eLanuR
18 October 2008, 21:12
Yalnızca Sevmek Yetmiyor...Söylemek de Gerek..
Pek çok insan o iki sözcüğü duymak ister. Arada sırada duyduklarında ise[Only Registered Users Can See Links] zamanlama çok iyidir. Connie ile[Only Registered Users Can See Links] gönüllü olarak çalıştığım hastaneye yattığı gün tanıştım. Connie sedyeden yatağına yatırılırken[Only Registered Users Can See Links] eşi Bill yanındaydı. Connie kansere karşı verdiği savaşımın son evresinde olmasına karşın[Only Registered Users Can See Links] hâlâ çok neşeli ve canlıydı.
Yatağına yerleştirdik. Kullanacağı tüm eşyaların üzerine adını yazdıktan sonra[Only Registered Users Can See Links] kendisine başka bir gereksiniminin olup almadığını sordum.
“Evet” dedi. “Lütfen televizyonu nasıl kullanacağımı gösterir misiniz? Pembe dizileri çok severim ve izlediğim dizileri kaçırmak istemiyorum.”
Connie romantik bir kişiydi ve pembe dizilere ve aşk konulu romanlara ve filmlere bayılıyordu. Aramızdaki dostluk ilerledikçe[Only Registered Users Can See Links] bana otuziki yıl boyunca kendisine sürekli “Sersem kadın” diyen bir erkekle evli olmanın ne denli can sıkıcı olduğunu dile getirdi.
“Bill’in beni sevdiğini biliyorum ama” dedi. “Bana[Only Registered Users Can See Links] ne beni sevdiğini söyledi[Only Registered Users Can See Links] ne de sevgi sözleri yazılı bir kart gönderdi.”
İçini çekti ve hastanenin bahçesindeki ağaçlara baktı.
“Bana ‘Seni seviyorum’ demesi için neler vermezdim” diye içini çekti. “Ama biliyorum[Only Registered Users Can See Links] onun doğasına aykırıdır bu.”
Bill ise her gün Connie’yi ziyarete geliyordu. Önceleri[Only Registered Users Can See Links] Connie televizyondaki pembe dizileri izlerken[Only Registered Users Can See Links] o da yatağının ayak ucunda oturuyordu. Daha sonraki günlerde[Only Registered Users Can See Links] Connie daha uzun saatler uyumaya başlayınca[Only Registered Users Can See Links] odanın dışındaki koridorda aşağı yukarı yürümeye başladı. Çok geçmeden[Only Registered Users Can See Links] Connie artık hiç televizyon izleyemez oldu. Artık uyanık geçirdiği süreler[Only Registered Users Can See Links] dakikalarla ölçülür olmuştu. Ben ise zamanımın çoğunu Bill ile geçiriyordum.
Bana marangoz olduğunu ve balık tutmaktan zevk aldığını anlattı. Hiç çocukları olmamış; ama Connie bu amansız hastalığa yakalanana dek[Only Registered Users Can See Links] birlikte yaşamın tadını çıkarmışlar ve çok yolculuk etmişler. Bill[Only Registered Users Can See Links] eşinin yavaş yavaş ölüme yaklaştığı gerçeği karşısında[Only Registered Users Can See Links] duygularını bir türlü dile getiremiyordu.
Bir gün kafeteryada birlikte kahve içtikten sonra[Only Registered Users Can See Links] konuyu kadınlara ve biz kadınların yaşamlarında romantizme ne denli gereksinim duyduğumuza[Only Registered Users Can See Links] eşimizden romantik kartlar ve aşk mektupları almaktan ne denli çok hoşlandığımıza getirdim.
“Connie’ye kendisini sevdiğini söyler misin hiç?” diye sorduğumda (vereceği yanıtı biliyordum)[Only Registered Users Can See Links] bana çıldırmışım gibi baktı.
“Söylememe gerek var mı?” dedi. “Kendisini sevdiğimi biliyor!”
