#1
|
|||
|
|||
DÂnİŞmendnÂme
DÂNİŞMENDNÂME
: Anadolu’da doğrudan doğruya Türk büyükleri için ve daha XII. asırda söylenmeye başlanan İslamî Türk Destanları’nın XIII. asırda yazıya geçirilmiş bir örneği Dânişmendnâme’dir. Dânişmendnâme önce Selçuk Sultanı II. İzeddin Keykâvus’un emriyle ve onun yazıcılarından İbni Alâ tarafından derlenmiştir. İbni Alâ bu eseri, halk içinde yaşayan rivayetlerin doğrularını toplayarak hükümdarın emri gereğince Türk diliyle yazmıştır. Bu eserde hikaye edilen vakaların tarihi gerçeklere uygun olması; adı geçen kahramanların tarihi şahsiyetler oluşu ve zikredilen coğrafya isimlerinin Anadolu coğrafyasına uygunluğu dolayısıyla, Dânişmendnâme, Türk edebiyatında uzun bir müddet bir tarih hitabı gibi karşılanmıştır. Aynı eser, Türkçe kitapların daha açık ve yaşayan Türkçe ile yazılmasını isteyen Osmanlı hükümdarı Sultan II. Murad’ın emriyle XV. asırda Tokat dizdarı Arif Ali tarafından tekrar yazılmıştır. Arif Ali, Dânişmendnâme’yi açık Türkçe ile ve aralarında manzum parçalar da bulunan bir nesir diliyle on yedi bölüm halinde yazmıştır. Başta Dânişmend Ahmet Gazi olmak üzere Dânişmendli büyüklerinin kahramanlıkları etrafında meydana gelen bu destanî hikaye bir bakıma Battalnâme’nin Türk destan üslubuyla söylenegelmiş bir devamıdır. O devir Türkleri arasında Dânişmend Ahmet Gazi, Seyyid Battal’ın torunu bilindiğinden bunun böyle olması da tabiidir. Dânişmendnâme’de, tarihi masallaştıran veya tarihe çok yakın vakalar içinde tarihe ışık tutan parçalar da vardır. Danişmetnâme eski Türk tarihçileri tarafından da istifadeye değer eser sayılmış ve Osmanlı tarihçileri, devirlerinin tarih zevkine uygun buldukları bu eserden bir tarih kaynağı gibi faydalanmışlardır. Türk boylarının Anadolu’ya gelişleri sırasında yaşamış oldukları çeşitli serüvenleri anlatan destanımsı ürünlerden biri de Dânişmend Gazi’nin asıl kahraman olarak yer aldığı, Dânişmentnâme’dir. Anadolu’nun İslamlaşması sırasında, Bizans, Ermeni ve Haçlılarla yapılan kanlı savaşlar, halk tabakaları arasında çeşitli efsanevî anlatmaları doğurmuştu. Dânişmendnâme’nin ilk kez kimin tarafından yazıldığı belli değildir. Anadolu sahası, Türk destan geleneği içinde önemli bir yere sahiptir. Bu mukaddes topraklarda pek çok Türk Destanı ortaya çıkmış veya bazı destanlar Türk mührüyle değer kazanmıştır. Yüzyıllarca din savaşlarına sahne olan Anadolu’da elbette bu olayları konu alacak eserler ortaya konulacaktı. Anlatma ve dinleme geleneği eskiden beri süregelen bu toprakların insanlarına, yeni bir ruh, yeni bir şevk vermek için, eskilerin yanına yenilerinin eklenmesi gerekecekti. Türkistan’dan gelirken getirdiğimiz hayat tarzımızın bir devamı olmak üzere geliştirilen bu destanları şöyle sıralayabiliriz: 1- Battalnâme 2- Saltuknâme 3- Danişmetnâme Bu destanlar, Anadolu’daki İslam fetihlerinin birer destanı olarak kabul edilir. Herbiri başlı başına bir eser olmakla birlikte, âdeta birbirinin devamı değilse bile takipçisi olduğu havasını verecek güzel benzerliklere ve izlere sahip bulunmaktadır. Dânişmendnâme bir destan olmanın özelliği yanında diliyle ve kültür özellikleriyle de dikkati çekmektedir. Dânişmendnâme yazıldığı yüzyılların destan anlayışını günümüze taşıyan türünün güzel örneklerinden biridir. Tarihi olayları yansıtmasına yapılan itirazlar, onun edebiyat ve dil açısından taşıdığı değeri azaltmaz. Hem tarihi hadiseler, hem de metinler, yazıya geçirilişi açısından Dânişmendnâme, Battalnâme, ve Saltuknâme zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Dânişmendnâme, Battal Gazi Destanı’nın tamam olduğunu, Battal Gazi ve arkadaşlarının ebediyete intikal ettiğini bildiren cümlelerle başlar. Lidersiz kalan Malatya ileri gelenleri bu konuya bir çare aramaları neticesinde tespit ettikleri isimleri yine Battal Gazi’nin soyundan gelmesi bu destanın, Battalnâme’nin bir devamı olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Ayrıca Dânişmendnâme’nin muhtelif yerlerinde bazı tarihi hadiselerin evveliyatının Battal Gazi zamanına indirilmesi bu bağlantıyı güçlendirmektedir. İlk dönem Anadolu gazileri içerisinde yer alan Battal Gazi’nin