#1
|
|||
|
|||
Anne Babalık ve Duygular
Anne babalık üzerine yazılmış yayınların çok azında duygulardan bahsedilir.
Ağırlık genelde çocuğun davranışı üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat pek çok psikolog çocuklarda doğru duygular oluşturulabilirse davranışında doğru orantılı olarak değişeceğini belirtmektedir. Diğer taraftan sadece çocuğun duygularına bakmak yeterli değildir, aynı zamanda anne ve babanın duygularıda göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle bu alan, çocukların duygularından bile daha az ilgilenilmiştir. Psikologlar anne ve baba kendini iyi hissettiğinde çocuklarına karşı daha anlayışla yaklaştıklarını vurgulamaktadır. Genel olarak kişinin morali ne kadar negatif ise o kadar anlayışı ve tahamülü azalmaktadır. Bu nedenle psikologlar anne ve babaların ne hissettiklerini açık ve net olarak tanımlayabilmelerinin çok önemli olduğunu ifade ediyor. Aynı zamanda anne ve babaların kendi duygularının sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini ve çocukları bu duygular için sorumlu tutmamaları gerektiğini belirtiyorlar. Duygusal Zekanın neden geliştirilmesi gerek? Eğer ailelerin temel hedefi sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek ise o zaman çocuğun duygusal zekasını geliştirmek oldukça önemli bir faktördür. Sağlıklı ve mutlu olarak yetişen çocuklar ileride başarılı, sorumluluk sahibi, insanlara değer veren, saygın ve sevgi dolu insanlar olmaya adaydırlar. Duygular kişinin sağlıklı ve mutlu olabilmesi için gereken bilgileri toparlamasına, organize etmesine, önem sırasına koymasına, hatırlamasına ve işleyebilmesine imkan verir. Aşağıda gelişmiş bir Duygusal Zekanın kişinin yaşam kalitesini ne kader zenginleştireceğine dair bir kaç örnek verilmiştir. Rahatsızlık yaratan bir durum ile başetmek Üç yaşında ki bir çocuğun yabancı bir insan tarafından kaçırılma ihtimalini düşünün. Çocuk bu tür bir durumda ne yapması gerektiğini bilmemesine rağmen iç güdüsel olarak tepki verir. Önce bir şeylerin yanlış olduğunu hisseder, sonra kucağa alınmaya ve yabancının isteğini yapmaya karşı koyar. Yabancı kişi çocuğu zorlamaya ve belki de bir arabanın içine sokmaya çalışır. Çocuk büyük bir tehlike olduğunu sezinler ve kişiyi ısırır, kendini yabancıdan itmeye çalışır, koşar, kaçar, ağlar ve çığlık atar. Sonuçta çocuk kendini koruması için gerekli olan bilgiyi hızlı bir şekilde toparlar, organize eder, önceliklerini belirler ve işleme koyar. Görünüşe göre çocukların Duygusal Zekası ne kadar gelişmiş ise tehlikeli bir durumu algılama ve tepki verme süreleri de o kadar hızlı olur. Bilinçli olma Kişinin bilinçli olması aynı zamanda Duygusal Zeka ile yakın ilişkilidir. Sağlıklı ve güçlü bir bilince sahip olan kişi, kendisi için en doğru kararları bir başkasının etkisinde kalmadan alabilecektir. Kurumlar, gruplar, politik partiler ve mezhepler gibi organizasyonlar "düşünce kontrolünde" oldukça etkilidirler. Çocuğunuzun Duygusal Zekasını geliştirmeniz onun kendisini propogandalara, beyin yıkama, sloganlar gibi etkenlere karşı kendisini koruyabilmesini sağlayacaktır. Bu şekilde çocuğunuz kendi standartlarını ve kurallarını oluşturarak güçlü bir kişilik geliştirecek ve kendisine empoze edilen fikirleri sağlıklı bir şekilde yargılayabilme yeteneği kazanacaktır. Tecrübeler göstermektedir ki kişiliği yeterince güçlü olmayan, başkaları tarafından kontrol edilebilen ve kendi duygularına güveni olmayan kişiler genelde beyin yıkayan gruplara katılma eğilimi göstermektedir. Mutluluk İnsanlar ihtiyaçları karşılandığında yada bu yönde gelişmeler olduğunda mutludur. Fakat ihtiyaçların karşılanabilmesi için tam olarak neye ihtiyaç duyduğunu bilmesi gerekir. Duygular bir anlamda psikolojik ihtiyaçların tesbiti için önemli bir araçtır; bir şeye ne kadar ihtiyaç olduğunu, az yada çok olup olmadığını belirtirler. Örneğin belli ölçüde yalnızlık insanın kendisini iyi hissetmesini sağlar, fakat çok fazlası kişiye kendini terkedilmiş hissi verir, çok azı ise kalabalık hissi. Tıpkı bütün diğer Psikolojik ihtiyaçlarda olduğu gibi bir insanın ne kadar yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Her birey kendi ihtiyacını öğrenmek durumundadır. Ve bunu belirleyebilmenin tek yolu ise