#1
|
|||
|
|||
Kars
Kars adının kaynağı Türk Boyu Karsaklardan gelmektedir. M.Ö. 130-127 yıllarında Kafkas'yadan gelerek Kars çevresine yerleşmiş buraya adlarını vermişlerdir. Bu durumda Türkiyedeki en eski Türkçe il adı ününü kazanmıştır. Araştırmalarda karsın tarih öncesi çağlardan buyana yerleşme merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Kür(Kura) ve Aras nehir boylarında ve Kağızman ilçesi, Çamuşlu köyü yakınlarındaki mağara ve kaya resimleri üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalarda yörenin tarihi cilalı taş devrine kadar inmektedir. (M.Ö. 9000 - 8000) Bölge daha sonraları Hititler, Huriler, Urartular, Kimmerler, İskitler, Partlar, Sasaniler ve Bizanslıların hakimiyetine giren. 1064 yılında selçuklu sultan Alpaslan Şahir ve civarını fethetmiş, böylelikle Türk kavimlerine Anadolu yolunu açmıştır.
Şehir ve çevresine Moğollar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular gibi Türk Devletleri Hüküm sürmüş, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim Bölgeyi fethettikten sonra Osmanlılar İdaresinde burası önemli bir Serhat Şehri hline gelmiştir. Şehir ve halkına 1855'de Ruslarla yapılan savaşlarda gösterdiği kahramanlıktan dolayı Sultan Abdülmecit tarafından Gazi ünvanı verilmiştir. 1877 - 1878 Osmanlı Rus savaşı sonucunda Rusların eline geçen Şehir - 1918 yılına kadar Rus idaresinde kalmıştır. Bu sırada Kars'ta önce Milli Şura, sonra Cenıbi Garbı Kafkas Hükümetleri adı altında Mahalli Hükümetler kurulmuştur. Ermenilere karşı yaşama mücadelesini vermiştir. 1920 yılında şehre giren Kazım Karabekir Kumandasındaki Türk Ordusu; Bu bölgeyi yeniden Türk Topraklarına Katmıştır Ören Yerleri ANI Anı Şehir kalıntıları Kars'a 48 km. uzaklıktadır. Anı adının İran İlhanlılarından ANAHİTE (Anaitis)'e ait bir mabetten alınmış olduğu ileri sürülürse de ası kaynağı bilinmemektedir. Anı'nın çok yakınlarında putperestlik devrine ait mezarla- rın bulunması, buranın Hıristiyanlıktan önce var olduğunu beirtmektedir. M.S. 5.yy.'da Anı'dan bir kale olarak söz edilmektedir. Anı, M.ö.350-300 yıllarında Arsaklıların Kemersakanlı soyundan KARAMPART adlı birisi tarafından kurulmuştur. Arsaklıların Kars'ı M.Ö. 130-127 yılları arasında kuran soyunun Küçük Valentur kolunun Dağıstan bölgesinden gelip bu bölgeye yerleşen eski Oğuz boylarından olduğu bilinmektedir. Bu soydan gelenler Anı'da 460 yıl hüküm sürmüş- lerdir. Eski kervanların geçit yolu üzerinde olan Anı, zamanın en büyük ticaret merkezlerinden biri olup, kalesinin güvenliği bakımından dillere destan gelişmeler göstermiştir. Yukarıda bahsedilen kurucu sülale, 772 yılında sona erince, Kars'ta Oğuz Çadır üslubunda yapılmış olan Kümbet camii'nin (932-937) yapımcıları yerli Bağratlı Beyliği hanedan sülalesi Halifelere bağlı olarak Anı'yı ele geçirmişlerdir. Bu soy 772'den 1064 Selçuklu fethine kadar 486 yıl Anı'da kalmışlardır. Aşot