![]() |
![]() |
|
#1
|
|||
|
|||
![]()
CENGİZ AYTMATOV
Dünyanın yaşayan büyük edebiyatçılarından Kırgız, Türk romancısı Cengiz Aytmatov , Kırgızistan'ın Talas bölgesinde, şeker adlı köyde 12 Aralık 1928'de dünyaya gelmiştir. Babası Törekul Aytmatov ,Sovyet devrim yıllarının önde gelen aydınlarından olup, Türkistan'ın , Özbekistan ve Kırgızistan Sovyet Cumhuriyetleri olarak ayrılmasında önemli rolü olduğu söylenmektedir. Annesi, Tatar Türklerinden Nagim Gamzeyova hanımdır. Aytmatov ailesinin ilk çocuğu olan Cengiz, Kaabiliyetini ilk olarak beş yaşlarındayken, köye gelen Rus yetkililerin yaptığı konuşmaları Rusça'dan , Kırgızca'ya tercüme ederek gösterir. Çocukluk yılları 2. Dünya harbine rastlayan Cengiz'in hayatı, çok erken sayılabilecek yaşlarda hayatla tanışmasını sağlamıştır. Ülkede ve köyde eli silah tutabilen kim varsa sovyetler tarafından silah altına alınmasıyla (Belediye Sekreteri de cepheye gitmiş olduğundan) Cengiz Aytmatov oniki yaşında Belediye Sekreterliği yapmıştır. Köylerde Ruşca bilenin hemen hemen hiç olmaması, askerden haber bekleyen kadınların ve yaşlıların gelen mektuplarla, gidecek mektupların yazılması, askerlere toplanan giyecek ve yiyeceklerin toplanıp ilçe askeri komiserliğine teslimi gibi pek çok iş Cengiz Aytmatov'a yüklenmiştir. Babasının işinden dolayı devamlı bir bölgeden ,başka bölgeye taşınan Aytmatov ailesinde, Cengiz'in çocukluk yılları değişik yollarda ve 2. Dünya Harbinin olağanüstü şartlarında geçmiştir. Daha önce Türkistan Sovyet Cumhuriyetinden Kırgızistan ile Özbekistan'ın ayrı birer Cumhuriyet olarak ayrılmasında önemli bir rol üstlenen Törekul Aytmatov, Stalin'in bilinen taktiği (kullan ve yok et) gereği 1937'de KGB ajanları tarafından tutuklanıp götürüldükten sonra bir daha izine rastlanmamıştır. Aradan yıllar geçip, Sovyetler Birliği dağıldığında (1993'te) Bişkek'in güneyinde bulunan toplu mezarlarda DNA testi sonucu Cengiz Aytmatov'un babasının kemikleri tesbit edilmiş , Ata Beyit (Baba mezarı) adına anıt bir mezar yapılmıştır. 2. Dünya Harbi'nin acımasızca devam ettiği yıllarda, okullar tamamen boşalmış olduğundan ve Belediye sekreterliği görevi gereği sık sık ilçeye gidip gelmek zorunda olduğundan ,düzenli bir eğitim göremeyen Cengiz Aytmatov'un çocukluk yıllları maymak istasyonuna gelen ve halen "kara kağıt" dediği, cephede ölen askerlerin ölüm haberleriyle, yaralı askerlerin mektuplarını getirip okumakla geçer. O yıllarda hemen hemen hiçbir çocuk, çocukluğunu yaşayamadığı gibi, cephe gerisinde kalan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kolkozlarda çalışmaktadırlar. Daha sonra meşhur bir yazar olduğunda Cengiz Aytmatov o yılları "Askerin Oğlu","Turnalar", "Yüz yüze", "Cemile", "Gülsarı", "Gün olur Asra Bedel" adlı eserlerinde dile getirecektir. 