kahramanlıklarını konu edinen ve Arap-Bizans savaşlarını anlatan Battalnâmen’nin ilk defa ne zaman ve kim tarafında yazıya geçirildiği kesin olarak bilinmemektedir. Dânişmendnâme’de Battalnâme’den bahsedilmesi ve Saltuknâme’nin giriş kısmında tarihi çizginin Battal Gazi’den başlatılıp Saltuk Gazi’ye kadar. Getirilmesi dikkate alınırsa, Battalnâme yazıya geçirilen bu türdeki ilk metindir. Anadolu’nun maddi ve manevi olarak fethedilmesini konu olarak işleyen destanların sonuncusu ise Saltuknâme’dir. Saltuknâme, Battal Gazi ve Dânişmend Gazi gibi “alp” tipini “alp-eren” tipine dönüştürenler arasında bulunan Sarı Saltuk Gazi’nin hayatını, kerametlerini ve savaşlarını anlatan üç ciltlik büyük bir eserdir. Dânişmendnâme, hem tarihi hadiseler, hem de metinlerin yazıya geçirilişi açısından Battalnâme ile Saltuknâme arasında yani bu zincirin ikinci halkası durumundadır. Dânişmendnâme, 1071 yılında kazanılan Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun büyük bir bölümünün Dânişmendliler tarafından Türkler adına fethedilişini ve vatan yapılışını menkıbevî olarak anlatan bir eserdir. Eserin büyük bir bölümü, Türk-Bizans ya da Müslüman-Hristiyan mücadelelerini anlatmaktadır. Ayrıca Dânişmendnâme’nin en önemli şahısları içerisinde yer alan Dânişmend Gazi’nin hayatı, savaşları, kerametleri eser içerisinden detaylarıyla beraber yer almaktadır. Türk medeniyet tarihi içerisinde çok önemli yere sahip olan gelenek, görenek ve âdetlerin XI.- XIV. yüzyıllar arasındaki seyrinin incelenmesi açısından eserin önemli bir yeri vardır. XIV. yüzyıl nazım ve nesrinin en güzel örneklerinden biri olarak da dikkati çeken Dânişmendnâme, sade dille vücut bulmasından dolayı asırlardır kendisine çok geniş bir okuyucu kitlesi bulmuştur. Dânişmendnâme’nin yazılışını üç merhalede incelemek gerekmektedir. Eser, üç ayrı müellif tarafından farklı yüzyıllarda kaleme alınmıştır. İlk olarak, Mevlânâ ibni Ala tarafından II. İzzeddin Keykavus zamanında, yine onun emriyle H.642/M.1244-45 tarihinde telif edildiği tahmin edilmektedir. Dânişmendnâme’nin yazılış tarihi ile ilgili hiçbir ipucu olmaması, bu konudaki işimizi zorlaştırmaktadır. İkinci kez yazılışı konusunda da kesin bir tarih yoktur. Ancak birçok araştırmacı H.762/M.1360-61 tarihinde, yani I. Murad devrinde kaleme alındığı konusunda birleşir. İkinci safhada Dânimendnâme’yi yazarak günümüze ulaşmasını sağlayan Arif Ali hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Eserin üçüncü safhası ise XVI. Yüzyıl tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Ali’nin Mirkatü’l-cihâdı’dır. Gelibolulu adı geçen eserini, Arif Ali’nin kaleme aldığı Dânişmendnâme’nin nüshalarından birini esas olarak yazmıştır. Nesir kısmında dili ağırlaştırmış, tarihçi olmasından dolayı, bazı hadiselere ilaveler yapmıştır. Ayrıca eseri 117 meclise bölmüş, aynı zamanda şair olmanın avantajı ile nazım kısmını tamamen değiştirmiştir. Nüshaları: 1-Paris Nüshası 2-Muallim Cevdet Nüshası 3-Hüseyin Namık Orkun Nüshası 4-Kütüphaneler Genel Müdürlüğü Nüshası 5-Niksar Nüshası 6-Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Nüshası 7-Emirî Nüshası 8-Türk Tarik kurumu Nüshası 9-Leningrad Nüshası 10-Koşmaoğlu İsmail Nüshası 11-Eşref Ertekin Nüshası 12-Muzaffer Ozak Nüshası 13-M.Fahri Bilge Nüshası 14-Aladdin Alpay Nüshası 15-Kazan Millî Kütüphanesindeki nüsha 16-M.Fuad Köprülü Nüshası 17-Osman Turan Nüshası 18-İzzeddin Koyunoğlu’nun Şarkikaraağaç İlçesi Halk Evi Kitaplığı Dânişmendnâme’nin konusu, kısaca, 1071 tarihinden sonra Anadolu’daki Türk-Bizans ya daMüslüman-Hristiyan mücadelelerinin bir bölümüdür. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Alp Arslan’ın anlaşma yaptığı Bizanslılar değişik sebeplerden dolayı sözlerinde durmayınca, Türkler Anadolu’ya değişik kollardan girerler. Dânişmendnâme, işte bu Malazgirt savaşından sonra Anadolu’nun bir bölümünün fethini anlatan, çoğunlukla rivayetlere dayanan hacimli bir eserdir. Dânişmendnâme’nin asıl konusu tarihtir. Eserde Selçuklu dönemi ile ilgili oldukça önemli bilgiler yer almaktadır. Bunların en önemlilerinden biri o devirdeki Anadolu coğrafyasına aittir. |