#1
|
|||
|
|||
ERİCOSUN Birinci evre ( temel güvene karşı güvensizlik dönemi):
Bu dönem Freud’un oral dönem olarak adlandırdığı evredir. Doğumdan ilk 1,5 yaş dönemine dek sürer. Bu dönemde çocuk her şeyi kendi ağzı ile yaşar. Çocuk her şeyi ağzına götürerek öğrenir. İstenen ve verilen ne varsa o anda alınır. Ağız bu dönemde vücudun en duyarlı bölgesidir. Asal işlev anne memesini arayıp,bulmak, emmek ve gıda almaktır. Ana-babanın bebeğe güven verici bir şekilde besleyici yaklaşımı , çocukta ileri dönemde dış dünyaya karşı olumlu beklentiler içinde oluşun temelini atar. 6. aydan itibaren dişlerin çıkışı ile birlikte ısırma dürtüsü gelişir. Daha önceki pasif dönem, aktif hale dönüşür. Isırma ile zevk almaya başlar. Bebek anne memesini ısırınca, memenin ağzından çekildiğini fark eder. Bu durumda ısırma isteğini frenlemeyi öğrenirken, çevresini de etkileyebildiğini görür. Bu sayede çevresindekilerden ayrı bir varlık olduğunu öğrenmeye başlar. Çocuk diğer duyularını da kullanma yeteneğini geliştirir. Elini uzatarak çevresindekileri yakalamaya, ele geçirmeye çalışır. Bu dönemde çocuğun ebeveynleri çocuğun ihtiyaçlarını düzenli bir şekilde ve zamanında karşılarsa çocukta bir güven, iyimserlik ve ümit hissi gelişir. Bu güven sadece çevresindekilere karşı değil, aynı zamanda kendine ve kendisinin yapabileceklerine karşı da kazanılır.
Bu durumun oluşamadığı durumlarda , çocuk istediğini, gereksindiğini elde edemediğinde , güvensizlik hissi geliştirir. Bir bebeğin çevresi ile iyi bir ilişkisinin, uyumunun varlığı istekli ve rahat bir şekilde beslenmesi, uykunun düzenliliği , rahat idrar çıkarma ve dışkılaması ile belirlidir. Çocuğun bu dönemdeki ilk sosyal başarısı anne-baba gözü önünde olmadığında, ağlayıp, korku duymadan, kaygı ya da öfke göstermeden bu duruma dayanabilmesidir. çocuk artık ebeveynlerinin yanından uzaklaşmasına katlanabilmeyi başarır. Büyüyen çocuk artık ana babası yanında olmadan, kendisini sevdiklerini, onu terk etmediklerini kavrar. Ailesi o an yanında olsa da olmasa da sürekli olarak sevildiğini, kendisinin onlar için önemli olduğunu bilir. Çocuğun çevresi ve iç dünyası her iki durumda da sabit ve düzenli olup, dış ve iç dünyası birbiri ile uyumlu ve sorunsuzdur. Çocukta ilk benlik duygularının temeli bu dönemde atılır. Bu donemin ilerlemesi ile çocukta emekleme, ayakta durup, yürüyebilme, dışkılama gibi aşamaları gerçekleştirme için özgüven duygusu gelişmeye başlar. Bu süreç iyi bir anne-çocuk ilişkisi gerektirir. Bebeğin fiziksel (beslenme, tuvalet ihtiyacı, çevresel koşullardan korunma gibi) gereksinimlerinin karşılanması kadar , hatta daha çok duygusal açıdan beslenmesi , çocukta iyilik, güvenlik duygusunu , sağlıklı bir birey olma hissini oluşturacaktır. Geçen günler içinde elbette ki bir takım şeylere sahip olamayıp, ya da yapamayıp hayal kırıklıklarına uğrayacaklardır. Ancak bu sınırlanmaların aslında bir anlamı olup, toplumsal gereklilikler olduğu izlenimi verilmeli, her davranışın olumlu ya da olumsuz sonuçları olabildiği gösterilmelidir. Keyfice ve duruma göre değişen sınırlanmalar kişide sorunlu bir kişilik yapısı oluşumuna yol açabilmektedir. Bu dönemin uygun bir şekilde yaşanamaması, ebeveynlerin yokluğu ya da yanlış tutumları nedeniyle sağlıklı bir şekilde geçilememesi halinde ileri dönemde kişilerde kötümserlik, paranoid ya da sanrısal bozukluklar, ümitsizlik şeklinde tavırlar, içekapanıklık (şizoid kişilik), alkol-madde bağımlılıkları gelişebilir. |