![]() |
![]() |
|
#1
|
|||
|
|||
![]()
Canımdan Çektiğin Adını Benim İçin Saklar mısın?
Yüreğim bir ayraç misali takıldı bakışlarının arasına. Günlerden hangi cumartesiydi veya pazardı inan hatırlamıyorum. Anlamsız olduğum, sıkıldığım, boş boş etrafa bakındığım anlardan birinde avuç içlerimin arasına aldım sesini ve seni aradım. Yolculuklar neden daima alfabenin sonuna doğru başlar ki? İşte benimkisi de böyle bir yolculuktu. İlkin loş bir karanlıkta “merhaba” dediğim, sonrasında da adresini bilmediğim bir kapı aralığında söylediğim bir merhaba… Yüzünde küçücük çocukların kırılgan ifadesiyle aralık bir bakışta tutulmuştum gözlerine. Benim kadar derin bakıyordun. Öyle zamana borcun yoktu diğerleri gibi. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettirene kadar, içime doğru bakıyordun. İçim ne de çok ezildi gözlerimi kaçırdığım, başımı öne eğdiğim ve hatta ilk defa tenime dokunduğun zaman. Söylesem hangi izi taşırsın bedeninde benden kalan ve kim bilir hatırlar mısın sırılsıklam bedenine dokunduğum anda sana söylediklerimi? Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın? Saçlarım darmadağınık Oysa daha bu sabah senin için hazırlanmıştı her şey. Telefon defterine baktım, bir daha ve bir daha ve son bir defa. Seni aramak için sebepler yaratmaktan yorulan beynim sonunda uykuya verdi kendini. Aklım ve sen uykuya daldık. On altıncı boyuttaydık seninle. Buraya kadar gelmemize izin veren ikinci boyuttu. Sayende arada geçen zamanları algılama fırsatım bile olmamıştı. Çünkü her şey çok hızlı olmuştu. Oturdum… Elimdeki fincanda gittikçe soğuyan bir çayın ve vücuduna yavaş yavaş yayılan alkolün, az sonra bitecek hüznü yerleşmişti bakışlarımızın arasına. Sanırım ben, bir tek seni alamadım o bakışların isimsiz randevularına. Yapamadım… O resmin üzerime düşen gölgesinden sıyrılamadım. Hiç bilmeyecekti… Duymayacaktı... Yine kaldığı yerden alacaktı ellerini ellerine. Ama ben yine de yapamadım. Mevsim sancıları yine her zamanki gibi gri şehrin sokaklarında içimi acıtıyor. Eksiliyorum senden içeri, sana doğru. Hiç kendine boğulur mu insan? Mahkemede hem sanık hem tanık olur mu? Erteler mi arzunun dolaştığı bakışları gözlerinden? Terk eder mi o kırılgan titreyişi? Anlaşılmayacak biliyorum. Yine de seni satır aralarına gizliyorum, kimse bilmeden, kimse duymadan. Doğanın çam kokulu düşlerine emanet ediyorum o akşamı da. Işığın yerini küçücük ışıltılar almıştı hani. Neredeyse sana (d)okunacaktım.. Dedim ya günlerden hangi cumartesiydi ve belki hangi pazar, hatırlamıyorum. Artık ne önemi var ki!? Şimdi sana söyleyemediklerimi alıp yanıma gidiyorum. Arkamdan bakar mısın yoksa gelir misin düşünmek istemiyorum ve yine her zamanki ve hiç bilmediğin gibi “sana” yalan söylüyorum. Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın? |
#2
|
|||
|
|||
![]()
İnsanlar gördüm kendilerine yabancı kendilerine garip kendilerine uzak. Hiç bitmeyecek bir yolun yolcusu gibiydiler. Ne dinlenebilecekleri bir mola yeri ve nede zaten varabilecekleri bir yer vardı. Ruhlarındaki kabullenmişlik çirkin yüzlerine yansımıştı. Birbirlerinin kopyası bu insanlar arasında bir yabancıydım ben. Beni aralarına hiç almadılar, zaten hiç girmek istemediğimi bilmediler ki. Tek kelime konuşmadım onlarla. Yine de onlarla aynı adımları atıyordum bilinçsizce. O hiç bitmeyecek sandığım yola çıkmıştım onlarla birlikte bir kere.
