Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Ve Guncel Haberler > Spor Dünyası > Anadolu Kulüpleri
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 16 December 2008, 19:33
Banned
 
Kayıt Tarihi: 28 October 2008
Mesajlar: 284
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Kahraman’ Anadolu kulüpleri ‘süper’ büyüklere karşı

BİR futbol turnuvası (dünya kupası) ilk kez 1954’de İsviçre’den canlı olarak nakledilirken bunu izleyen yıl içinde Federal Almanya’daki televizyon aygıtı sayısı on binlerden yüz binlere fırlamıştı. Bu durum, hem alt kültürün etkinliği hem de Marksist terminolojide ‘proleter oyunu’ olarak nitelendirilen futbolun kitlelere taşınmasının imkanları açısından bir milat olarak kabul edilmiştir. Akabinde endüstriyel bir tüketim metaı olarak futbol, gerek seyirciden aldığı takdir talebi gerekse içerdiği yıldız oyuncularıyla görsel-gösteri dünyasının bir takdim aracı,üretim tüketim ilişkilerinin organizasyonunda imaj endüstrisinin en büyük silahı oldu.

Futbolun profesyonelleşmeye başladığı bu yıllarda endüstriyel potansiyelinin dikkat çekmesi ve pazarlar oluşturmadaki etkin işlevi giderek dev futbol organizasyonlarının dev şirketler eliyle tezgahlanmasına yol açtı.

Futbolun günümüzde devasa bir endüstri olarak algılanmasıyla sonuçlanan bildik serüveni, artık dev futbol kulüplerinden değil futbol kulüpleri bünyesindeki dev şirketlerden söz etmemizi gerektiriyor. Eskiden taraftarının alacağı maç biletleriyle ya da futbol cahili bir işadamı veya müteahhidin parasal desteğiyle ayakta durmaya çalışan kulüpler, şimdilerde kendi üretim-tüketim sektörlerinin finansal kaynakları sayesinde bu para kaynaklarına bile tenezzül etmeyecek durumdalar.

Para parayı çekiyor

İsim ve yayın haklarıyla ve katılınan organizasyonlarla akan paralar, şirketleşen kulüpleri günden güne palazlandırırken futbol dünyası gün geçtikçe yeni finansal kaynaklar yaratma becerisi kazanıyor. Bir tür ‘para parayı çeker’mantığı.

Britanya’da iki dev kulüp bu konuda diğer kulüplere örnek oluşturuyor. Bir CEO gibi yıllardır Alex Ferguson ve Arsen Wenger öncülüğünde çalışan Manchester United ve Arsenal kulüpleri Liverpool ile birlikte İngiltere’de bu işin öncülüğünü yaparken diğer ülkelerde de Bayern München, Ajax, Barcelona ve Real Madrid gibi pek çok kulüp bu dev sektöre su taşıyor.

Dünya futbol endüstrisinin bu gelişimine ayak uydurmada geç kalınsa bile son on yıldır Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım öncülüğünde yapmaya çalıştıkları da fazlasıyla ilgiye değer. Fenerbahçe’nin bu konuda diğer rakiplerinden daha fazla yol alması son on yılda tesisleşme, şirketleşme, borsaya açılma konusunda ve stadyum gelirleriyle alışveriş merkezlerindeki pazarlama stratejilerinin Avrupa standartlarında bir profesyonelleşme izi taşımasından kaynaklanıyor. Bu gidişle diğer rakiplerin bu mesafeyi kapatmaları imkansız görünüyor.

Beckham yolu açtı

Futbol sporu, profesyonel futbolcuların bonservislerine ödenen yüklü bedellerle sunacakları ihtişamlı gösterilere bağlıdır. Bu uğurda dev transfer bütçeleri ile kulüpler yıldız oyuncuları bünyelerine katarken gerek bu transferi gerçekleştirmede gerekse futbol maçlarını organize etmede oldukça büyük bütçeye gereksinim duymaktalar. Futbolda isim haklarıyla doğan naklen yayın ve reklam gelirleri özellikle taraftar yoğunluğu olan kulüplerin bütçelerini büyütürken söz konusu gösterinin ihtişamı için gerekli kaynaklar da doğma şansı buluyor.

Dünyada ve Avrupa genelinde periyodik olarak düzenlenen dev futbol organizasyonlarında yer almak, başarı kazanmak ve futbol dünyasının bir fenomeni olmak, istikrarlı başarılar elde etmek marka değeri oluşturmanın gerekleri arasındadır. Yaklaşık on yıl önce David Beckham’ın Real Madrid’e transferi ve ona ödenen milyon dolarlar imaj endüstrisinin üretim tüketim ilişkilerine yön veren stratejilerine hizmet ederken, Real Madrid, daha imzanın mürekkebi kurumadan verdiği parayı, sattığı formalarla, yaptığı reklam anlaşmalarıyla ve gerçekleştirdiği kombine satışlarla kat kat geri almıştı.

