Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Eğitim - Öğretim > biyoloji
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 8 December 2008, 10:55
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Hormonal Düzenlenme

Sistemli canlılarda organ ve dokuların fizyolojik aktivite bütünlüğü ile sitemler arasında işbirliğini sağlayan düzenleyici maddelere hormon denir. Ancak her düzenleyici madde hormon değildir.Mesela; Kandaki CO2 konsantrasyonu; beyinde solunum merkezini uyarır. Ancak CO2 bir hormon değildir.
Hormonlar sistemli canlılarda özellikle organ ve dokular arası işbirliğini sağlayan mesaj taşıyıcılardır. Bitkilerde dokular arasında haberleşme hormonlarla yapılmaktadır. Hayvanlarda ise dokular ve organlar arası haberleşme başlıca iki sistem ile yapılır. Bunlardan birisi sinir sistemidir. Diğer is hormonla sistemdir. Hayvanlarda canlılık olaylarının kontrol, devamlılığı ve fizyolojik bütünlüğü sinir ve hormonal sistemin birlikte çalışmasıyla sağlanmaktadır.
Hormonlar organizmalarda belirli bezlerden salgılanır. Bu bezlere endokrin bezler denir. Ancak hayvanlarda sinir hücrelerinin uç kısmından da hormonal aktiviteye sahip dopamin, histamin, asetil colin gibi maddeler salgılamaktadır. Dolayısıyla hormonlar sadece endokrin bezlerden salgılanmaz. Bitkilerde hormonlar belirli bölgedeki hücrelerden salgılanır. Salgılana hormonlar değişik doku ve organlara taşınarak gittiği bölgede etkili olur. Gerek endokrin bezlerden, gerekse sinir hücrelerinin uç kısmıyla, bitkilerin özel hücrelerinden salgılanan hormonlar, salgılandığı dokuda değil hedef dokularda; görev yapar. Hormonlar hedef dokularda büyümeyi farklılaşmayı, yaraların tamirini, hücre zarından madde alışverişini, organizmadaki sıvıların pH’ını ve osmotik basıncını düzenleyen doğal organik maddelerdir.

BİTKİSEL HORMONLAR

Bitkisel hormonlar hücre metabolizması üzerinde son derece etkindir (az miktarda dahi olsa). Bitkisel hormonlar hayvansal hormonlarda olduğu gibi sentezlendikleri bölgeden az veya çok uzak bölgeden az veya çok uzak bölgede etkili olurlar.
Bitki hormonları; öncelikler aktif büyüme gösteren dokularda, kök ve gövde uçlarında bulunan büyüme noktalarındaki meristematik dokularda meydana gelir.
Bitkisel hormonların bitkilere ait farklı bölgelerde meydana getirdikleri etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Bitkinin büyüme bölgesinde boyuna uzamayı sağlar.
Yeni köklerin, özellikle yan köklerin oluşumunu sağlar.
Çiçek kısımlarından çiçek ve meyve oluşumunu hızlandırır.
Kambiyumda hücre bölünmesini hızlandırır.
Yan tomurcukların gelişimini durdurur.
Absisyon tabakalarının oluşumuna engel olur.(Absisyon tabakası: Yaprakların dökülmesi esnasında yaprak sapında oluşan mantar dokusu=
Bitkisel hormonlar doğal organik maddelerdir. Bu maddelerden bilinenleri oksinler, giberellinler, sitkininler, absisik asit ve etilen sayılabilir.
a) Oksinler: Bitkilerde en etkin büyüme gerçekleştiren hormondur. Ancak oksinler bu etkiyi diğer hormonlarla beraber gerçekleştirirler. Oksinler meristematik hücrelerde bölünme, hücre ve doku farklılaşması gibi olaylarda etkin rol oynamaktadır. Oksinler bitkide özet olarak yaprak dökümü, çiçek açma ve meyve verme gibi herkes tarafından görülebilecek faaliyetleri düzenler. Mesela yapraklarda dökülme olayına bitkide oksin hormonunun azalması neden olmaktadır. Etilen de oksinle birlikte yaprak dökümünde etkilidir.
b) Giberellinler: Bu hormonlar bazı bitkilerde gövde uzamasının ve meyve büyümesinin hızlandırır. Giberellinlerin en önemli özelliği tohum çimlenmelerini uyarmalarıdır.
c) Sitokininler: Tütün bitkisinden izole edilmiş bir hormondur. Özellikle sitokininler ile giberellinler daha çok erken gelişme döneminde etkide bulunarak büyümeyi sağlar. Oksinler ise gelişme evresinden sonra etkili olurlar. Tomurcuk gelişmesi tohum çimlenmesi yaprakların geç yaşlanması gibi olaylarda sitokininler etkilidir.
d) Absisik Asit: Tomurcuklarda uyuklama veya gelişmeyi durdurucu bir etkiye sahiprtir.
e) Etilen: Bu hormon sadece üretildiği yerde etkili olmaktadır. Bu madde yaprak dökümü ve meyve olgunlaşmasında etkilidir.


