#1
|
|||
|
|||
Hakkarİ Tarİhİ 1
H A K K A R İ T A R İ H İ window.google_render_ad(); [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL][Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] window.google_render_ad(); İLİN ADININ KAYNAĞI İÖ.7000'den bu yana sürekli bir yerleşme yeri olan Hakkari yöresinin adına ilişkin ilk bilgilere, X.yy Arap tarih ve coğrafya kaynaklarında rastlanmaktadır. Ünlü Arap tarihçisi İn Havsal , yöredeki Hakkari yani Her-kariyan (Güçlü, savaşçı, edebilen) anlamına gelen ve o coğrafyada yaşayan boyların adıdır. 300 yıl öncesine dek tarihi Hakkari topraklarının yüz ölçümü 35-40 bin km2 idi. Böylesine geniş bir alanda Ertuşi ve Pinyanişi aşiretleri bu boylardan ikisi ve yöre siyasetinde etkin olanlarıdır. "Akar" ise köy altı sulak, bahçelik alan demektir. Bugün Hakkari merkez ilçesine bağlı bir köy ile, Yüksekova'ya bağlı Oramar Bucağı'nın bir köyü de yine bu aşiretin adıyla, Akar (Akarı) olarak anılmaktadır. YAZILI TARİH ÖNCESİ Hakkari yöresi, yazılı tarih öncesi çağlardan bu yana, insan topluluklarının uğrak yerlerinden biri olmuştur. Yörede yapılan araştırmalar, bu topraklarda İÖ.100.000 - 40.000 ' e tarihlenen orta paleolitik dönemden başlayarak kısa süreli yerleşmeler olduğunu ortaya koymaktadır.Kılıç Kökten 1961'de Yüksekova'ya yaptığı gezi sırasında bulduğu volkanik cam ( Obsidyen) gereçlerden yöredeki ilk yerleşmelerin bu dönemlere ait olduğu kanısına varmıştır. Hakkari yöresinde obsidyen yatağı bulunmamasına karşın, çevrede çok sayıda obsidyen gereçlere rastlanması bu taşın, Hakkari yöresine başka bölgelerden getirilerek işlendiğini ortaya koymaktadır. NEOLİTİK DÖNEM (YENİ TAŞ) Bölgedeki yerleşmenin Neolitik dönemde de sürdüğünü ortaya koyan belgeler, il sınırları içinde değişik yerlerde bulunan kaya resimlerdir. Bu resimlerin önemli bir bölümünü Hakkari'nin güneydoğusundaki Gevaruk vadisinde bulunanlar oluşturmaktadır. Bu vadide, 2600 metre yükseklikteki bir çok kayalara kazınmış 1.000 dolayında resim bulunmuştur. Bunların çoğu, yöredeki bir tür dağ keçisini betimlemektedir. İlkel ve simgesel olan av tuzakları ve hayvanlara sopalarla saldıran insan resimleri de vardır. Bunlar, Avrupa'nın batısında, İspanya'da ve Kuzey Afrika'da bulunan kaya resimleri ile büyük benzerlik göstermektedir. Gevaruk kaya resimlerine, ilk kez, 1956-1958 araştırmalarında rastlanmıştır. Muvaffak Uyanık ile Dr.Freh, Gevaruk Vadisindeki araştırmalarında, 55'i aşkın kaya resmi bulmuşlardır. İngiliz ve Alman dağcılarından oluşan iki ayrı ekip de, aynı dönemde, Gevaruk'ta 625 resim daha ortaya çıkarmışlardır. Resimler, kayaların yüzeyindeki koyu kızıl renkli katmana sert taşlarla kazınarak yapılmıştır. Bu kayalar, sarkan buzulların da etkisiyle, zamanla aşınmıştır. YAZILI TARİH-URARTULAR IÖ 2000'lerde, Hakkari'yi de içine alan Doğu Anadolu yüksek yaylalarında yaşayan insan topluluklarına ilişkin ilk bilgiler, IÖ XIII. yy'a tarihlenen Asur kralı I.Salmanassar'ın (IÖ 1280-1261) bir yazıtında Asur krallığıyla savaşan bazı ülkelerden söz edilmekte ve Uriatri etnik bir topluluğun adı olmayıp Asur dilinde " dağlık bölge" anlamına gelmektedir. Yine, Asur