#1
|
|||
|
|||
Hayalİ Evrİm AĞaci
HAYALİ EVRİM AĞACI
Evrim senaryosundaki son sahneye geldiğimizde, buraya kadar saydığımız tüm imkansızlıkların ve mantıksızlıkların göz ardı edildiği hayali bir evrim ağacıyla karşılaşırız. Bitkiler evrimciler tarafından 29 sınıfa ayrılmış ve sınıflar arasında da ata-torun ilişkileri kurulmuştur. Her bir sınıfın başka bir sınıftan evrimleştiği iddia edilir ve bakteriler de tüm bu sınıfların ortak atasıdır. Sayısız çeşit, renk ve kokudaki çiçekler, ağaçlar, meyveler ise bu ağacın son dallarıdır. İşin çok ilginç bir yanı vardır. Neredeyse her biyoloji kitabında karşılaşacağınız bu evrim ağacının tek bir dalını bile doğrulayan bir bitki fosili serisi yoktur. Yeryüzündeki canlılardan birçok grup mükemmel fosil kayıtlarına sahiptir ama hiçbiri bir türden diğerine ara geçiş formu özelliği taşımaz. Hepsi kendi içlerinde özel ve orijinal olarak yaratılmış, apayrı türlerdir ve birbirleri arasında herhangi bir evrimsel bağlantı yoktur. Bu konudaki sorunlarını evrimciler şöyle dile getirirler: Daniel Axelrod, Evolution of the Psikophyte Paleoflora, 13 Evolution 264-274 (1959) isimli kitabında, İlk çağlara ait kara bitkileri için evrimsel ağaçlar geniş çapta yenilemeyi gerektirir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Chester A Arnold, Michigan Üniversitesi'nde fosil bitkiler üzerine çalışmalar yapan bir botanik profesörüdü. Paleobotaniğe Giriş kitabının 334. Sayfasında; Sadece bitki evrimcileri çiçeklenen bitkilerin beklenemeyen yükselişini açıklamada bir kayıp içerisinde değiller, bu bitkilerin kökeni aynı biçimde bir gizemdir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Yine bir evrimci olan Ranganathan, B.G. Origins? adlı kitabında, Ne geçmiş fosil kayıtlarında evrimi kanıtlayacak ara geçiş formuna ait organları yarı oluşmuş herhangi bir hayvana veya bitkiye ne de günümüzde evrimin hala devam ettiğini işaret eden yarı gelişmiş bir hayvana veya bitkiye rastlanmamıştır.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Chester A. Arnold'ın, yukarıda adı geçen kitabında şöyle bir ifadesi yer almaktadır: Şimdiye kadar modern hiçbir bitkinin başlangıcından bugüne kadar olan evrimsel akrabalık tarihini izleme şansımız olmadı.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] The Evolution of Flowering Plants, in The Evolution Life adlı kitabında Daniel Axelrod, Angiospermlere, yani çiçekli bitkilere yol açan ilkel grup, fosil kayıtlarında henüz tespit edilmemiştir ve yaşayan hiçbir angiosperm böyle bir bağlantıya dikkatleri çekmemektedir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] 20 Eylül 1975'te Science News dergisinde yayınlanan bir makalede (Ancient Alga Fossil Most Complex Yet) evrimcilerin modern alg olarak nitelendirdikleri günümüzdeki örnekleri ile milyarlarca yıl öncesinde yaşamış olan algler arasında hemen hemen hiçbir farkın olmadığı şöyle belirtilmektedir: 3.4 milyar yıl öncesine ait mavi-yeşil alg ve bakteri fosillerinin her ikisi de G.Afrika'daki kayalarda bulunmuştur. Daha da ilgi çekici olan, pleurocapsalean alg ile modern pleurocapsalean algin hemen hemen birbirlerine denk olduklarının ortaya çıkmasıdır.