III. zamanında Anı Krallık merkezi olur. Günümüzde var olan surları 977-978 yıllarında Sembat II. yaptırmıştır. Anı'nın en parlak yılları 990-1020 yıllarında I.Gagik zamanıdır. Surların bir kısmı Şeddatlı, daha sonrada Osmanlı'lar zamanında eklenmiştir. Yine bu zamanlarda onarılmıştır. Bağratlı Krallığı zamanı Anı'nın en parlak zamanıdır. Bu Krallığın adaleti dillere destan olmuştur. Şimdi bile halk arasında söylene gelen NUŞİREVAN adaleti bu beylerden günümüze dek gelmiştir. Ancak İlhanlıların en son Hükümdarı olan Nuşirevan Anı'da 10 yıl yaşamıştır. Bağratlı krallığı zamanındaki zamanındaki adalet Nuşirevana mal edilmiştir. Nuşirevan devrinde belirli bir olağanüstülük yoktur. Kars gibi Anı'da jeopolitik durumundan dolayı bir çok devletin saldırısına ve yıkımına uğramıştır. 646 yılında Müslümanların, 1045 yılında da Bizanslıların saldırısına uğramış, yıkılıp yakılmıştır. 1064 yılında Alpaslan Anı'yı alarak onarmış, Şeddatoğullarına bırakmıştır. Şeddatoğulları Anı'yı yeni baştan onararak süslemişlerdir. Ortakapı girişindeki Şeddatlı surlarıyla 12. yüzyıldan kalma sekiz köşeli Ebul Muemmeran adlı camii bu zamandan kalmadır. Bu camiin tepesinde "BİSMİLLAH" yazısı vardır. Minaresi 99 basamaklıdır. İlhanlılara kadar Anı'ya saldıran beyliklerin çoğu Bağratlı soyundan gelen beylere her zaman ayrıcalık tanımışlardır. İlhanlı Hükümdarı Süleyman Han 1339-1344'de Anı'da (Bu Han halk tarafından Kıllı surat diye anılmıştır.) maymun vergisi kestirmiştir. Süleyman Han ile Nuşirevan Han bu bölgede yaşayan son İlhanlı hükümdarları- dır. Karakoyunlular da Anı'da kalmış, bu süre içerisinde para bastırmışlardır. Timur idaresine geçen Anı, Eyalet merkezi olmuştur. Ancak Moğollar zamanında çok yıkıma uğramıştır. 1124'de Gürcüler, 1226'da Harzemşahlar Anı'yı almış kısa bir zaman kalmışlardır. Bir söylentiye göre 1219 yılında Anı bir deprem sonucu yıkılmıştır. Ancak bu tarihten sonrada buralarda yaşam belirtileri olması bu söylentiyi zayıflatmaktadır. Anı'nın 6 giriş kapısı vardır. Acem Ağılı Kapısı ve Mığmığ deresi kapısı doğuya, Arpaçayı'na açılırlar. Bu kapılar işlek değillerdir. Batı tarafındaki suyolu (Eğri Bucak) kapısı da çok kullanılmazmış, Kuzeye bakan üç giriş kapısından, giriş yönüne göre sağdakine Çifte Beden, soldakine Hıdırellez kapısı denir. İkisinin ortasındaki kapıya da Orta kapı denir. Bunlar en işlek kapılardır. Ancak bunlardan Orta kapı daha çok kullanılırmış. Ortakapının sağ üstünde yürüyen Aslan heykeli, biraz ilerisinde de siyah kitabe vardır. Solda, sütunlardan kıvrılarak şehrin dışındaki havuza ağzından su akıtan yılan kabartması vardır. Bunlardan ayrı, surlarda çeşitli milletlerin armaları, süsleri, yazıları ve motifleri vardır. Ortakapının sonunda Şeddatlı surları görülmektedir. Sağda Bağratlı Krallarından Sembat'ın Çifte Beden kapısı önündeki Sembat surları tek parça yapı görüntüsündedir. Anı'nın