#1
|
||||
|
||||
Kanûnî Sultan Süleyman
Dünyanın muhteşem, biz Türklerin ise Kanûnî adıyla andığımız ünlü Osmanlı İmparatorluğu padişahıdır. 27 Nisan 1495 günü, babası Yavuz Sultan Selim'in vali olarak bulunduğu Trabzon'da doğdu. 1520 yılında tahta çıktı ve en uzun süre saltanat süren Osmanlı padişahı oldu. Kanûnî'nin tahtta kaldığı 46 yıl içinde Osmanlı İmparatorluğu en yüksek noktasına ulaştı. Kanûnî, torununun oğlunu gördükten sonra 7 Eylül 1566'da Zigetvar muhasarası sırasında harp meydanındaki otağında öldü.
Osmanlı İmparatorluğu'nun en yüksek devrinde hükümdar olan Kanûnî Sultan Süleyman, cihangir bir padişahtı. İmparatorluğunun bir ucundan güneş doğar, öbür tarafından batardı. Türkiye bir “güneş ülkesi”idi. İmparatorluğun içinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan tebaalar tam bir hürriyet ve saadet içinde yaşamakta idiler. Müslümanlar camilerinde ne derece hür ibadet ederlerse, Hıristiyan tebaa da aynı derecede serbestçe ayin ve ibadetlerini yaparlardı. Ticaret serbestti, en yüksek derecesini bulmuştu. Kanûnî’nin saltanat sürdüğü XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfusu 110 milyondu. O devirde bu kadar büyük bir nüfusa sahip bir imparatorluk yoktu. İmparatorluğun yüz ölçümü sekiz milyon kilometre kare olup imparatorluk, Avrupa Türkiye’si, Asya Türkiye’si ve Afrika Türkiye’si olmak üzere üç kıtaya hakimdi. Sınırlarımız Viyana kapılarından Kafkasya’ya, buradan da Fas’a kadar devam etmekteydi. İmparatorluk tam otuz sekiz devleti idaresi altına almıştı. Böylesine haşmetli bir devirde Osmanlı tahtında bulunan Kanûnî Süleyman’a Avrupalılar Muhteşem Süleyman, Türkler de bir kanunname meydana getirdiğinden dolayı Kanûnî unvanını vermişlerdir. Kanûnî, Yavuz Sultan Selim’in oğludur. Yavuz Sultan Selim, annesi Gülbahar Sultan ve eşi Hafize Ayşe Sultanla beraber Trabzon’da bulunuyordu. Babası II. Bayezit onu Trabzon’a Vali tayin etmişti. Bir Türkmen kızı olan eşi Hafize Ayşe Sultan sima itibariyle pek güzeldi, kalbi de o derece yüksekti. Hafize Sultan, 1494 tarihinde Trabzon’da bulunan Ortahisar sarayında bir erkek çocuk doğurdu. Yavuz Selim, oğlunun adını Süleyman koydu. Oğlunun doğumunu babası Bayezid-i Veli’ye bildirdi. Hafize Sultan’ın sütü az olduğundan Bektaşi Dergahı şeyhlerinden Yahya Efendi’nin annesi, Süleyman’a süt anası olarak tayin olundu. Süleyman on bir yaşında iken, çok sevdiği büyükannesi Gülbahar Sultan öldü. Onu, İmaret Camii haziresine gömdüler. Bundan sonra Süleyman’ın terbiyesiyle annesi meşgul oldu. Yavuz’un tek erkek evladı Süleyman’dı. Dört tane de kızı dünyaya gelmişti. Şehzade Süleyman’a devrin en büyük alimlerinden Kastamonulu Mevlana Hayreddin hoca olarak tayin olundu. Bu hoca ona okumayı, yazmayı ve diğer ilimleri öğretti. Süleyman bir yandan kültür derslerini öğrenirken ayrıca kuyumculuk sanatını da öğrendi. İstanbul’un en meşhur kuyumcularından Unkapanı’nda dükkanı bulunan Kostantin Usta ona kuyumculuğu öğretti. Fakat günün birinde Şehzade Süleyman hocasının verdiği işi yapamadı. Ustası ona kızarak : “Sana bin sopa atacağım...” diye yemin etti. Bunu duyan Valide Sultan, hocasını huzuruna çağırtarak oğlunu affetmesini rica etti. Hatta oğlunu affederse ona bin altın vereceğini vaat etti. Kostantin Usta, Valide Sultanın ricasını kabul etti. Biraz sonra çırağı Süleyman’ı yanına çağırarak bu altınlardan yüz tane ince tel yapmasını söyledi. Yeminini yerine getirmek için Süleyman’ın yapmış olduğu bu telleri bir araya getirip Süleyman’ın tabanına on kere vurdu, Süleyman da cezasını hafifçe atlatmış oldu. Yavuz Sultan Selim, bir ordu ile babasının üzerine yürüyerek Bayezid-i Veli’yi tahttan indirip padişahlığı ele aldı. O zaman Süleyman da hayli büyümüştü. Yavuz oğlunu devlet işlerine alıştırmak için onu Manisa’ya vali tayin etti. Süleyman, babası gibi kuvvetli bir şairdi. “Muhibbî” mahlasıyla şiirler yazıyordu. Bütün şiirleri bir Dîvan halinde toplanmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı Fransuva’ya Fermanı "Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Azerbaycan’ın, Şam’ın, Halep’in, Mısır’ın, Mekke ve Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arap diyarının, Yemen’in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım. Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva’sın. Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip , kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz. Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fethetmekteyiz. Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimize kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın. Allah’ın istediği ne ise olur. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz. Böyle biliniz." Ocak 1526
|
Benzer Konular |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Susamlı Sebze Tava | ceyLin | Sebze Yemekleri | 0 | 30 January 2009 13:22 |
Eyvel KaÇ Basamak | GeCeKuPa | Bunları biliyor muydunuz ? | 1 | 28 December 2008 15:50 |
AĞit | GeCeKuPa | Edebiyat - Felsefe | 0 | 24 December 2008 18:12 |
dayan yalnızlıgım... | HaZzAn | Şiir Dünyası | 0 | 3 December 2008 11:04 |