kişinin kendi duygularının farkında olmasıdır. Aileler, çocuklarının kendi mutluluklarını bulmalarına yardım etmek için onlara sadece kendileri için düşünmeyi öğretmekle kalmayıp, aynı zamanda kendileri için hissetmeyide öğretmek zorundadır. Diğer bir deyimle kendi duygularını dinleyip başkalarının yönlendirmelerine bakmaksızın doğru olanı yapabilme yeteneği kazanabilmeleri gerekir. Buradan anlaşılacağı gibi bir çocuğun Duygusal Zekasını geliştirmek, ona kendi mutluluğunu kendi kontrolü altına alma becerisi kazandırmak demektir. Çocuğunuzun Duygusal Zekasını geliştirdiğiniz zaman, ona duyguların ve hislerin önemli olduğu, karar alırken duygularını dikkate alması gerektiği öğretilir. Bir çok mutlu insan duygularını ve kendi iç seslerini dinledikleri zaman daha mutlu olduklarını ve çok daha az pişmanlık yaşadıklarını vurgulamaktadır. Karşılıklı Saygı, İşbirliği ve Empati Çocuğunuzun Duygusal Zekasını geliştirmek aynı zamanda ona herkesin aynı olmadığını ve aynı şekilde hissetmediğinide öğretmek demektir. Böylece çocuk yavaş yavaş insanların farklı olduğu ve herkesin farklı ihtiyaçları, istekleri ve tercihleri olabileceğini anlamaya başlayabilir. Bu anlayış daha sonra şefkat ve merhamet duygularının gelişmesini, çocukların başkalarının duygularına ve kişiliklerine saygı duymayı öğrenmesini sağlar. Çocuğun doğal empati yeteneklerinin gelişmesi ile birlikte, Duygusal Zekanın gelişimi sosyal varlıklar olduğumuz gerçeğini kavramasını pekiştirir. Diğer bir deyimle çocuğun başkaları ile işbirliği yaptığı takdirde çok daha büyük işler başarabileceğini ve başkalarına yardım ederek kendisini daha iyi hissedebileceğini öğretir. Sorumluluk Duygusal zekanın sağlıklı bir şekilde gelişmesi sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirebilmeye iki şekilde yardımcı olur. Birincisi, başkalarının kontrolünde kalmadan, insanların kendilerine yükleyeceği duyguların esiri olmadan, kendi mutluluklarının sorumluluğunu üstlenmeleri gerektiğini öğretir ve çocuklarınızın negatif duygular karşısında her zaman seçim hakları olduğunu anlamalarını sağlar. Bu seçeneker arasında negatif duygulara karşı çaba sarfetmek, değişim yapmak, duyguları yazıya dökmek yada sözlü olarak ifade edebilmek, öğrenmek, büyümek, olgunlaşmak ve farklı bakış açıları geliştirmek sayılabilir. Hiç birimiz çevremiz üzerinde tam olarak kontrol sahibi değiliz fakat her zaman kendi düşüncelerimiz ve duygularımız üzerinde kontrolümüz vardır. Zaman içinde çocuklarınıza ve gençlere en olumsuz durumlarda bile, kendi düşüncelerini kullanarak pozitif duygular geliştirebileceklerini öğretmek ilerde sorumluluk sahibi yetişkinler olabilmeleri için oldukça önemlidir. Çünkü insanlar bir olay üzerinde kontrol sahibi oldukları zaman sağlıklı bir tepki verebilecek güce sahip olurlar. Dolayısıyla duygular ve düşünceler üzerinde kontrol sahibi olmak sorumluluk sahibi olmanın özüdür. Her zaman şu soruları sorabilmek bu gelişmişliğin işaretidir "Ne yapabilirim ?," "Bu duruma nasıl katkıda bulunabilirim?" ve "Bu durumdan ne öğrenebilirim ?" Bu sorular düşünmek kadar hissetmeyide gerektirir çünkü kişi başkalarını suçlamak yada değişim için başkalarından çözüm beklemek yerine kendine bu soruları sormayı başarabildiği zaman otomatik olarak daha iyi hissetmeye başlar. Sorumluluğu kabul etmek kişinin hayal kırıklıkları içinde acı çekmesini engeller. İkinci olarak çocuğunuza sosyal açıdan bilinçli ve sorumlu bir şekilde davranmasını öğretebilirsiniz. Karar verirken aşağıdaki soruları sormak oldukça faydalıdır: Bu kararı alırsam, nasıl hissederim? Başkaları nasıl hisseder? Doğa insanlara sosyal olarak bilinçli kararlar alabilmeleri için gereken yeteneği, duygular aracı ile vermiştir. Diğer bir deyimle duygusal gelişimleri sağlıksız bir ortamda zarar görmediği sürece, kişiler başkasına zarar verdiklerinde yada kötü davrandıklarında kendilerini kötü hisseder. Fakat bu içgüdüsel sistemin çalışabilmesi için ailelerin çocuklarının Duygusal Zekalarını geliştirmesi gerekir. Sorumluluk hissi sağlıklı bir kendine güven duygusu ile birleştiğinde kişiyi güçlü ve kontrol sahibi yapar, fakat kendine güven duygusunun az olduğu durumlarda ise suçluluk duygusuna yol açar, bu ise kişiyi güçsüz ve çaresiz yapar. |