yazıtlarından kralın, Uriatri adı altındaki sekiz ülkeyi ele geçirdiği anlaşılmaktadır. Bu ülkelerin, Van gölünün güneydoğusundaki dağlık bölgede. Büyük Zap suyunun yukarı vadisinde MEDLER DÖNEMİ Med Krallığının Uvahşatra adıyla da anılan üçüncü hükümdarı Keyaksares'in (IÖ 633-584) başlıca amaçlarından biri, güneybatı komşusu Babil Kralı Nabupolassar (Nabu-apal-usur) ile anlaşarak Asur Krallığının topraklarını, Lidya Kralı Alyattes (IÖ 588-560) ile anlaşarak da, Batı Anadolu'yu paylaşmaktı. Buna göre Mezopotamya, Suriye ve Filistin Babil Krallığına bırakılacak, Dicle ve Fırat'ın yukarı topraklar Med Krallığına, Kızılırmak'ın batısı da Lidya Krallığına kalacaktı. PERSLER DÖNEMİ Prensliğinin merkezi Passaragd'da kırallığını ilan eden II.Kiros ,kısa sürede güçlü bir devlet örgütü kurdu ve orduyu disipline soktu. Keyaksares döneminde Med toprakları içinde yer alan bütün güney batı İran'ı Doğu ve ön Asya'yı sınırlarına kattı. Daha sonra da Lidya krallığı üzerine yürüdü, Kral Korides'i yenerek (IÖ 546) verimli Ege topraklarını, gelişmiş ticaret ve üretim olanaklarıyla Persler'e açtı. Libya ekonomisini ayakta tutan köleciğe son veren Persler böylece, Libya topraklarındaki toplumsal yaşam yeni ve değişik bir boyu kattılar. Bütün bu olup bitenler sırasında İran ticaret yolunun üzerinde bulunan Hakkari yöresi büyük bir önem kazanmıştı. Ancak, ticaretin gerçek anlamıyla gelişmesi ve bütünüyle Pers denetimine alınabilinmesi için , Babil krallığının elinde bulunan Kuzey İran topraklarının da ele geçirilmesi gerekiyordu. Bu nedenle, II. Kiros Lidya topraklarındaki sorunları çözdükten sonra güneydoğuya yöneldi ve Babil topraklarına girdi . Bu sırada Babil Nabukudur-Usur'un ölümüyle başlayan siyasal çalkantılar içindeydi . Barışsever bir siyaset izleyen Kral NabuNaid, Kiros ' un saldırısına karşı koymadı ve Babil toprakları, İ.Ö. 539 'da Perslerin egemenliği altına girdi . Persler ele geçirdiği toprakları özellikle Kral Dsteios zamanında bakımından yeniden düzenlediler . Bu düzenlemede Hakkari yöresi büyük Babil -Asur Satrablı'na bağlı Athura Satraplı içinde yer alıyordu . Yunan tarihçisi Herodotcs , dokuzuncu Pers satraplığı diye andığı Babil-Asur Satraplığı'nın imparatoru her yıl 1.000 gümüş talan vergi ödediğini ve hadım ağası olarak yetiştirilmek üzere , saraya 500 genç gönderdiğini yazmaktadır . Kültür , ekonomik düzey ve nüfusça kendilerinden kat kat üstün devletlerin topraklarına el koyan Persler, buralardaki köleci, üretim biçimini büyük ölçüde değiştirdiler. Köle sahiplerinin elindeki topraklarını kullanımı hakkında Pers soylularına verdiler. Böylece, eski toprak sahiplerine,eski köleler, çalıştıkları topraklardan elde ettikleri ürünün bir bölümünü Pers soylularına aktaran bağımlı köylüler durumuna geldiler. Başka bir değişle köleci üretimdeki emek-rantın yerini ürün-rant aldı. Bu yapı içerisinde, toprakta çalışanlar, kölelik ile serflik arası bir konumdaydı. Soylular, "Yararlanmak üzere ve ödünç olarak" kendilerine verilen bu topraklarda elde edilen ürünün bir bölümünü imparatora aktarıyorlar, ayrıca savaşta orduya katılmak üzere, asker besliyorlardı. Persler'de kölecilik