#1
|
|||
|
|||
Öğrenme Stilinizi Biliyor Musunuz ?
“Geleceğin cahili okuyamayan değil; nasıl öğreneceğini bilmeyen kişi olacaktır.”
A. Toffler Öğrenme Stili: İnsan olmanın en önemli çekirdeğini oluşturan öğrenme stili(tarzı); öğrenirken ve başkaları ile iletişimde bulunurken insanlar arasındaki benzerliklerin yanında, insanın kendine özgülüğünü de gösterir. Bu kendine özgülük, bireyin öğrenmeye hazırlanma, öğrenme ve hatırlama aşamalarında diğerlerinden farklı yollar kullanmasıdır. Öğrenme stili; yürürken, oynarken, konuşurken, yazarken, otururken, yatarken yaşamın her anında ve her boyutunda bireyin davranışlarını etkiler. Düşünmeyi ve öğrenmeyi öğrenmenin temel basamaklarından biri olan öğrenme stillerini, öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler ve ana-babalar başta olmak üzere tüm ilgililerin bilmesin de yarar vardır. Çünkü, öğrenme stillerinin bilinmesi, yaramaz ve başarısız olarak görülen pek çok öğrencinin stilleri bilinmediği ve dikkate alınmadığı için istenmeyen davranışlar gösterdiğinin de anlaşılmasını sağlayabilir. Büyük ölçüde doğuştan gelen bu karakteristik özelliklerin; aile, uzman ve okul işbirliği ile küçük yaşlarda belirlenmesi gerekir. Bu işbirliği sayesinde çocuk, okulöncesi eğitim döneminden başlanarak daha rahat ve anlamlı bir yaşama hazırlanabilir. Öğrenme sitilleri bakımından insanları görsel, işitsel, dokunsal olarak üç grupta toplayan çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan birini yapan Grinder’e göre her 30 kişiden 22’si (%73) bu üç özelliğin ikisine, bazen de üçüne sahiptir(1). Görüldüğü gibi, her insan bunlardan biri ağırlıklı olmak üzere, ikisine, üçüne farklı derecelerde sahip olabilir. Bir insanın ağırlıklı olarak, işitsel( İ ) öğrenme stiline sahip olduğunu kabul edersek, aynı kişi farklı derecelerde de olsa görsel ( G ) ve dokunsal ( D ) olabilmektedir. Nitekim insanların çoğunluğunun birden fazla öğrenme stiline sahip olduğu söylenebilir. Öğrenme stillerinden yalnız birine( görsel, işitsel, dokunsal ) sahip olanların, genel nüfus içinde çok az olduğu varsayılmaktadır. Kuşkusuz, her sınıfta yalnız bir öğrenme stiline sahip bir ya da iki öğrenci olabilir. Bunlar içinde en fazla dokunsallar problem olarak görülmekte evde ailelerini, okulda öğretmenlerini üzmektedirler. Asıl sıkıntıyı ise bu çocuklar yaşamakta; aile ve öğretmenler tarafından hiperaktif oldukları sanılmakta ve uzmana başvurulmaktadır. Çok hareketli olduğu görülen her çocuk hiperaktif değildir. Çocuğa dokunsal etkinlikler uygulanmasına rağmen eğer öğrenemiyorsa, işte o zaman uzmandan yardım istemek gerekir. Bireyin bebeklik, çocukluk, öğrencilik, yetişkinlik dönemlerindeki davranışlarının gözlenmesiyle, öğrenme stilinin göstergesi olabilecek ipuçları bulunabilir. Bireyin her gelişim döneminde öğrenme stili bakımından güçlü ve zayıf olduğu yönler görülmektedir. Burada fazla ayrıntıya girmeden öncelikle ana-babaları ve öğretmenleri genel olarak bilgilendirmek amaçlanmaktadır. Bu bağlamda öğrenme stilleri, aşağıda kısaca açıklanmıştır. Görseller: Özel yaşamlarında genellikle düzenli ve titizdirler. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız olurlar. Önce çalışma ortamlarını kendilerine göre düzenlerler, sonra çalışmaya başlarlar. Çalışma masalarındaki araç ve gereçler için ( kalem, silgi, kalemtıraş, makas, zımba vb.) sabit yerler belirlerler ve onları hep aynı yerde tutarlar. Çalışma odaları, okuldaki dolapları, çantaları hep düzenlidir. Yazmayı pek sevmeseler de defterlerinin köşeleri kıvrılmasın diye gerekli önlemleri almışlardır. Bu nedenle ana-baba ve öğretmen tarafından taktir edilirler. Görseller, öğretmenin ya da bir öğrencinin konuyu sunması/ anlatması olan düz anlatım yönteminin uygulanması durumunda, çabuk sıkılırlar ve dersten yeterince yararlanamazlar. Bunlar, derste işlenen konuyla ilgili öğrendiklerini gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar. O nedenle öğretmenler, her öğrencinin değişik oranlarda da olsa görsel