#1
|
|||
|
|||
Baştankara Kuşlarının Tehlikeyi Nasıl Haber Verdiklerini Biliyor musunuz?
Baştankara Kuşlarının Tehlikeyi Nasıl Haber Verdiklerini Biliyor musunuz?
Son yapılan bir araştırma, Kuzey Amerika'da yaşayan baştankara kuşlarının çıkardıkları melodilerle sürüye sadece düşmanın geldiğini haber vermekle kalmayıp, aynı zamanda tehlikenin boyutu ve cinsi hakkında da bilgi verdiklerini ortaya koydu. Baştankaralar, bir tehlike karşısında sürülerini uyaran farklı sesler çıkarırlar. Bugüne kadar yüzeysel uyarılar sanılan bu sesleri inceleyen Washington Üniversitesi'nde biyolog olan Christopher N. Templeton, Science dergisinin Haziran 2005 sayısında yayınlanan araştırmasında şu sonuca varmıştır: "Bu çalışma, kuşların uyarı seslerinin sandığımızdan çok daha kompleks ve inceliklerle dolu olduğunu göstermiştir." Çalışma açık havada kurulan bir kafeste bulunan baştankara kuşlarına yakın yerleştirilen 15 avcı kuşla yapılmıştır. Baştankara kuşlarının tehdit olarak gördükleri bu avcı kuşlara karşı iki farklı uyarı sesi çıkardıkları saptanmıştır: Düşman havada uçuyorsa baştankaralar yüksek frekaslı, ince bir uyarı sesi; düşman eğer hareketsizse, daha yüksek, geniş bantta ve birkaç heceden oluşan bir uyarı sesi çıkarıyorlardı. Bu araştırmada ayrıca kuşların tehdidin büyüklüğünü sadece boyuta göre değil, avcının tipine göre de saptayabildikleri anlaşılmıştır. Örneğin baştankara kuşları için cüce baykuş küçük olmasına rağmen, kancalı gagası ve geniş pençeleri olan büyük boynuzlu baykuştan daha tehlikelidir. İşte kuşların boyuta bakmaksızın tehlikenin çeşidini de anlayarak uyarı melodilerini değiştirdikleri görülmüştür. Sadece bir serçe büyüklüğündeki baştankara kuşlarında görülen insanı hayrete düşüren bu zeka, Allah'ın üstün yaratışının delillerinden biridir. Normal şartlarda bu kuşun kendisinden büyük bir kuşu tehdit olarak görmesi gerekirken zararsız olduğunu anlayıp bu duruma uygun uyarı sesi çıkarması "tesadüfen oluyor" denecek türden bir davranış değildir. Avuç içi büyüklüğünde bir kuş, avcı kuşu tanımlayacak binlerce farklı ses çıkarıp, sürüyü tehdide karşı uyarabiliyorsa bu, takdir edilmesi gereken bir akıl örneğidir. Bitki Hücrelerinde Milimetrenin Binde Biri Kadar Bir Alana Sığdırılmış Olan Teknolojiyi Biliyor musunuz? Bitki hücresinin en önemli özelliği, diğer bütün canlı hücrelerinden farklı olarak kendi besinini kendisinin üretebilmesidir. Her bölüm farklı kimyasal maddelerden oluşmuştur ve her biri farklı bir görevi yerine getirmek için özel olarak tasarlanmıştır. Yaprakta bulunan klorofilin içinde yakalanan güneş enerjisi, havadaki karbondioksiti ve bitkideki suyu çeşitli işlemlerden geçirerek glikoza (besin) ve oksijene dönüştürmekte kullanılır. Bu karmaşık işlemlerin gerçekleştirildiği yer büyük bir fabrika değil, yaprakta bulunan ve boyutu milimetrenin binde biri gibi ölçülerle ifade edilen özel yapılardır. Bu gibi örnekler doğada milyonlarca yıldır aynı şekilde var olan mükemmel yaratılış delillerini bir kere daha, farklı bir yönden gözler önüne sererek Allah'ın gücünün sınırsızlığının anlaşılmasına birer vesile olmaktadır. Yarasalardan İlham Alınarak Körler İçin Ayakkabılar Üretildiğini Biliyor musunuz? Çek mucit Antonin Kaspara yarasaların ses dalgalarıyla hareket etmesi prensibinden yola çıkarak görme engelliler için ayaklarını 'görmelerini' sağlayacak titreşimli bir ayakkabı icat etti. Antonin Kaspara'nın icat ettiği bu ayakkabı, pençesinde özel bir cihaz bulunduracak ve bu cihaz yerle her temas ettiğinde infrared ışın yayacak. Alıcı, bu ışınları toplayacak ve olası bir engel ortaya çıktığında ayakkabının sahibini uyaracak olan bir titreşim mekanizmasını harekete geçirecek. Görme engelliler için bu araç büyük önem taşıyor, çünkü şu anda da buna benzer