#1
|
|||
|
|||
##_Galiba Yoktan Bir Sevgili Yarattım.._##
Uyandım… Güneş toplamış bavulunu gitmiş şehirden… Sokak tadını çıkarıyor yağmurun… Bulutlar hayli alkollü hiçbiri burnunun ucunu göremiyor… Gökyüzünden fırtına öncesi detone melodiler yayılırken… Ne garip benim içimde yaprak bile kımıldamıyor… Oysa tetikte bekliyor rüzgâr. Uyandım… Oda taş kesmiş… Penceremde adresini şaşırmış bir eylül akşamı… En başta takvimler kabullenemiyor zaten gösterdikleri günleri… Mesela bugün Perşembe ama inatla Salı pazarı kurulmuş semtime… Malum Salı sendromu var geçmişimizde... Uyandım… Doğruluyorum yatağımdan… Doğruluyorum ağzımdaki açık seçik yalanları… Oda buz kesmiş… Radyoda geceden kalma bir şarkı… Açık unutulmuş hüzünler… 40 W yıldızların fayda etmediği karanlık… Sandalyeler zor ayakta duruyor çünkü masadan kaldırılmamış hala sanrılarım… Hala fişten çekilmemiş kelimeler… Harfler darmadağın; dil yorgun; boşa yanıyor cümleler… Kime ait olduğunu bilmediğim bir not göğsümün üstünde; -Tebessümle karşılamalısın artık ölümü… Tanrı birine bakmış içimde ama çıkartamamış herhalde nereden hatırladığını… Yaşamak şimdi ekmeğine katık etmektir gözyaşlarını… Ağlama duvarına çivilenmiş çünkü ahşap çerçevesi ömrümün… Çünkü vesikalık gülüşlerimi öfkelenip çekmeceye kapatmışım… Fotoğraf karelerinde takındığım suretten utanıyorum… Uyandıııım... Oda lal kesmiş… Sesimi hiçbir yere iletemeyince santraller… Ahize telefonla koparmış bağını… Ölü ya da diri aranmıyorum anlayacağınız… Nefesim yettiğince bağırıyorum susturulduklarımı… Günahlarımı durulamaya gidiyorum ağır adımlarla… Musluğun altına dayıyorum eski sevişmeleri… Tenimden düşen bin parça… Gömleğimi yine ters giymişim… Sakallarımın jiletlere direnişini izliyorum bir süre aynada… Gözlerim karıncalı gösteriyor sabahları… İşaret parmağımla dudaklarımı kesiyorum… -ki bu sus demek tıp literatüründe… Yüzümde birçok ihanetin eksik delilleri… Sırrı çözülememiş cinayetler asılı kirpiklerimde… İpuçlarından saçlarımın cesetlerine ulaşmak mümkün… Mümkün suç oranını alnımda hesaplamak… İyi de mutlaka bir yol olmalı geri dönmek için… Nerede başladım bu hikâyeye bak şimdi neresindeyim özgür'lüğün… İsmim alay konusu olmuş esaretime… Öznesi gizli mektuplar yolluyorum durmadan kendime… Postada takılmasın diye dua ediyor yalnızlığım… Sadece çocukluğumdan cevap bekliyorum… Benim; tehlike anında göz bebekleri büyüyen baykuşlarım vardı… Tanıdığım güller vardı dikenlerini karşılıksız seven… Alzheimer hastası aşklarım... İncir çekirdeğini dolduran nedenlerim vardı… Harcanmış zamanlar kuyusuna attığım dilek paralarım… Uçurum uçurum aranan intihar ihtimallerim ve çok düşülesi boşluklarım vardı... Vardı yemin ederim… Yoksa yok olsa hiç öyle söyler miyim? Çocuktum daha… Gece 03–05 arası migren nöbetlerimde yatağım uzay gemisi olurdu… Sonra köpekbalıklarının yüzdüğü bir iskele ya da Elm Sokağı'nda köhne bir ev… Freddy Krueger'la yan yana uzanmışlığım da oldu kapının arkasındaki elbiseleri hayalet sanmışlığım da… Haklısınız uykuya dalmış numarasıyla kurtulduğum ebeveyn dayaklarını da unutmamalı… Unutmamalı ruhumun tuzruhuyla büyük benzerliklerini… Doktor Hanım neden ısrar ediyorsunuz beni anlamamakta… Deli değilim çünkü delirdiğimin farkındayım… Kırık kahve fincanında öldü falım gördünüz ya polisler bütün çingeneleri kodese tıktı… Aldığım elmalı kurabiye tarifinin kıvamı tutmadı… İlaçlarım! Kurtarın beni şu beyaz kâğıtlardan… Lanet kalemimin yine çenesi düştü… Baksanıza, açık ediyor güç bela sterilize ettiğim yaralarımı… Galiba yoktan bir sevgili yarattım; Seni es geçmeli diyorum bazen… Apse yapıyor hatıralar takdir edersin ki… Kalp bazen yönünü şaşırıyor duracağı yeri karıştırıyor hatta… Seni karşılayabilir miyim? Hep bunu merak ederdin ya… Sana az geldiğimi öğrenmiş oldun… Benim aşklara yeterli olmadığımı öğrendiğim gibi… Emir kipine rağmen sevmiştim seni… Git desen aksine dibine kadar sokuluyordum kimsesizliğinin… Sen ya da ben ve diğerleri… Herkesin İstanbul'u başkaydı… Başka başka sızıları barındırıyordu her semt… Mecidiyeköy'de bir adam beyninden vuruldu... Beyoğlu'nda fünye ile patlatılırken (şüpheli) yardım paketleri… Cihangir'de el ele tutuşan iki gölge ölü bulundu… Sarıyer'de bir kadın martı çığlıkları satıyordu… Yoksulluktan mı? Hayır! Minnet duyuyordu çünkü mavilere... Kız Kulesi'ne nicedir yılanlar alınmıyordu… Nicedir ayrılık geçmiyordu Boğaz(ım)dan… Kalamış'ta devrik bir cümleydin belki sen… Bense imla hatasıydım Florya'da… Meğer seni izah edememişim… Beğenmediler acılarımı! ( Özgür Tanrı'da yazdıkları için ödüllendirilmedi… ) Evet doğru… Biri dinamitle edindiği mal varlığını bana dağıtsın diye anlatmadım ki ben seni… Herkesin İstanbul'u başkaydı… Başka başkaydı insana verilen değer… Ucu sivriliyor sözlerimin senden bahsedince… Neden? Saatte iyice geç oldu… Kaç günü akşam ettim seninle… Kaç mevsim değişti ellerimin mesaisinde… Yelkovanların iş yavaşlatma eylemleri sürerken… Bu tımarhanenin denize nazır penceresinden daha kaç vakit seyredilir ki hayat… Bir bardak çay daha çıkar mı sence gözlerinin deminden… Çok sigara yakılası güzelliğin rahat bırakır mı peki beni; biraz uyusam… Tavana astığım bakışlarımı yastığımın altına saklasam… Ne dersin? Üzülme seni yazmaktan vazgeçmedim… Maksat; Yarına da bir şeyler kalsın! |