#1
|
|||
|
|||
Cinsel Eğitim: Ne Zaman ve Nasıl?
Cinsel Eğitim: Ne Zaman ve Nasıl?
Cinsiyet Eğitimi Doğumdan İtibaren Başlar Konferanslarımda, katıldığım radyo ve televizyon programlarında ana-babaların sıklıkla sorduğu soru şu: Çocuklarımıza ne zaman cinsiyet eğitimi vermeye başlamalıyız? Cevabım: Doğumdan itibaren. Bu cevap soru sahiplerini şaşırtıyor elbette. Evet, tekrar ediyorum, cinsiyet eğitimi doğumdan itibaren başlar. Bir annenin yeni doğan bebeğin altını temizlerken hoşnutsuzluk göstermesi, yüzünü ekşitmesi daha ilk günden itibaren çocuğa cinsel bölgenin tiksindirici birşey olduğunu telkin etmektedir. Bebek, vücudunu tanımak için ayaklarına, başına, kulaklarına dokunduğu gibi; cinsel organına da dokunur. Bunun tuhaf hiçbir yanı yoktur. Eğer bebek cinsel organına dokunduğu sırada anne bebeğin eline vurur veya elini tutup zorla cinsel bölgeden uzaklaştırırsa, yine olumsuz kanaatler edinmesine sebep olacaktır. Çok kere çocukların cinsel organlarıyla oynadığını gören anne ve babaların sert tepki gösterdiğini, "Çek elini oradan, ne kadar ayıp!" dediğini görmüşsünüzdür. Bu, çocuğun hak etmediği bir ayıplamadır. Anne baba, bu davranışı yasaklama yerine, sebepleri üzerinde durmalıdır. Çocuk neden elini cinsel organına götürür? Temizlik ihmalinden dolayı çocuğun cinsel organı mantar kapmış olabilir. Bu da kaşıntıya sebep olacağından, çocuk farkında olmadan elini cinsel organına götürür. Yine çocuklar oyuna daldığı zaman tuvalet ihtiyaçlarını unuturlar. Çünkü oyun çocuğun en ciddi işidir. O ciddi işi bırakıp tuvalete gitmezler, ellerini cinsel organlarına bastırarak tuvalet ihtiyaçlarını ertelemeye çalışırlar. Anneler, cinsiyet eğitiminde en büyük yanlışlığı çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırmaya çalışırken yaparlar. Çocuğun altını temizlemekten ve bez değiştirmekten kurtulmak için baskı uygularlar. Bu baskıya uymayan çocuğu ayıplayarak, tehdit ederek, korkutarak veya ceza vererek amaçlarına ulaşmaya çalışırlar. Başvurdukları bu araçlar fıtrata ve çocuk onuruna aykırı olduğu için işleri daha da zorlaşır. Normal olarak bir çocuk, fiziksel ve sinirsel gelişimine paralel olarak, tuvalet kontrolünü gündüzleri 2-3 yaşlarında, geceleri 4-5 yaşlarında kazanabilir. Bundan önce yapılacak zorlamalar çocuğu güç durumda bırakır. "Yine mi altına kaçırdın, pis çocuk! Bir daha çişini haber vermez, altına kaçırırsan pipini yakarım!" gibi suçlayıcı, küçük düşürücü sözler çocuğun cinsel ve boşaltım organlarından nefret etmesine, aşağılık duygusuna kapılmasına, vücudundan utanmasına sebep olacaktır. Bu da, ilerleyen yaşlarda değişik cinsel sapmalara zemin hazırlayabilir. Cinsiyet Eğitimi Sırasında Yapılan Yanlışlar Sevginin açamayacağı kapı yoktur. Sevgi, eğitimin sihirli anahtarıdır. Allah, en vahşi hayvanlarda bile, bebek ana rahmine düştüğü andan itibaren hormonlar eliyle anneye sevgi ve şefkat depolar. Bebeğini sevmeyen bir anne düşünemiyorum. Ancak bazı anneler eğitim eksikliği, ailevî problemler ve geçim sıkıntısı yüzünden bebeklerine sevgilerini ifade edemezler. Bir çocuk sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin değil ise, emin oluncaya kadar koyduğunuz kuralları çiğnemeye ve sizinle çatışmaya devam edecektir. Çocuğun cinsiyet eğitiminde anne babaların birbirlerine karşı davranışları da çok önemlidir. Evlenme yaşına geldiği halde bir türlü evlenmeye razı edilemeyen genç bir kızımızla yaptığımız görüşmede, kocası tarafından devamlı horlanan, küfür ve dayağa muhatap olan bir anne modelinin genç kızda evliliğe karşı olumsuz duygular kazandırdığını ortaya çıkarmıştık. Çocuğunuzu Yatağınıza Almayın Anne-babaların çocuğu yataklarına almaları ve bunu alışkanlık haline getirmeleri kesinlikle yanlış bir davranıştır. Anne baba ile aynı yatağı paylaşmaya alışan bebeklerde bağımlılık duygusu devam etmekte ve kişilik gelişimleri gecikmektedir. Olayın bir de cinsel mahremiyet boyutu var. Çocuk her zaman uykuda olmayabilir. Gözü kapalıdır, ama uyumuyordur. Uyumayan çocuk anne-babanın mahrem konuşmalarına ve ilişkilerine kulak misafiri olabilir. Yahut âniden uyanabilir. Her iki halde de cinsel