ENDOKRİN BEZLER
İNSANDA ENDOKRİN BEZLER VE HORMONLAR

A) HİPOFİZ BEZİ

Yaklaşık 1,25 santim çarpında, cevize benzer küçücük bir salgı bezidir ve kafatasının alt kısmında beynin altına yerleşmiş bulunmaktadır. Ön ve arka olmak üzere iki kısma ayrılmıştır ve her kısımda kan akımına ayrı cins hormonlar ifraz eden ayrı tip hücreler bulunmaktadır.
Hipofiz salgı bezi vücuttaki bütün bezlerin fonksiyonunu kontrol ettiği için “Başlıca Bez” denilebilir

a) Hipofizden Salgılanan Hormonlar
Hipofiz bezi iki lobun yan yana gelmesiyle oluşur. Ön lob epitel hücre karakterindedir. Arka lob ise sinir hücrelerinden oluşur. Her iki lobda sinirsel olarak hipotalamusa bağlıdır. Sürüngen, kurbağa ve bazı memelilerde iki lobun arasında birde ara lob bulunur. Ara lob insanın embriyo döneminde gözlenir. Hipofiz bezi beyin bölgesinde Türk eyeri adı verilen bölgeye yerleşmiş olarak bulunur.

I) Hipofiz ön lobundan Salgılanan Hormonlar
ACTH (Adreno Cortico Tropik Hormon)
TSH (Tiroit stimülan Hormon)
GTH (GSH) [Gonado Tropin (stimulan) Hormon]
Growth Hormon
Melanosit uyarıcı Hormon

II) Hipofizin arka lobundan salgılanan Hormonlar
Vasopressin (Anti Diüretik Hormon = ADH)
Oksitosin

ACTH (Adreno Cortico Tropik Hormon): Yapısı moleküler olarak bilinen bir hormondur. Yapısında 39 amino asit bulunan bir proteindir. Hedef organı Adrenal kortex (Böbrek üstü bezinin kabuk bölgesi) dir. Bu hormon; böbrek üstü bezinden kortizol, kortikosteron gibi hormonların salgılanmasını sağlar

Trotropik Hormonu (Tiroit stimüle Hormon): Tiroid bezini stimüle eden hormondur. Tiroid bezi bu hormonun etkisiyle Tiroksin hormonu sağlar

Gonado Tropin Hormonu: Eşey bezlerini uyaran hormondur. Birkaç çeşidi vardır.
a) Folikül Uyarıcı Hormon: Erkekte sperm hücrelerinin ilk oluşum evresini hızlandırır. Dişi bireylerde ise ovaryumda folükülün gelişimini uyararak yumurtanın olgunlaşmasını sağlar
b) LH (Lütein Hormonu): Ovaryumlarda folikülün tamamen olgunlaşıp yumurtayı oluşturup ovulasyonun gerçekleşmesinde etkilidir. Bu hormon ayrıca testislerde leydig hücrelerinde uyarıp testesteron hormonunun salgılanmasını sağlar
c) Prolaktin (Lüteotropik hormon LTH): Süt salgılanmasını ve annelik duygularını düzenler. Memeliler dışında diğer omurgalılarda da LTH vardır. Bunlar da süt salgılanmasını değil annelik karakterlerinin açığa çıkmasında görev yapar. LTH yumurtlama olayı gerçekleştikten ve LH ile FSH’in minimum seviyeye inmasinden sonra ovaryuma etkide bulunarak progesteron ve ostrojen hormonlarının sürekliliğini sağlar

