#1
|
|||
|
|||
Cesur Ve Narin / Çiğdemler
Narin yapısıyla sert rüzgârlara bile direnen ve insana var olmayı, gücü hatırlatan bir dağ güzelidir çiğdem...
Her bir çiçek, farklı duygular ve anlarla özdeşleşmiştir bende. Gelin gibi açmış beyaz papatyalar coşkuyu; gül, orkide, lilyum gibi çiçekler sevgiyi, özel günleri; kasımpatılar törenleri; laleler mis kokan ilkbaharı anımsatır. Bir de dağları, yaşama gücünü, direnişi, kışı anımsatan bir vahşi güzel var gönlümde: Çiğdem çiçeği... VAROLUŞUN SİMGESİ Latince adı ‘Colchium’ olan çiğdemlerin kırsal alanlarda hayli geniş bir yaşama alanı var. Ancak onlara daha çok, kışın son aylarında soğuk ve yüksek yerlerde, dağ eteklerinde rastlarız. Narindirler. Ama bakmayın siz onların en ufak bir esintide ‘koptu kopacak’ gibi durmalarına. Soğuğa karşı direnmede, sert rüzgârlara karşı dimdik ayakta durmada üstlerine yoktur. Zor yaşam şartlarında varoluşu simgeleyen çiğdemler, capcanlı renkleriyle ortama hayat vermek için yaratılmışlardır sanki. Çiğdemler, az sayıda bitki türünün çiçek açtığı kış günlerinde ve sonbaharda koloni şeklinde sıralanırlar kırlara, tepelere... Sarı, mor, pembe, beyaz, mavi başta olmak üzere farklı renklerde ve tonlarda karşımıza çıkarlar. Özellikle de karların yeni eriyip çekilmeye başladığı yerlerde çıplak toprakları renkleriyle canlandırırlar. Onlara uzun yaz günlerinden sonra, sonbaharda da rastlarız. Genellikle morumsu-pembe renkli olan ve ‘güzçiğdemi’ diye adlandırılan bu çiğdemler, bize yavaş yavaş kışın geldiğini hatırlatır. 10-30 santimetre boyundaki güzçiğdeminin tohumları ve yumruları başta kolşisin olmak üzere çeşitli alkaloitler içerir; bu yüzden de çok zehirlidir. Kolşisin ise romatizma ve damla hastalığı ağrılarının tedavisinde kullanılır; ayrıca hücre ve genetik araştırmalarda da ondan yararlanılır. İSTANBUL’A ÖZEL… Anayurdu Avrasya olan çiğdemin Türkiye’de 59 doğal türü var. Ülkenin hemen her tarafında yetişen bu çiçeğin yaklaşık 30 türü endemik; yani Türkiye’ye has. ‘İstanbul Çiğdemi’ (Crocus olivieri subsp.istanbulensis) de bunlardan biri. Taşdelen ve Ömerli civarlarında rastlanan parlak sarı renkli bu çiğdem, dünyada sadece bu bölgede yetişiyor. Eylül ayında açan Kadıköy Acıçiğdemi’nin (Colchicum chalcedonicum) de anavatanını İstanbul olarak seçmiş. 1911 yılında botanikçi Kevork Viçen Aznavur’un keşfedip, botanik literatürüne kazandırdığı bu çiğdem türü, daha çok İstanbul’un Anadolu yakasında, Pendik-Kartal bölgesinde görülüyor. Ayrıca Avrupa yakasındaki Alibeyköy-İkitelli arasında da rastlanıyor. Soğanlı bir bitki olan çiğdemin çiçek tomurcukları ilkbahar ve sonbaharda görülür. Kısa bir sürede çiçek açar ve yaklaşık iki haftalık bir çiçeklenme süresinden sonra yapraklarını tamamen açıp büyümesini sonlandırır. Havaların ısınmaya başladığı aylarda da solup kururlar. Ama bu yok oluş gerçek bir yok oluş değildir; çünkü bitki deposu işlevi gören soğanları sayesinde toprak altında yaşamları bir sonraki seneye kadar uyku halinde devam eder. Çiçekçilerde satılan çiğdem soğanları da, işte bu uyku halindeki soğanlardır. Yani, bahçenizde veya evinizdeki saksılarda rengârenk çiğdemler yetiştirmeniz mümkün. Ancak dikkat etmeniz gereken bir husus var. O da, sonbaharda açanların haziran ayında, diğerlerinin ise yaz sonu veya sonbaharın ilk aylarında dikilmesi gerektiği. EN PAHALI BAHARAT Dünyanın en pahalı baharatı olan ‘safran’ın çiğdem ailesinden ‘Crocus sativus’ bitkisinin tepeceği olduğunu biliyor muydunuz? Osmanlı döneminde çok yaygın kullanımı olan safrandan sadece yarım kilo elde etmek için 225 binden fazla tepeciğin elle toplanması gerekiyor. Ağırlıklı olarak İspanya’da yetişen bu bitki, Eski Yunanlılar ve Romalılar tarafından hamamlara güzel koku vermek için kullanılıyordu. Eylül ve ekim aylarında açan, açık mor rengindeki çiçeklerden elde edilen safran, Anadolu’da yüzyıllardır tıbbi amaçlı olduğu kadar, baharat ve boya kullanımı için de yetiştirilen bir bitkiydi. Safran üretiminin geçmiş yüzyıllarda on tona kadar vardığı kayıtlıdır. Adını verdiği Safranbolu’da (Safran şehri) en yaygın olarak üretilmekle birlikte İstanbul, Tokat, İzmir, Adana ve Şanlıurfa civarlarında da yetiştirilmekteydi. Günümüzde ise safranın, yalnızca Safranbolu Davutobası köyünde küçük bir yerde kültür üretimi yapılıyor. Bugün safran, başta gıda ağırlıklı olmak üzere, kozmetik ve ilaç sanayinde kullanılıyor dünyada. SİZDEKİ ANLAMI NE? Anadolu’da halk arasında ‘kalkgit’, ‘vargit’, ‘itboğan’, ‘mahmurçiçeği’ gibi çeşitli adlarla anılan çiğdemler, birçok yaylaya da ismini vermiştir. Bunların en bilinenlerinden biri Adapazarı il sınırları içinde Elmacık Dağı’nda, 1400 metre yükseklikte orman açıklığına kurulmuş görkemli Çiğdem Yaylası’dır. Adından da anlaşılacağı gibi, rengârenk çiğdemler bu yayladan hiç eksik olmaz. Kış ve ilkbaharda başta sarı ve mor renkli olan çiğdemler yaylayı kaplarken; sonbaharda pembe, leylak renkli çiğdemler donatır etrafı. O kadar sıktırlar ki, üzerlerine basmadan yürümek için akla karayı seçersiniz. Yaylacılar için özel anlamı olan bu çiçekler, aynı zamanda onların geliş ve gidiş zamanını da belirler. Sarı ve mor çiğdemler havanın ısınmaya başladığını ve yaylaya çıkma zamanının geldiğini; pembe ve leylak renkliler ise kışın, yani eve dönüşün yaklaştığını hatırlatır köylülere. İşte çiğdemin Elmacık Dağı’ndaki yaylacılara verdiği mesaj bu. Peki ya size? |