#1
|
|||
|
|||
Denizli
Denizli ve havalisinde Türkler ilk defa 1070 yılında görüldüler. Afşin Bey bütün Anadolu'yu kastettikten sonra Laodikya'yi yağma ederek, Honaz'i zaptetmiştir. 1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmisoglu Süleyman Bey'in mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir. 1097 yılında Bizans İmparatoru Alexis Komnenos, Juannis Dukas'i Bati Anadolu'nun fethi için görevlendirdikten sonra bu yöre Bizanslilar'in eline geçti. Bu sırada Türk Kuvvetleri Orta Anadolu'da bulunuyordu. Bizanslıların elinde kısa bir sure kalan bu güzel beldemiz 1102 yılında yeniden Kılıç Arslan tarafından zapt4edilmistir. Bu tarihten sonra Türk Kuvvetleri Alparslan'ın komutasında Bizans topraklarına sürekli akınlar yapıyordu. 1119 yılında Bizanslılar, büyük bir ordu ile Denizli ve havalisine saldırdılar. Az sayıda Türk Kuvvetlerine sahip olan Alplara bu yöreyi terletmek zorunda kalmıştır. Ertesi yıl tekrar gelen Bizanslılar Uluborlu taraflarına kadar istila ettiler.1147 yılında II.Haclı Ordusu Fransız Kralı VIDI Louis'in komutasında, Ege Bölgesi'nden güneye doğru hareket ederek, Denizli civarını işgal etmiştir. Buradan Antalya istikametine hareket eden Haclı Ordusu'nun oncu birlikleri Acipayam Ovası'nı geçtikten sonra, ordusunun ağırlıkları ve artçı birlikleri ayni yolu takip ederek, Kazikbeli'nden geçmek için hareket etmişlerdi. Fakat orada yapılan çetin gerilla savaşlarında Haclı Ordusu çok büyük kayıp vermiştir.
1577 yılında Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu topraklarına yeni bir sefer düzenleyerek Laodikya ve civarını yağma ederek İstanbul'a donmuştur. Ertesi yıl Türkler Laodikya'ya gelerek şehri zapetmislerdir. Manuel Komnenos 1176 yılında büyük bir ordu ile Laodikya ve Honaz civarını geri almışsa da Selçuklular'la yaptığı savaşta yenilmiştir. II.Kılıç Arslan bundan sonra sınırlarını genişleterek Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir. Buraya yerleşmiş olan Türk boyları, devamlı Haclı ordusuna seferler düzenlemişlerdir. Denizli ve havalisi takriben 13. asrin ilk yıllarında Kiyasettin Keyhusrev tarafından 4 defa fethedilmiştir. Diğer bir rivayete göre Laodikyalilar tarafından bir Türk kervanının soyulması üzerine, Selçuklu beylerinden Mehmet ve Servet beylerin komutasında bir Selçuklu Ordusu Laodikya Ordusu'nu yenmiş ve haraç olarak bu bölgeyi antlaşma ile almıştır. Diğer bir rivayet ise sudur: 12.yüzyıl sonlarında Bizanslıların Burdur'a kadar ilerlemeleri üzerine Konya Sultani Osman ve Hüsamettin beyleri bu bölgeye göndermiştir. Osman Bey Acipayam Ovası'nı, Hüsamettin Bey de Çal taraflarını zaptetmişlerdir. Denizli ve havalisinin Selçuklulara bağlı bir beylik halinde teşekkülü Selçuklu Hükümdarı Kiyasettin Keyhusrev zamanında 1207 yılında olmuştur. 1209 yılında İznik'i başkent yapan Theodore Laskaris ile Selcuklular'in arası açılmıştır. Kiyasettin Keyhusrev, Laskaris'e Alexios'us tahtına iadesini isteyince, İznik Devleti ile Selçuklular, Denizli'nin batısında Alaşehir ile Antiokhia arasında savaşa tutuştular. İlk seferde savası kazanan Türkler yağmaya dalınca hücuma gecen Rum askerleri Kiyasettin Keyhusrev'i şehit ettiler. Böylece savasın sonunda galip gelen Bizanslılar, Bati Anadolu'ya bir sure sahip oldular. Selçuklular ile Bizanslılar arasında Denizli ve yöresi sinir olarak kaldı. Bugünkü DENİZLİ şehri bu sıralarda kurulmaya başlamıştır. Ören Yerleri APOLLON İLE ANA TANRIÇANIN BULUŞTUĞU KENT Apollon Tapınağı'nın temelleri geç Hellenistik döneme kadar uzanmaktadır. Yaklaşık 20mx15m boyutundaki bu yapının, mimari bölgede, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerine kurulmuştur. Yerli halkın en eski dini merkezi olan bu yerde, Apollon, bölgenin Ana Tanrıçası Kybele ile buluşmuştur. Eski kaynaklar, Ana