Melanosit Uyarıcı Hormon: Bu hormon hipofizin tali hormonu olarak veya esas hormonların yan etkileri olarak geçer. İnsande ACTH hormonu yan etkisiyle pigmentasyonun düzenlendiği kabul edilir. Aşırı salgılanırsa addison hastalığı gözlenir. Yani derinin güneş gören bazı bölgeleri aşırı şekilde siyahlaşır.
Addison Hastalığı
Böbreküstü bezlerinin yetersiz çalışması nedeniyle oluşan sinsi ve genellikle ilerleyici tabiatta bir hastalıktır.Hastaların % 70 inde böbreküstü bezlerindeki doku gerilemesi birincil olarak ortaya çıkmaktadır.Geri kalanlarında ise böbreküstü bezleri veremi, kanserleri, iltihaplanmaları gibi sebeplerden dolayı doku gerilemesi ortaya çıkmaktadır.
Nedenler, görülme sıklığı ve risk faktörler:
Böbreküstü bezleri herbir böbreğin üst kısmına yerleşmişlerdir.Medulla adı verilen iç kısım ve kortex adı verilen kabuk kısmından * oluşmuştur. Kortex (kabuk) kısmı yaşam için zorunlu olan ve kortikosteroidler olarak adlandırılan hormonların üç tipini üretir:Androjenler ve Östrojenler, glukokortikoid hormonları ve mineralokortikoid hormonları.
Androjen ve Östrojenler, cinsi gelişme ve üremeyi etkilerler.
Glukokortikoid hormonlar (Kortizol gibi) glikoz regulasyonunu korurlar,bağışıklık yanıtını baskılarlar ve vücudun baskılara karşı yanıtını sağlarlar.
Mineralokortikoid hormonlar ( aldesteron gibi) vücuttaki * sodyum-potasyum dengesini düzenler.
Her 100.000 kişiden 8 inde görülür.Her iki cinste de görülme sıklığı aynıdır.*
Risk faktörler: Adetin erken kesilmesi, tip1 diabetes mellitus,hipoparatiroidizm,hipopitutiarizm,pernisi yöz anemi,testikuler disfonksiyon,Grave's hastalığı,kronik tiroidid,kandidiyazis,herpetiform dermatit,vitiligo ve myastenya gravis.
Bulgular:
Güçsüzlük
Aşırı yorgunluk, bitkinlik, kas güçsüzlüğü
Kilo kaybı
Mide bulantısı
Kusma
Tekrarlayan ishaller
İştah kaybı
Deride koyulaşma, lekeler
Bazı bölgelerde deride anormal koyu renklenme
Soluklaşmalar da olabilir
El ve ayaklarda cilt döküntüleri ve lezyonları
Ağızda yanak içlerinde renk değişiklikleri,pigmentasyon
Yavaş,uyuşuk hareketler
Kan basıncı ve kalp atımında değişiklikler
Yüzde ve avuçlarda olağandışı ve aşırı terleme
Baş ağrısı
Pupillerde genişleme
Kalp atışlarında hızlanma
Hızlı ve ritmik titreme
Ani krizler
Hafıza bulanıklığı
Göz kapaklarında istemdışı anormal hareketler
Uyku bozukluğu
Heyecanlanma
İnişli çıkışlı ruh hali
Dikkat dağınıklığı
Hafıza kaybı (amnezi)
Halusinasyonlar
Bayılmalar
Belirtiler ve tetkikler:
Kan Basıncı düşmüştür.
Kortizol seviyesi düşmüştür.
Serum sodyum düzeyi düşüktür.
Potasyum testi potasyumda artış gösterebilir.
Karın röntgeninde adrenal kireçlenme odakları görülebilir.
Karın tomografisinde adrenal kireçlenme odakları ve atrofi görülebilir.
Tedavi:
Ömürboyu sürecek kortikosteroidle yerine koyma tedavisi belirtileri kontrol altına alır.Genellikle glukokortikoid* (kortizon veya hidrokortizon) ve mineralokortikoid (fludrocortizon) kombinasyonları verilir.
Komplikasyonlar:
Hastalığın seyri esnasında şu komplikasyonlar eşlik edebilir.
Diabetes mellitüs
Tirotoksikoz
Hashimato tiroiditi
Hipoparatiroidizm
Pernisiyöz anemi
Overlerde hipofonksiyon veya testislerde yetersizlik
Addison hastası hangi durumlarda tıbbi yardım almalıdır? Addison hastası enfeksiyon, yaralanma, sıvı kaybına neden olabilecek hastalıklara yakalandığı zaman hastalığını tanıyan bir hekime başvurmalıdır. Kilosunda bir artma, ayak bileklerinde şişmeler veya diğer yeni belirtiler ortaya çıkarsa mutlaka tıbbi yardım almalıdır