Koyu gri bir havanın hakim olduğu o yolda ne bir tek yıldız gördüm nede bir tek yağmur damlası düştü yola. Ne sıcak vardı ne soğuk. Kara, kirli bir toprağın üzerinde atıyorduk adımlarımızı. O uzanıp giden yolda ne bir yeşil, ne de mavi yoktu. Görünen sadece uzayıp giden sonsuz bir grilikti. Yol uzayıp gittikçe, binlerce kişi katılıyordu bize. Amaçsız kalabalığa katıldıkça katılıyordu insanlar. Ses yoktu, gülüş yoktu, heyecan yoktu, sadece nefes almaya odaklanmış bir insan güruhu vardı. Bense içimde çoğalttığım sesimi, bir mutlu yüze sakladığım gülüşümü, bir sıcak yüreğe sakladığım sevgimi dışarı vurabilmek için çırpınıyordum. Ama hiç bir yüz, hiç bir ses bu cesareti vermiyordu bana. Bu bıktırıcı, bu tekdüze, bu amaçsız adımların atıldığı yolda bir başka seçenek olmalıydı. Hissediyordum, ben bu yola bu insan kalabalığına ait değildim. Aynı şeyleri hisseden benden başkaları da olmalıydı. Sonra hiç varılmayacakmış kadar uzakta bir kuşun havalandığını gördüm. Bir umut yakalamıştım sonunda. Adımlarımı hızlandırdım. Sıyrıldım kalabalıktan. Koşmaya başladım. Kuşa yaklaştıkça gri hava dağılıyor, güneşin ısısını hissediyor, gökyüzünün maviliği çiçeklerin her rengini görüyordum. Ve en sonunda seni gördüm. Ordaydın. Küçücük ama yemyeşil bir çayırın ortasında, gelincikler içinde öylece oturuyordun. Senin az ötende hava kurşun gibi griyken. Senin başındaki gök masmaviydi. Ve sen gözlerini o maviliğe dikmiş uzaktan gelecek birini bekler gibiydin. Ben gördüklerim hissettiklerimin karşısında donmuş ve öylece kalakalmıştım. Yüzüme bakıp sadece "HOŞGELDİN" dedin. Ve o ses yeniden hayata döndürdü beni. İçimdeki bastırılmış gülümseme yansıdı yüzüme önce. Yüreğimin atışı hızlandı, tenim ısındı sonra. Az önce terk ettiğim o kalabalık yanımızdan geçip giderken biz senle el ele gülümsüyorduk onların şaşkınlığına. Artık senle bir sevdanın iki ortağıydık. Şimdi içimde çoğalttığım sesimle haykırıyordum herkes duysun diye... Hiç kimse sevdama senin kadar yakışmadı ve sevdam hiç kimseyi senin kadar yaşatmadı yüreğimde... |
#3
|
|||
|
|||
![]()
ÇAĞIR BENİ
Aşk adına işlediğim bütün günahlarımı kutsal sayarak yağmalanmış gecelerimin hüznünü bir bohça gibi sırtıma vurarak tutkumu ve öfkemi,tutukladığım gözlerinin rengine boyayarak gelirim. Hiç saklamadım duygularımı ama bir çocuk var ki içimde, asırlardır uykuda.Asıl ben oyum asıl o uyandığında ben hayata daha çok sarılıyorum.Konuşmaya hasret o çocuk artık uyusun istemiyorum.Onu uyandıracaksan ve büyüteceksen gelirim.Hep seni, sana ve bütün ağırlığına rağmen taşıyacağıma, hep seni sen kadar uzaklarda bile yaşayacağıma inan… Hiçbir zaman senin gözlerinin gizliliğindeki güzelliği unutmayacağımı inan. Ve benim kuşatma altındaki düşlerimi ve düşlerimdeki gülüşlerimi de senin kanatmayacağına inanayım.İnandır beni gelirim.. Bakışlarımla okşayarak yüzünü gece yarısı hasretlerinin yoldaşı olurum, bölünmüş düşlerinde ve yalnız gecelerinde bak bana, hep konuk olurum sana..Şiirlerinde hep yeni umutları yeni sevdaları anlatan bir ozan gibi sana dair dizeler yazarım.Seni anlatmayacak her sözcüğü kullanılmaz kılarım.Salıveririm yüreğimi bir ezginin notalarına..Söyle şarkımı gelirim. Rotasını kaybetmiş bir gemi gibi fırtınadan fırtınaya sürüklenirken Kara Göründü diye bağıran bir tayfanın sesindeki mutluluğu taşırım ben limanım sensin.Bir tek sana sığınırım korku dolu dev dalgaların şiddetinden.Aç kapılarını gelirim.utangaçlığımı, güçsüzlüğümü, üzerini yalanlarla örttüğüm hatalarımı bırakarak acı ve gözyaşını unutarak umutlarımın da ellerinden tutarak gelirim. Biz seninle ölür gibi öpüşmeli öpüşür gibi bölüşmeliyiz hayatı..hesapsız mekanlarda ve zamansızca.ayın karanlık yüzünü düşün, güneşi kucakladığın anı düşün başını göğsüme yaslayıp sustuğunda belki de ömründe ilk defa geçmişteki hoyrat sevdalara inat sen de yum gözlerini Sevda ile dağla yüreğini..Ben sendeyim, kazındım bir kez yüreğine..bundan böyle ihanetin adının bile anılmadığı bir ülkede, hayallerini azaltmadan bir baharı ve sonraki bilmem kaç baharı benimle birlikte yaşam istiyorsan çağır beni..GELİRİM SEVGİLİM!!!Çünkü seni çok seviyorum ne yazık ki bunu sende biliyorsun.. |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|