öğrenme stiline sahip olduğunu düşünerek ve konuyla ilişkisini çok iyi kurarak harita, şema, grafik, resim, fotoğraf, katalog vb. görsel araçlar kullanmalıdır. İşitseller: Ses ve müziğe karşı daha duyarlıdırlar. Küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar; sohbet etmeyi, birileriyle beraber çalışmayı severler. Konuşma ve dinleme becerileri gelişmiştir. Çoğunlukla ahenkli ve güzel konuşurlar. Özellikle İlköğretimin ilk sınıflarında kendi kendilerine konuştukları için, öğretmeni pek dikkatle dinleyemezler. İşittiklerini daha iyi anlamalarına rağmen bu özellikleri nedeniyle öğrenme oranları azalır. Sessiz okuma çalışmalarından pek yararlanamazlar; o nedenle, kendilerinin duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmesi gerekir. Konuşarak, tartışarak ve başkalarının sözlü sunularını dinleyerek daha iyi öğrenirler. Dinlemenin yanında konuşma fırsatı da verildiği için, derslerde grup çalışması gerektiren yöntem ve teknikler uygulandığında pek mutlu olurlar. Dil ve yabancı dil derslerinde daha başarılıdırlar. Dokunsallar: Bunlar oldukça hareketli, adeta sınıftaki yerlerinde duramayan çocuklardır. Hareket etmek için, kapıyı kapama, pencereyi açma, tebeşir getirme, tahtayı temizleme gibi görevleri hep kendileri yapmak isterler. Uzun süre yerlerinde oturup dinlemeye/çalışmaya zorlanırlarsa hem dersten bir şey anlamazlar, hem de disiplin problemleri ortaya çıkabilir. Geleneksel öğretim anlayışı gereği Düz anlatım ve yazı tahtasının kullanımına dayalı geleneksel eğitim uygulamalarından en az yararlananlar onlardır. Bu nedenle, haylaz, tembel, geri zekalı, ve istenmeyen öğrenci/arkadaş olarak damgalanabilirler. Derslerin düz anlatım yöntemiyle işlenmesi veya bununla birlikte göze hitap eden araç gereçlerin kullanılması dokunsal öğrencinin öğrenmesine yeterince katkı sağlamaz. Bir başka ifadeyle, anlatımla birlikte harita, şema, grafik, resim, fotoğraf, katalog gibi görsel araçlar kullanılarak derse renk ve canlılık katılması onların öğrenmesini beklenen ölçüde etkilemez. Kalıcı bir öğrenme için, ellerini kullanabilecekleri öğrenme ortamına ihtiyaçları vardır. Dokunsallar, derslik yerine laboratuar, okul bahçesi, uygulama alanı gibi ortamlarda yaparak yaşayarak daha iyi öğrenirler. Yapılması gerekenler: Öğrenme stillerinin bilinmesi, evde ve okulda çocuğa nasıl davranmamız gerektiğine ilişkin önemli ipuçları verir. Ana-babalar ve öğretmenler çocukları gözlemeli, hatta öğretmenler yalnız gözlem yapmakla yetinmemeli “öğrenme stillerini belirleme listesi” kullanarak öğrencilerinin öğrenme stillerini daha nesnel olarak belirlemelidirler. Kuşkusuz, her insanın görsel, işitsel, dokunsal öğrenme stillerinden sadece birine sahip olması gerekmez. Çoğunlukla biri ağırlıklı olmak üzere, ikisine ya da üçüne sahip olunabilir. Yalnız görsel(YG), yalnız işitsel(Yİ), yalnız dokunsal(YD) öğrenme stiline sahip bir öğrenci ve ailesi geleneksel eğitim (ülkemizde olduğu gibi öğretmen merkezli ve ezber ağırlıklı öğretme/öğrenme) anlayışının hakim olduğu okullarda önemli sorunlarla karşılaşabilir. Çünkü geleneksel eğitimde öğretmen aktif, öğrenciler pasiftir. Böyle bir ortamda, YD öğrenciler hareketlilikleri nedeniyle arkadaşlarını rahatsız eder ve sınıfın düzenini bozarlar. Yİ öğrenciler sessiz okuma yaptırıldığında sıkıntıya düşebilirler. YG öğrenciler ise, diğer iki gruptakiler kadar sıkıntı çekmezler. Her öğrenme stilindeki öğrencilerin de dersten yararlanabilmesi için, okullarımızda öğrencinin aktif, öğretmenin rehber olduğu, öğrenci merkezli eğitim uygulamalarını yaygınlaştırmak gerekir. Öğrenci merkezli eğitim, oldukça fazla sayıda yöntem, teknik ve öğrenme/ öğretme uygulamasıyla gerçekleştirilebilir. Kubaşık(işbirlikli) öğrenme, proje temelli öğrenme ya da başka bir örnek olarak “Senaryo Temelli öğrenme” uygulaması verilebilir. Senaryo temelli öğrenme: Öğrencinin ilgisini çeken, ona anlamlı gelen, düşünmesini ve araştırmasını sağlayan, arkadaşlarıyla birlikte çalışma becerisini geliştirmeye