Somatotrop Hormonu (Growth hormonu): Bu hormonun kimyasal yapısı bir polipeptit molekülü şeklindedir. Polipeptit molekülü 190 amino asitten meydana gelmiştir. Çeşitli omurgalı hayvan gruplarında yapısı ve molekül ağırlığı az çok değişmektedir. Somatotrop bütün hücreler etkili kabul edilse de büyüme ve bölünme gücüne sahip olan hücrelerde etkilidir. Büyüme çağında ise sadece bir kısım hücrelere etkili olmaktadır.
Somatotrop hormonunu belirli doku ve organlarda büyüme yönünde etkisi ile meydana gelen biyokimyasal olaylar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Hücrelerde protein sentezi artar. Hücrelerin büyümesi ve sayıca çoğalması bu etki ile kamçılanır
Karbonhidrat kullanımı azalır. Yağlar mobilize edilerek (depolardan kaldırılarak) kullanım alanına sevk edilir
Bunlara göre somatotrop hormonunun etkisiyle yağlı şişmanlama durdurulur. Ama metabolizma olayları tamamen protein sentezleri sayesinde ağırlık verecek yönde olur. Protein sentezleri sayesinde hücrenin yapısal elemanları iki katına çıkarılarak bölünme olaylarına hazırlık yapılık teşvik sağlanır. Hücrenin ihtiyacı olan enerji genelde yağlardan karşılanır. Ancak karbonhidrat olmadan da somatotrop hormonunun aktif olmadığı tespit edilmiştir.
Son araştırmalara göre SH hormonu hücrelere amino asit girişini hızlandırmakta ve protein sentezinin hızlanmasını sağlamaktadır.
Somatotrop hormonu organizmada özellikle uzun kemik ve kasların büyümesini kontrol eder. Büyüme hormonun büyüme döneminde fazla salgılanması devlik (Jigantizm) az salgılanması cüceliğe (Nanismus) neden olur
Büyüme devresinden sonra büyüme hormonun fazla salgılanması sonucu ise “Akromegali” denilen morfolojik bozukluklara neden olan hastalık ortaya çıkar. Akromegalide, vücudun uç bölgeleri büyür. Kaşların bulunduğu yer, burun ucu, çene, parmakların uç bölgeleri gibi.

