Konu
:
Augustinus Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri
Tekil Mesaj gösterimi
#
1
5 September 2009, 02:36
Syst3m
Root Administrator
Kayıt Tarihi:
26 July 2008
Mesajlar:
3,557
Konular:
Aldığı Beğeni:
0
xx
Beğendiği Mesajlar:
0
xx
Augustinus Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri
Augustinius ya da Aurelius Augustinius
Aziz Augustinius olarak bilinen filozof ve tanrıbilimci.
Augustinus (354 - 430) yılları arasında yaşamış olan ünlü Hıristiyan düşünürdür. Temel eserleri: Civitas Dei (Tanrı Devleti)
Confessiones (İtiraflar)
Epistolae (Mektuplar)’dır. Augustinus
bir tanrıbilimci olmasının yanı sıra
Batı düşüncesi içinde ünlü ve etkili filozoflarındandır. Onun yapıtları tanrıbilimsel olmakla birlikte
felsefi sorunları da içeren nitelikler göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Sonradan modern felsefe de tartışılacak olan pek çok tartışmayı Augustinus'un yürüttüğü görülür.
Hayatı
354’te Roma İmparatorluğu’nun Numidia eyaletinde doğdu. Putperest bir baba olan Patricius ve Hıristiyan bir anne olan Monica’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma'nın çöküşüne
ve Hıristiyanlığın kabulunün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus
Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez.
17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi
Hortensius’nda keşfeder. Aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer. 372’de Mani felsefesini keşfeden Augustinus
dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” Böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. Manici Piskopos Faustus’la tanışmasının yarattığı düşkırıklığı
irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır. Augustinus 384’te Milano’da retorik hocalığına atanır. Bu arada arayışı sürmektedir. Yeni Platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. Bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da Pavlos’un mektuplarıdır. Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklaşır. Belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra 386 yılında Hıristiyan olmaya karar verir. 386’da Akademisyenlere karşı
Mutlu yaşam
Düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında Afrikaya döner.
395’te Piskopos olan Augustinus
396’da Hippo Regius’ta Valerius’un yerine geçer. Bu dönemde Afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. Berberi çiftçilerin Romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos Donatus’un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. Augustinus
Donatusçuluğa ve şiddet yoluyla Katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. Donatusçuların
dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te
Afrika’daki Donatusçu kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. 410’da Roma’nın Gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine Tanrı Devleti eserini kaleme alır. Augustinus
Donatusçu kilise karşısında zaferden sonra Pelagius’la mücadeleye girişir. Pelagius
verdiği vaazlarla Afrika’dan Britanyaya kadar etkisi olan bir Piskopostur. İnsan iradesine büyük bir önem atfeden Pelagius
ilk günahı reddetmektedir. Augustinus Pelagius karşısında kendi “Tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. Roma piskoposluk makamı ve Ravenna mahkemesi nezdindeki birçok girişimden sonra
hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır (418). 429-430’da Vandallar Kuzey Afrika’yı istila eder ve Hippo Regius’u kuşatırlar. Telaşa kapılan Augustinus
son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 Ağustos 430’da ölür.
Augustinus 1303 yılında Katolik kilisesi tarafından aziz ilan edilmiştir.
Felsefesi
Augustinus yaşamını İtiraflar adlı ünlü kitabında
Tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. En çok önem verdiği konu
insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise
bizzat Tanrının kendisidir. Yani Tanrı insandadır. Öte yandan insanın kendisi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir. Felsefe insanın kendisiyle uğraşmasıdır.
‘Anlayabilmek için
inanıyorum’ anlayışıyla felsefeyi dine tabi kılmış olan Augustinus
Hıristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için
Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır. İnancı temel alan Augustinus’a göre
aklın görevi
Tanrısal vahiy temeli üzerinde
inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır.
Siyaset Görüşleri
Aşkın
yalnız bireyin değil
fakat bireylerden meydana gelen bir toplumun da itici gücü olduğunu öne süren filozof
yine aşk öğretisinden hareketle ünlü yeryüzü ya da dünya devleti ve gökyüzü ya da Tanrı devleti ayırımına ulaşmıştır. Buna göre
nasıl ki biri iyi ve uygun aşk
diğeri de kötü ve düzensiz aşk olmak üzere
iki tür aşk varsa
bu ayırımın iki ucuna karşılık gelecek şekilde
biri yeryüzü devleti
diğeri de Tanrı devleti olmak üzere
iki devlet anlayışı vardır. Augustinus
işte bu çerçeve içinde
Tanrı’ya yönelmek yerine maddeye yönelen
Tanrı’dan çok yeryüzünü ve kendisini sevenlerin
ruhları tensel yönlerinin
duyusal isteklerinin hizmetine girmiş olanların bir araya gelerek yeryüzü devletini
buna karşın iyi ve gerçek aşk içinde olup
ruhsal yönlerini temele alarak yaşayan ve Tanrı’yı sevenlerin de gökyüzü devletinde birleştiklerini söylemiştir.
Augustinus bu bakış açısını siyaset felsefesinden başka
insanlık tarihine de uygulamıştır. İnsanlık tarihini gökyüzü devletiyle yeryüzü devletinin
başka bir deyişle
insanın bedensel ya da duyusal yanıyla ruhsal ya da tinsel yanının çatışmasının bir tarihi olarak gören Augustinus’a göre
yeryüzü devleti
iblisin ayaklanmasıyla başlayıp
Asur ve Roma imparatorluklarıyla gelişen. şeytanın krallığıdır. Buna karşın
gökyüzü devleti
Yahudi halkında ortaya çıkan
kendisini Hıristiyanlık inancı ve kilisenin dogmalarıyla sürdüren İsa’nın krallığıdır. Yeryüzü devletlerinin örneklerini oluşturan Asur ve Roma imparatorluklarının yıkılıp gittiğini
zira bu devletlerin geçici olduğunu
gökyüzü devletinin son çözümlemede zafer kazanacağını söyler. Onun gözünde
Hıristiyanlık ve kilise
gökyüzü devletinin etkisini duyurmaya başladığını gösteren yapı taşlarıdır.
Syst3m
Açık Profil bilgileri
Syst3m nickli üyeye özel mesaj gönderin
Syst3m´nin Web Sitesini ziyaret edin
Syst3m nickli üyeye ait bütün mesajları arattır