#1
|
|||
|
|||
Etobur Bitkiler
Etobur Bitkiler
Etobur bitkilerin yaprakları, en ilginç özelliklere sahip olan yapraklardandır. Kese, huni veya ibrik gibi şekillere sahip olan bu yapraklar böcek yakalayabilir, böceklere yuva olabilir veya su depolayabilirler. Pinguicula (Yağ Çanağı) Etobur bitki, böcek gibi canlıları çeken, yakalayan, öldüren ve daha sonra da avını parçalayarak faydalı bölümlerini sindiren bitkidir. Birçok bitki bu aşamaların bazılarını uygular. Mesela bazı çiçekler böcek, kuş gibi dölleyicileri kendilerine çekerler. Orkide, su zambakları gibi bazı bitkiler ise böcek gibi dölleyicileri kısa süre için tuzağa düşürürler ama bu bitkilerin hiçbiri bu hayvanları yemezler. Bu böcekleri sadece döllenmek için kullanırlar. Kısacası bunlar etobur bitki değildir; çünkü etobur bitki olmak için bitkilerin bu canlıları sindirmeleri gerekmektedir. Etobur bitkiler, avlanırken yapraklarını kullanırlar. Bunlardan en ilginç olanı Dischidia rafflesiana isimli bitkidir. Bu bitki tam olarak etobur sayılmasa da, etobur bitkilerin uyguladığı yöntemlerden bir kısmını uygular. İbrik şeklindeki yapraklarıyla karıncalara yuva işlevi gören bu bitki çok kalabalık koloniler halinde yaşayan karıncaları yemez. Ancak onları besler ve karıncaların artıklarından elde ettiği nitrojeni besin olarak kullanır. Karıncalar ise hem hazır bir yuvayı kullanmış hem de bitkiye zarar veren canlıları bertaraf etmiş olurlar. Ayrıca Dischidia'nın keselerinde biriktirdiği su, kesenin iç yüzeyinde bulunan ek kökler tarafından emilerek kullanılır hale gelir. Etobur bitkilerden olan Pinguicula (yağ çanağı) gibi bitkiler yapışkan ve kaygan yüzeyli yapraklarıyla üzerlerine konan böcekleri ipliksi bir salgının içine alırlar. Bu salgının içinde bulunan protaz, lipaz ve asit fosfataz gibi enzimler böceği parçalayarak, böceğin sindirilmesini sağlarlar. Aktif yapışkan yapraklara sahip olan Drosera, uçları yapışkan ve kırmızı bir tür pigment içeren uzun ve kısa tüyleriyle avlanır. Yaprağın ortasında bulunan kısa tüylere dokunan böcek, bu sinyalin uzun tüylere iletilmesiyle tuzağa düşmüş olur. Yaprak, bir elin avuç içine kapanması gibi katlanır ve böceği sindirir. Bütün bitkiler belirli oranda hareket ederler; ancak etobur bitkilerin hareketleri oldukça hızlı ve etkilidir. Bitkilerin kas sistemleri olmadığına göre bunu nasıl başarmaktadırlar? Bu iş için etobur bitkiler iki ayrı mekanizma kullanırlar. Birincisi, Venüs bitkisinde görülen ve su basıncının değişmesiyle harekete geçen mekanizmadır. Yaprak üzerindeki tüylere dokunulunca harekete geçen bu sistemde, iç duvarda bulunan hücreler suyu dış hücrelere transfer ederler. Bu, yaprağın bir anda kapanmasını sağlar. İkinci tür hareket ise, hücre gelişimiyle desteklenmiştir. Bu bitki ise içine giren böcekleri aniden kapattığı kapağı ile yakalar. Burada da yine çok açık bir tasarımın olduğunu görmek, akılcı bir insan için zor değildir. Bitkinin uyarı sisteminin yanında, yapraklarının kapanmasını sağlayan mekanik sistem de son derece mükemmel bir yaratılıştadır. Bitki içindeki hücreler elektriksel uyarı alır almaz bünyelerindeki su dengelerini değiştirirler. Yaprakların oluşturduğu kapanın iç tarafındaki hücreler bünyelerindeki suyu bırakıp çökerler. Bu olay havası alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın hemen dışındaki hücreler ise aşırı su alarak şişer. Böylece insanın kolunu hareket ettirmesi için bir kasın gevşerken ötekinin kasılmasına benzer şekilde, kapan kapanır. İçerde hapsolan sinek ise her çırpınmasında tüylere tekrar tekrar değerek, elektriksel