Sensiz bir diyar..
Bir yanı gül bağına bakıyordu
bir yani uçsuz bucaksız kirlenmemiş semaya
ve bir yanı rüzgar uğultusunun duyulduğu bir vahada yürüyen kervana…
Gül bağına girdim usulca…
Güller yapraklarını açmış “Güllerin En Güzeli’nin” yüzüne sürgün bir zamanda…
Sırılsıklam bir hasrete bakıyordu güllerin bir yaprağı
bir yaprağı sensizliğin yorgunluğuna …
Bir yaprağı da dertli gönüllerin efkarla beklediği vuslata…
Yüzümü çevirdim semaya usulca…
Kokuna hasret bir yağmur damlası düştü
yağmurlarına aşina olduğum bu diyarda…
Seni yazdı düşen ilk yağmur damlası yüreğime…
Sensizliğin üşümüşlüğünde…
Ağladı sema sensizlikte…
Üşümüşlüğümü anlatmaya yeter mi bilmem ağladım işte sensizlikte..
Yağmur sana sevdalı ben sana sevdalı…
Ağladık üşümüşlüğün titreten zemherisinde…
Yürüdüm vahaya usulca…
” Sen” varsın Ey Nebi burada… Bir senin adın var dillerde …
Bir Sevdanın kor gibi düştüğü Sana sevdalı yürekler…
Ruhunu gözyaşının ardında bırakan bedeviler…
Rüzgarın uğultusunda “Sen”
bakışlarda “Sen” cümlelerde “Sen”…
Sen soruluyorsun toprağarüzgara… Üzgün bir sensizlikte…
” Sen”li dünyamızın “Sen”li cümlelerimizin”
Sen”li sevdamızın sensizliğinde…
Güllerin adı “Sen” Hasretin adı “Sen” Vuslatın adı “Sen”
“Sen”li bir sensizlikte..
Sevdan “can”larında “can”larını ellerine almış yürüyen bu kervanın
Adı “Sen” sevdası “Sen”