#1
|
|||
|
|||
Gazneli Mahmut
Gazneli Mahmut
Gazneliler Devleti'nin en büyük hükümdârı ve Hindistan Fâtihi Gazneli Mahmut, 2 Kasım 971 tarihinde doğdu. Babası Sebük Tegin, annesi ise Zâbulistan bölgesinden asil bir âilenin kızıydı. Daha gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başladı ve babasının yanında katıldığı savaşlarda cesâret ve zekâsıyla kendini gösterdi. Babası Sebük Tegin’in vefâtı üzerine, orada bulunan küçük kardeşi İsmâil, yerine geçti ise de, Sultan Mahmut, hemen Gazne’ye giderek, mülkünü kardeşinin elinden aldı ve saltanatını îlân etti (997). Sâmânîlerin elinde kalmış olan Buhârâ, Horasan, Herat, Belh, Bust ve Kâbil’i zaptetti. İran ve Irak tarafların da hüküm süren Şiî Büveyhîler (932-1062) ile önce savaş ve sonra sulh ederek saltanatını tanıttı. Ebû Hâmid İsfahânî’yi Bağdat’taki Abbâsî halîfesine gönderdi. Halîfe el-Kadir (991-1030), Gazneli Mahmut’un elçisini memnuniyetle karşıladı. Yeni hükümdara saltanat alâmetlerinden hil’at, tâç, bayrakla birlikte, sahip olduğu ülkelerin “Ahid”ini gönderip, “Yemînü’d-Devle”, “Velî Emîrü’l-Mü’minîn” ve “Emîrü’l-Mille” lakaplarını verdi. Sultan, gönderilenleri kabulden sonra İslam'ı yaymak ve İslam düşmanlarıyla mücadele etmek için her yıl Hindistan’a sefer yapmayı vaad etti. Bundan sonra, başşehir Gazne’de büyük bir merâsimle hil’ati ve tâcı giyen Mahmut, Abbâsî Halîfesi El-Kadir adına hutbe okuttu. Sultan Mahmut, sırasıyla Horasan ile bugünkü Afganistan ve Belûcistan denilen ülkeleri tamamen hükmü altına aldı. Mâverâünnehir Hânı İlik Han ve sonra Kadir Han'la savaşarak, Ceyhun’un ötesine ve Harezm’e kadar sınırlarını genişletti. Şiî Büveyhîlerden İran ve Irak taraflarında Rey, İsfehan, Kazvin, Sâve, Zencan, Ebher şehir ve kalelerini alıp, sapık akımlara kapılanları şiddetle cezalandırdı. Râfızîliği ve felsefî ideolojilere ait kitapları imha ettirip, yıkıcı faaliyetlere katılanları sıkıca takip ettirdi. Gazneli Mahmut, böylece ülkesinin kuzey cephesini emniyete aldıktan sonra, tahta çıkarken yaptığı yemine ve verdiği söze sadık kalarak, Hint seferlerine başlamaya karar verdi. Eylül 1000 târihinde ilk Hint Seferine çıkan Sultan Mahmut, bu tarihten 1027 yılına kadar Hindistan’a on yedi büyük sefer düzenledi. Birinci seferine Eylül 1000 tarihinde çıktı. Kabil’in doğusunda Lamgan bölgesinde Hintlilerin elinde bulunan birkaç kaleyi zaptederek geri döndü. Sultan Mahmut’un İkinci Hint Seferi, Vayhand Racası Caypal’e karşı oldu. 27 Kasım 1001 tarihinde Peşaver yakınlarında yapılan savaşı Gazneli ordusu kazandı. Caypal on beş kadar oğlu, torunu ve büyük kumandanlarıyla esir düştü. Sultan Mahmut’un eline, bu zaferden sonra muazzam bir ganîmet geçti. 1004 yılında Bhatiya bölgesi racası Beci Ray üzerine yürüdü. Bu seferde Bhatiya Racalığı'nın bütün bölgelerini ele geçirdi. Bölgede mescitler ve minberler inşâ ettiren Sultan, İslâmiyet'in esaslarını öğretmeleri için âlimler de tayin etti. Sultan Mahmut, dördüncü seferini Multan üzerine yaptı. Multan Hâkimi Ebü’l-Feth Dâvûd, Karmatî bozuk inanışına sahipti. Gazne ordusunun üzerine geldiğini haber alan Ebü’l-Feth şehri terk ederek İndus Nehri üzerindeki bir adaya kaçtı. Multan’ı zapteden Sultan, buradaki Karmatîleri cezalandırdı. 