mahremiyet zedelenmekte, çocuğun cinsel ilişki hakkında yanlış kanaatler edinmesine ve çocuğun ruh sağlığının bozulmasına sebep olunmaktadır. Anne babalara bebeği yataklarına almamalarını ve dört yaşından sonra da odasını ayırmalarını tavsiye ediyoruz. Aynı odayı paylaşan çocuklarınız varsa, ön ergenliğe ulaşan (13-14 yaşına gelen) çocuğun odasını da ayırmalısınız. Kişilik gelişiminde mahremiyetin önemi büyüktür. Sizin odanız nasıl mahrem ise, gencin odası da mahremdir. Kapıyı vurmadan odasına girmemeli; çantasını, çekmecelerini, ceplerini, cüzdanını, hatıra defterini karıştırmamalısınız. Çocuğun Sorularına Cevap Vermek Zor Değildir Cinsiyet eğitiminin güçlüklerinden biri de anne-babaların çocukların sorularına nasıl cevap vereceklerini bilememeleri. Bunun da sebebi, olaya yetişkin gözüyle bakmaları. Çocuk uzun açıklamalardan ve detaylardan hoşlanmaz. Siz, bir soruyu bilimsel olarak detaylarıyla anlatmaya başladığınız an, çocuk sıkılıp başka şeyle meşgul olmaya başlayacak, belki sorusunu bile unutacaktır. Cevaplarınız çocuğun seviyesine göre, kısa ve anlaşılır olmalıdır. Çocuğunuz cinselliğe ait bir soru sorduğunda telaşa kapılmanın, kızarıp bozarmanın veya konuyu değiştirip onu atlatmaya çalışmanın bir yararı yoktur. Böyle yaptığınız takdirde çocuk cinselliğe ait konularda size soru sormayacak, bu ihtiyacını başka kanallardan gidermeye çalışacaktır. Çocuklar bazen oyun oynarken odanın kapısını kapatır, yaptıklarının görülmesini ve konuştuklarının duyulmasını istemezler. Kapıyı kapattıkları zaman, ihtimal, anne-baba oyunu oynamakta, veya gördükleri-duydukları şeyleri anlatmaktadırlar. Böyle bir durumla karşılaşırsanız, telaşa kapılıp odalarına girmeyin. Bu davranışınızla onlara güvenmediğinizi göstermiş olursunuz. Eğer çocuğunuza sağlıklı ve doğru bir eğitim veriyorsanız korkmanıza gerek yoktur. Çocuğun cinselliğe ait sorularına cevap vermenin zor olmadığını söylemiştik. Burada esas olan, çocuğun sorularına cevap verirken takınacağınız tavırdır. Eğer cevap verirken yumuşak bir ses tonu kullanır, rahat hareket ederseniz, çocuk da kendisini rahat hissedecektir. Bunu bir örnekle açıklığa kavuşturalım. Diyelim ki, çocuğum bana "Baba ben nereden geldim?" şeklinde bir soru sordu. Cevabım aşağı yukarı şöyle olurdu: "Bir çocuğun olabilmesi için anneye ve babaya ihtiyaç var. Annesiz babasız çocuk olmaz. Anne ve baba çocuk sahibi olmak istedikleri zaman birlikte dua ederler. ‘Allah’ım bize bir bebek ver!’ derler. Allah da onların duasını kabul ederse, annenin karnına minicik bir bebek koyar. Bebek burada büyümeye başlar ve annesinin sütünü emecek kadar büyüdüğü zaman kımıldayarak anneye haber verir. Baba anneyi hastaneye götürür. Orada doktorun ve ebenin yardımıyla anne bebeğini doğurur." Eğer hastanenin, doktorun ve ebenin görevini merak ederse kısaca açıklarım. Yine, "Bebek nereden çıkar?" şeklinde bir soru sorarsa, Allah’ın anneleri buna göre yarattığını, doğum sırasında Allah’ın annelerin karnına bir genişlik verdiğini, bebeğin bu şekilde doğduğunu söylemekte bir mahzur yoktur. Anlattığımız şeyler basit ve doğru bilgiler olmalıdır. Çocuklar erkeğe ve kadına ait cinsiyet farklılıklarını da merak ederler. Bir kız çocuğu, erkek kardeşinde olan şeyin kendisinde niye olmadığını sorabilir. Bunun bir eksiklik olduğunu veya Allah tarafından cezalandırıldığını düşünebilir. Böyle bir soru ile karşılaşırsak, anne ve baba rollerine gönderme yaparak açıklamayı kolaylaştırabiliriz. Eğer daha önce yukarıdaki soruyu cevaplamış isek işimiz daha da basitleşir. "Kardeşinde olan şey sende yok; çünkü Allah kız çocuklarını büyüyünce anne olabilmesi için erkek çocuklardan farklı şekilde yaratır" cevabı yeterlidir. Bebeğine süt emziren bir kadını, meselâ kendi annesini gördüğünde soracağı muhtemel sorulara da, yine annelik rolünü açıklayarak cevap verebiliriz: "Annelerin göğüsleri babalarınkinden farklıdır. Allah bebeklerin beslenmesi için anneleri öyle yaratmıştır. Çünkü bebekler daha küçük oldukları için yemek yiyemezler, annelerinin sütünü emerek büyürler" şeklindeki bir cevap çocuk için pekâlâ ikna edici olacaktır. Pedagog Ali Çankırlı |