan Dimitri Bey'e uğruyoruz. Dimitri Mandacıoğlu, "Harita istiyorlar, haritaya ihtiyaç yok diyorum, çünkü yol birdir" diyor. "Bir küçük tur bir de büyük tur var" diye ekliyor. Faytona bindiğinizde arabaların gürültüsü ve egzost dumanı artık tamamen arkada kalıyor. Adada sadece temiz hava, bugonviller ve nal sesleri var. Faytonlar adanın vazgeçilmezi. Zaten adada, motorlu taşıtlara izin verilmiyor. Etrafta sadece faytonlar, bisikletler ve son iki senedir kullanılmaya başlanan ve elektrikle çalışan scooterlar var. Faytonla küçük tur 5 , büyük tur 12 kilometre sürüyor. Faytona binerken eski adalıların uyarısına kulak veriyoruz. Arabacı binmeden sakın siz de faytona binmeyin diyorlar. Nizam caddesindeki sağlı sollu köşkler o kadar etkileyici ki, zaman içerisinde bu köşklerde kimlerin neler yaşadığını merak etmemek elde değil. Eskiden Rumların yoğunlukla yaşadığı adada Osmanlı aydınları ve yazarlarının da yaşadığı tarihi köşklerin hepsinin ayrı bir hikayesi var. Troçki'nin sürgün sırasında yaşadığı ev ve şimdi Adalar Kaymakamlığı olarak kullanılan Hacapulos Köşkü... Adanın bir yanı nizam bölgesi, diğer yanı maden. Biz bu seferlik tam ortadan gidiyoruz. Adanın en yaşlısı Koço Kalfa'nın evini görünce de bir "merhaba" diyelim diyoruz. Koço Kalfa eski adayı anlatıyor biraz... "Çok değişti ada çoook" diyor. Atatürk'ün ada ziyaretlerini de soruyoruz Koço Kalfa'ya... Atatürk'ü görebilmek için nasıl sahile koştuklarını, Anadolu Klübü'nde yapılan dansları, özellikle tangoları uzun uzun anlatıyor... Büyükada'nın birçok yerinden denize girilebiliyor. Yörük Ali Plajı da en çok rağbet gören yerlerden biri. Yörük Ali Plajı, Dil Burnu'nda. Burası nefis bir çam korusunu ve denizi bir arada sunuyor. Yörük Ali Plajı ve Naki Bey Plajı adanın eskiden beri denize girilen yerlerinden. Şimdi bir de bunlara Beach Club'lar eklenmiş. Prenses koyundaki Yaman Beach Club bunlardan biri. Burada su sporları yapmak da mümkün. Büyükada'da denizin keyfini tam anlamıyla çıkarabilmek için poyraz esmesini beklemek gerekiyor. Hergün genelde rüzgar 17.00'den sonra poyraza dönüyor zaten. Aya Yorgi Manastırı Büyükada'nın en yüksek noktasında. Faytonla, Lunapark tabir edilen ölgeye geldikten sonra , 20-25 dakika yürüyüş mesafesinde yokuş çıkmak gerekiyor. Ama buna kesinlikle değiyor. Aya Yorgi'nin bulunduğu Yücetepe'de, bir mola verip, kır lokantasında bir çay içebilirsiniz. Sonra da bin yılı aşan bir maziye sahip olan Aya Yorgi Rum Manastırı'nı gezersiniz. Buraya gelenlerin hepsi çok etkilendiklerini söylüyor. Levrek, çupra, kılıç şiş, tekir... Büyükada'da hemen hemen bütün balık çeşitleri var. Ama biz bu sefer barbunya balığı yiyelim diyoruz. Büyükada'da sahil boyunca sıra sıra balık lokantaları var. Ali Baba, Büyükada'nın en eski balık lokantalarından biri. Şimdi eskiden Atatürk'ün de yemek yediği lokantanın yerinde hizmet veriyor. Balıkları kadar mezeleri de son derece leziz. Adada balık yiyecekseniz, mutlaka pazarlık etmek gerekiyor. Hatta balıkçılara girmeden fiyat listesini sormakta fayda var. Fiyatlar bütün sahil lokantalarında aşağı yukarı aynı. Kişi başı ortalama 35 milyon ödeniyor. Sahilde saat kulesinin çevresindeki pastaneler Bahar, Dolçi ve Güven'de de birşeyler atıştırabilirsiniz. Ayrıca civarda farklı zevklere hitap eden barlar da var. Kalınacak yerlerin başında 1911'den beri hizmet veren Splendid Oteli geliyor. Splendid, geniş avlusu, avluyu çevreleyen odaları ve odalardaki antika nitleğindeki mobilyaları ile eskiyi yaşatıyor. Ama aynı zamanda havuzu ve sundukları hizmetlerle modern bir otel. Haftasonu gitmek istediğinizde çarşambadan rezervasyon yapmakta fayda olduğunu söylüyor otel işletmecileri... Büyükada Princess Oteli, saat kulesinin bulunduğu meydanda, Hotel Saydam ise iskelenin tam karşısında. Dönmeden önce iskelede çarşıdaki dükkanlara bir göz atalım diyoruz. Ada'da plaj kıyafetlerinden her türlü yiyeceğe, hemen herşeyi bulmak mümkün. Esnaftan Uğur Kaplan, adanın biraz pahalı olduğunu kabul ediyor, "Bakıyorum, İstanbul'dan gelenler sularını bile getiriyorlar. Bunda esnafın kabahati var" diyor. Zaman adada biraz daha farklı işliyor. Saatler burada sanki biraz daha hızlı ilerliyor gibi. Akşamın nasıl geldiğini anlamıyorsunuz bile. Büyükada'da bir kaç saat geçirmek bile, bütün havanızı değiştiriyor. Aslında şehire çok yakın olduğunuzu unutuveriyorsunuz. Bu yüzden genelde gece saat bir civarındaki son vapuru kaçırmamak gerekiyor. |