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Yukarıda, konu ile ilgili uzmanların ağızlarından çıkan sözlerin hepsi aynı ortak mesajı vermektedir: Yarı oluşmuş organlara, sistemlere sahip hiçbir ilkel bitki fosili yoktur, bir bitkinin bir başka bitkinin atası olduğuna dair elde hiçbir kanıt yoktur. Dolayısıyla çizilen evrim ağaçları tamamen hayal gücünün ürünüdür ve hiçbir bilimsel yanı yoktur. Eğer eldeki bitki fosilleri önyargısız olarak değerlendirilirse Yaratılış Gerçeği apaçık görülür. İşte bu durumu itiraf eden Cambridge Üniversitesi'nden evrimci Prof. Dr. Edred Corner'ın sözleri şöyledir: "… Hala önyargısız olarak bitkilerin fosil kayıtları özel bir yaratışın lehinedir. Bitkilerin fosil kayıtları özel yaratılışın lehinde görünüyor. Bir orkidenin, bir su mercimeğinin ve bir palmiyenin aynı atadan gelmiş olmalarını aklınız alıyor mu? Üstelik bu tahmin için herhangi bir kanıtımız yokken. Evrimciler bir cevap vermek için hazırlanmalı, ama bence çoğu tartışma başlamadan bitecek."[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Evrimci olmasına rağmen Edred Corner'ın da itiraf etmekten kendini alamadığı gerçek aslında çok açıktır. Elbette ki tek bir bitkiden sayısız çeşitlilikteki bitkilerin ortaya çıkması imkansızdır. Bitkilerin her biri kendi türüne ait farklı özelliklere sahiptir. Renkleri, tadları, şekilleri, üreme biçimleri birbirinden farklıdır. Bu farklılığın yanında aynı türdeki bitkiler dünyanın neresine giderseniz gidin aynı özelliklere sahiptirler. Karpuz her yerde karpuzdur, rengi , lezzeti, kokusu hep aynıdır. Gül, çilek, karanfil, çınar, ıhlamur, muz, ananas, orkide kısacası tüm bitkiler aynı türde dünyanın her yerinde aynı özelliklere sahiptir. Yapraklar dünyanın her yerinde fotosentez yapabilecekleri mekanizmalara sahiptirler. Benzersiz taşıma sistemleri dünyanın her yerindeki bitkilerde vardır. Bu mekanizmaların, evrimcilerin iddia ettikleri gibi, tesadüfen oluşması imkansızdır. Bu durum gözönüne alındığında evrimcilerin iddia ettikleri gibi dünyanın her yerinde aynı tesadüfün etki ettiğini söylemek hiçbir şekilde akılcı ve bilimsel değildir. Bütün bunların bize gösterdiği tek bir sonuç vardır. Tüm canlılar gibi bitkiler de yaratılmışlardır. İlk ortaya çıktıkları andan itibaren bütün mekanizmaları eksiksiz olarak vardır. Evrimcilerin iddialarında kullandıkları "zamanla gelişim, tesadüflere bağlı değişimler, ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkan adaptasyonlar" gibi terimler sadece evrimcilerin yanılgılarını anlatan tanımlamalardır. Bunun dışında bilimsel bir anlamları yoktur. YARATILIŞ GERÇEĞİNİ İSPATLAYAN FOSİLLER DEVONİAN DÖNEMİ FOSİLLERİ (408-306 MİLYON YIL) Bu döneme ait olan bitki fosillerine baktığımızda günümüz bitkilerinde bulunan pekçok özelliği taşıdıklarını görürüz. Örneğin stomata, kütikül, rhizoid ve sporangialar bu bitkilerde bulunan yapılardan birkaçıdır.