#1
|
|||
|
|||
Edebi Sanatlar
a. Mecaz:
Kelime veya kelime gruplarını bilinen ilk manalarından başka bir manada kullanmaya mecaz denir. Mecaz edebî eserlerde kullanıldığı gibi zaman zaman günlük konuşmalarda da kullanılır. Mesela "yüreksiz" kelimesi "korkak" manasında kullanıldığı zaman mecaz sanatı yapılmış olur. Eğer kelimeye kazandırılan mana ile asli mana arasında bir benzerlik var ise bu mecaz; hiç bir ilgi yok ise mecaz-ı mürsel adını alır. Akif'in " Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal" mısraındaki "hilâl" kelimesi ile Türk bayrağı kastedildiği için mecaz-ı mürsel sanatı yapılmıştır. “Ankara bu konuda kararlı.” Cümlesinde kararlı olan Ankara değil, Ankara’daki hükûmettir. Bir ilgi dolayısıyla Ankara kelimesi hükûmet anlamında kullanılmıştır. b. Teşbih: Aralarında ilgi kurulabilen iki şeyden, ilgili oldukları konuda zayıf olanın kuvvetliye benzetilmesine teşbih denir. Tam bir teşbihte dört unsur vardır: 1.Benzetilen: Aslan 2.Benzetme edatı: Gibi 3. Benzetme yönü: Kuvvetli 4.Benzeyen : Çocuk Bunlardan benzeyen ve benzetilen aslî unsurlardır. Örnek: Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım. Kendine benzetilen B.E. Benzetilen Benzetme yönü c. İstiare: İki temel unsurundan (benzetilen ve benzeyen) sadece biri söylenerek yapılan teşbihe istiare denir. İstiarelerde ya benzeyen veya benzetilen vardır. Yalnız benzetilen söylenmiş ise açık istiare, yalnız kendisine benzetilen söylenmiş ise kapalı istiare denir. Örnek: “Şu karşımızdaki mahşer kudursa çıldırsa” mısraında düşman ordusu mahşere benzetilmiştir. Ama benzeyen (düşman ordusu) belirtilmemiştir. Bu bir açık istiaredir. “Can kafeste durmaz uçar” mısraında ise can bir kuşa benzetilmiştir. Ancak benzetilen açıkça yazılmamıştır. Bunu diğer unsurlardan anlıyoruz. Bu sebeple bu bir kapalı istiaredir. d. Teşhis: Canlı veya cansız varlıklara insan benliği vermek, yani onları şahıs gibi kabul etme sanatıdır. Örnek: “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal” mısraında bayrağın çehresi çatık bir insan olarak düşünülmesi ile teşhis sanatı yapılmıştır. e. İntak: Kelime olarak söyletmek konuşturmak manasına gelir. Canlı ve cansız varlıkları insan gibi konuşturmak sanatıdır. La Fontaine'in küçük hikâyeleri bu sanatın en güzel örneklerini verir. Örnek: Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap mısraları su dolabının konuşması olarak düşünüldüğü için intak sanatı vardır. f. Tariz: Söylenen bir sözün; alay etmek veya sitemde bulunmak maksadıyla tam tersinin kastedilmesi sanatıdır. Örnek: “Eski eş'arda dürbin ile mana görülür (eş’ar:şiirler) Yeni eş'arda mana gibi bir külfet yoktur.” beytinde yeni şirin mana yönünden yetersizliği ile tariz sanatı yoluyla alay edilir. g. Kinaye: Bir sözün aynı anda hem gerçek hem de mecazi manada kullanılması sanatıdır. Örnek: Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın beytindeki taş bağırlı deyimi ile hem dağların taş ve topraktan meydana gelmiş olması; hem de merhametsiz, yüreksiz olmak anlamı kastedilir. Buradaki merhametsiz mecazi anlamdır. h. Mübalağa: Bir şeyin vasıflarını veya bir olayı olduğundan fazla büyüterek veya küçülterek ifade etme sanatıdır. Örnek: “Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.” mısraında şair bir