aşağısındaki Keçel Kilisenin yarısı yıkılmıştır. Bu kısımdaki Şirli Kilise ise gerek dış yapısı bakımından, gerekse içerisindeki renkli resimleriyle, Azize tasvirleriyle önemli bir sanat eseridir. Orta Anı hisar yerlerini geçtikten sonra yukarı Anı kısmına geçilir. Burada, kuzeyde Sultan sarayı kalıntısı, Polatoğlu kilisesi (Mar müzesi) vardır. Nikola Mar, 1892-1904 yılları arasında Anı'da devamlı olarak kazılar yapmış, çıkardığı çeşitli değerli eşyaları Erivan ve Moskova müzelerine taşımıştır. Çıkan eşyaları camide depoladığı için bu camiinin halk arasında kutsallığı kaybolmuş, terkedilmiştir. Nikola Mar, kazı yaparken bir çok eserin yıkılmasına, dökülmesine de sebep olmuştur. 1064 yılında Alpaslan Anı'yı aldığında ilk cuma namazını büyük Katedralde kılmıştır. İlhanlı Hakanı Abaka Han zamanında yapılmış, beşik camiinin duvarında bir duyuru yazısı vardır. şehre gelen Bezirganlardan alınacak vergi Kemserekan- lılar'a ait bir kilisecik olup, ilerisinde Kız Kalesi vardır. Halk arasındaki söylentiye göre Anı'ya uzak olan bir yaylada sağılan sütler, yer altına döşenmiş künk borularla Anı'ya akıtılarak bir havuzda toplanırmış. Halk payına düşen sütü buradan alırmış. Kız Kalesi'nin de halk arasında İstanbul Kız Kulesine benzer bir söylentisi vardır. Turizm Kars kültür yönünden köklü temellere dayanmaktadır. M.Ö. 9000 yıllarına kadar uzanan tarihi geçmişi üzerinde bir çok uygarlığa analık etmiş, bir çok uygarlığı büyütmüştür. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Dünyada Anadolu ne ise, Kars odur. Günümüzde de bu zenginliğin izlerini görmek mümkündür. Eski çağlardan beri çeşitli kavimlerin hakimiyeti altında kalan Kars’taki tarihi eserler, bir taraftan çeşitli istilalar, diğer taraftan depremler dolayısıyla büyük ölçüde tahrip olmuştur. En büyük tahribat Timur orduları ve Ermeniler tarafından yapılmıştır. Bilhassa Ermeniler, Bölgede Türklerin izlerini silmek için sanat eserlerini bilinçli bir şekilde tahrip etmişlerdir. KARS KALESİ: 12. yüzyılda 1152 Saltuk oğullarından Sultan Melik İzzeddin’in emriyle veziri Firuz Aka yaptırmıştır. Bunu 16. Asırdaki büyük onarımda ele geçen ilk inşa kitabesinden öğreniyoruz. Evliya çelebinin anlattığına göre, dört köşe beyaz mermer üzerine Arapça yazıyla yazılmış bir kitabe çıkmış, Lala Mustafa Paşa bunu dış surun, kıbleye bakan kapısına koydurarak muhafaza etmiştir. Saltukoğullarından sonra Selçuklular devrinde onarımlar görmüş olan kaleye bazı ilaveler yahılmıştır. 1386 tarihinde Timur tarafından tahrip edilen Kars kalesi uzun müddet harap bir vaziyette kalmıştır. 1579 yılında III. Murat’ın emriyle Sadrazam Lala Mustafa Paşa tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Bugün ayakta duran kaleye Osmanlı eseridir diyebiliriz. 17. 