#1
|
|||
|
|||
Giresun
Bölgenin adı ilk olarak Hitit kaynaklarında yer almıştır. Eski Yunan tarihçisi Ksenefon " Sinoptan Kerasos'a yürüyerek 13 günde gidilir." diye yazar. Buna göre Kerasos'un bugünkü Giresun ya da yakınlarında bir yer olduğu sanılmaktadır. Kerasos'un kiraz ağacından geldiği, bir başka görüşte ise boynuz anlamına gelen Keras'tan kaynaklandığı zannedilmektedir.
Giresun, Anadolunun arkeolojik araştırmaya en az konu olmuş illerinden biridir. Bu nedenle Giresun'da yazılı tarih öncesi dönemleri aydınlatılacak bilgi bulunmamaktadır. Yöre tarihine ilişkin ilk bilgilere Hititler Döneminde rastlanmaktadır. Ancak bu bilgileri içeren yazılı Hitit kaynaklarının sayısı da oldukça sınırlıdır. Hitit imparatorluğu döneminde Giresun, Gümüşhane ve Trabzon'un bir bölümünü kapsayan bölgede Azziler vardı. Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihsel kaynaklarda Hayaşa ve Azzi tarihleri birlikte anlatılmaktadır. II. Muşili Kargamış seferinden döndükten sonra kendilerine baş kaldıran Azziler üzerine yürüyerek yönetimlerine son verdi. MÖ.XII.y.yılda Avrupa'dan boğazlar yoluyla Anadoluya istilacı güçlerin göçleri başladı. Sonradan Frigia imparatorluğunu kuran Müşkiler, Tibarenler ve Taballar Karadeniz'in doğusuna dek ilerleyerek Terme çayı ağzı ile Rize'nin doğusundaki Moskike dağları arasına yerleştiler. Giresun yöresi de bu budunların yerleşim alanı içerisinde bulunuyordu. Muşki, Tabal ve Tibarenler M.Ö.1100'lerde Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra güçlü bir devlet kuran Frigia İmparatorluğu içinde yer aldılar. M.Ö.VII.y.yılın başlarında Frigia Devleti doğudan gelerek Anadolu'yu kasıp kavuran, İskit ve Kimmer akınlarına dayanamayıp yıkılınca Giresun'a batıdan gelen Miletoslular yerleşti. Ege kıyılarını çoktan kolonileşmiş bulan Miletoslular Karadeniz'e gelerek Giresun yöresine yerleştiler. M.Ö.550'lerde Pers Devleti Batıya doğru yayılmaya başladı .546'da Lidya Kralı Kroissos'un öldürülmesiyle Pers İmparatorluğu artık bütün Anadolu'ya yayılmıştı. M.Ö.331'de İskender karşısında kesin bir yenilgiye uğrayan Pers İmparatorluğu dağıldı. İskender aldığı toprakları satraplıklara bölünce Zile yakınlarında Gaziura başkent olmak üzere Kapadokya ile Trapezusa dek uzanan kıyı bölgesi bu satraplıkların dışında kaldı. Bu bölgede bağımsız bir Kapadokya krallığı kuruldu. Büyük İskender ve ardından gelenlerinde alamadığı Giresun Bölgesi Pontus Krallığının egemenliği altına girdi. Roma M.S.II.yüzyıldan itibaren burayı ele geçirmeye çalışmış, kral Mitridates'in direnmesine rağmen, sonunda Roma Egemenliğine girmiştir. M.S.395'te Romanın ikiye ayrılması üzerine,bölge Bizans İmparatorluğuna kalmıştır. Malazgirt Zaferinden sonra bölgeyi fetheden Türkler, haçlı seferi sırasında Giresun ve çevresini Bizans'a terk etmek zorunda kalmışlardı. 4.haçlı seferinden sonra 1204 yılında Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçen bölge,daha sonra Selçuklular ve Canik Beyliğinin olmuş, Fatih Sultan Mehmet zamanında da Osmanlı Devletine kalmıştır. Osmanlı imparatorluğu devrinde Trabzon beylerbeyliğine bir kaza merkezi olan Giresun,Sinop,Samsun ve Trabzon limanları arasında önem kazanamadı. Giresun, Cumhuriyetin ilanından az önce mutasarrıflık, Cumhuriyet döneminde de il olmuştur. Ören Yerleri Giresun Adası: Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada, Karadeniz'in tek adasıdır. 