şehidin tarihe sığmayacağını ifade ile güzel bir mübalağa örneği veriyor. ı. Tezat: Aynı varlığın iki zıt yönünü bir arada ifade etme veya birbirine zıt iki kavram arasında ilgi kurma sanatıdır. Örnek: "Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz" mısraında birbirine zıt iki kelime aynı beyitte kullanılarak tezat sanatı yapılmıştır. i. Tecahül-i Arif: Şairin çok iyi bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmesi sanatıdır. “Edrine şehri mi bu ya gülşen-i me'va mıdır Anda kasr-ı padişahi cennet-i a'lâ mıdır” (Meva: cennet, kasr: köşk) beytinde gördüğü yerin Edirne mi cennet mi olduğunu soruyor, yani bilmezlikten geliyor. j. İstifham: Anlatımı etkili kılmak için soru sorarak anlatmaya denir. Örnek: Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı beytinde şair kendisini ayıplayanların sevgilisinin ne kadar güzel olduğunu görünce utanacakları soru sorarak ifade ediyor. k.Hüsn-i Ta'lil: Sebebi bilinen bir olayı, bir durumu, gerçek sebebi dışında daha güzel bir sebebe bağlama sanatıdır. Gül-i ruhsarına karşu gözümden kanlı akar su Habibim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı beytinde şair çok ağladığı için gözyaşları bulanık yani kanlı akmaktadır. Oysa şair bunu ilkbaharda sular bulanık akar benim de gözyaşlarım senin yanağının gülüne karşı bulanık akmakta diye söyleyerek güzel bir sebebe bağlıyor. l. Tevriye: Bir kelimenin aynı yerde birden fazla manada kullanılması sanatıdır. Kelimenin asıl anlamı yanında uzak anlamının da kastedilmesidir. Örnek: Sordum nigarı, dediler ahbab (nigar:sevgili) Semt-i Vefa'da doğru yoldadır. beytinde vefa "bir semt adı ve sadakat" manalarıyla , doğru yol " yolun düzlüğü ve seçilen tavrın doğruluğu" manalarıyla tevriyeli olarak kullanılmıştır. m. Tenasüp: Manaca birbirine uygun kelimeleri bir arada kullanma sanatına tenasüp denir. Örnek: Ol peri-veş kim melahat mülkinün sultanıdur Hükm anın hükmü bana ferman anın fermanıdır. beytinde de padişahlık müessesesi ile ilgili olarak "sultan, hüküm, ferman, mülk" kelimeleri birbiriyle ilgilidir. n. Telmih: Herkes tarafından bilinen geçmişteki bir olayı , bir veya birkaç kelime ile hatırlatma sanatıdır. Örnek: “Yar sana Çağlar sular yarsana Çünkü Ferhat’ım dersin Bulunmaz mı yar sana” manisinde Ferhat’tan bahsediliyor. Ferhat’ın sevgilisi uğruna dağları yararak su getirmeye çalıştığı herkesçe bilinen bir olaydır. o. Cinas: Ses bakımından (okunuş ve yazılışları) aynı veya birbirine çok yakın fakat manaları ayrı kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır. Bu sanat daha çok mani ve hoyrat türünde kullanılır. Örnek: Gam zedeler Gam vurur gam-zedeler gam-zede: gam felaketine uğramış kişi Sinem hakkak delemez gamze: yan bakış Delerse gamze deler hakkak: taş kazıyıcı Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz oku yaz ÖRNEKLER: Tezat: Biz şi’ri böyle söyledik ağyar söylesün, Hem dost söylesün bunu hem yar söylesün (ağyar:başkaları,rakipler) Telmih: Meyve-i memnu'dan tadmak günahından beri memnu: yasak; Karban-ı aşk bitmez bir beyabandan geçer. (karban:kervan beyaban: çöl) "Hz. Âdem'in cennette yasak meyveyi yemesi hatırlatılıyor." Tevriye: Bir delikanlu harâmidir deyü afv ettiler Asmadan kurtuldu ammâ çok sıkılmıştır şarâb (afv: af harami: eşkıya) |