yönelik içerikteki senaryolar, her öğrenme stilindeki öğrencileri aktif hale getirerek onlara birlikte ders işleme imkanını vermektedir. Senaryo gereği öğretmenin anlatması gerekenler varsa, bu kesinlikle 10 dakikayı geçmemelidir. Çoğu kez ders ünite ve konularından ya da bunların bir boyutundan adını alan senaryolar geliştirilirken en azından şu sorulara (ölçütlere) cevap aranmalıdır. Senaryo; 1-Dersin ve konunun hedeflerine uygun mu? 2- Öğrencinin seviyesine uygun ve ilgisini çekiyor mu? 3- Bütün öğrencileri eğlendirici ve aktif hale getirici mi? 4- Öğrenciyi aktif, öğretmeni rehber duruma getiriyor mu? 5- Öğrencileri bilgilerini kullanırken düşündürüyor mu? 6- Öğrenciye günlük ve mesleki yaşamında kullanabileceği beceriler kazandırıyor mu? Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi derslerine ait iki örnek senaryo(2): Konu: İstanbul'un Fethi Sınıf Derecesi: Değişik sınıflarda uygulanabilir Önceden haber verilen öğrenciler, derse birer gazete getirirler. Sınıfta 3'lü gruplar oluşturularak her grubun bir sayfalık gazete çıkarmaları istenir. Gazete Fatih'in İstanbul'u feth ettiği günlerde çıkacaktır. Tüm haberler, makaleler, ilanlar, reklamlar, fiyatlar o günün şartlarına göre düşünülüp yazılacaktır. Öğrenciler hazırladıkları yazıları büyük bir kağıda yapıştırırlar. Hazırlanan gazete ilk önce gruplar tarafından okunur daha sonra ise tüm okulda sergilenir. Not: Öğrencilerin gazete getirmelerinin sebebi bu gazetelerin kendilerine yardımcı olması içindi. Bu senaryo ilk geliştirildiğinde öğrencilere gazete inceleme kriterleri verilmişti; fakat senaryo uygulandıkça kriter verilmeyen öğrencilerin daha kolay işi yaptıkları gözlendi. O nedenle onlara niçin gazete getirdikleri (sorulmadıkça) söylenmemeli ya da getirdikleri gazeteleri incelemeleri gerektiği gibi bir yönlendirme yapılmamalıdır. Konu: Evsel atıkların geri kullanımı konusundaki eğilimlerin belirlenmesi Sınıf derecesi : Her sınıfa uyarlanabilir Evsel atıkların oluşturduğu çöp dağlarının azaltılması ve yeryüzünün azalan kaynaklarının pervazsızca yok edilmesini önlemek amacıyla kağıt, cam, metal gibi maddelerin fabrikalarda işlenerek yeniden kullanılabilir ürünler olarak bize sunulmasının önemi son yıllarda belirgin bir şekilde artmıştır. Yeniden kullanılabilir evsel atıkların, bu atıkları ortaya çıkaranlarca ayrılıp uygun yerlere gönderilmesi/verilmesi bu işlemin olmazsa olmaz basamağıdır. Oysaki evsel atıkların ayrı tutulması fazladan bir iş gücüdür. İnsanların bu işe zaman ve enerji harcamaları için bu bilince ulaşmaları gerekmektedir. Acaba çevremizde yaşayanlar bu bilince ne kadar ulaşmışlardır? Bu bilinci kazanmaları için neler yapılmalıdır? Çevrenizde yaşayan insanlarla mülakat yapınız. Anketler hazırlayarak uygulayınız. Çevrenizde yaşayan insanlar evsel atıkların yeniden kazandırılması konusunda ne düşünüyorlar? Böyle bir çaba içerisindeler mi? Niçin bazı insanlar bu işi kendilerine vazife edindikleri halde bazıları hiç aldırmamaktadır? Bu insanların eğitim düzeyleri ve gelir düzeyleri bu davranış farklılığında bir etken midir? Başka hangi etkenler böyle bir farklılığa neden olmaktadır? Evsel atıkların yeniden kazandırılması konusunda duyarsız olanlar bu tavırlarının nedenleri olarak ne söylemekteler? Böyle bir enerji ve zaman ayırmaları için ne yapılmasını beklemekteler? Zorlamayla bu iş yaptırılabilir mi? Yoksa insanlar ikna mı edilmeliler? Bu konuda çevrenizde bir kampanya var mı? Varsa ne derece etkili olmaktadır? Bu araştırmanın sonuçlarına göre siz de çevrenizde evsel atıkların yeniden kullanılması konusunda bir kampanya programı geliştiriniz ve uygulayınız. Senaryo temelli bir dersin sonunda, öğrencinin işine yarayacak bir ürünün ortaya çıkması, onun derse güdülenmesi, dersleri sevmesi ve gördüğü eğitimi benimsemesi, bakımından çok anlamlı olacaktır. Bu ders ürünü; bir poster, bir grafik, bir gazete, bir araç ya da yaşantısındaki bir problemin çözümü, yaşanılan çevreye bir katkı sağlama vb. şeklinde olabilir. |