19. Yüzyıllarda iki büyük onarım daha görmüştür. İç kale ve dış kale olmak üzere iki kısımdan meydana gelmiş olan kalenin 220 burç ve kulesi vardır. İç sur 3500 m. Hisar ve hendeklerin toplamı 27000 metridir. Üç kapısı vardır. Bunlar; 1- Su kapısı veya çeribaşı kapısı 2- Kağızman kapısı ve ortakapı 3- Behram paşa kapılarıdır. Hakim bir tepede kurulmuş olan kale, Kars şehrinin sembolü haline gelmiştir. ANİ ŞEHRİ:Kars’ın 50 km Güneydoğusunda Türkiye-Rusya hududunda tarihi ve Metrük bir şehirdir. M.Ö. bir yerleşme merkeziydi. Fakat bir kale şehir olarak önem kazanması orta çağa rastlar. Bugün kalıntılarına rastladığımız şehir, Kuzey-Doğu Anadoluda ki Bağratı Krallığı tarafından 806 yıllarında kurulmuş 961 yılında bu Krallığın merkezi olmuştur. Ani krallığı 732-772 ve 806-1064 yılları arasında toplam olarak 298 sene devam etmiştir. 1044 tarihinde Bizans hakimiyetini kabul eden Ani 1064’te Alparsalan tarafından zaptedilmiştir. Alparsalan burayı yeril Şeddadiler’e bağışlamış bu beylik zamanında Ani çok gelişmiştir. 1224’te şehir gürcüler tarafından ele geçirildi ve bir Ermeni ailesine tımar olarak verildi. 1239 da Moğullar aldılar, 1319 tarihinde şiddetli bir deprem anıyı bugünkü manzarasına getirmiştir. HAVARİLER KİLİSESİ (KÜMBET CAMİİ) :Bağratlı sülalesi zamanına ait bir kilise olup Kral Abbas II. Takvor tarafından 932-937 yılları arasında 12 havari adına inşa ettirilmiştir. 1579 yılında camiye çevrilmiş ve Selçuklu Kümbetlerine benzer kubbe yapısı dolayısıyla vakıf kayıtlarına Kümbet camii olarak geçmiştir. 1778 yılından sonra, Ruslar tarafından tekrar kiliseye çevrilerek onarım ve ilaveler yapılmıştır. Dört yapraklı yonca ve haç planlı olan kilisenin kubbe kasnağının pencere kemerleri arasında bulunan 12 havariye ait kabartma resimler oldukça ilgi çekicidir. Kaleiçi mahallesinde ki bu güzel yapı bugün müze olarak kullanılmaktadır. MÜZE: Hitit, Urartu, İskit, Roma, Bizans, Ermeni ve Selçuklu medeniyetlerine ait muhtelif arkeolojik eserler bölgenin etnografik eserleri teşhir edilmektedir. Ayrıca zengin bir sikke koleksiyonu vardır. ULU CAMİ: PAŞA SARAYI: 1579 Yılında beylerbeyi sarayı olarak yapılmıştır. Osmanlı devleti sivil mimarisinin güzel ve ilgi çekici eserlerinden bir olan bu yer, 1828 Osmanlı-Rus savaşında yıkılmış olup bugün harap bir durumdadır. TAŞ KÖPRÜ: 16. Asırda (1579) da yapılmış, Kars suyunun iki kıyısına birleştiren üç gözlü bir köprüdür. Bugün hala kullanılmaktadır. YUSUF PAŞA CAMİİ:1663 yılında seyyid Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bugün aynı adla mahallenin camisi olarak ibadete açıktır. Bunlardan başka şehir merkezinde büyük ve küçük Abdi Ağa, Hacı Veli ve Ali Ağa camileri ile kale içinde Cemal Baba, Evliya cami haziresinde Hasan-ı Hırkani türbeler, Namık Kemal’ın dedesi Abdullatif Paşa ile oturmuş olduğu, taş köprüye bitişik ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa Karagah binası gibi tarihi yapılar vardır. Yine, Taşköprü civarında halen kullanılmakta olan 17 ve 18. Asırlardan kalma, İlbeyoğlu, Mazlumağa (Topçuoğlu) ve Cuma Hamamları bulunmaktadır. EVLİYA CAMİİ : 1579 büyük onarımı esnasında yapılan camilerin en önemlisidir ve III: Murat adına yapılmıştır. 