#1
|
|||
|
|||
Düşeduran Mavisi...
I. Fırtına siyah, alacalı bir yalnızlık gibi duvarlarda Seni sabah aldığı yola geri koyuyor, gün Ve hasret uzun bir kış uykusu, içinde gün, eş Kalbinden kulakların çıkıyor, ah. Beni duyuyor musun güneş? Şarkılar eski sabahları andırıyor. Bırak elinde kalsın tanesi çiğdemin Her alıntıyı aklından geçiren, ben Değil miyim? II. Ömür, iki parmağın şıklatan çocuk Bilyeler sarma sarma, ağzında ağlayan çocuk Ben ağlayan, sen şıklatan, kandıran şarkıların, çocukluk Bak dikkat et, kelimeler ziyan oluyor, hep çocuk Hep çocuk, hep çocuk, bak çocuk! Çocuk kalıyor hep, azalıyor, çorbalık. Ve lakayt adam giriyor aşkın işine Sen bir dirhem, ben iki deyince Bir susluk içinde sözlerimizi unutuyoruz Oysa sahne sırası iki kez geçmiş içimizden Zamanın patronu, ben Değil miydim, Veya sen? Misalen. III. Nihayet sabahın elleri görünür, düşenlerin Düşen niyet olsa sabah yerine hiç Bir kar gibi eriyen adam Yürür keman bir telinde, dudaklarında “şişt” Biraz sessiz kalacak artık Düşeduran maviliği. |