#1
|
|||
|
|||
Erkeklik Hormonu (Testosteron)
Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron, %95 oranında testislerdeki Leydig hücrelerinde üretiliyor. Geri kalan %5’lik testosteronsa böbreküstü bezlerinde üretiliyor. Bir embriyonun erkeğe dönüşmesi için gereken hormonların başında gelen testosteron, kolesterolden sentezleniyor. Erkek vücudunda yaklaşık olarak günde 7-10 mg testosteron üretiliyor. Testosteron, beyindeki hipofiz bezinden salgılanan LH adlı hormonun, hipofiz beziyse hipotalamus denilen bir merkezin kontrolünde. Testosteron salgılanmasını kontrol eden en önemli etken, yine testosteronun kendisi. Testosteron düzeyinin artması, hipofiz ve hipotalamus üzerinde baskılayıcı etki gösteriyor. Bu da LH salınımının azalmasına neden olarak testislerdeki leydig hücrelerinin testosteron üretmelerini engelliyor.
Testosteron, çeşitli proteinlere bağlanarak işlevlerini yapıyor. Bu proteinlerin başında “albumin” ve “TeBG” (testosteron-estradiol bağlayıcı globulin) geliyor. “ABP” (androjen bağlayıcı protein) adlı bir proteinse testislerde testosteronu taşıyarak sperm üretimine yardımcı oluyor. Testosteron, hücrelerdeki etkisini özel hücreiçi algılayıcılara bağlanarak gösteriyor. Hedef hücrede testosteron, 5-alfa redüktaz enzimi sayesinde daha etkin formu olan dehidrotestosteron’a dönüşüyor. Bu etkin form, özel proteinlere bağlanarak hücre çekirdeğine taşınıyor ve mRNA sentezini etkileyerek protein yapımına yardımcı oluyor. Testosteronun en önemli görevi, embriyoda iç ve dış erkek üreme organlarının oluşumunu sağlaması. Testosteron olmazsa embriyonun üreme organları, kızlarınki yönünde gelişiyor. Ergenlik döneminde vücudun erkeksi özellikleri kazanması için de testosteron oldukça önemli. Bu hormonun eksikliğinde ergenliğe girilemiyor; seste kalınlaşma, yüz ve genital bölgede kıllanma olmuyor. Testosteronun diğer bir önemli görevi de, sperm üretiminin devamlılığını sağlamak. Testosteron, karşı cinse duyulan ilginin de kaynağı. Bu hormonun yetersizliği cinsel enerjiyi azalıyor, hatta iktidarsızlığa yol açıyor. Testosteronun görevleri yalnızca erkek yapısının belirlenmesi, şekillenmesi ve sperm üretimi değil. Hücre metabolizmasında ve çoğalmasında da önemli görevleri var. Kas ve kemik gelişimini olumlu yönde etkiliyor. Bu hormonun eksikliğinde cinsel gelişimde geri kalma olacağı gibi, diğer sistemler de etkileniyor. Örneğin kemik erimesi, yani osteoporoz, testosteron yetersizliğinde sıklıkla görülüyor. Düşük testosteron düzeyleri, erkeklerde kalp hastalığı riskini de artırıyor. Yapılan araştırmalara göre kan testosteron düzeyi 90 ng/dl’nin altındaki erkeklerde kalp krizi riski normal olanlarınkine göre önemli oranda yüksek. Testosteron kalp kasını güçlendirerek kalp hastalığı riskini azaltıyor. Kan basıncını düzenlemeye yardımcı olan testosteron, aynı zamanda yaşlanmayı da geciktiriyor. Düşük testosteron düzeyine sahip erkeklerde psikolojik sorunlar da daha sık görülüyor ve hafif melankoliden ağır psikozlara kadar değişen ruhsal bozukluklar ortaya çıkıyor. Kısaca, testosteron yalnızca erkek üreme organlarının yapısını belirlemekle kalmayıp, birçok vücutsal işlevde kilit rol oynuyor. Testosteronun birçok yararlı etkisine rağmen, tedavi amaçlı uzun süreli kullanımında ya da belirli dozun üzerinde zararlı etkileri de oluyor. Vücut geliştirme ya da atletizm gibi bazı ağır spor dallarında kullanılan androjenler önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bunların başında böbrek ve karaciğer hastalıkları geliyor. Testosteronun, yüksek tansiyon, aşırı sinirlilik ve saldırganlık, boy uzamasının durması, safra kesesi taşı oluşması gibi yan etkileri de var. Kaynak: Bilim ve Teknik Dergisi, Ekim 2005 |