Kız ürkekçe elini delikanlının omuzuna koydu ,delikanlı da kızın incecik belini eline doladı ipek bir şala sarılır gibi.
Sonra eller havada birleşti ve dans başladı...

Kız kalbinin yükselen sesinden müziği bile duymadı , kendini sadece delikanlının kollarına bıraktı bir yaprak misali .
Kızı her savuruşunda teninden yayılan gül kokularıyla delikanlının ruhu sarhoş oldu ; ama ne hoş bir sarhoşluktu bu; insana benliğini kaybettirmeyen, sadece başını döndüren , kollarındaki meleğin kanatlarına tutunmuş masum bir sarhoşluk ...

Kızın uçuşan saçları delikanlının yüreğine dolandı dikenli tel misali , bir yanından kan damladı bir yanından kırmızı tomurcuklar yeşerdi benliğinde delikanlının ,

-Keşke bu dans hiç bitmese , hiç ayrılmasa kollarımdan diye düşündü delikanlı...

Kız delikanlının elini tutarken hissettiği sıcaklıktan kavruldu , sanki bir alev topu tutuyordu ufacık narin ellerinde .

Arada utangaç bakışlar çarpıştı şimşek misali , yıldırımlar düştü iki kocaman yüreğe, yaylım ateşine tutulmuş gibi her bir notada bir kurşunluk yara açıldı kalplerinde ama her yarada daha da aşık oldular birbirlerine..

Sonra birden irkildi delikanlı , kız da durdu ne olduğunu anlamadan...
Etraflarına baktılar.
Herkes onlara bakıyordu şaşkınca..
Müzik bitmişti.
Göz göze bakıştılar ve güldüler...
Delikanlı usulca eğildi ve kızın kulağına mırıldandı :
-Müzik biter ama dans ömür boyu sürer...