#1
|
|||
|
|||
"Çocuk ve Öğretim" Hakkında
Öğrenmenin yaşı yoktur, ancak her şey, her yaşta öğretilemez ve öğrenilemez. Çocuğun her yaşının öğretimi birbirinden farklıdır. Dokuz aylık bir bebeğe tuvaletini haber vermeyi öğretmeye kalkmak, kargaya saz çalmayı öğretmeye kalkmakla eşanlamlıdır. Yine dört yaşındaki bir çocuktan misafirlere yetik adam gibi nezaketli ve kibar davranmasını beklemek de aynıdır. Bu ve buna benzer öğretilebilecek her şeyi çocuğun öğrenebileceği yaşta öğretmek demiri tavında dövmek demektir.
••• Çocuğun, mümkün olduğunca çok ve çeşitli öğrenme araçlarından yararlanması sağlanmalıdır. Bunlar okuma, deney, gözlem, duyu, sezgi ve hepsinden önemlisi yaşamadır. ••• Kitap hâlâ bilginin en sadık taşıyıcısıdır. Bir çocuk daha bir-iki yaşlarında kitapla tanıştırılmalıdır. Bu yaşta bir çocuğun kitap okuyamayacağını ve onun kitabı eline alır almaz yırtacağını ya da ağzına götüreceğini herkes bilir. Siz de ona işinize yaramayan kitap ve dergiler verirsiniz. Onun kitabı yırtması, kâğıdı keşfidir. Oyuncakları arasında kitaplar bulunan bir çocuk, kitaba daha küçük yaşlardan âşina olacaktır. ••• Anne-babasını hiç kitap okurken görmeyen çocuklara kitap okuma alışkanlığını kazandırmak, anne-babasını kitap okurken gören çocuklara göre çok daha zordur. O hâlde, çocuğa okuma zevki aşılamanın en kestirme yolu öncelikle anne-babanın kitaplı olmasıdır. ••• Dört yaşından itibaren çocuklar resimli kitap ve dergilere ilgi duyarlar. Ayrıca çocuğa ilgisini çekecek kitaplar okumak da çocukta okuma ve öğrenme arzusunu kamçılayacaktır. Bu yaştaki bir çocuğun elinden tutup kitapçılara, kitap fuarlarına ve kütüphanelere götürmek, onda kitaba karşı bir sevgi ve ilgi uyandıracaktır. İlkokul çağına geldiğinde çocuğa mutlaka küçük bir kütüphane kurması telkin ve temin edilmelidir. Çocuğun mümkünse bilgisayarla tanışması sağlanmalı ve yaşı geldiğinde internet gibi bilgi ağlarından, cinsellik ve şiddet gibi menfî durumlara karşı önlemler alınarak yararlanması sağlanmalıdır. ABD’de 1995 yılında ilkokul çağındaki çocuklarını örgün eğitime vermeyip evde eğiten ailelerin sayısı beş yüz bindir. Bu rakam 1997’de bir milyon iki yüz bine çıkmıştır. Aileler, katı ideolojik sistemlerin elinde oyuncak hâline getirilen, aklı ve yüreği dağlanan çocuklarına alternatif öğrenim yolları bulmak ve bu konuda birbirleriyle dayanışmak zorundadırlar. Özel öğrenim kurumları hiç kuşkusuz alternatif yöntemlerden sadece biridir. Ne ki, son yıllarda bu işi yapanların bir çoğunun çocuk eğitim ve öğretimini değil de ekonomiyi önceleyen tutum ve davranışları, çocuklarına iyi bir öğretim vermek isteyen aileleri zora sokmakta ve kimi zaman aileler çocuklarını özel bir öğretim kurumunda okutabilmek için maddî-manevî bir çok ıstıraba katlanmak zorunda kalmaktadırlar. Bizce ailenin malî dengelerini bozma pahasına çocuklarını özel bir eğitim kurumuna veren aileler doğru yapmamaktadırlar. Kaldı ki, bu sözümona fedakârlığın, ilerde çocuk için başkakıncına dönüşmesi ihtimali de vardır. Bu durumda, olayın menfî boyutu müspet boyutunu geçecektir. ••• Çocuklarını özel eğitim kurumlarında okutan ailelerin dikkat etmeleri gereken bir diğer husus da, bu tür okullardaki arkadaş ve çevre ortamının çocuğun insanî çevreyle uyumunu bozacak denli bir ‘kast’ sistemine dönüşmesidir. Çocuğun kendisinin ‘üstün kasta’ ait olduğu vehmine kapılması, onda, ilerde davranışlarına yansıması kaçınılmaz olan ahlâkî sapmalara ve tavır bozukluklarına neden olacaktır. ••• Çocuğunuza mutlaka bilgiyi seçerek öğrenmesini ve öğrendikten sonra ayıklayarak kullanmasını ve içselleştirmesini öğretmelisiniz. O bilmeli ki, kitapta yazıyor olması bir şeyin doğruluğunun mutlak ölçütü değildir ve kitaplar pirince ya da karpuza benzerler. Her kitabın taşını ayıklamak ya da kabuğunu soymak, onu okuyanın feraset ve basiretine kalmış bir şeydir. ••• Çocuğunuzun bazı şeyleri yaşayarak öğrenmesi için ona fırsat veriniz. Çünkü, kimi zaman ‘kırk öğütten bir serence hayırlıdır.’ Telâfi edilebilir hatalar yapmasına izin vermeniz, onu da, sizi de rahatlatacak bir tecrübeye dönüşecektir. ••• Çocuğunuzun elinden tutarak ara ara kabirleri ziyaret edip onunla geçmişi, kaybettiğiniz büyüklerinizi konuşunuz. Bu onun, hayatın öteki yüzü olan ölüme yabancılaşmasının önüne geçecek ve ilerde kronik ölüm korkusuna düşmeyecektir. ••• Çocuğunuzu kötü örneklerden korumanın yolu, ona iyi örnekleri tanıtmaktır. Bunun en kestirme yöntemi, ona iyi örneklerin hayatını anlatan bir kitap koleksiyonu yapmak ve bunları okumasını sağlamaktır. Elbette bu en kestirme yol olmakla birlikte, en etkin yol değildir. En etkin yol, ona iyi örnekler tanıtmak ve onlara yakın tutmaktır, fakat bu her zaman mümkün olmayabilir. ••• On üç-on yedi yaş arasındaki ilk gençlik çağında çocuklar çok şey öğrendiklerini sanırlar ve çoğunlukla anne-babalarının hiçbir şey bilmediklerini düşünürler. Tıpkı Mark Twain’ın dediği gibi: “On altı yaşındayken babamın dünyanın en bilgisiz, en aptal adamı olduğunu düşünürdüm. Yirmi bir yaşına geldiğim zaman, bizim ihtiyarın beş yıl içerisinde bu kadar çok şey öğrenebilmiş olmasına şaştım kaldım.” |