#1
|
|||
|
|||
Dünya rahat bir nefes alırken
Barack Obama, Kenya’da doğmuş Müslüman bir baba ile beyaz bir annenin melez çocuğu olarak 4 Ağustos 1961 tarihinde dünyaya geldiğinde, ABD’nin bazı güney eyaletlerinde siyah tenli insanlar hâlâ ırk ayrımcılığına hedef oluyor, beyazların bulundukları mekânların kapısından içeri sokulmuyordu.
Bu ortamda doğan siyahi bir Amerikalının tam 47 yıl sonra Beyaz Saray’ın kapısından ev sahibi olarak girecek olması, ABD demokrasisinin gücünü ve kat ettiği büyük mesafeyi gösteriyor. Bu tarihi olayın küresel düzeyde büyük bir coşku dalgasına yol açmış olmasının gerisinde, yeni başkanın vaat ettiği değişim beklentisi kadar, George W. Bush’un Beyaz Saray’ı terk edecek olmasının getirdiği rahatlamanın da etkisi var. Geçen 8 yıl boyunca yorgun düşen dünya, şimdi daha rahat nefes alacaktır. * * * George Bush’un sekiz yıl süren başkanlığı, yalnızca ABD değil, bütün dünya için de sıkıntılı bir döneme sahne oldu. Bush, “Ben yaptım, oldu” zihniyetine dayanan dış politikasıyla uluslararası ilişkilerdeki yerleşik bütün değerleri ve ölçüleri bozarken, Irak’ı işgal ederek bölge ve dünya barışını da tehlikeye attı. Bunlar yetmediği gibi öngörüsüzlüğü ve beceriksiz yönetimiyle hem Amerikan ekonomisini hem de dünya ekonomisini tarihin en büyük krizlerinden birinin içine soktu. Özetle, onun dönemi dünyanın daha az emniyetli bir hale geldiği, daha çok istikrarsızlaştığı ve herkesin fakirleştiği bir zaman dilimi olarak tarihe geçecektir. Bush döneminde ABD’nin dünyayla bozulan ilişkilerinde ortaya çıkan hasarı onarma görevi şimdi Barack Obama’ya düşüyor. Obama’nın atacağı her adımın, uygulayacağı her politikanın serpintileri ABD ile sınırlı kalmayacak, bütün dünyayı da etkileyecektir. * * * Obama’nın başkanlığının Türkiye’ye dönük etkileri öncelikle bu bağlamda değerlendirilmelidir. Obama demokrasiyle yönetilen, istikrarlı, Batı’ya dönük bir Türkiye Cumhuriyeti’nin Amerika’nın da çıkarlarına olduğuna inanıyor, ülkemizin AB’ye tam üyeliğini kuvvetle destekliyor. ABD’nin Irak’tan çekilme sürecini başlatacak olması da Türkiye ile ABD arasında güney komşumuzun ve Kuzey Irak’ın geleceğini konu alan diyaloğu çok önemli hale getiriyor. Barack Obama’nın 1915 yılında meydana gelen olayları “soykırım” olarak nitelendiren bir tasarının Kongre’den geçmesini destekleme taahhüdünde bulunmuş olması, kısa dönemde ilişkileri sıkıntıya sokma potansiyelini taşıyor. Yeni demokrat yönetimle ilişkilerin daha ilk günden bu konuda bir krizle açılması, her iki taraf için de büyük bir talihsizlik olur. Bu yönde bir olumsuzluk önlenebildiği takdirde Türk-ABD ilişkilerinin önü açık gözüküyor. Yeni Başkan, selefinin Irak’a savaş kararını hatalı bulduğu için TBMM’nin ünlü 1 Mart 2003 tezkeresini ret kararını da saygıyla karşılayacak bir isimdir. Dolayısıyla 1 Mart kararının ilişkilerdeki gölgesi artık tümüyle kaybolacaktır. Dünyanın Beyaz Saray’daki görev değişimiyle girdiği iyimserliğin kalıcı olması herkesin dileği olmalıdır. Obama’nın başkanlığı, üzerinde yaşadığımız gezegeni daha barışçı, daha huzurlu bir mekân haline getirecekse, bundan memnun olmalıyız |