#1
|
|||
|
|||
Bekleyiş ızdırabıdır aşkın
.:BEKLEYİŞ IZDIRABIDIR AŞKIN:. "Boğazıma düğümlenmis Bir Kelimedir Gidişin ve gidişin vicdan azabı olur bir ihanetin, Senli dakikaları desteleyip saklarken aklımın bir ucunda ve kaçakları oynarken kendime inat!" Geçmişin gölgesinde kalan bir yanımı sağaltmak için gösterdiğim çabaya tanıklık edişin midir sana yakınlığımın sebebi. Ruhumu ruhuna teslim etmek isteyişim mi ya da. İncecik ışıklar salınırken gecenin tam orta yerinde, yokluğunun fotoğrafına kayıyor gözlerim. Bu saatten sonra, uykunun herhangi bir emaresi okunabilir mi gözlerimde artık bilemem. Tek bildiğim yokluğunu içselleştirmeye çalıştığım halde varlığına doğru dümenini kırmam batmaya hazır gemilerimin. Sen, belki de hiç olmadın kafamda kurguladığım dünyanın içinde. Nedensiz, şimdilerde anılarımın tam orta yerindesin. Oysa ben, hiç olmadığım kadar eminim çocukluk heyecanımla, ceplerime biriktirdiğim kola kapaklarının ya da misketlerimin arasındaydın. Çekirdek paketlerinden çıkan plastik harfler kadar eminim gözlerinin rengi aynıydı. Biliyorum mıknatısla ördüğün yolların var, ayaklarıma zorla geçirdiğin ve çıkarmamın mümkün olmayacağını bildiğin demir ayakkabılarım bir de. Oysa Bana kalan dokunuşlarına ve tenime bıraktığı izlerine namzet parmaklarının, içimdesin. Bozduğun erkekliğimden bihaber ardına bakmadan yürü, ben takip etmeye çalışırım ayak izlerini… Yokluğunu nakşediyorum yüreğime, saklayayım diye emanet ettiğin noktalarını alıyorum yanıma ve bir de soru işaretlerini. Ne garip bana verecek hiç virgülün olmamış senin, devam edememiş; aşka dair, aşkı anlatan, aşk kokan yitik yıllarım. Bilemezsin, bekleyiş ızdırabı olurken aşkın, tüm kadınlarım sendedir artık. Yavaş yavaş kayarken parmaklarımın arasından senli dakikalarım bu kez de yalanlarımı biriktiririm zihnimde. Gözlerinin dokunduğu her yere daha bir farklı bakarım ve gece kadar soğuk, gece kadar karanlık, gece kadar isyankâr bir soluk çıkar ciğerimden, ölürüm! Yanımdasın, gözlerine takılıyor gözlerim, geçmişin derin kesiklerine karşın doyumsuz aşklar kuşanıyorum, elim kolum sen içinde kalıyor. Farkındasın, çok aldandım, ama kadın aldanmak demekti. Her defasında, acıyan yüreğimi kıskançlıklarla süsleyip bırakıverirken avuçlarının arasına ve sinir savaşına dönüştürürken yaşamı, yasak bir aşka dayanamam. Şımarık bir çocuk gibi ağlarım, sonrasında vicdan azabım olursun. Karşımdasın, yitik hareketlerle dokunmak isterken yüzünün en saklı yerine, binlerce kez özür dileyerek kendi adıma ve adını bilmediğim herkes adına... Evet, söylemiştin, dün gibi hatırlıyorum, “özürler anlamsızdır” bilirim. Gidişler acı verir, katlanılamaz olur varoluş ve kapılar ardına kadar kapanır! Boğazıma düğümlenmiş bir kelime olur gidişin ardından bakamam bile, gitme kal, diyemem… Suskunsun, kulakları sağır eden en sessiz çığlığını fısıldayıver kulaklarıma, "gidiyorum" demen belki de fermanıdır ölümün. Git, senli dakikalarımı biriktireceğimi ve yaşayamadığımız her bir anın ölümüm olacağını bile bile... Git ve unutma, gidişinin sonrasız olacağını. Biliyorsun, gözlerinin dokunduğu her noktada aradığım sen olursun. Ruhuma dokunan öpüşlerinin, ve taparcasına tekrardan duyumsamak istediğim soluğunun adına, şimdi sen aldat beni ve ardında bırakarak yosma bir kenti önce öp, sonra öldür beni! |