1008 yılında Multan’ın yeni vâlisi Suhpal’ın Müslümanlığı terk ederek Moğol dînine dönmesi üzerine, Sultan Mahmut çetin kış şartlarına rağmen Beşinci Hint Seferine çıktı. Multan önünde yapılan savaşı kazanarak, Suhpal’ı tutuklatıp Multan ve çevresinin idaresini komutanlarından Tegin Hazin’e bırakarak Gazne’ye döndü. Aynı yıl Kuzeybatı Hindistan ve Pencab bölgesi racalarının İslâmiyet'in yayılmasını önlemek üzere faaliyete girişmeleri üzerine tekrar harekete geçen Sultan Mahmut, müttefik kuvvetlere karşı Vayhand şehri ovasında yapılan muhârebeyi, ağır kayıplar vererek kazandı. Ancak, bu savaş ile Kuzey Hindistan racalarının kuvvetleri ezilmiş ve Pencab yolu Türk-İslam orduları için güvenli bir hâle getirilmiş oldu. Sultan Mahmut, Ekim 1009 târihinde büyük bir ticaret merkezi olan Narayyanpur’u zaptetti. 1010 tarihinde çıktığı seferde Multan’ı bütünüyle fethetti. Müslümanlara eziyet eden Karmatîlere ağır bir darbe daha indirildi. 1014 tarihinde çıkılan Dokuzuncu Hint Seferi'nde Nandana Kalesi'nin fethinden sonra Keşmir üzerine yüründü. Keşmir kuvvetleri iki defa bozguna uğratıldı. Bu zaferin Hindistan’daki yankıları pek büyük oldu ve İslâmiyet en uzak yerlere kadar yayıldı. Sultan Mahmut, onuncu seferini, Hintlilerce mukaddes bilinen pek çok tapınak ve putun bulunduğu Thanesar şehrine yaptı. Hiçbir direnişle karşılaşmadan şehre giren Sultan, bütün putları kırdırdı. “Çakrasvami” adındaki en meşhur putu Gazne’ye götürerek halka gösterdi. Bu zafer, Hinduların, Müslümanları tanımalarına sebep oldu. Bunun netîcesinde pek çok kimse İslâmiyet'le şereflendi. 1015 yılında Keşmir yolu üzerine Lokhot Kalesini kuşattı ise de şiddetli kış yüzünden bir netîce elde edemeyerek geri döndü. Hint dünyası, Sultan Mahmut’tan o derece yılmıştı ki, herhangi bir yere sefere çıksa şöhreti ondan önce varıyor ve şehirler korkudan teslim oluyordu. On ikinci seferini zengin ve bayındır bir ülke olan Kanave’a karşı yaptı. Sirsava Kalesi'ni zaptetti. Baran (Bulendşehr) Kalesi önüne geldiğinde Raca Hardat, Sultânı karşılayarak Müslüman olduğunu bildirdi ve şehri teslim etti. Onunla birlikte 10.000 taraftarı da İslâmiyet'i kabul etti. Mahmut Han, sefere devamla Cumne ile Ganj nehirleri arasında bütün şehirleri aldı. 20 Aralık 1018’de de asıl hedefi olan Kanave’i fethetti. Bu seferden tahmînen üç milyon dirhem para, altmış bin esir ve beş yüz fil ganîmet ile dönüldü. 1020 yılında Kalincar, 1021’de Keşmir ve 1022’de tekrar Kalincar racaları üzerine seferler düzenleyen Sultan, bunları itaat altına aldı. On altıncı ve en meşhur seferleri Somnat üzerine yaptı. Bu şehirde bulunan kutsal bir tapınaktaki put, her yıl yüz binlerce Hindu tarafından ziyaret edilir ve en kıymetli mücevherlerle süslenirdi. Sultan Mahmut, bunu işitince bu sapık inançla birlikte o putu da yıkmaya karar verdi. Bu sayede Hintliler arasında İslâm'ın yayılması da çabuklaşmış olacaktı. 18 Ekim 1025 tarihinde otuz bin atlı ve yüzlerce gönüllüden meydana gelen orduyla harekete geçen Sultan, 8 Ocak’ta Somnat’ı zaptetti. Tapınağa girdikten sonra müezzine, tapınağın üzerine çıkarak ezân okumasını emretti. Tapınaktaki putların tamamını kırdırdı. Rivâyete göre, tapınaktaki ganîmetten Sultân’ın payına düşen beşte bir malın değeri yirmi milyon dînar idi. On yedinci seferinde ise Karmatî olan Mansura hâkimi Hafif’i cezâlandırdı. Gazneli Mahmut, cihangirâne fetihleri yanında, âlim bir zât olup, ilme ve sanata büyük önem verirdi. Sultan’ın sarayında her gün âlim ve şâirlerle devamlı ilmî müzâkereler yapılırdı. Sultan bu toplantıların birçoğuna kendisi de iştirak ederdi. Sultan Mahmut’un adına birçok eserler yazılmış olup, kendisine takdim edilmiştir. Firdevsî’nin Şehnâme’si bunlardan biridir. Ehl-i sünnet âlimlerinin yetiştirilmesine büyük gayret sarf eden Gazneli Mahmut, Râfızî ve bid’at ehline karşı sert, hak mezhep ve ehline karşı pek yumuşaktı. Dîne, medeniyete hizmetleri pek büyük oldu. Parlak bir devir açtı. Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretleri onun zamanında yaşamış en büyük İslâm âlimlerinden biridir. Otuz üç sene adalet ve muvaffakiyetle saltanat sürüp, 1030’da Gazne’de vefât etti. Gazne’deki türbesi pek mükemmel ve müzeyyendi. Yerine oğlu Celâlüddevle Muhammed geçti. Sultan Mahmut, ömrünün kırk beş senesini savaş meydanlarında dâimâ hareket hâlinde geçirdi. O, Türk-İslâm dünyasının yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan biridir. Son derece cesur ve o derece de ihtiyatlıydı. Âlimleri toplayıp çok hürmet ve ikramda bulunurdu. Onların kalplere feyiz veren sohbetlerinden faydalanırdı. İslâmiyet'i yaymak gayesiyle, iki cephede faaliyette bulundu. Hindistan’daki putperest Berehmenler ve Mısır Fâtımî Devleti'nin (909-1171) yoğun propagandası ile İslâm ülkelerinde yayılan, yıkıcı Râfızî-Bâtınî hareketleriyle mücâdele etti. Berehmenleri her yerde mağlubiyete uğrattı. Buna karşılık Râfızîliği sıkı tâkip edip, ideolojilerini yasaklayıp, yıkıcı ve bölücü eserlerini imhâ etmesine rağmen, faaliyetlerini bütünüyle ortadan kaldıramadı. Lakin yayılmasını büyük ölçüde önledi. Devletin menfaatlerinin gerektirdiği her çareye başvuran bir hükümdardı. Hadiseleri isabetlice değerlendirmekte pek mâhirdi. Ordusu özel talim ve terbiye ile yetiştirilen ve sultânın şahsî birliklerini meydana getiren “Hassa Ordusu” ile ganîmetten hisse alan “Gönüllüler”den meydana gelirdi. Gaznelilerin savaş gücünün büyük bir kısmını gönüllüler meydana getirirdi. Sultan Mahmut, İslâm ülkelerinden, vazîfeli adamları aracılığıyla gâziler toplattığı gibi, sefer zamanlarında her taraftan gelerek kendi istekleriyle orduya katılanlar da kalabalık bir miktara ulaşırdı. Sultan Mahmut, bu sistem sayesinde, Orta Doğu'da cihâd yapmak arzusunda olan gayretli Müslümanlar ile zararlı faaliyetlerde bulunarak sosyal bünyeyi sarsabilecek işsiz güçsüzleri başka bölgelere seferber ederek, onlara yeni imkanlar temin ediyordu. Böylece, zalim olmayan, bir disiplin altında toplanabilen bu insan gücünü, ülkelerine problem olmaktan çıkarıyordu. Hindistan seferleri netîcesinde Gazneli Devleti, sınırlarını genişletip, çok zenginleşti. Gazne şehri parklar, bahçeler, zafer âbideleri, câmiler ve Ulu Câmi gibi mîmârî eserlerle süslenmişti. Ayrıca Belh, Nişâbur gibi büyük şehirler de, o devrin en güzel ve bakımlı beldeleri hâline gelmişti. Gazneli Mahmut, kalabalık orduları sevk ve idarede muktedir, üstün bir kumandanlık kâbiliyetine sâhipti. Her türlü iklim ve tabiat şartlarına göre savaş usulü tatbik etmek, malzeme temin etmek, askerî birlikler yetiştirmekte de askerî bir dehâsı vardı. Hindlilere karşı iyi talimli okçu tümenleri kullanmış, Mâverâünnehir, Harezm ve Büveyhîler seferlerinde, bu ülkeler ordularının savaşmaya cesaret edemedikleri filleri ileri sürmüştü. Gazneli Mahmut, gerek iyi idaresi, gerekse hak severliği ve adâletiyle yüzyıllarca sevilmiş örnek devlet adamlarından biridir. |