1945'te savaşın bitmesiyle yeniden eğitim hayatına dönen Aytmatov, 1950'de Kırgızistan Ziraat Enstitüsü'nü bitirmiş bir ziraatçıdır. Ancak edebiyata olan tutkusu onu ziraatçılıktan ziyade edebiyata çekecek, edebiyat eğitimi almak için Devlet Edebiyat Enstitüsü'ne devam ederek, geleceğin en güzel edebi eserlerinin başlangıcı olacak olan "Cemile" romanını yazacaktır. Ünlü Fransız yazar Louis Aragon'un "Dünyanın En güzel aşk hikayesi" olarak selamladığı bu eseri diğerleri takip edecektir . Eserlerini Rusça ve Kırgızca kaleme alan Cengiz Aytmatov, eserlerinde başta Ruslaştırma politikası olmak üzere, Kırgız Türkleri'nin tabii hayatlarını, yabancılaşmayı, modernizm karşısında tabiatın tahrib edilişine kadar pek çok meseleyi eserlerinde usta bir uslübla kaleme alma başarısını göstermiş nadir sanatkarlardan biridir. Cengiz Aytmatov 'un yazdığı eserlerin sinema diline yatkın olması sebebiyle, sinemaya aktarılması, keza uzun yıllar Kırgız Sinamografi Başkanlığı yapması Kırgız Türk Sinemasının gelişmesi ve tanınması açısından son derece önemli bir başka başarıdır. Dünya çapında ünlü bir edebiyatçı olarak adına iki defa jübile yapılan (1988'de 60.yıl , 1998'de 70.yıl) , hakkında konferanslar ve sergiler düzenlenen ,1989'da UNESCO tarafından on yedi ülkenin katılımıyla "Isık köl Formu" katılan Cengiz Aymatov; Sosyalist emeğin kahramanı, Kırgız Milli Kahramanı, Kırgızistan Lenin Konsomol nişanı, Popla Neruda ödülü ve SSCB Devlet ödülü nişanına sahip olup, halen yazarlığın yanında Kırgızistan 'ın Lüksemburg Büyükelçiliği görevini yürütmektedir. |
#2
|
|||
|
|||
![]()
CENGİZ DAĞCI
Kırım Türklerinden edebiyatçı Cengiz Dağcı, 9 Mart 1919'da o zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kırım Muhtar Cumhuriyeti adıyla geçen Gurzuf kasabasında doğmuştur. Aile kısa bir süre önce Kızıltaş köyüne taşındığından ,Dağcı'nın çocukluk hatıralarıyla, daha sonra edebi eserlerinin sosyal zemini teşkilindeki tesirinden olmalı ki o, kendini hep Kızıltaş'lı olarak kabul etmiştir. Babası önceleri çiftçilikle uğraşan , devrimden sonra Belediyede çalışan Emir Hüseyin Dağcı, annesi "Emir Saliler" sülalesinden Fatma Hanım'dır. Cengiz Dağcı, İlk edebi zevkini, amcası Seyit Ömer Dağcı'nın aile içinde Ömer Seyfettin'den okuduğu hikayelerden alır. Sovyet rejiminin ilk yılları sayılan 1920'lerde uygulamaya konan(NEP) Yeni Ekonomik Politika çevresinde nisbeten problemsiz geçen yılların ardından, 1928'de başlayan Kırım'ın Ruslaştırılması ve Türklerden arındırılması politikası takib eder. Toplu Yahudi yerleşimine açılıp, özel mülkiyetin tamamen yasaklandığı bu politika sonucunda, Kırım Türkleri, Kırım'dan yıldırma taktiğiyle boşaltılmaya başlar ve aile 1931 kışında ilk defa baba Seyit Ömer Dağcı'nın bilinmeyen bir sebeple Rus askerler tarafından tutuklanışına şahit olur. 1932'de babanın hapishaneden çıkmasıyla Akmescit'e taşınan Dağcı ailesinde, Cengiz Dağcı'nın 12. Numune Mektebinde okul ve eğitim hayatı başlar. Ortaokul yıllarında yoğun bir okuma faaliyetine girişen Cengiz Dağcı'nın Abdullah Tobay (Kazan Türk Şairi) , Bekir Çobanzade, A. Bhok, Puşkin gibi şairleri okurken görürüz. İlk eseri mahsullerini ( Kartanay ve Eçkisi, Gül ile Bülbül, Çadırdağı manzumeleri) Gençlik Dergisinde yazıp , ardından Kırım-Tatar Yazarlar Birliği'nin yayın organı olan"Edebiyat Mecmuası"na geçer, Edebiyata şiirle başlayan Cengiz Dağcı, çocukluktan gençliğe atladığı çağlarda, bir yandan çalışıp, bir yandan şiirle meşgul olurken 1938'de Akmescit'te Orta Okulu bitirip aynı yıl Kırım Pedagoji Enstitüsü'nün Tarih bölümüne kaydolur. Pedagoji Enstitüsü'nde Dağcı'dan başka Göseve'den gelen bir genç daha vardır, bu gencin gayesi enstitüyü bitirdikten sonra, tarih sahasında doktora yapıp, Kırım Hanlıklar devrinin tarihini yazmaktır. Bu genç sayesinde Tarih'e ilgi duymaya başlayan Dağcı, bu yılların birikimiyle daha sonra "Genç Temuçin" adlı eserini kaleme alacaktır. 