Futbolun dev bir endüstriye dönüşümünün ve görsel-gösteri dünyasının katalizörü olmasının sembolü olma işlevi gören bu olay Türkiye’de Fenerbahçe kulübünün de bir miladı kabul edilmelidir. Çünkü Aziz Yıldırım başkanlığında kulüp transfer stratejilerini ve kombine-ürün satış stratejilerini bu örnek üzerinden temellendirmeye başlamıştır. Geçen on yıl içinde Yıldırım, Ortega, Rapaiç, Revivo, Rebrov, Anelka, Alex, Hoojddoonk ve Roberto Carlos gibi isimleri çok büyük meblağlarla kulübe kazandırırken paralarını David Beckham örneğindeki gibi imzalar kurumadan tahsil etmişti bile. Bu tarz transferlerin kulübün marka değerine, ürün satışına, tanıtımına yaptığı katkı ile Avrupa’daki dev kulüplerle aynı arenada görünmede sağlayacağı prestij ve yarar artık inkar edilmemektedir.

Fenerbahçe işi kaptı

Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerium markasıyla yurt çapında dağıttığı ürünlere talepleri artırma stratejilerini Avrupa’nın dev takımlarının stratejilerini örnekle oluştururken sportif başarı anlamında bu kulüpleri zorlayacağına dair ilk işaretleri geçen yıl şampiyonlar liginde yarı finali kıl payı kaçırarak verse de, bu konuda istikrar, uluslararası lobi ve ülke puanı ile oluşan kulüpler sıralamasında katetmesi gereken daha çok uzun bir yolu olduğunu da gösteriyor. Fenerbahçe yarışa geç katılmanın bedelini uzun süre çekecek gibi çünkü, şampiyonlar liginde kast tipi örgütlü yapı yıllardır var. Son on yıldır ilk sekize giren takımlar arasında İngiliz, Alman ve İtalyan kulüpleri dışında çok nadir bazı ülke takımları girebiliyor.

Bu durum, Türkiye’deki üç büyükler hegemonyasına Anadolu takımlarının neden son veremediği ile ilgili başka bir kast tipi örgütlenmeyi hatırlatıyor.

Her ne kadar Anadolu’dan bu makus talihi değiştirme adına bazı hamle ve işaretler son birkaç yıldır görülse de (Kayserispor, Sivas ve Trabzon) bunlar saman alevi gibi parlamalar olarak yorumlanıyor tıpkı Fenerbahçe’nin şampiyonlar liginde geçen yıl ilk sekize girmesi gibi...

Demek ki Anadolu’dan bir şampiyon çıkma olasılığı ile şampiyonlar liginde bir Türk takımının final oynama olasılığı birbirine denk. Nedeni, kulüpler arasında gün be gün artan bütçe farklılıkları. O zaman futbol endüstrisi içindeki vahşi rekabetten iyi bir pay çıkarmanın yolu, bu yarışta iyi bir yer edinmek ve iyi bir bütçeye sahip olmaktır. Türkiye’de futbol kulüplerinin Fenerbahçe tarzı bir yapılanmaya gidememelerinin arkasında taraftar kitlelerinin niteliği ve niceliği belirleyici olsa da, şimdilik bütçe farkı ile ortaya çıkan uçurumun artmamasına, belediyelerin desteği ve yayın ve bahis gelirlerinin kulüplere rahat bir nefes aldırması yardımcı olmakta. Ama taşıma suyla değirmenler daha ne kadar döner, meçhul... Dünya futbolunda da ülke futbolundaki gibi suni teneffüs desteği ile ayakta kalmaya, dev kulüplerle baş etmeye çalışan kulüp örnekleri mevcut.

Arap ve Rus ilgisi

Son dönemlerde futbola yatırım yapan işadamlarının sayısı ve yapılan yatırımların fazlalığı da göze çarpıyor. Kulüp olanaklarını seferber ederek parlayan, kast tipi örgütlü bir hegemonya kuran ve hep zirveye oynayan dev Avrupa kulüplerini, Arap işadamları ile Rus zenginlerinin finanse ettiği kulüpler zorluyor. Chealsea, Bolton, Manchester City, Zenit gibi kulüpler de bu dev endüstrideki rekabetin alacağı seyir hakkında yeni ilham kaynakları oluşturuyor.