40.000 metrekare olup, halen duvar kalıntıları bulunmaktadır. Halkın gezinti yerlerinden olup, yaz aylarında mavi turlar düzenlenmektedir. Giresun Kalesi: Kenti ikiye bölen yarım adanın üstüne kurulmuş olup, 500 metrelik bir yol ile ulaşılabilmaktedir. Kalenin M.Ö.2. yüzyılda Pontus Kralı 1.Farnakes tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Kalenin çeşitli yerlerinde, oyulmuş taş mağralar ve tapınak örnekleri bulunmaktadır. Gazi (Topal) Osman Ağanın mezarı da kalede bulunmaktadır. Kiliseler: Kentte iki kilise bulunmaktadır. Her ikisi de 18.yy'dan kalmadır. Sokakbaşı Gogora Mevkiinde bulunan müze olarak kullanılmakta olup, Çınarlar mahallesinde bulunan ise çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Seyyid Vakkas Türbesi: Kapu Mahallesi'nde bulunan 19.yy'dan kalma bir türbedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında ve Giresun'un alınması sırasında şehit düşen Uç Beyi Seyyid Vakkas'a aittir. Meryemana: Askerlik Şubesi arkasında eski Lonca yolu üstünde bulunmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma bir kaya tapınağıdır. Panaia ve Surp Sarkis adlarıyla da bilinen ve üç katlı olduğu söylenen tapınak, geçmişte şifahane olarak kullanılmıştır. Hacı Hüseyin Cami: 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yatırılmıştır. 1861'de Dizdarzade Murat Bey kızı Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilenmiştir. Hacı Miktad Camisi: 1661 tarihli yazıtında yapının Hacı Miktad Ağa'nın vakfı; 1841 tarihli yazıtında Hacı Çalık Kapudan'ın hayratı olduğu anlaşılmaktadır. 1889 tarihli yazıt ise yapıyı Hacı İsmail Efendi'nin yeniden inşa ettirdiğini belirtmektedir. Kale Camisi:Hükümet Konağı yakınında bulunmakta olup, iki adet yazıtı vardır. 1830 tarihli yazıtında Dizdarzade Emetullah Hanım'ın yaptırdığı yazılmaktadır. 1911-1912 tarihli yazıtında ise, Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa edildiği belirtilmektedir. Çekek Camisi: Giriş kapısı üzerinde bulunan kitabeye göre, 1884 tarihinde Sarı Alemderzade yaptırmıştır. Soğuksu Camisi: Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre, Müslüm adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. 1986 yılında ise; Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü tarafından genişletilerek yenilenmiştir. Şeyh Keramettin Camisi: Şeyh Karemettin adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Kufa Kuyusu: Bizans döneminden kaldığı sanılmakta olup, kalenin eteğinde ve yeni açılan yolun kenerındadır. Kuyu, 2 m uzunluğunda ve 80 cm genişliğinde ağıza ve 7-8 metrede derinliğe sahiptir. Ticaret Lisesi Binası Ve Kapısı: 1904-1906 yıllarında yapılmış, Dor-Korint-İyon tarzı bir yapıdır. Millet Bahçesi Kapısı: Hükümet Konağı önüne rastlayan ve Millet Bahçesi olarak anılan parkın kemer kapısı olup, Kitabelerden anlaşıldığına göre, Kaymakam Ziya ve Belediye Raisi Kaptan Yorgi Paşa tarafından yaptırılmıştır. İlde faaliyette bulunan toplam 8 adet belgeli tesiste 410 yatak kapasitesi mevcuttur. Turizm GİRESUN Fındıklıklar arasından toprak bir yolla Bulancak’a, 20 dakika sonra da Gerisun’a ulaşılıyor. Çok eski bir yerleşim merkezi olan Giresun’un adı (aslında buraların fındığı meşhurdur) bölgede yetişen kirazların güzelliği nedeni ile Keresos, sonradan Giresun olmuş. Pontus Kralı 1. Farnakes’in yaptırdığı Kale’ye çıkıp kenti kuşbakışı seyredebilir ve buradaki Kale Restaurant’da yemek yiyebilirsiniz. Çınarlar Mahallesi’ndeki 18. yüzyıldan kalma kilise, Seyit Vakkas Türbesi, tarihin