1938-1940 yıllarında iki yıl Pedogoji enstitüsünde eğitim gören Dağcı, 2. Dünya Harbi'nin başlayıp, askere alınmasıyla eğitim son bulacak, savaşa katılmak için cepheye gidecektir. Kırım'dan trenle odesa'ya gelen Dağcı, Odesa Askeri Okulu'nda kısa süren bir eğitimin ardından Tank Teğmeni olarar mezun olmuş, hemen aralarına gönderildiği Ukrayna cephesinde, Almanlarla-Kızılordu arasında cereyan eden savaşta 1941 Ağustosu'nda Almanlara esir düşmüştür. Hayatının üç-dört yılını,açlık, susuzluk ve soğuktan dolayı binlerce insanın öldüğü Kiravograd, oradan da Uman esir kampında geçiren Dağcı, savaşın seyrinin değişmeye başladığı 1942 yılında Alman Genelkurmay Doğu Dairesinin, gayri Rus halklarından Rus kızılordusuna karşı savaştırmak için lejyoner birlikleri kurma projesi çerçevesinde, Türkistan lejyonuna katılmıştır. Ne varki bu çabalar sonucu değiştirmeyecek, Alman ordularının, Kızılordu karşısında ünlü Stalingrad bozgununda, Dağcı yakalanacak ve Polonya'ya geçecektir. Tedavi için hastahanede yatarken, daha sonra eşi olacak olan ve hayatını değiştirecek olan hemşire Regina B. Klezesko ile tanışmaları bu yıllara rastlar. 1943-1946 yılları arasında muhtemelen hem kızılordu, hem de Almanlara karşı çete harbi veren Polonyalı vatanseverler saflarında çarpıştığı farzedilen( Kendisi bu yıllar hakkında bilgi vermiyor) Doğu, 1945'de evlendiği eşiyle birlikte önce Berlin'e, ardından 1946'da Londra'ya geçerek iltica eder. Artık bir ömür boyu yaşayacağı İngiltere hayatı başlamıştır. Savaş yıllarının bütün yıkık döküklüğü ve mahrumiyeti içinde kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan Dağcı bir yandan geçim derdiyle uğraşırken, öte yandan da, Türk Edebiyatına kazandıracağı eserleriyle, Kırım Türklerinin, Türkistan Türklerinin Rus zulmü karşısındaki trajedilerini ölümsüzleştirecektir. Bütün eserlerini Türkçe yazıp, Türkçe yayınlanan eserleri bazı talihsizlikler sebebiyle İngilizce'ye tercüme edilmiş ancak "onlarda insandı" romanının on sayfalık bir kısmının İngilizce yayınlanması Londra edebiyat mahvellerinde derin yankı bularak , Index dergisi yaptığı yorumunda Dağcı'yı "Dağcı en az Soljenitsin kadar büyük bir romancı olarak" tanıtmakla yetinmiştir. Şiirle başlağıdı hayatına bir ara, (1939) gazeteciliği de ekleyen Dağcı, "Komsomolets" gazetesinde muhabir ve mülakatçı olarak çalışmış, ancak komsomol üyesi olmadığından dolayı, işine son verileceğinin söylenmesiyle Komsomol üyesi olacaktır. Komsomolets gazetesinde kendi şiirlerinin yanında, Kırım halk şiirlerini ve Kırım folkloruna ait kültürel ürünleri tanıtma ve yayımlama imkânı bulur. 1946'da geçip yerleştiği Londra'da eşi Regna hanımdan Arzu adında bir kızı olan(geçtiğimiz yıllarda eşi vefat etmiştir.) halen hayatını Londra'da devam ettirmektedir. Cengiz Dağcı'nın memleketimizde yayınlanmış eserlerinin başlıcaları şunlardır: Genç Temuçin, Onlarda İnsandı, Ölüm ve Korku Günleri, O Topraklar Bizimdi, Dönüş, Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak, Anneme Mektuplar, Benim Gibi Biri, (Hatıraları) Yansılar(1,2,3,,4), Ben ve İçimdeki Ben(Yansılar/5) |
