Konu
:
Bin yıl önce Türkler nasıl yaşardı?
Tekil Mesaj gösterimi
4 September 2009, 03:34
Syst3m
Root Administrator
Kayıt Tarihi: 26 July 2008
Mesajlar:
Bin yıl önce Türkler nasıl yaşardı?
Bin yıl önce Türkler nasıl yaşardı?
Türklerin bin yıl önce giyim kuşamlarına özen gösterdiği
ütülü elbise
ipek mendil
eldiven ve havlu kullandığı belirtildi. Kıyafetlerini özel yöntemlerle çeşitli renklere boyayan Türkler
kendi icatları yoluyla zehirli yemeği de ortaya çıkarıyordu.
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın kaleme aldığı ve Çince ile Uygurca'ya da çevrilen kitabında
Kaşgarlı Mahmud'un "Divanü Lugati't-Türk" eserine dayanılarak Türklerin bin yıl önceki ilgi çekici geleneklerine yer veriliyor.
Çin
'de basılarak 8 Eylül'de Pekin'de tanıtımı gerçekleştirilecek "Bin Yıl Önce
Bin Yıl Sonra-Kaşgarlı Mahmud ve Divanü Lugati't-Türk" isimli kitapta yer alan bilgilere göre
Türkçede "ütü" olarak kullanılan söz
Divanü Lugati't-Türk'te "ütüg" olarak geçiyor. Bu alet
Kaşgarlı Mahmud tarafından
"mala biçiminde olan
ısıtıldıktan sonra giysilerin kırışıklıklarına bastırılarak sıcaklığın etkisiyle bu kırışıklıkların düzleşmesini sağlayan demir parçası" olarak tanımlanıyor.
Günümüzün ütüsünün ateşte ısıtılarak kullanılan eski biçimi olan "ütüg" için eserlerde
"ütidi" fiili de "ol tonug ütidi (o giysinin kırışıklıklarını ütüledi ve düzeltti)" şeklinde kullanılıyor.
Sözlük bölümünde yer alan "suvluk" sözünü Kaşgarlı Mahmud "havlu"
"eliglik" sözünü ise "eldiven" olarak tanımlıyor. "Su" sözcüğünün bin yıl önceki biçimi olan "suv" kelimesine getirilen yapım ekiyle türetilen "suvluk"un
el
yüz ve vücuttaki suyu kurutmak amacıyla kullanılan havlu olduğu anlaşılıyor.
Bin yıl önce Türklerin giyim kuşamında mendili kullandığı da eserde görülüyor. Erkeğin gerektiğinde burnunu silmek için cebinde taşıdığı ipek mendil olan "ületü"
Divanü Lugati't-Türk'te yer alan bir başka giyim kuşam aksesuarı olarak öne çıkıyor. Bu veriler
Türklerin bin yıl önce giyim ve temizliklerine dikkat ettiğini
ütülenmiş kıyafet ve ipek mendillerle dolaştığını gösteriyor.
Giysilerini boyuyorlardı
Eserde
giyim kuşam ile ilgili bir başka ayrıntı da "bodudı" sözüyle gözler önüne seriliyor. Eski Türkçedeki "bodudı" sözü
"boyadı" anlamında kullanılırken
Kaşgarlı Mahmud'un bu söz için getirdiği örnek
"ol tonug bodudı (o giysisini boyadı)" şeklinde görülüyor.
Kaşgarlı Mahmud
giysi boyanabileceği gibi başka şeylerin de boyanabileceğini ve bu fiilin onlar için de kullanılabileceğini belirtirken
giysinin nasıl boyandığı konusunda bilgi verilmese de bu örnek
Türklerin bin yıl önce kıyafetlerini boyadığını gösteren bir kanıt olarak ortaya çıkıyor.
Zehirli yemeği gösteren "Çatu"
Suikastların çoğunlukla zehirleme yoluyla yapıldığı bir dönemde yemeklere karıştırılan zehri ortaya çıkarmak da büyük önem taşıyordu. Babası ile beraber aile fertlerini böyle bir suikast sonucunda kaybeden Kaşgarlı Mahmud da zehirli yemekleri ortaya çıkaran "çatu" isimli bir nesnenin var olduğunu
Türk dilinin baş ucu kitabında anlatıyor.
"Çatu"nun "balık duyargası" olduğunu
kimilerine göre ise
Çin
'den getirilen ve bıçak sapı yapımında kullanılan bir ağaç kökü olabileceğini aktaran Kaşgarlı Mahmud
yemekte zehir bulunup bulunmadığının da "çatu" sayesinde anlaşıldığından söz ediyor.
Onun verdiği bilgilere göre
zehirli yemek "çatu" aracılığıyla şu yöntemle anlaşılıyor: "İçerisinde zehir bulunduğu sanılan çorba ya da yemek bir kapta getirilir. Daha sonra bu yemek 'çatu' ile karıştırılır. Eğer içerisinde zehir varsa ateş yanmamasına karşın çorba ya da yemek kaynamaya başlar. Ayrıca
'çatu' kabın içerisinde konulduğunda da duman çıkmasa bile kabın kenarları buğulanır."
"Hangi boydansın?"
Türklerin o dönemdeki görgü kuralları ile törelerinden de bahsedilen eserde
Türklerin tanışma şekilleri de okuyucuya aktarılıyor. Birbirini tanımasa dahi karşılaşan iki kişinin selamlaştığı ve görgü kuralları gereğince hal hatır sorduğu Türk geleneğinde iki Türkün tanışması da şöyle anlatılıyor:
"Birbirini tanımayan iki adam
karşılaştıklarında önce selamlaşırlar. Sonra
'boy kim? (hangi boydansın?)' diye sorarlar. Hangi kabiledensin demektir. 'Salgur' diye karşılık verir veya boy adlarından birini söyler. Bundan sonra konuşmaya başlarlar veya daha fazla gevezelik etmeden kendi yollarına giderler. Böylece her biri diğerinin ait olduğu boyu tanımış olur."
Kitapta
ayrıca
iki asker veya iki birliğin karşılaştığı durumlarda birbirini tanıma yolu da izah ediliyor. Kaşgarlı Mahmud'un verdiği bilgilerden
bugün askerlikte
poliste veya benzeri görevlerde kullanılan "parola sorma" uygulamasının o dönemde de var olduğu ortaya çıkıyor.
Syst3m
Açık Profil bilgileri
Syst3m nickli üyeye özel mesaj gönderin
Syst3m´nin Web Sitesini ziyaret edin
Syst3m nickli üyeye ait bütün mesajları arattır