Tanrıça Kybele rahibinin bu mağaraya indirildiği ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildirirler. Apollon Tapınağı'nda üst yapıya ait kalıntılar MS III. yüzyıldan geriye gitmemekle birlikte, temeller Geç Hellenistik döneme kadar uzanmaktadır. Yaklaşık 20mx15m boyutundaki bu yapının mimari elemanları büyük ölçüde eksik olduğundan yeterli bilgi vermemektedir. Tapınak alanına geniş basamaklarla çıkılır. Pronaos ve cellası mevcut olan tapınağın önünde duvarla çevrili bir koruma alanı (peribolos'u) vardır. Tiyatro Grek tiyatrosu tipinde yamaca yaslanmış 300 ayak (91 m) tüm cephesiyle birlikte korunabilen büyük bir yapıdır. İnşasına; MS 60 yılında olan büyük depremin ardından Flaviuslar döneminde MS 62 yılında başlanmıştır. Hadrian döneminde (MS 117-138) inşa halindedir. Yapı Severuslar döneminde MS 206 yılında tamamlanmıştır. Cavea'da 50 oturma sırası bulunur ve 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmıştır. Cavea'nın tam ortasından geçen Diozoma'ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile (vomitoryum) girilir. Cavea'nın ortasında yer alan krallık locası ve orkestrayı çevreleyen 6 ayak (3.66 m) yüksekliğindeki sahne ön duvarında 5 kapı ve 6 niş bulunmakta, bunların önünde 10 adet sütun bulunmaktadır.Mermer sütunların üzerleri istiridye kabuğu şeklinde motiflerle dekore edilmiştir. Sahnenin gerisinde arka duvarı süsleyen üst üste sıralanmış 3 sütun dizisinden, alttakiler sekizgen kaideler üzerinde yükselir ve yivsizdir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, burada yapılan kazılar sırasında bol miktarda heykel bulunmuştur. Bu sütunların arkasında katlı plakalardan oluşan kabartmalı frizler yer alır. St. Philip Martyriumu MS IV. yüzyıl sonuna veya V. yüzyıl başına ait oktogonal (sekizgen) bir yapı olan Martyrium, 20mx20m ölçüsünde kare planlı yapılmıştır. St.Philip'in Hierapolis'te şehit edildiği kabul edilerek onun anısına anıt mezar olarak inşa ettirilmiştir. Hristiyanlığın resmi din oluşundan sonra halkın büyük ilgisini çeken yerlerden biri olmuştur. Kiliseler:Kent merkezinde, VI.yüzyıla ait bir Katedral, "Direkli Kilise" ile iki kilise daha vardır. Ayrıca MS VI.yy başında Büyük Hamam Kompleksinin merkezi holü kiliseye dönüştürülmüştür. Kuzey bölgesinde de küçük şapeller mevcuttur. Laodikeia Denizli ilinin 6 km kuzeyinde yer alan antik Laodikeia kenti, coğrafi bakımdan çok uygun bir noktada veLykos ırmağının güneyinde kurulmuştur. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok "Lykos'un kıyısındaki Laodikeia" şeklinde geçmektedir. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent MÖ 263-261 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos'un karısı Laodike'nin adı verilmiştir. Laodikeia, MÖ I.yy da, Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme aittir. Romalılar da Laodikeia'ya özel bir önem vermişler ve Kıbyra (horzum) Conventus'unun merkezi yapmışlardır. İmparator Caracalla zamanında Laodikeia'da bir seri kaliteli sikke basılmıştır. Antik dönemde, Laodikeia halkının da katkıları ile kente çok sayıda anıtsal yapı yapılmıştır. Laodikeia'nın gelişmişliği, coğrafi konumu ile olduğu kadar toprağının verimliliği ve buradaki yün ve kumaş ticaretinin yoğunluğu ile açıklanmaktadır. Kent kazanmış olduğu bu ticari önem sonucu; büyük bir bankacılık merkezi haline gelmiştir. Küçük Asia'nın 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması Hristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. MS 194 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir. Laodikeia'nın Yapıları Büyük Tiyatro: Antik kentin kuzeydoğu tarafında, Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma inşa tarzında yapılmıştır. Scene'si tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrası oldukça sağlam durumdadır. Yaklaşık 20.000 kişiliktir. Küçük Tiyatro: Büyük tiyatronun 300 m kadar kuzeybatısında yer almaktadır. Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma tarzında inşa edilmiştir. Scenesi tamamen yıkılmış olup cavea ve orkestrasında da bozulmalar mevcuttur. Yaklaşık 15.000 kişi alabilecek büyüklüktedir. Stadyum ve Gimnazyum:Kentin güneybatısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile gimnazyum bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. MS 79 yıllarında yapılan stadyumun uzunluğu 350 m, genişliği 60 m dir. Amfi tiyatro şeklinde yapılmış olan yapının 24 oturma basamak sırası bulunmaktadır. Büyük bölümü tahrip olmuştur. MS II.yüzyılda yapılan gimnazyum Proconsul Gargilus Antioius tararınaan inşa ettirilerek imparator Hadrianus ve eşi Sabina'ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur. Nekropol Kent surlarının ve ova dışındaki tüm yönlerde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardes'e giden kuzey yölünun ve Laodikeia-Clossai'ye giden güney yalunun iki tarafından yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür.Kuzey nekropolü; Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlık dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar, lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları nekropolün en önemli elemanlarıdır. Turizm EGE'NİN EN GÖRKEMLİ ANTİK KENTİ; TRİPOLİS Tripolis, Denizli'nin en önemli turistik yeridir. İl merkezinin 40 km. kuzeyindedir. Buldan İlçesi Yenicekent Kasabası'nın doğusunda, Büyük Menderes Nehri ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur. Batıya açılan Büyük Menderes ovası ile hem Ege kıyılarına hem de İç Anadolu ve Akdeniz'e bağlanmaktadır. Kent güneyindeki Çürüksu Vadisi'nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia'ya 30 km., Hierapolis'e ise 20 km. uzaklıktadır. Tripolis, Lidya bölgesi içinde, Karya ve Frigya bölgelerine ulaşımı sağlayan, sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden birisidir. Kuruluş biçimi ve şehircilik anlayışı ile yörenin, en zengin kentlerindendir. Tripolis'in, Lidyalılar zamanında kurulduğu tahmin edilmektedir. Lidya, Pers ve Hellenistik dönemlere ait tarihi bilgiler henüz yoktur. Bu devirlerle ilgili kalıntılara da rastlanmamaktadır. Kentin kalıntıları üslup yönünden Roma ve Bizans Dönemi karakteri taşımaktadır. Anıtsal yapıların en iyi örnekleri İ.S. 1., 2. ve 3. yüzyıllarda yapılmıştır. Plinius'a göre, şehrin bir diğer adı Apollonia'dır. Sikkelerinde tanrıça Leto'nun, Letoia Phthia oyunlarının ve Menderes Nehri'nin isimleri vardır. Tripolis ve çevresi tarih içinde birçok deprem ve savaşlara sahne olmuştur. İ.S. 325 yılında Nikea meclisinde hazır bulunan Lidya piskoposları listesinde Tripolis'in adının geçmesi piskoposluk düzeyinde bir şehir olduğunu göstermektedir. Tripolis'in Yapıları Tiyatro Kent merkezindedir. Grek tiyatrosu gibi araziye uygun olarak Roma tarzında yapılmıştır. Tüm bölümleri harap durumdadır. Yaklaşık 10.000 kişi alabilecek kapasitededir. Hamam Tiyatronun yaklaşık 200 m. batısında yer almaktadır. Sur duvarları dışında bulunmaktadır. Dış duvarları kısmen ayaktadır. Tonoz ve kemerli iç kısımlar yıkılmıştır. Bölümleri ise tespit edilebilmektedir. Kalın duvarlarında büyük nişler mevcuttur. Şehir Binası Hamamın yaklaşık 150 m. güneyindedir. Sadece temelleri kalmıştır. Kale ve Surlar Tripolis Geç Roma ve Bizans Döneminde sur ve kale ile çevrilmiştir. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Tiyatroya bitişik devam eden sur, kentin kuzeyindeki en yüksek tepede kule ile birleşir. Kule, hem savunmaya hem de gelecek düşman tehlikesini gözetlemeye yöneliktir. Nekropol Surun, doğu ve güney yamaçlarındadır. Burada kaya mezarları, podyumlu mezarlar ve lahitler görülmektedir. |