II) Hipofizin Arka Lob Hormonlar: ADH ve oksitosin hormonları hipofizin arka lobundan salgılanır. Kimyasal yapı bakımından birbirine benzer ve küçük polipeptit yapıda müleküllerdir. Ancak etkileri tamamen farklıdır. Bu hormonlar nöro hipofizden saf olarak izole edilmiştir. Günümüzde bu hormonlar sentetik olarak de üretilmişlerdir. Ve oksitosin doğum olaylarından yaygın olarak kullanılmaktadır.
Antidiüretik hormonun görevi (ADH) (vassopresin): Hormonun esas görevi böbreklerde geri emilim yüzeylerine etkide bulunarak plazma özelliğine sahip olan sıvının emilmesini artırarak atılacak suyun oranını ayarlamaktır. Böylece böbrekten aşırı oranda su atılmasına engel olmaktır. Bu hormonun yetersiz olduğu durumlarda organizmada aşırı şekilde su atılır. Şeker hastalarında da gözlenen bu duruma diyabetes insipidus (şekersiz şeker hastalığı) denir. Bu durumda hasta günde ortalama 20 litre kadar su kaybeder ve tekrar almak zorunda kalır.
Organizmanın aşırı etkenlere maruz kalmasında; (kan kaybı, yaralanma, korkma gibi) ADH oranı kanda artar. Artış sayesinde kan hacmi ve kan basıncı ADH tarafından ayarlanır ADH’ın etkisiyle düz kaslar kasılarak kanın iç organlardan beyne gitmesi sağlanır. Bu yönüylede ADH tansiyonun aşırı olarak etkilenmesini öneleyerek hayati görev yapar.
Oksitosin Hormonu: Bu hormon özellikle dişi bireyde görev yapar. Doğum esnasında hipotalamus uyarıldıktan sonra hipotalamustan oksitosin hormonu salgılanır. Hormon dölyatağında bulunan düz kasların sürekli ve peryodik olarak kasılmasını sağlayarak doğumun kolaylaşmasını sağlar. Oksitosinin ikinci ve önemli bir görevi de annenin süt bezlerinde toplanan sütün boşalmasını sağlar. Süt yavrunun vakum oluşturması sırasında oksitosin hormonunun etkisiyle yavrunu ağzına fışkırtılır.

Diyabet
Şeker hastalığı (ya da tıptaki adıyla Diabetes Mellitus), vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesine, vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesi, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkar. Toplumumuzun yaklaşık %6sı şeker hastasıdır.
İnsülin pankreas denilen midemizin arkasında yeralan bir organımızdan (şekil1) kan dolaşımına verilir. Normalde vücuda yemeklerle aldığımız besinler parçalanarak, vücudun başlıca yakıtı olan şekere dönüştürülür ve kan dolaşımına geçerek kan şekerini yükseltir. Kan şekeri yükselmesi de pankreastan insülinin kana geçmesini arttırır. İnsülinde kanda dolaşan şekerin vücudumuzdaki hücrelere alınarak kullanılmasını ve vücudumuzun ihtiyacı olan enerjinin üretilmesini sağlar.
Şeker hastalığında yediğimiz besinlerle aldığımız ana enerji kaynağı olan şekeri vücudumuz insülin eksikliği nedeniyle yeterince kullanamaz. Şeker kan dolaşımında kalarak kan şekerini yükseltir. Vücudumuz ise şeker denizi içinde yüzerken (insülin eksikliği nedeniyle kullanamadığı için) şekersizlikten, enerji üretmek için yağları ve kasları yakar. Çünkü şekeri kullanması için gerekli anahtar olan insülin eksiktir.