1604 ve 0628 de tahrip edilmişse de yeniden yapılmıştır. Bugün ibadete açıktır. SURLAR : 977-987 yılları arasında inşa edilmiştir. Oğuzlar şehri aldıktan sonra onarım görmüştür. Çok sağlam olan surların büyük kısmı bugün ayaktadır. KATEDRAL: Yirmi üç yılda (987-1010) ancak yapılıp tamamlanabilen bu muhteşem eser 1064 de Alpaslan tarafından, fetih sembolü olarak camiye çevrilmiştir ve Fethiye Camii adını almıştır. Sonradan tekrar kiliseye çevrilen yapı şehirle birlikte terkedilmiştir. MENUÇEHR CAMİİ: Şeddadilerden Ebu Suca Menuçehr tarafından Selçuklular adına inşa ettirilmiştir. (1072) Anadolu’daki ilk Türk-İslam eserlerindendir. EBÜL-MUHAMMERAM CAMİİ: 1195 tarihinde inşa edilmiştir. Kubbe süsleri ve değişik sitildeki mimarisiyle çok ilgi çekici bir eserdir. Minare değişik renkte taşlarla yapılmış olup yukarı kısmında kabartma bir at nalı ve “Bismillah” ibaresi vardır. Halen dış avlu veya son cemaat yeri ile mihrap kısmı yıkıktır. SARAY: Şehrin batı yamacındadır. Üç katlı yapı olan bu eser Türk-İslam sanatının en güzel örneklerinden biridir. Bilhassa portal ve cephe duvarının süsleri de dikkate değerdir. AZİZ GREGUAR KİLİSESİ: Anı şehrinde bulnana Gatik kilisesi, III: asırdan kalma bir gürcü kilisesi, Arpaçay kıyısında rahip ve iki manastır on yıllarda ki kazılarda meydana çıkarılan Selçuklulara ait iki hamam, mağara şeklinde kiliselerle kaya mezarları vardır. Son yıllarda yapılan kazılarda buluntuların büyük kısmı il müzesinde teşhir edilmektedir. Yılların, tabiatın ve cahil insanların amansız tahribatı, Anı’daki eserleri yavaş yavaş erimeğe mahkum etmiştir. Fakat bu yerin, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon faaliyetlerine başlanılacağı öğrenilmiştir. Çok yakın bir gelecekte Anı şehrinin Turistlerin dikkati çeken yerlerden biri olacağına inanıyoruz. Anadolu’ya açılan kapı özelliğini taşıması bakımından Kars, Saka-İskit devrinden günümüze mozaik bir kültür çizgisi çizmektedir. Türk tarih ve edebiyatının büyük kaynaklarından tutunda, Dede Korkut hikayelerinin doğuş ve yayılışı da Kars topraklarından olmuştur. Gelenek, görenek, halk hikayeciliği, maniler, türküler, ozanlık ve benzeri şeylerde görülen değişiklik ve zenginlik, bugün Türkiye’mizin hiçbir ilinde görülmemektedir. Bu zenginlik Kars’ın eski bir yerleşim merkezi olması, çeşitli kavimleri (Çeşitli etnikleri) çeşitli zamanlarda bünyesinde barındırması ve belirttiğimiz gibi misafirperver bir kapı özelliği taşımasıyla pek ilintilidir.Kurtuluş savaşında yöre halkının en destansı direnişi göstermesi, belki de bu bilincin yansımasıydı. İLÇELERİ SELİM : 40 YIL Rus işgalinden sonra, 1920’de Türkiye topraklarına katılan selin 1957 yılında