itmenin tekrar oluşumuna ve dolayısıyla da yaprağın daha sıkı kapanmasına neden olmaktadır. Bu arada kapanın yüzeyindeki hazım bezleri de uyarılmaktadır. Uyarı sonucunda bezler sineği yavaşça eritecek sıvıyı salgılamaya başlarlar. Böylece bitki, protein bakımından hayli zengin bir çorba haline gelen sineğin peltesini kullanarak beslenir. Sindirimin sonunda ise, tuzağını kapanmasını sağlayan mekanizma tersine işleyerek kapanın açılması sağlanır. Güneş gülü Sundew'in dokunaçları ise, ava doğru bükülür; çünkü dokunaçların bir tarafındaki hücreler, dokunacın diğer tarafındaki hücrelerden daha fazla büyümüşlerdir. Bu tuzakta çiçeğin üzerindeki duyargaların ucundan salgılanan maddelerin yaydıkları kokuyla dokungaçlara gelen böcek buradaki yapışkan maddeye yakalanır. Bu andan itibaren tuzak harekete geçirilmiş olur, ortadaki kısa duyargaların dış tarafında bulunan daha uzun duyargalar bir kafes gibi böceğin üzerine kapanırlar. Böcek bu tuzağın içinde çeşitli enzimler kullanılarak sindirilir. Bir bitkinin böcek yakalamak için özel bir tuzak hazırlamasının ne anlama geldiğini bir an için düşünelim. Herşeyden önce bir bitki, neden alışılmışın dışında bir beslenme türü geliştirerek, böcekleri avlama ihtiyacı hissetmiş olabilir? Evrimciler, etobur bitkilerin de diğerleri gibi tesadüfen gelişen doğa olayları sonucunda böyle bir özellik kazandığını öne sürerler. Ancak, bir bitkiye nasıl bir olay tesadüf etmelidir ki, bu bitki çok hızlı hareket eden yapraklara, böcekleri sindirebilen enzimlere sahip olsun? Dahası, her etobur bitki, içinde bulunduğu koşullara uygun olan farklı özelliklere sahiptir. Bunun için örneğin Drosera bitkisinin usta bir avcı olmadan önce belirli aşamalardan geçmesi gerekir. İlk önce etrafta dolaşan böcekleri, sinekleri tespit etmeli ve bu canlıları özel bir laboratuvar testinden geçirdikten sonra, bunların zayıf yönlerini, hangi kokulardan ve renklerden etkilendiklerini, anatomik yapılarını ve onları nasıl sindirebileceğini kararlaştırmalıdır. Daha sonra, bu böceklerin dolaştıkları bölgeyle ilgili bir keşif yapıp nerede yerleşmesi gerektiğini tespit etmelidir. Ancak bundan sonra daha da zor bir aşamayla karşılaşır. Kendi kimyasal ve biyolojik yapısını elde ettiği verilere göre değiştirmesi gerekmektedir. Yani bitkinin hem rengini değiştirecek kimyasal pigmentlere, hem kokusunu değiştirecek salgı bezlerine ihtiyacı vardır. Ayrıca sineğin içine düştüğü zaman kurtulamayacağı bir tuzak tasarlamalıdır. Bunun için gerekli mühendislik çalışmalarını yaptıktan sonra yapışkan tüyler, kaygan bir yüzey ve dibi su dolu bir çanak, bu tuzağı tamamlayan bir kapak ve tuzağı harekete geçiren anahtarları tek tek tasarlamalıdır. Bu arada böceği nasıl sindireceğini de düşünmeli ve bu iş için gerekli enzimleri kullanmaya karar vermelidir. Yukarıdaki senaryonun akıl ve mantık dışı olduğunu her akıl sahibi insan bilir. Tüm bitkiler gibi etobur bitkiler de ne bir beyne, ne göze, ne de akla ve şuura sahiptir. Böyle karmaşık bir tasarım, değil bir bitki, konunun uzmanı olan bütün bilim adamlarının biraraya gelmesiyle bile meydana getirilemez. Bu üstün tasarımı çok açıkça anlaşılacağı gibi, örneksiz yaratan, sonsuz bir ilim ve güç sahibi olan Allah var etmiştir. Yeryüzündeki en akıllı canlı olan insan bile örneksiz hiçbir şey yaratamaz. Ressam gördüklerini çizerken, bilim adamı da ancak var olanı inceler. Oysa, sonsuz bir gücün sahibi olan Rabbimiz, hiçbir örnek edinmeksizin yaratandır. Bu gerçeği Allah, Kuran'da şöyle belirtmiştir: "Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117) |