B) TİROİD BEZİ ve SALGISI
Tiroid bezi boyun bölgesinde gırtlağın hemen altında ve soluk borusunun iki yanına ayrılmış iki lobdan meydana gelmiştir. Bezin histolojik yapısında foliküller ve folikül içerisinde kolloid maddeleri dikkat çeker. Kübik veya prizmatik hücrelerin sıralanmasıyla meydana gelmiş olan kesecikler tek sıra hücre duvarından meydana gelmiş halde görülürler. Bunlara tiroid folikülleri denir. Foliküllerin içindeki sıvı ya da kolloidal sıvı denir. Kolloid maddeler etrafteki epitel hücreler tarafından emilebilme özelliğine sahiptir.
Tiroid bezinin en önemli hormonu tiroksindir. Tirozin amino asidinin iyotlanmış bir türevidir. Bu hormon organizmadaki hücrelerin metabolizmasını yükselti. O2 kullanımını artırarak oksidasyon reaksiyonlarının artmasına yol açar. Aksi durumlarda tiroksin miktarı azalmış olarak kabul edilebilir. Tiroksinin azalması hücreler arası sıvıda tuzun ve suyun artmasına, kandaki kolesterolünde artmasına neden olur. Ancak tiroksinden etkilenmeyen organlarda vardır. Bunlar beyin, retina, dalak, testisler, akciğerler sayılabilir.
Tiroksin hormonu growth (somatotrop) hormonuyla birlikte büyüme olaylarına, metabolizmaya direk etkisi sayesinde etkilenmektedir. Tiroksin bu meyanda protein organizmayı yap, karbonhidrat metabolizmasını oksidasyon redüksiyonu ve polimerizasyonunu hızlandırır. Böylece geö organizmada gelişme ve büyüme hızlanmış olur. İnsanda zihinsel faaliyetler hızlanır. Birçok endokrin bezin faal hale gelmesi sağlanır.
Tiroksin hormonu kemik gelişimine de etkide bulunur. Tiroksinin etkisiyle kemikten kana Ca+2 geçişi artar. Kemikte kalsiyumun azlığı gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Ancak metabolizmayı hızlandırıcı bir etkiye sahiptir. Tiroit bezi bu durumu dengelemek amacıyla bir başka hormon daha salgılar. Bu hormona tirokalsitonin denir. Tirokalsitonin tiroksin hormonunun olumsuz etkisini ortadan kaldırarak kandaki kalsiyumun kemiklere geçmesini sağlar. Böylece hem metabolizma hızı düşmez hem de kemiğin gelişimi olumlu yönde düzenlenir.



Tiroid bezinin şişmesine guatr hastalığı denir. Guatr hastalığının ortaya çıkması (iyot eksikliğine bağlı olarak) tiroksin salgılanması yapabilmek için bezin büyümesine yol açar. Ayrıca yenilen gıdalarda bulunan antitiroid maddelerde guatra sebep olabilmektedir. Mesela lahana ve şalgam gibi sebzelerden bu gibi guatrojen maddelerin elde edildiği gözlenmiştir. Genel olarak guatra I2 eksikliğinde rastlandığından tedavi amacıyla (I2)’lu maddeler kullanılmaktadır.
Gelişme döneminde tiroksin eksikliği gözlenirse birey yine cüce kalır. Buna kretenizm denir. Bu bireylerde geri zekalılık ve kısırlık gözlenir. Erginlik döneminde tiroid bezinin az tiroksin salgılaması deride şişlik kılların dökülmesi tembellik ruhi uyuşukluk sağlar. Buna miksödem sendromu denir.
İyot vücutta ne işe yarar?
İyot, tiroit hormonu yapımında kullanılan bir maddedir.
İyot nerede bulunur? Günlük iyot ihtiyacı ne kadardır?
İyot genel olarak yüksek miktarda deniz ürünlerinde daha az miktarda süt, yumurta ve ette, çok az miktarda* sebzelerde ve meyvelerde bulunur. Birçok insanın çok az miktarda iyoda ihtiyacı olur. Günlük iyot ihtiyacı 150mgr'dır. Tiroit bezi yetersiz olanlarda günlük ihtiyaç çok daha fazladır. Yiyeceklerdeki iyot miktarının ölçülmesi oldukça zordur. Yeterli iyot alınıp alınmadığı iyot miktarının idrarda ölçülmesi ile ortaya çıkarılır.Çünkü alınan iyodun çoğu idrar, çok az bir kısmı ise dışkı ile atılır. İyot eksikliği olmayan yerlerde idrardaki iyot atılımı en az 100ug/gün, iyot eksikliği olan bölgelerde ise 3-45ug/g'dür. Pratikte 24 saatlik idrar toplanması oldukça zordur. Bu nedenle buna alternatif olarak iyot ve kreatinin arasındaki oran hesaplanır.*
İyot eksikliğinde ne olur?
Yeterince iyot alınamadığı durumlarda (örneğin doğu Karadeniz bölgesinde) tiroit hormonu yetersizliği ortaya çıkar. Hormon yetersizliği feedback düzenleme mekanizması denilen bir mekanizma ile hipofizden TSH salgılanmasını sağlar. TSH yeterli miktarda tiroit hormonu üretmesi için tiroidi uyarır. TSH'nın uzun süre tiroidi uyarması tiroit hücrelerinin büyümesine ve çoğalmasına neden olur. Bu ise tiroidin hacminin büyümesine dolayısıyla guatr oluşumuna neden olur. Buzullar veya devamlı yağışlar topraktaki iyodu uzaklaştırarak yetişen sebze ve meyvelerde iyot eksikliğine neden olur. Bu yiyeceklerle beslenenlerde guatr ortaya çıkar. Bu hastaların tuzuna iyot ilave edilmesi ile guatrları küçülür.