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Bir kara bitkisinin karada yaşayabilmesi için mutlaka kuruma tehlikesinden korunması gerekir. Kütiküller bitkileri kurumaya karşı koruyan, gövde-dal ve yaprakları kaplayan mumsu yapılardır. Bitki eğer yapısında kurumayı önleyecek kütiküllere sahip değilse, evrimcilerin iddia ettikleri gibi kütikül oluşmasını bekleyecek vakti yoktur. Kütikül varsa bitki yaşar, yoksa kurur ve ölür. İşte ayrım bu kadar nettir. Bitkilerin sahip oldukları tüm yapılar tıpkı kütikül gibi bitki için son derece hayati öneme sahiptir. Bir bitkinin yaşayabilmesi ve çoğalabilmesi için tıpkı bugünkü gibi kusursuz işleyen sistemlere sahip olması gerekir. Bu anlamda, bulunmuş olan tüm bitki fosilleri de bitkilerin yeryüzünde ilk ortaya çıktıklarından bu yana aynı kusursuz yapılara sahip olduklarını doğrulamaktadır. KARBONİFER DÖNEMİ FOSİLLERİ (360-286 MİLYON YILLIK) Lepidodendron günümüzden 345-270 milyon yıl önce yaşamış bir bitkidir. Fosilin büyütülmüş resminde de görüldüğü gibi Lepidodendron ağacının fosilleşmiş olan gövdesinin yüzeyinde, yapraklarının bağlanmış olduğu yerlerin izleri çok belirgindir. Hatta damarlı demetin gövdeden, yaprağın sapına geçmiş olduğu yerlerde elmas şeklindeki yaprak izlerinin merkezleri de rahatlıkla görülmektedir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Karbonifer dönemin en önemli özelliği, bu döneme ait çok fazla çeşitte bitki fosili bulunmasıdır. Bu döneme ait bulunan fosillerin bugün yaşayan bitki türlerinden hiçbir farkı yoktur. Fosil kayıtlarında aniden beliren bu çeşitlilik evrimcileri tekrar çıkmaza sokmuştur. Çünkü birdenbire her biri çok mükemmel sistemlere sahip bitki türleri oluşmuştur. Evrimciler bu çıkmazdan kurtulmanın yolunu evrimi çağrıştıran bir isim takmakta bulmuşlar ve olayı "Evrimsel Patlama" olarak nitelendirmişlerdir. Tabii bu durumu Evrimsel Patlama olarak isimlendirmek, evrimciler açısından hiçbir problemi çözmemektedir. Hatta evrim teorisinin kurucusu olan Charles Darwin'i bu problem hayretler içinde bırakmıştı ve Darwin bu düşüncesini şöyle itiraf etmişti: Bitki aleminin tarihinde yüksek seviyeli bitkilerin açıkça aniden ve birdenbire gelişimleri kadar bana daha olağanüstü gelen bir olay yoktur. Bütün bu bitki fosillerinde de görüldüğü gibi, günümüz bitkileriyle yüzmilyonlarca yıl önce yaşamış olan bitkiler arasında şekil ve yapı olarak hiçbir fark yoktur. PSILOPHYTON Günümüzden 395-360 milyon yıl önce yaşamış olan bu bitkinin yaprakları yoktur. Fosilinde de görüldüğü gibi dalları tekrar yan dallara ayrılan çok damarlı bir bitkidir. Psilophyton bitkisinin fosili Devonian Dönemine aittir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] CALAMITES Kimi zaman 20 metreye kadar uzayabildiği tahmin edilen Calamites isimli bitki Orta Karbonifer- Üst Karbonifer dönemlerinde (300-250 milyon yıl önce) oldukça yaygın olan bir türdür.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Bitkiler milyonlarca yıl önce de aynı bugünkü gibi fotosentez yapmaktaydılar. Betonları çatlatacak kadar güçlü hidrolik sistemlere, topraktan emilen suyu metrelerce yukarıya çıkaracak pompalara, canlıların besinini üreten kimyasal fabrikalara sahiplerdi. Yüzmilyonlarca yıl önce bitkiler yaratılmışlardı. Onları yaratan Alemlerin Rabbi olan Allah, bugün de onları yaratmaya devam etmektedir. Günümüz teknolojisinin sağlamış olduğu en gelişmiş imkanları kullanarak, bitkilerdeki bu yaratılış mucizelerini anlamaya çalışan insanoğlu için, tek bir tür bitkiyi bile yoktan meydana getirmek mümkün değildir. SENFTENBERGIA Bu bitkinin özelliği bileşik yapraklarının tekrar tekrar bölünmesinden oluşan yapraklara sahip olmasıdır. Yandaki resimde fosili görülen Senftenbergia plumosa