#3
|
|||
|
|||
![]()
M. RIZA BEKİN
Asker ve cemiyet adamı olan M. Rıza Bekin, 1925'te bugün Çin esareti altında bulunan Doğu Türkistan 'ın Hoten şehrinde doğmuştur. Uygur Türklerinden olan M.Rıza Bekin, dokuz yaşında iken ailece yurtlarından ayrılıp , Afganistan'da Kabil'e yerleşmişlerdir. O yıllarda oldukça yüksek seviyede seyreden Türkiye-Afganistan münasebetleriyle, eniştesi Mehmet Emin Buğra'nın girişimi, Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal'ın tavassutuyla ,yeğeni Niyaz Mehmet 'le birlikte askeri okulda okumak için Türkiye'ye gönderilen M.Rıza Bekin, 1938'de Maltepe Askeri Lisesi'nin orta kısmında öğrenime başlamıştır. 1944'de Askeri Liseyi bitiren M. Rıza Bekin, 1944-1946'da Kara Harp okulunu, 1946-1948'de Topçu okulunu bitirerek Topçu subayı olarak Türk ordusuna katılmıştır. Görev yaptığı esnada (1950) Uzak-doğuda patlayan Kore savaşına Birinci Türk Tugayı Topçu Taburuna teğmen rütbesiyle katılarak, gazilik madalyası almıştır. 1963-1965'te Kara Harp Akademisi ,1966'da Yüksek Komuta Akademisi'ni bitiren M. Rıza Bekin, 1949'da Almanya'da Askeri İstihbarat, 1953'te ABD'de Subay Muharebe, 1959'da Stratejik istihbarat, 1963'te Topçu tekamül kurslarına katılarak kariyerine; Edremit ve Bornova'da Tugay Komutanlığı, Topçu okulu ve Muharebe istihbarat okulunda öğretmenlik (1954-1959) ,Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda Şube Müdür Vekilliği (1965-1967), Van Jandarma Tugay Kurmay Başkanlığı(1967-1968), Doğu Menzil K. Plan Şube Müdürlüğü (1968-1969) , 5.Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü (1969-1971) , K.K.K Harekat Başk. Eğitim Şube Müdürlüğü (1971-1973) ile devam etmiş, 1973'te Tuğgeneral rütbesiyle, CENTO Askeri Planlama Karargah Harekât Başkanlığıyla, 19.Piyade Tugay ve 57. Topçu Eğitim Tugay Komutanlığı (1975-1977) ile kadrosuzluk sebebiyle 1977'de Tuğgeneral rütbesiyle emekli olarak tamamlamıştır. General, M. Rıza Bekin, askeri kariyeri içinde, Birinci Kore Tugayı Topçu Tabur Takım Komutanlığından (1950-1951) başka, 1959-1961 arası Türkiye'nin Tahran Askeri Ataşe Muavinliği görevini ifa etmiş, emekli olduktan sonra bir müddet Başbakanlıkta uzman olarak çalışırken Afganistan meselesinin patlak vermesi üzerine 1989-1990 yılları arasında BM'lerin Afganistan'a insani yardım programı çerçevesinde Pakistan'da kurmuş olduğu Mayın Temizleme Eğitim Merkezinde (İslâmabad) Başdanışmanlık görevini yürütmüştür. 1986'da kurulan Doğu Türkistan Vakfı Başkanlığına seçilen M.Rıza Bekin, halen Çin esareti altında yaşayan Doğu Türkistan (Uygur Türkleri) meselesinin insani ve siyasi boyutta dünya kamuoyuna duyurulması yolunda Doğu Türkistan vakfı bünyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Merkezi Münih'te bulunan "Doğu Türkistan Milli Kongresi'nin şeref Başkanı'da olan M.Rıza Bekin, evli ve iki çocuk babası olup, İngilizce ve Farsça bilmektedir. |
![]() |
|
|