#1
|
|||
|
|||
Çiçeklerin Dilinden
Çiçeklerin Dilinden
Çiçekler, bitkilerin en fazla dikkati çeken ve hayranlık hâsıl ederek Sanatkârını işaret eden organlarıdır. Çiçek, çiçek veren bitkilerin hususi bir vasfı olup, bitkilerin çıplak tohumlular(Cymnosperm'ler) ve örtülü tohumlular (Angiosperm'ler) olmak üzere ikiye ayrılmasını temin ederler. Gymnosperm'lerde tohum taslakları ve bunlardan meydana gelen tohumların, meyve yapraklarında (karpel) serbest ve üzerleri açık bir şekilde bulunmasına karşı, Angiosperm'lerde tohumlar yumurtalık (pistil) içinde muhafaza edilir. Gymonsperm'lerin çiçekleri daha çok rüzgârla tozlaşmaya, angiosperm'lerin çiçekleri ise böcekler ve kuşlar vasıtasıyla tozlaşmaya müsait bir şekilde yaratılmıştır. Çiçeklerin renkleri ve şekilleri çok çeşitli olduğundan burada birkaç misal yardımıyla açıklamaya çalışacağız. Hergün birçok çeşidini gördüğümüz çiçeklerin sadece renkleri, şekilleri ve kokularıyla meşgul olur, meydana geliş ve inkişaflarıyla, ince sanatları ile alâkalı soruları ikinci plana bırakırız. Oysa çiçekleri esaslı bir incelemeye tâbi tutmak mümkündür. Bunun için birçok ünlü Botanik uzmanı meşgul olmuşlardır. Titizlikle yürütülen uzun süreli çalışmalarda, değişik metodlarla çiçeklerin hayret verici sanatlı yapıları ve üremelerini temin eden ilkah organlarının meydana geliş zamanları ve şekilleri araştırılmıştır. Çiçeğin yapısını ait olduğu bitkinin tohumlarına fihriste olarak dereceden Zatın, çeşitli dış tesirleri (rüzgâr, yağış, yer çekimi) ve çiçekten beslenme kaynağı olarak istifade eden böcekler ve kuşların durumunu da hesaba katarak en uygun şekilde yarattığı anlaşılmıştır. Çiçekleri hayranlıkla seyretmek yerine meselâ şu sorulan sorabiliriz: "Manolya tomurcuğunu kışın rüzgârlarından koruyan tüylü kapüşon nasıl hâsıl olmuştur? Çiçek kılıfı (peri ant) nasıl meydana gelir veya çiçeğin renginin kaynağı nedir? Gülün kokusu ile karanfilin kokusunu ayrı ayrı, lâle ile sümbülün renklerini çeşit çeşit birbirine karıştırmadan yapan kimdir? Nergislerin trampetleri (korona) niçin bazen uzun bazen de kısadır? Bunlar araştırmacının cevap bulmaya çalıştığı binlerce sorudan sadece birkaçıdır. Bu sorulara gören bir göz ve düşünen bir beyin ile cevap ararsak sonunda eseri meydana getiren ve tesirleri perde olarak kullanan Müessir-i Hakikiyi bulabiliriz. Çiçeklerin bu kadar bol çeşitli olmalarında en birinci rol üç temel organ olan kök, sap ve yaprağa verilmiştir. Bunların çeşitli kombinasyonlarıyla değişik tipte çiçekler yaratılmıştır. Bazı çiçek türleri (meselâ, turpgiller) birbirine çok benzediklerinden bütün familyayı karakterize ederler. Buna karşılık başka familyalarda mesela, orkidelerde yaklaşık 20.000 çiçekte, hatta türler arasında hususiyle dudak kısımlarının birbirinden farklı olduğu sık sık müşahede edilir. Bazı çiçeklerde yapraklar uzun bir eksenin etrafında spiral şekilde dizilmişlerdir. Bazı çiçeklerde erkeklik ve dişilik organları aynı çiçekte bulunduğu gibi bazılarında da aynı bitkide fakat ayrı ayrı çiçeklerde, bir kısmında ise tamamen iki ayrı bitki