Uzandım[Only Registered Users Can See Links] elini tuttum:
“Elbette biliyor” dedim. Elleri[Only Registered Users Can See Links] bir marangozun ellerinin olması gerektiği gibi[Only Registered Users Can See Links] sertti. Tutunacağı tek şey elindeki fincanmış gibi sıkı sıkıya yapışmıştı fincana.
“Ama Bill[Only Registered Users Can See Links] düşünsene biraz” dedim. “O[Only Registered Users Can See Links] kendisini sevdiğini[Only Registered Users Can See Links] bunca yılın senin için ne anlama geldiğini kesinlikle bilmek ister.”
Birlikte Connie’nin odasına doğru yürüdük. Bill odaya girdi ve ben başka bir hastayı ziyarete gittim. Daha sonra[Only Registered Users Can See Links] Bill’in eşinin yatağının kenarında oturduğunu gördüm. Connie’nin elini tutuyordu.
İki gün sonra[Only Registered Users Can See Links] öğle üzeri hastaneye gittim. Bill koridorun duvarına yaslanmış[Only Registered Users Can See Links] gözlerini yere dikmişti. Connie’nin sabah 11:00’de öldüğünü başhemşireden öğrendim.
Bill beni görünce yanıma geldi ve bana sarıldı. Tüm bedeni titriyordu ve gözleri yaş içindeydi. Sonra[Only Registered Users Can See Links] sırtını duvara yasladı ve derin bir soluk aldı.
“Sana bir şey söylemem gerek” dedi. “Ona söyledikten sonra kendimi çok iyi duyumsadım.” Sustu ve burnunu temizledi. “Geçen gün senin bana söylediklerini uzun uzun düşündüm ve bu sabah ona[Only Registered Users Can See Links] kendisini ne kadar çok sevdiğimi[Only Registered Users Can See Links] onunla evli olmaktan ne denli çok mutlu olduğumu söyledim. Öyle güzel gülümsedi ki... Görmeliydin.”
Connie’ye veda etmek için odasına girdim. Başucundaki komodinin üzerinde Bill’in yazmış olduğu bir kart duruyordu. Hani şu bildiğimiz kartlardan biriydi.
Üzerinde “Sevgili eşime... Seni seviyorum” yazılıydı.
Pek çok insan o iki sözcüğü duymak ister. Arada sırada duyduklarında ise[Only Registered Users Can See Links] zamanlama çok iyidir. Connie ile[Only Registered Users Can See Links] gönüllü olarak çalıştığım hastaneye yattığı gün tanıştım. Connie sedyeden yatağına yatırılırken[Only Registered Users Can See Links] eşi Bill yanındaydı. Connie kansere karşı verdiği savaşımın son evresinde olmasına karşın[Only Registered Users Can See Links] hâlâ çok neşeli ve canlıydı.
Yatağına yerleştirdik. Kullanacağı tüm eşyaların üzerine adını yazdıktan sonra[Only Registered Users Can See Links] kendisine başka bir gereksiniminin olup almadığını sordum.
“Evet” dedi. “Lütfen televizyonu nasıl kullanacağımı gösterir misiniz? Pembe dizileri çok severim ve izlediğim dizileri kaçırmak istemiyorum.”
Connie romantik bir kişiydi ve pembe dizilere ve aşk konulu romanlara ve filmlere bayılıyordu. Aramızdaki dostluk ilerledikçe[Only Registered Users Can See Links] bana otuziki yıl boyunca kendisine sürekli “Sersem kadın” diyen bir erkekle evli olmanın ne denli can sıkıcı olduğunu dile getirdi.
“Bill’in beni sevdiğini biliyorum ama” dedi. “Bana[Only Registered Users Can See Links] ne beni sevdiğini söyledi[Only Registered Users Can See Links] ne de sevgi sözleri yazılı bir kart gönderdi.”
İçini çekti ve hastanenin bahçesindeki ağaçlara baktı.
“Bana ‘Seni seviyorum’ demesi için neler vermezdim” diye içini çekti. “Ama biliyorum[Only Registered Users Can See Links] onun doğasına aykırıdır bu.”