resmi tetikçisi Topal Osman’ın mezarı, Şeyh Kerameddin Camii gezilebilecek yerler. Antik dönemde Aritia olarak anılan, Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası’nda manastır kalıntıları var. Kentin doğusunda yer alan Çerkes Restaurant’da yöresel yemekleri bulmak mümkün. Tel kadayıfın en güzel yapıldığı yerin Giresun olduğunu belirtelim. GİRESUN’UN YAYLALARI Karadeniz ne kadar deniz demekse en az o kadar da yayla demek. Giresun Dağları üzerinde 1600 metre yükseklikte bulunan Kümbet Yaylası’na ulaşmak için Keşap yolu üzerinden içeri sapılıyor. . Yaylada konaklayabileceğiniz altı motel ve Orman Genel Müdürlüğü’ne ait üç yayla evi var. Yayla evlerinden yararlanmak için önceden Giresun Orman işletmesi ile ilişkiye geçmemiz gerekiyor. Ayrıca yaylanın her yanı çadır kurup kamp yapmak için çok uygun. Kümbet’de her türlü ihtiyacımızı karşılayabileceğiniz minik çarşı içinde, bakkal, fırın ve berber mevcut. Yayladaki kasaplardan kiloyla alacağımnız kekik kokan etleri odun ateşinde pişirterek veya daha iyisi kendiniz pişirerek güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Her yıl Temmuz ayının 3. pazarı yapılan şenliklerde çevreden gelen insanlarla dolup taşan Kümbet, horonlarla, koç dövüşleriyle daha da renkleniyor. Kümbet’in 800 metre ilerisinde bulunan Salon Çayırı da bir piknik ve konaklama alanı olarak düzenlenmiş. İçinde üç dağ evi var. Kümbet yoluyla ya da Dereli Eğribel yolu izlenerek Şebinkarahisar’a da çıkabilirsiniz. Yol boyunca size eşlik edecek manzara son derece etkileyicidir. Keşfedilmemiş ulu şelaleler önünüze çıkacak, yeşillikler içinde tırmanacaksınız. Bir başka güzel yayla da Giresun il sınırları içinde, 2100 m. yükseklikte, özellikle kış sporları için çok uygun doğal bir piste sahip Bektaş Yaylası. Pırıl pırıl bir hava, yemyeşil bir doğa içinde konaklayabileceğiniz yaylada Otel Karagöl her türlü ihtiyaç göz önüne alınarak hazırlanmış. Tabii burada da ızgara et, yayla peyniri ve buz gibi sular bizi bekliyor. Bektaş yaylasına Bulancak’tan çıkılıyor. Yol yaklaşık 2 saat kadar sürüyor. GİRESUN’DAN DOĞU’YA Espiye, Tirebolu, Görele Tekrar sahile inip doğuya doğru Karadeniz gezisini sürdürürseniz 6 km. sonra Keşap’tasınız. Masmavi koyları geçerek 20 dakika sonra da Espiye’ye ulaşacaksınız. Bu yol yeni açılan yoldur. Eğer aceleniz yoksa ve Karadeniz’in dağ güzelliklerini yaşamak istiyorsanız, yeşillikler içinde, virajlı bir yol Armelit Dağı’nı aşarak ve Yağlıdere’yi izleyereki Espiye’ye ulaşır. Espiye’nin 3 km. batısındaki Andos Kalesi çevrenin ender tarihi yapılarından biridir. Solunuza denizi, sağınıza fındıklıkları, yani bir yanınıza Karadeniz’in mavisini, öte yanınıza yeşilini alarak ilerliyorsunuz. 6 km. sonra Tirebolu’ya geliyoruz, bu yol üzerinde denize girebileceğiniz çok güzel kumsallar var. Denizin kıyısındaki Saint Jean kalesi ve Rumlardan kalma güzel taş yapılar Tirebolu’yu daha da çekici kılıyor. Harşıt Çayı’nı aşıp deniz ve fındıklıklar arasından yolumuza devam ediyoruz. 13 km. sonra Görele’yi göreceksiniz. Burada yolunuza bir süre ara verip, kıymalı kapalı ve imansız peynirle yapılan pidenin tadına bakın. Görele’nin yaylası ilçe merkezine yarım saat mesafedeki, Dokuzgöz Yaylası. Yaylanın temiz havasından ve güzel doğasından daha fazla yararlanmak isterseniz, ormanın ve pınarların arasında Orman Genel Müdürlüğü’ne ait bungalovlarında konaklayabilirsiniz. Ancak önce Orman İşletmesi ile ilişkiye geçmelisiniz |