#1
|
||||
|
||||
Hacı Bektaş Veli
Ali Akbaş Adı Muhammed, lâkabı Bektaş, sıfatı Hünkâr. Hacı Bektaş Veli diye şöhret buldu. Babası Horasan Hükümdarı İbrahim es-Sani Seyyid Muhammed; annesi Nişabur'lu Şeyh Ahmed'in kızı Hatme Hatun. Velâyetname Hacı Bektaş'ın soyunu baba tarafından Hz. Ali'ye nispet eder ve bu irtibatı şu silsile ile izah eder: Hacı Bektaş Veli, Seyyid Muhammed İbrahim es-Sani, Seyyit Musa es-Sani, İbrahim Muharrem el-Mucap, İmam Musa el-Kâzım, İmam Cafer es-Sadık, İmam Muhammed el-Bakır, İmam Zeynel-Abidin Ali, İmam Hüseyin, İmam Emirûl-Mü'minin Ali.
Hicri 645-646 (M. 1248)'da Horasan'da doğdu; 680/1281'de Anadolu'ya geldi; 738/1373'de Kırşehir Sulucakarahöyük'de vefat etti. Doğum ve ölüm tarihlerini 606/1209-1210; 669/1270-1271 olarak belirtenler de vardır. Türbesi, bugün adı Hacıbektaş olan, hayatının büyük bölümünü geçirdiği; kıyamete kadar sürecek hizmetlerini sergilediği ve irtihali ile tarihe emanet ettiği, adı ile bütünleşmiş aynı yerdedir. Hünkâr Hacı Bektaş'ın "Diyar-ı Rûm" yani "Bizans toprakları" denilen Anadolu'ya, buraların Türkleşmesi-Müslümanlaşması vazifesiyle gönderildiğine inanılır. Bu inancın Sarı Saltuk, Yunus Emre, Şeyh Edebali ve bir nice gönül adamının yüzyıllarca süren manevî önderliğinde niyetten amele geçtiğini söylemek bir gerçeğin ifadesi olduğu kadar, aynı zamanda o mana büyüklerine karşı bir kadirşinaslıktır. Nitekim Anadolu'nun siyasî ve sosyal çalkantılar içerisinde bulunduğu bir dönemde O'nun Anadolu bozkırları ortasında kurduğu dergâh/mektep ve tebliğleri ekonomik yokluk, siyasî ve sosyal huzursuzluk içerisinde bulunan insanları, halka-halka çevresinde toplamıştır. Anadolu'yu bize ebedî yurt yapan gönül erleri-erenleri çizgisinin O'ndan el alan manevî görevliler olduğunu ifade etmek, yanlış olmasa gerektir. |