Guatr
Tiroidin normal yapısını bozan bazı hastalıklar sonucu oluşur. Bunlar içinde en sık görülen hastalık guatrdır. Guatr, daha önce de belirtildiği gibi tiroidin büyümesine verilen isimdir.
Kaç türlü guatr mevcuttur?
Guatr değişik şekillerde bulunabilir.
Diffüz guatr: Her iki lob simetrik olarak büyümüştür. Muayenede tiroidin yüzü ele düz ve yumuşak olarak gelir. Bazen tek bir lob büyümüş olabilir. Normalde sağ lob soldan daha büyük olabilir.
Multinodüler guatr: Her iki tiroit lobu büyümüştür. Yüzü boğum ve tümseklerden oluşmaktadır. İçerisinde birden fazla nodül mevcuttur.
Soliter tiroit nodülü: Tiroit içinde* bir tek nodül bulunur.

C) PARATİROİD BEZİ

Tiroid bezinin üzerinde ikisi üst ikisi altta gömülmüş; bezelye şeklinde dört küçük bezdir. Tiroid bezi kadar paratiroid bezide sinir ve kan damar ağı yönüyle yoğundur. Oaratiroid bezinden özel hücreler aracılığıyla kana parathormon salgılanmaktadır.
Parathormon kalsiyum ve fosfat homeostasisinde önemli rol oynar. Özellikler kandaki kalsiyumun miktarı parathormon tarafından ayarlanır.
Parathormon barsak ve böbreklerden Ca+2 emilimini teşvik edici bir etkiye sahiptir ve D vitamini ile emilimi gerçekleştirir. Ancak miktarı yetersiz kalmışsa hormon kemikteki depo halindeki (CaHPO4) kalsiyumu devreye sokar ve kanda kalsiyum oranını yükseltir. Ca+ iyonları genel olarak organizmada bir çok metabolik olaylarda kullanılır. Öncelikle kemik teşekkülünde Ca+2 gereklidir. Ayrıca kas ve sinir sisteminin normal işleyişi, kas kasılması, sinirlerden impulsun iletilmesi ve aktif taşıma reaksiyonlarının olması kanın pıhtılaşması için Ca+2 mutlaka gerekli olan bir yoldur.
Parathormon eksikliğinde Ca+2 kemiklere gider ve organizmada Ca+2 azlığı çekilir. Bu durumda kaslarda şiddetli kasılmalar gözlenir. Buna tetani denir. Tetani durumunda kaslar düzensiz olarak kasıldığından; titremelere parmaklarda içe doğru bükülmelere neden olur.
Parathormon aşırı miktarda salgılanırsa kanda Ca+2 oranı artar, iskelet zayıflar; kaslar uyartılara çok yavaş cevap verir. Ayrıca kemiklerde meydana gelen uzun sürerli Ca+2 iyonu eksikliği raşitizm ostaomalasi gibi kemiklerin bozuk gelişimi veya kemik yumuşaması gibi olayların gözlenmesine yol açar.
Kanda artan Ca+2 iyonları böbreklere taşınır ve orada fosfor iyonları ile birleşerek böbrek taşlarını oluşturur.
Kemiğin oluşması esnasında kanda parathormon, trokalsitonin ve D vitamini görev yapar. Bu yapılar kanda Ca+2 ve PO3 iyonlarının artışını sağlar. Bu iyonlar kandan kemiğe geçerek Ca, H, PO4 halinde çökelirler. Ca+2 kemikte yaklaşık 1000 gr olarak bulunur. Kemik sağlığı açısından kandan her an 1 mg hazır olarak Ca+2 iyonu hazır olarak tutulur veya dışarıdan alınır.

D) BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ

Her iki böbreğin üst kısmında bulunan endokrin bezlerdir. Epitelial hücrelerden meydana gelmiş bir histolojik yapıya sahiptir. Kan damarları yönüyle oldukça zengindir. Böbrek üstü bezleriyle böbreklerin doğrudan bir ilişkisi yoktur.
Böbrek Üstü Bezleri iki ana bölümden oluşur.
Kabuk kısmı (Adrenal kortex)
Öz kısmı (Adrenal medulla)
Bu yapılardan adrenal kortex mezoderm orijinlidir. Adrenal kortex aynı zamanda Adrenal medulladan farklı yapı ve özellikte hormon salgılar. İkinci kısım ektoderm orijinlidir ve sinir sistemiyle yakından ilgilidir.

1) Adrenal korteksten salgılanan hormonlar: Steroid hormonlardır. Bunlara genel olarak kortikosteroidler denir. Kortikosteroidler ikiye ayrılır
Glikokortikoidler (Kortizol = hidrokortizon)
Mineralo kortikoidler (aldosteron gibi

2) Öz kısmından Salgılanan Hormonlar
Böbrek üstü bezinin bu bölgesi sinir sisteminin bir parçası şeklinde düşünülmektedir. Çünkü buradaki hücreler (sinir hücreleri) görünümünde olan salgı hücreleridir. Bu bölgeden iki önemli hormon salgılanır.

Adrenalin (Epinefrin)
Nöroadrenalin (Nöroepinefrin)

Adrenalin (Epinefrin): Epinefrin hormonu sempatik sinirlerin faaliyetini hızlandırır. Acil durumlarda kana verilen adrenalin vücudun bütünüyle tepki göstermesine neden olur. Genellikle heyecan, korku, endişe, öfkelenme durumlarında kanda miktarı artar. Epinefrin bu durumda sempatik sinir sistemine uyarak kalbin çalışmasını hızlandırır, kan dolaşımını, kan basıncını ve kandaki şeker miktarını artırır. Saç ve deri diplerindeki kaslar kasılır ve kıllar bu sayede dikleşir. Beyne fazla kan gider ve kanın pıhtılaşma zamanı hızlandırılır. Vücutta yorgunluğa karşı direnç artar. Hipofizin ACTH salgılaması için uyarılır. Öz bölgesinde devamlı epinefrin salgılanır. Salgılana miktar daima sinir sistemiyle kontrol edilir.
Nöroepinefrin: Parasempatik lifleri uyarır, kılcal damarların kasılmasını sağlar. Kalbin çalışmasını yavaşlatır. Kan basıncının artışını sağlar.

E) EŞEYSEL BEZLER

Dişilerde ovaryumlardan östrojen ve progesteron hormonları, erkeklerde ise testislerden testosteron hormonu salgılanır.

F) PANKREAS

Pankreas karında midenin gerisinde yer alır.İnce barsak ve karaciğere bağlıdır.Pankreas içinde küçük Langerhans adacıkları olarak adlandırılan hücre salkımları vardır.İnsülin üreten Beta hücreleri bu langerhans adacıklarının içinde yer alır.Şeker hastalığı olmayan kişilerde kandaki glukoz seviyesi beta hücrelerinden insülin salınımını uyarır.Beta hücreleri sürekli kan glukoz seviyesini ölçer ve hücrelerin içine yeterli miktarda glukozun alınmasını sağlarlar.Kan glukoz seviyesini normal sınırları olan 60-120 mg düzeyinde tutarlar.İnsulin üretimi azaldığında veya insulin yetersiz çalıştığında hücreler yeterli miktarda glukoz alamaz ve fazla glukoz karaciğer ve kaslarda depolanmak yerine kanda birikir.Kan şekeri artar(hiperglisemi).
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 12:51


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri Antalya Seo tesbih aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort
mecidiyeköy escort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2