ilçe oldu.devamı SUSUZ: Cılavuzdere düzlüklerinde Paleotik döneme ait buluntular elde edilmiştir. Daha önce karsa bağlı bir bucak merkezi olan susuz, 1959 yılında ilçe durumuna getirildi. İyçe merkezi Cılavuz köyündedir. Clavuz kölünde ayrıca öğretmen okulu vardı.devamı SARIKAMIŞ : kar iline bağlı gelişmiş bir ilçe veya ilçeler arasında biri durumunda olan Sarıkamış’ın ismi 16. Yüzyılda Osmanlı Tahrir defterlerinde “Sarıkamışlı Türkmen Oymağı” adıyla anılır. Sarıkamış’a adlarını veren Türkmen boyları, Hazar Gölü doğusunda ki Sarıkamış çukurundan gelmedirler. Bu anlamda diğer kayıtta ise “Sarıkamış ilçesine adını veren, buranın kuzeybatısındaki küçük dağ köyü Sarıkamış’a Osmanlı Tahrir defterlerinde “Sarıkamuşlu” deniyor. devamı Çamlıklarla kaplı ve 2225m yükseklikteki bu köyde “Kamış” yetişmesine imkan yok. Bu adın Hazar ile Aral gölü arasında ki “Sarıkamış” çukurundan gelen bir Kızgın veya Karapapak oymağından kaldığı anlaşılmaktadır. Bunun gibi Tuzluca da veya Selim ilçesinde ki “Kamışlu” köylerinde Cingizlerle gelen bir oymaktan kaldığı sanılmaktadır. Halk arasındaki rivayete göre Kars çayının yukarı çığrını teşkil eden Sarıkamış çayının, eski Sarıkamış hizasında, önceden yetişen sarı renkteki kamıştan mütevellit Sarıkamış denilmiştir. 1-Sarıkamış ismi 17. Yüzyıl tarihinde konu edilir. Rus tarihçisi Dimitri Katemir, Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş ve çöküş tarihinde “Sarıkamış Kazaklar’ından bahis ile VI. Avcı Mehmet zamanında 1648-1687 Lehli’lerle 1672 savaşları nedenlerinin Sarıkamış kazakları olduğu yazar. Rus tarihçisi adı geçen eserinde verdiği bilgide “Sarıkamış kazakları Dniyeper nehirleri arasında yaşayan halka Türklerin verdiği isimdir.” Diyor. Bu durumda Sarıkamış coğrafi terim oluyor. 2- Osmanlı kaynaklarında (Silahtar tarihçi C.I.s.668) Osmanlı Lehistan Savaşının “Sarıkamış kazakları” yüzünden çıktığına dahil bahis vardır. “Konar göçer yörük taifesinden sayılırlar. 3-Bugün Rusya’da Sarıkamış Kaşa Kotlavino “Sarıkamış çukuru” diye anılan çöküntü vardır. Aral denizinin ve Amuderya deltasının güney batsında Türkmenistan deniz seviyesinden 45.m aşağıdadır. Bu çöküntünün yakın bir tarihte sularla örtülü ve tarih çağları başlangıcında Amuderya’nın Hazar denizine dökülen bir kolunun buradan geçtiği sanılır. 4-Yine Seyhun nehrinin aktığı çukura “Sarıkamış çukuru denir. Türkistan’la ilgili bir kent ismidir, “Sarıkamış Türkmen oymağı 1853-1856 Osmanlı-Rus Kırım Harbi sırasında yöremize gelmiştir. Sarıkamış’ın şehir merkezi olarak kuruluşu ise 1882 de Ruslar tarafından olmuştur. Bu tarihten itibaren Sarıkamış aşağı pasinin merkezidir. 5- Sarıkamış isimli köylere Çorum ve Elazığ illerinde de rastlanır. 6- Başbakanlık arşivinde ki 1277-1289 Rumi kayıtlara göre Kars, kazası Taht köyü, Sarıkamış, tarihi 281 ve Salihe Hanım Binti Hüseyin Efendi adına birkaç kayıta rastlanmıştır. |