Bill ise her gün Connie’yi ziyarete geliyordu. Önceleri[Only Registered Users Can See Links] Connie televizyondaki pembe dizileri izlerken[Only Registered Users Can See Links] o da yatağının ayak ucunda oturuyordu. Daha sonraki günlerde[Only Registered Users Can See Links] Connie daha uzun saatler uyumaya başlayınca[Only Registered Users Can See Links] odanın dışındaki koridorda aşağı yukarı yürümeye başladı. Çok geçmeden[Only Registered Users Can See Links] Connie artık hiç televizyon izleyemez oldu. Artık uyanık geçirdiği süreler[Only Registered Users Can See Links] dakikalarla ölçülür olmuştu. Ben ise zamanımın çoğunu Bill ile geçiriyordum.
Bana marangoz olduğunu ve balık tutmaktan zevk aldığını anlattı. Hiç çocukları olmamış; ama Connie bu amansız hastalığa yakalanana dek[Only Registered Users Can See Links] birlikte yaşamın tadını çıkarmışlar ve çok yolculuk etmişler. Bill[Only Registered Users Can See Links] eşinin yavaş yavaş ölüme yaklaştığı gerçeği karşısında[Only Registered Users Can See Links] duygularını bir türlü dile getiremiyordu.
Bir gün kafeteryada birlikte kahve içtikten sonra[Only Registered Users Can See Links] konuyu kadınlara ve biz kadınların yaşamlarında romantizme ne denli gereksinim duyduğumuza[Only Registered Users Can See Links] eşimizden romantik kartlar ve aşk mektupları almaktan ne denli çok hoşlandığımıza getirdim.
“Connie’ye kendisini sevdiğini söyler misin hiç?” diye sorduğumda (vereceği yanıtı biliyordum)[Only Registered Users Can See Links] bana çıldırmışım gibi baktı.
“Söylememe gerek var mı?” dedi. “Kendisini sevdiğimi biliyor!”
Uzandım[Only Registered Users Can See Links] elini tuttum:
“Elbette biliyor” dedim. Elleri[Only Registered Users Can See Links] bir marangozun ellerinin olması gerektiği gibi[Only Registered Users Can See Links] sertti. Tutunacağı tek şey elindeki fincanmış gibi sıkı sıkıya yapışmıştı fincana.
“Ama Bill[Only Registered Users Can See Links] düşünsene biraz” dedim. “O[Only Registered Users Can See Links] kendisini sevdiğini[Only Registered Users Can See Links] bunca yılın senin için ne anlama geldiğini kesinlikle bilmek ister.”
Birlikte Connie’nin odasına doğru yürüdük. Bill odaya girdi ve ben başka bir hastayı ziyarete gittim. Daha sonra[Only Registered Users Can See Links] Bill’in eşinin yatağının kenarında oturduğunu gördüm. Connie’nin elini tutuyordu.
İki gün sonra[Only Registered Users Can See Links] öğle üzeri hastaneye gittim. Bill koridorun duvarına yaslanmış[Only Registered Users Can See Links] gözlerini yere dikmişti. Connie’nin sabah 11:00’de öldüğünü başhemşireden öğrendim.
Bill beni görünce yanıma geldi ve bana sarıldı. Tüm bedeni titriyordu ve gözleri yaş içindeydi. Sonra[Only Registered Users Can See Links] sırtını duvara yasladı ve derin bir soluk aldı.
“Sana bir şey söylemem gerek” dedi. “Ona söyledikten sonra kendimi çok iyi duyumsadım.” Sustu ve burnunu temizledi. “Geçen gün senin bana söylediklerini uzun uzun düşündüm ve bu sabah ona[Only Registered Users Can See Links] kendisini ne kadar çok sevdiğimi[Only Registered Users Can See Links] onunla evli olmaktan ne denli çok mutlu olduğumu söyledim. Öyle güzel gülümsedi ki... Görmeliydin.”
Connie’ye veda etmek için odasına girdim. Başucundaki komodinin üzerinde Bill’in yazmış olduğu bir kart duruyordu. Hani şu bildiğimiz kartlardan biriydi.
Üzerinde “Sevgili eşime... Seni seviyorum” yazılıydı.