türü ise Almanya Karbonifer Dönemi’ne (300 milyon yıl önce) ait bir bitkidir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] SPHENOPTERIS NEUROPTERIS Sphenopterid bitkisi kompleks yapılı bir bitkidir. Dış görünüş olarak günümüz bitkilerinden hiçbir farkı olmayan bu bitkinin fosilinde yaprakları çok net görülmektedir. Resimdeki S. elegans türü Almanya Karbonifer Dönemi’ndendir. (325-290 milyon yıl önce)[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Bu fosilde ise Neuropteris türü ağacın yaprakları görülmektedir. Neuropteris, Üst Karbonifer Dönemi’nde (280 milyon yıl önce ) yaşamış olan bir bitkidir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da çok yaygındır. Resimdeki örnek N.gigantea türüne aittir. Illinois, Mazon Creek’teki Pennsylvanian fosil katmanlarında bulunmuştur.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]ANNULARIA Calamitaceae’in yapraklarının fosil kalıntıları. Yapraklar oval ya da mızrak biçimindedir. Bu tür Amerika, Kanada, Çin ve Avrupa’da, Carboniferous döneminde oldukça yaygındı. Aynı zamanda Sovyetler Birliği ve Çin’de Permian Dönemi, Patagonia’da Üst Paleozoic Dönemi’nde yaygındı. Resimdeki Italya’nın Üst Paleozoic Dönemi’ne ait bir fosildir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]Baragwanathia en eski damarlı kara bitkisidir. İletken dokuları ve sporları vardır. Bunlar onu günümüz bitkilerinden farksız yapan özellikleridir.Yaprakları olan dallar 28 cm uzunluğundadır. Bu dalların genişliği 1-2 cm dir. Ana eksen, daha sonra kendileri de ayrılacak olan iki yan dala ayrılır. B.Longifolia türü (resimde görülen) Avustralya, Victoria’da bulunmuştur. 400 milyon yıllık bir bitkidir. Üst Silurian Dönemi’ne aittir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]Bu tür, eğrelti otlarının fosil kalıntılarını belirtmek için kullanılır. Çok farklı görüntüsü olan bu yapraklar, sapının iki tarafında tüyler bulunan türdendir. Günümüz eğrelti otları ile karşılaştırıldığında yapı olarak hiçbir farkı olmadığı görülmektedir. Resimdeki örnek Lombardy, Osteno’da Alt Jurassic (190 milyon yıl önce) Dönemi’ne aittir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] a) Karbonifer dönemlerine ait Columboss fosili.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] b) Günümüzdeki Columbus: Bir yosun türü olan Columbusların fosili ve günümüzdeki örnekleri arasında hiç bir fark yoktur. Burada günümüz Nipa ağacının meyvesi, Eocene Dönemi’nin küçük bir Nipa meyvesi fosiliyle karşılaştırılmıştır. Nipa, bugün tropikal sahil şeriti ya da kıyıya yakın olan nehir kenarlarında yetişen gövdesiz bir palmiyedir. Görüldüğü gibi bitkinin meyvesinde hiçbir değişiklik yoktur.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]Bu karşılaştırmada da akçağaçların yapraklarının hiç değişmeyen kompleks yapısı görülmektedir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Kavak ağacının yaprak fosilleri de günümüz kavak ağaçlarınınkiyle tamamen aynıdır. Bu fosil örneği yaklaşık olarak 25 milyon yaşındadır.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Soldaki resimde Miocene dönemine ait bir tomurcuk fosili, sağdakinde ise çiçek fosili görülmektedir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Günümüzün yaban çuha çiçeği(primrose)
|