üzerindedir. Rüzgârla tozlaşan bitkiler bol miktarda polen (çiçektozu) üretirler, böcekle tozlaşanlar ise az polen üretirler. Fakat böcekler için daha çekici olması bunlarda bol miktarda nektar (balözü) hâsıl edilir, bu sayede nesillerinin devamı da temin edilmiş olur. Bazı çiçeklerin tablası, yumurtalığı daha iyi muhafaza edecek şekilde derinleşmiş, hatta çukurlaşmıştır. Tohum taslakları kapalı yumurtalığın içine gömülmüş, polenleri yakalayan hususî organlar (yapışkan tepecik ve boyuncuk gibi) inkişaf etmiş, boyuncuk uzayarak tepeciği çiçeğin dışına çıkarmış, böylelikle döllenmeye daha müsait bir zemin hazırlanmıştır. Bazı çiçeklerde çanak yapraklar, taç yapraklar, erkek ve dişi organlar kesintisiz bir spiral üzerinde dizildiği halde bazılarında, kısmî sikluslara bölünmüştür, meselâ taç yapraklar ayrı bir spiral, çanak yaprakla ayrı bir spiral düzeninde dizilmişlerdir. Manolya çiçeğinde erkek organlar (androkeum) ve dişi organlar (ginekeum) spiral vaziyetinde dizili olduğu halde, taç yaprakları daire şeklinde dizilmişlerdir. Pek çok çiçeklerde ise her siklusun ihtiva ettiği organların sayısı belli bir ölçü' dâhilinde katiyen değişmez, meselâ dikotiledonlarda (çift çenekliler) 5 veya 5'in katlan, monokotiledonlarda (tek çenekliler) 3 veya 3'ün katları ile sınırlanmıştır. Bazı çiçeklerde daire düzeninde dizilen taç yaprakları boru ve huni meydana getirecek şekilde birleştirilmiştir. Çiçeklerin bazısı birden fazla eksene göre (radyal) simetrik yaratıldığı gibi, bazıları asimetrik veya tek eksene göre simetrik yaratılmıştır. Manolya, kamelya, leylak ve lâle gibi büyük çiçekler genellikle sapın ucunda tek başına veya az sayıda çiçekten meydana gelen çiçek durumunda yer alırlar. Çiçekler küçüldükçe birbirine yaklaşarak salkım (belirsiz çiçek durumu), talkım (belirli çiçek durumu) sayvan (şemsiye) veya başka şekillerde olabilirler. Çiçek durumunda yer alan çiçekler birbirlerine ne kadar bitişikse, yapıları da o kadar kısa bir zamanda işbölümüne uyacak şekilde yaratılmıştır. Meselâ sayvanı ele alalım, Heracleum sphondyliumun kenar yapraklan sigomorfik (bir eksene göre simetrik) bir karakterde yaratılarak ışık doğrultusunda dışarıya uzanır. Kızılcık ağacında ise üst yapraklarda gittikçe küçülen çiçek durumunun etrafını sararak irileşirler ve alacalı renklere bürünürler. Böyle bir çiçek durumu ilk bakışta tek bir çiçeği andırır; fakat bu büyük çiçek, bir çiçeğin bütün fonksiyonlarını ifa etmesine rağmen şekil bakımından çiçek değil, bir çiçek durumu, yani çiçek grubudur. Ayçiçeği, papatya ve yıldızçiçeğini de bunlara misal verebiliriz. Zemin bahçesini rengârenk süsleyerek çeşitli kokular neşreden, bu kadar çeşitli ve ayrı ayrı nakışlar taşıyan çiçekler anlayanlara hâl dili ile Nakkaş'ını söyler onu hatırlatırlar. Fakat bu dilden ancak kalb gözü açık olanlar anlayabilir, nasıl ki bilmediğimiz bir lisanı anlamak için çalışmak gerekir, aynen öyle de kalb gözünü çalıştırarak canlıların hâl dillerini öğrenmek ve bununla tefekkür ederek kâinat Sahibi'ni bulmak her akıllı insanın yapacağı iştir. |