Toprağa mensup insan Hak’tan ilim öğrenmiş ve o bilgi ile yedinci kat göğe kadar bütün âlemi aydınlatmıştır
Bilgi, Süleyman mülkünün hâtemidir; bütün âlem cesettir,
ilim candır
Soru da bilgiden doğar, cevap da; diken de toprakla sudan biter, gül de
Sapıklık da bilgiden olur, doğru yolu buluş da; acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da
(Sahibini) gönül ehli yapan ilim, insana fayda verir Yalnız tene tesir eden, insana mal olmayan ilim, yükten ibarettir
Hevâ ve heves uğrunda o bilgi yükünü taşıma ki, kendi içindeki ilim ambarını göresin
Bu doğru, şu yanlış; bunları biliyorsun da kendin eğri misin, doğru musun? (Ona) bir bak!
Bütün bilimlerin özü şudur: “Mahşer günü ben kimim, ne hale geleceğim?” sorusunu bilebilmek
Din usûlünü öğrenmişsin, bilmişsin; ama bir de kendi mayana bak, onu tanı!
Kitaptan maksat içindeki bilgilerdir; ama dilersen sen onu yastık yapıp başının altına da koyabilirsin
Bu, kılıcı çivi yerine kullanıp, zafer yerine mağlubiyeti kabul etmek, demektir
Bazı âlimler, bilgilerin yüz binlerce türünü bilir de kendisini bilmez
Nice âlimler vardır ki hakiki ilimden, hakiki irfandan nasipleri yoktur Bu tür âlim ilim hâfızıdır, ama ilim sevgilisi değil
Ey emin kişi, bilgide ne kadar ileri gidersen git onunla gaybı gören gözlerin açılmaz
Kendine, aşkı ve bakışı öğret! (İşte) bu bilgi, taşa kazılan nakış gibidir
Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan, Allah takdir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz
Fakat Allah’a lâyıkıyla kulluk edersen bir kitap bile okumadan, yeninden-yakandan duyulmadık bilgiler bulursun
Bilgili adamın uykusu ibadetten üstündür Hele insanı gafletten uyandıran bilgi olursa…
Bilgi, uçsuz, bucaksız ve kıyısız bir denizdir Onu dileyense, denizlerde dalgıçlık edene benzer
Bilgi isteyen kişinin ömrü, binlerce yıl olsa dahi yine araştırmaktan vazgeçmez; bir türlü doymaz
Bilgi, Mü’minin kayıp malıdır; bu sebeple Mü’min kendi yitiğini bilir, anlar
Topraktan biten güller yok olur gider; gönülde biten güller ise devamlıdır(…)
Bizim öğrendiğimiz bu tatlı bilgiler, bil ki o gül bahçesinden bir-iki, bilemedin üç demetten ibarettir
Gül bahçesinin kapısını kendimize kapatmışızdır da, onun için bu iki üç demete tutulup, kalmışız
Yazıklar olsun ki, böyle bir bahçenin anahtarları ekmek-boğaz yüzünden elimizden düşüp gidiyor