cihazlar kullanılıyor, ancak bu sinyallerin anlaşılabilmesi için kulaklık takılması gerekiyor, bu ise duymanın çok önemli olduğu görme engelli kişiler için büyük zorluk oluşturuyor. Canlıların vücudunda insanoğlunun planlayabileceğinden çok daha üstün tasarımlar bulunması bize tek bir şeyi gösterir. Canlılardaki mükemmel teknolojiler onları Allah'ın yaratmış olduğunun delillerindendir. Yüce Allah üstündür, güç sahibidir. Balina Gözlerinin Evrimcilerin İddialarını Geçersiz Kıldığını Biliyor musunuz? Evrimciler balinaların günün birinde denizde yaşamaya karar veren bir kara memelisinden hiçbir bilinci olmayan, geleceği göremeyen rastlantısal mutasyon ve doğal seleksiyon mekanizmaları yoluyla evrimleştiği gibi bir masalı savunmaktadırlar. Ancak balinalardaki tek bir özelliğin incelenmesi bile bu iddianın mantıksızlığını açıkça ortaya koymak için yeterlidir. Balinaların göz tasarımında ve haberleşme sistemlerinde kara memelilerinde örneği bulunmayan, kompleks ayarlamalar mevcuttur. Kara memelilerinde toz ve darbeleri engelleyici olarak göz kapağı bulunur. Balinaların gözleri ise farklı bir tehlikeye, derinlerdeki basınca karşı koruyucu sert bir tabakaya sahiptir. Ayrıca balinaların göz tasarımında kırılma indisi, gösteri havuzunda suyun altından sıçrayan bir balinanın suyun seviyesinden altı metre yükseklikteki balığı mükemmel bir hassaslıkla yakalamasını mümkün kılar. Bunun yanısıra, balinanın gözleri, kara memelilerindekinden farklı olarak, kafanın iki yanında bulunur, böylelikle akıntılara karşı korunmuş olur. Gözlerdeki çubuk hücreleri ile koni hücrelerinin oranındaki ayarlama sayesinde, ışığa hassasiyet renk ve diğer detaylara hassasiyete oranla fazladır. Bu oranın yanı sıra gözlerde fosfor bulunması, diplerin karanlık ortamında görmelerini sağlayan özelliklerdendir. Balinanın yaşamını sürdürebilmesi için bu özelliklerin tümüne aynı anda sahip olması gerektiği açıktır. Balinalar bu özelliklere sahip olarak bir anda ortaya çıkmışlardır; şüphesiz ki balinaları alemleri yoktan var eden bonsuz ilim sahibi Yüce Allah yaratmıştır. Göçmen Kuşların Yükseklerde Nasıl Uçabildiklerini Biliyor musunuz? Bazı göçmen kuşlar, olağanüstü yüksekliklerde uçarlar. Bir kaz türünün (bar-headed geese) 9.000 m yükseklerde Himalayalar üzerinden uçtuklarına dair kayıtlar vardır. Bu yükseklik atmosferin stratosfer tabakasının başlangıcına yakın bir yüksekliktir. Şu ana kadar tespit edilen en üst yükseklik ise 12.000 metrede rastlanmış olan kızıl akbabaya aittir. Bu yükseklikte oksijen yoğunluğu deniz seviyesindekinin üçte birinden daha azdır. Kazların ve diğer yüksekte uçan kuşların bu kadar düşük oksijen seviyesinde uçabilmeleri için, kanlarında yeterli miktarda oksijen taşıyabilen hemoglobin molekülüne ve bu oksijenin uçuş kaslarına nakledilebilmesi için çok yoğun kılcal damarlara sahip olmaları gerekir. Şiddetli soğuklar da bu yükseklikte ikinci bir tehlikedir. Bu yükseklikte ısı –150C’nin altına düşebilir. Göç eden kuşlar birkaç gün bu dondurucu koşullarda uçmak zorunda kalabilir. Ancak kuşlar bu şartlara en uygun tasarıma sahip oldukları için, bu zorlu yolculuğun da üstesinden gelebilirler. Bu Rabbimiz'in rahmetiyle, her canlıyı yaşayacağı koşullara en uygun yapı ve sistemlerle yaratmasının bir sonucudur. Güvelerin Duyargalarındaki Tüycüklerin Sayısını Biliyor musunuz? Erkek Polyphemus güvesinin duyargaları bir dişi güvenin kokusunu birkaç kilometre uzaktan fark edebilecek kadar hassastır. Güvenin koku alma duyusunun bu kadar etkili olmasının bir nedeni, her bir duyarganın yaklaşık 17.000 tüycüğe sahip olmasıdır. Bu tüycüklerin her biri de binlerce koku alma gözeneğine sahiptir. Bu üstün tasarım Yüce Allah'ın benzeri olmayan yaratmasıdır. Allah kainatı bir örnek olmaksızın yaratandır. |