Batı Avrupa'ya göre çok daha önce ortadan kalktığı halde klasik feodalizm adı verilen yapı yeterince gelişmedi ve bu durum sonraki yy'larda da sürüp gitti.Pers İmparatorluluğu'nun egemenliği döneminde, Hakkari'ye ilişkin önemli bir gelişme oldu. İÖ400'lerde, Kiros adlı bir Pers prensi, kardeşi İmparator II.Artakserkses'e (Artahşatra) başkaldırdı. Ücretli Yunan askerleri ve Anadolu'nun yerli halklarından devşirdiği birliklerle Gavgamela (Erbil) önlerine gelen Kiros burada Artakserkses'e yenildi ve geri çekilmek zorunda kaldı.Yunan tarihçisi Ksenafon ,"on binler" adını erdiği bu yenik ordunun, kuzeye doğru geri çekilirken Zap Suyu'ndan da geçtiğini yazmaktadır. İSKENDER VE ATROPATEN PRENSLİĞİ DÖNEMİ Pers imparatorluğunun iki yüzyıl kadar süren egemenliği, Büyük İskender'in Anadolu'ya çıkışıyla sona erdi.Pers orduları IÖ 332 ve 331'de İskender'e iki kez yenildi.Bu gün Irak sınırları içinde kalan Gayzamela'daki (Erbil) son yenilgiyle,Pers imparatorluğu çöktü.İskender Urmiye Gölü ile Hakkari arasındaki bölgenin satrabı Atropates'i kendisine bağladı. Hakkari yöresi de,daha sonraları Satrap Atropates'in adıyla bağlantılı olarak Atropaten Prensliği diye anılır oldu. SELÖKİDLER DÖNEMİ İskender'in bütün Anadolu'da olduğu gibi,Doğu Anadolu yöresindeki egemenliği de kısa sürdü.O ölünce komutanlarından Selevkos ,yine İskender'in komutanlarından Antigonos ve oğlu Demetrios'u Gazze önlerinde yenerek yöreye egemen oldu(Ö 312 ) ve Ortadoğu'da güçlü bir krallık kurdu.Antigonos'un oğlu Demetrios'u,eski frigya topraklarında ikinci kez yendikten sonra ,Batı Anadolu topraklarına da egemen olarak İskender'in ele geçirdiği tüm topraklar Selökid Devleti'ne kattı. TİGRAN DÖNEMİ Tigran'ın Hâkkari yöresine girdiği dönemde , Romalıların, Pontos Kralı Mitridates 'e karşı başlattığı sefer, Doğu Anadolu'ya doğru genişliyordu . Tam bu sırada Romalı komutan Lukullus'a yenilen Pondos Kralı, Tigran, İ.Ö 69'da Van Hâkkari Dağlarına çekildi . Burada Pondos Kralı Mitridates ile birlikte , Romalılar 'a direnmeye çalışan Mitridates , yine yenildi. Ancak , Tigran 'ın daha önce yenilgiye uğratarak , Hâkkari'den sürdüğü Partlarda Romalılara karşı çıkınca , savaşın gidişi değişti ve Lukullus , batıya çekilmek zorunda kaldı . Buna karşın, Komutan Pompeius'un yönettiği yeni bir Roma seferi , İ.Ö 66'da Part- Tigran birliğine sonverince , Tigran, pompeius 'a teslim oldu . ROMA PART ÇEKİŞMESİ II. Artavasd olarak bilinen Tigran 'ın ölümünden sonra yerine geçen III. Artavasd, Araks Krallığı'nın Roma'ya bağlı vasal bir devlet olmasını kabullendi. Bu arada, Partlar, Roma'ya rakip bir devlet olma özelliklerini koruyorlardı. Nitekim, Part süvarileri, İÖ. 53'te, Romalı komutan Krassüs-III. Artavasd birleşmesini etkisiz durama getirerek Harran Ovasına dek ilerlediler. Romalıların simgesi olan ünlü "Roma Kartalı" Part Kralı İborodes'in eline geçti. Öte yandan, Akaros önderliğindeki bir başka art ordusu da Antakya'ya girdi ve Suriye'yi tehdit etmeye başladı. Artavasd, güçleri dengesinin Partlar'dan yana değişmesi üzerine, bu kez de Romalılar'ın karşısında, Partlar'ın yanında yer almıştı. Ne var ki, bu durum da uzun sürmedi