Sporun siyasetle de ilgisini kurma gereğini hatırlatan yönleri ile yeni finans kaynakları Rusya’nın dünyaya yeniden açılma planlarını, liberal rüzgarların Rusya üzerindeki etkisini ve Rusya’nın dünyaya şirin görünme arzusunu nasıl da beslediğini gözler önüne seriyor.

Futbolcuların dramı

Futbol endüstrisinin seyrü seferi bu haydeyken, futbolun emekçileri futbolcular açısından durum tam bir dram örneğidir. Çin’deki insan hakları ihlallerini Pekin Olimpiyat Oyunlarının açılış ve kapanış gösterilerindeki olağanüstü şatafat ve gösterişli görsellik nasıl kapatmaya çalıştıysa, futboldaki dramı da görmemizi engelleyen futbolun görsel gösteri dünyasının bu büyüleyici atmosferidir.

Bu gerçek de modern futbolun doğası gereği artık iki katına çıkan futbol temposu ile futbolcuların yılda altmış yetmiş maç yapmak zorunda kalmaları, bu maçlara hazırlıklar ve bunlar esnasında geceli gündüzlü yapılan uçak ve otobüs yolculuklarıyla ortaya çıkan tablodur. Dünyada korkunç bir delilikle futbol topunun etrafında koşuşturan pek çok genç adam için asla empatisi kurulamayacak bir durum olan bu dramın aktörleri olan futbolcular ise çaresizce buna katlanmanın yollarına bakıyorlar.

Teşhir amaçlı spor

Bir spor mu gösteri mi yaptıklarını bilmeyen, oynadıkları oyunun ekranlarda gösterimi ile gerçeği arasındaki kurgusal uçurumun çok da farkında olmayan futbolcular bir teşhir metaı olarak sergilenmek üzere maçtan maça koştururken Kamerun’lu Foe gibi sahaya yığılmamanın tedbirini profesyonelce yaşayarak almaya çalışıyorlar. Kamerun’lu Foe’nin konfederasyon turnuvasında tüm dünyanın gözü önünde aniden yığılarak ölmesi, canlı yayından seyredilirken bile gösteri dünyası bu dramdan da nemalanmanın türlü yollarını bulabiliyordu.

Ölümüne futbol

Skandallarıyla, maç ve antrenmanlarda tembelliği, sorumsuzluğu ile tanınan ama yetenekleri de dünya yıldızı olabilecek denli tartışılmaz olan Sergen Yalçın, Avrupa’da futbolun ne denli ağır işçilik gerektirdiğini bildiği için Almanya milli maçından sonra kapısında sabahlayan büyük bir Alman kulübünün transfer teklifine hayır demişti. Anlaşılan o ki yeni futbol anlayışında futbolun estetik değerleri olan Sergen’lere Rıdvan’lara ve bugünlerde koşmadığı tartışılan Alex’e yer yok, varsa yoksa koşmaktan başka sermayesi olmayan Gattuso’lar.... Futbol gösterisi onlara kaldı.

Her ne kadar futbolcu haklarını koruyan sendikal oluşumlar Avrupa’da bunu kontrol etmenin mücadelesini verse de, gerçekte yaşanan durum pek de iç açıcı değil. Çünkü dev şirketlere dönüşen kulüpler için önemli olan gösteri endüstrisine bu arenada daha ne kadar çok gösteri sunabilecekleridir.

Aslında görsel açıdan alabildiğince sığ, sadece atletik ve sürekli koşup oyun bozan, kondisyonu iyi ama düz oyuncularla dolu futbol dünyasında Maradona, Pele gibi estetik becerisi çok fazla olan oyunculara çok da hayat hakkı tanımayan bir oyun tarzı ve sistemi ile amaçlanan sadece çok maç yaptırmaktır.

Gladyatör misali

Sanayi kapitalizminin sadece kár amacıyla üreten, ürettikçe sömürecek pazar arayan felsefesinin futbol dünyasına yansıyan dramın kurbanları futbolcular. Arenadan arenaya koşturulurken fanatik futbol seyircisinin önüne atılan birer gladyatör gibi ‘yen, kazan, yok et’ tarzında bir coşkunlukla karşılanmaktalar. Bu durum futbolda şiddetin nedenleri hakkında da önemli ipuçları veriyor aslında...

Bu arada uluslararası şebekeler türlü sahteliklerle örgütlü olarak bahis oyunları yaptırmakta; dünyanın bilmem hangi liginin herhangi iki takımı arasındaki önemsiz bir maç yığınla para kazanılmasına sebep olmakta, sporsever kitleler şifreli kanallar ve pahalı biletler yüzünden izleyemedikleri maçlar için bahis oynamaya alışarak sadece skorları öğrenen skorsever bir kitleye dönüşmekteler
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 00:23


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2