![]() |
![]() |
|
#1
|
|||
|
|||
![]()
ŞiirKolik
![]() |
#2
|
|||
|
|||
![]()
ÖLÜME DAİR
Buyrun ![]() ![]() hoş gelip sefalar getirdiniz. Biliyorum ![]() hücreme pencereden girdiniz. Ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. Buyrun ![]() hoş gelip sefalar getirdiniz. Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? Osman oğlu Hâşim. Ne tuhaf şey ![]() hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında kömür yüklerken bir İngiliz şilebine ![]() kömür küfesiyle beraber ambarın dibine... Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız simsiyah başınızı. Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... Ayakta durmayın ![]() ![]() ben sizi ölmüş zannediyordum ![]() hücreme pencereden girdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı hoş gelip sefalar getirdiniz... Yayalar-köylü Yakup ![]() iki gözüm ![]() Siz de ölmediniz miydi? Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp çok sıcak bir yaz günü yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? Demek ölmemişsiniz? Ya siz? Muharrir Ahmet Cemil? Gözümle gördüm tabutunuzun toprağa indiğini. Hem galiba tabut biraz kısaydı boyunuzdan. Onu bırakın Ahmet Cemil ![]() vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan ![]() o ilâç şişesidir rakı şişesi değil. Günde elli kuruşu tutabilmek için ![]() yapyalnız dünyayı unutabilmek için ne kadar çok içerdiniz... Ben sizi ölmüş zannediyordum. Başucumda durup el ele verdiniz ![]() buyrun ![]() ![]() hoş gelip sefalar getirdiniz... Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdildir» — diyor ![]() «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.» Hâşim ![]() neden şaşıyorsunuz? Hiç duymadınız mıydı kardeşim ![]() herhangi bir şahın bir gemi ambarında bir kömür küfesiyle öldüğünü? ... Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdildir» — diyor. Yakup ![]() ne güzel güldünüz ![]() Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... Fakat bekleyin ![]() Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdil...» Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. Boşuna hiddet ediyorsunuz. Biliyorum ![]() ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım ![]() Bir eski Acem şairi... Dostlar beni bırakıp ![]() dostlar ![]() nereye gidiyorsunuz? |
#3
|
|||
|
|||
![]() PENCERELER
Sabaha karşı mıydı bilmiyorum yoksa akşamüstü müydü belkide gece yarısı bilmiyorum girdi odama pencereler perdeli perdesiz ben basma perdeleri severim ama tül perdeler de vardı kara ustorlar da ustorları çekip çekip bırakıyordum bir daha inmez oldu kimisi kimisi bir daha çıkamadı yukarı ve camları kırık pencereler elimi kestim kimi camsızdı büsbütün camsız pencereler içime dokunur camsız gözlükler gibi Pencereler yağmur yağıyordu camlarınıza kızıl saçları kederli uzun ben alt dudağımda cıgaram türkü söylüyordum içimden yağmur sesini kendi sesimden çok severim Pencereler beşinci katta güneşli boşluğunuzda bir deniz bir deniz mavi yüzük taşından serçe parmağıma geçirdim usulcacık üç kere öptüm ağlayarak öpüp alnıma koydum üç kere Pencereler çıktım kırmızı velenseli yataktan çocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin oda sıcaktı ve genç anamın kokusu vardı odada dışarda kar yağıyordu ben kızamık çıkarıyordum Pencereler sabaha karşı mıydı bilmiyorum belki de gece yarısı bilmiyorum odamın içindeydi yıldızlar ve gece kelebekleri gibi çırpınıyorlardı camlarınızda ben onlara dokunmaktan çekinerek açtım sizi pencereler salıverdim yıldızları geceye aydınlık sınırsız hür geceye yapma ayların geçtiği geceye kurtlar duruyor ayın altında hasta aç kurtlar kurtlar duruyor önünde pencerenin kadife perdeleri kapasam da sımsıkı ordadırlar bilirim gözetliyorlar beni Pencereler düştüm bir pencereden bir güzele bakarken dünya halime güldü güzel dönüp bakmadı belki farkında değildi Pencereler pencereler kırk evin penceresi odama girdi ben oturdum birinin içine sarkıttım ayaklarımı bulutlara bahtiyarım diyebilirdim belki |
![]() |
|
|