ve Roma İmparatoru Antonius'un komutanlarından Bassüs, IÖ 38'de Part ordularını Antakya yakınlarında yenerek geri çekilmeye zorladı. Bununla birlikte, Partlar'ın direnmesi üzerine, Bassüs'ün orduları Atropaten topraklarına ulaşamadı. Bu arada, Partlar da Araks Devletinin başındaki Artaksias sülalesini devirip, Atropaten önlerindeki duraklama sırasında güç toplayan Romalılar ise, Partların daha fazla güçlenmesini önlemek için, Tiberius komutasındaki bir orduyla Araks Devletinin topraklarına girerek part etkisine son verdiler. Partlar, Araks (Aras) ve Atropaten yörelerinde Roma üstünlüğünü tanımak zorunda kaldılar (IÖ 20). Bununla birlikte Hakkari'nin önemli bir bölümünü de içine alan, Dicle'nin sol kıyısına dek uzanan bölgede Part egemenliği sürüyordu. Böylece Fırat'ın batı yakasındaki Roma üstünlüğü pekişirken, doğu yakası Partlar'da kaldı ve bu durum, iki devlet arasında İS 193'e değin süren, aralıksız çatışmalara neden oldu. ARSAKLILAR DÖNEMİ Başında Arsaklılar'ın bulunduğu Araks Krallığı çeşitli bölgelere ayrılmıştı. Bunlardan Vangölü çevresini kapsayanı Tuspay adıyla, Hakkari yöresini kapsayanı da Moksuan adıyla anılıyordu. Van yöresindeki Karduklar, Arami kökenli oymaklar ve Med kalıntılar, Arzeruni sülalesinin üstünlüğünü tanıyorlardı. Araks Krallığı, gerek Arzeruniler'e gerekse onlara bağlı oymaklara görece özerklik vermişti. Nitekim, bu oymaklar bir süre sonra Gordiene adı altında bir krallılk kurdular ve bu bölgeye Asurlu topluluklarla, Filistin'den getirilen bir bölüm Yahudiler yerleştirildi. SASANLILAR DÖNEMİ İS III.yy başlarında Part Devletinin yerini Sasanlılar alınca, Hakkari yöresinde yoğunlaşmış olan Roma-Part çatışması sona erdi ve bu kez Roma-Sasanlı savaşımı başladı. 150 yıl kadar süren bu çatışmalar, İS 387'de yapılan bir antlaşmayla durulur gibi olduysa da, Roma'nın ikiye bölünüp, Ön Asya'nın Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmasından sonra (İS 395) yeniden alevlendi. İS VII. Yy'a değin süren bu çatışmalarda, Ön Asya'nın güneydoğusunda ortaya çıkan Hıristiyan Nasturilik Mezhebinin büyük bir rolü oldu. Önceleri, Bizans İmparatorluğunca Sasanlılara karşı silah olarak kullanılan Nasturilik olayından, VI.yy sonrasında Sasanlılar da yararlandılar. Doğu Roma Kilisesine karşı bağımsızlığını ilan eden Nasturi Kilisesine arka çıkarak, Bizans'ın yöredeki etkinliğini kırdılar. Bu yüzyıl sonunda Bizans topraklarında bir sefere çıkan Sasanlı Hükümdarı II.Hüsrev, 605'te Kayseri'yi alarak Bizans içlerine ilerledi. Bir süre sonra geri çekildi ama, Kilikya ve Kuzey Suriye'ye dek bütün Doğu Ön Asya toprakları elinde kaldı. Ancak VII. yy'daki Müslüman Arap akınlarıyla birlikte bu etkinlik giderek azaldı. İSLAM UYGARLIKLARI DÖNEMİ Halife Ömer döneminde (634-644) Arapların ve birlikleri hemen tüm Doğu Anadolu'ya akınlar yaparken Hakkari'yi ele geçirme girişimlerinde bulunmamışlardı. 645'te Halife Osman'ın komutanlarından Emir Habib bin Mesleme de Doğu Anadolu'ya akınlar sırasında böyle bir çaba göstermedi. Bunda yörenin konumu kadar, Arap askerlerinin soğuk iklim koşullarına dayanamamalarının da etkisi olmuştur.
__________________
SALAĞIN TEKİ |