#1
|
|||
|
|||
Doğum Çeşitleri
Dogum cesitleri
1 FORSEPS VE VAKUM İLE DOĞUM 2 EPİZYOTOMİ (DİKİŞLİ DOĞUM) 3 Normal Doğum Nedir? 4 Sezaryen 5 Suda Doğum 6 Suni sancı ile Doğum 7 Normal Doğum Evreleri 8 Normal Doğum Sezaryen Avantaj ve dezavantajları --- FORSEPS VE VAKUM İLE DOĞUM Doğuramıyorum! Bir an gelir ki, çoğu kadın doğuramadığını düşünür. Doğumun ikinci safhasında, anne tüm enerjisiyle çaba göstermelidir. Doktor, eşi, hemşireler ıkınmasını için kadını teşvik ederler. Bazen, kadın yorulur ve rahatsızlık duymaya başlar, buna maternal distres denir. Ağrıdan yorulan kadın, doğumu gerçekleştiremiyorsa, müdahaleli doğum (forseps veya vakum ile) yapılabilir. Bu aletlerin kullanılamadığı durumlarda da, sezaryen doğum gerçekleştirilir. FORSEPS Doğumda forseps ne kadar sıklıkla kullanılır? Bu oran, ülkeden ülkeye, hastaneden hastaneye göre değişir. İngilizce konuşulan ülkelerde, hastanelerde, forseps % 10-20 oranında kullanılır. Neden doğumda bazen forseps kullanılması gerekir? Forseps kullanımında, anne ile ilgili nedenler: * Maternal distres veya yorgunluk. * Annenin kalp veya solunum ile ilgili rahatsızlığı * vakumun işe yaramaması Astım durumunda forseps kullanılmalı mıdır? Doğumda bir astım krizi yaşanmadığı sürece, forseps kullanımı şart değildir. Forsepsin bebekle ilgili kullanılma nedenleri nelerdir? En önemli ve yaygın neden; fetal distrestir. Diğer bir neden; bebeğin başının anormal bir pozisyonda durmasıdır. Bu durumda, forseps başı çevirmek için kullanılır. Makat gelişinde de, başın çıkışını kolaylaştırmak için kullanılır. Bazı uzmanlar, prematüre bebeklerde, baş zarar görmesin diye de forseps kullanırlar. Sezaryen doğumda forsepsin bir rolü var mıdır? Evet. Başın rahimden kolay çıkmasını sağlamak için kullanılır. Doğumda forseps kullanımının, yan etkisi var mıdır? Evet. Birçok etki vardır: * Eğer baş, hala pelvis içinde yukarıda ise * Eğer bebeğin önden gelen kısmı baş haricinde bir bölge ise * Forsepsin ağzı iyi oturmamışsa * Eğer incelemede bebeğin baş sınırları ayır de dilemiyorsa * doktor bu konuda yeterince uzman değilse * anne kullanılmasını istemiyorsa, forseps kullanılmamalıdır. Forseps kullanımı için nelere ihtiyaç duyulur? * Anne geriye doğru yatmalı, bacakları çekmelidir * Mesane boş olmalıdır * bölgenin uyuşmuş olması gerekir * Epizyotomi (dikiş) yapılmalıdır * Serviks tamamen açılmış ve zarın yırtılmış olması gerekir. Kaç çeşit forseps vardır? Çok çeşidi mevcuttur. Ama iki ana çeşidi vardır. Bir tanesi sadece çekme için kullanılır, bu en yaygın olanıdır. Diğeri ise hem çekme, hem de döndürme işlemini gerçekleştirir. İkincisi, çok nadiren kullanılır. Doğumda forseps kullanımıyla yaşanabilecek potansiyel sorunlar nelerdir? Perinede ve vajinada çürümeye, hatta yırtılmaya neden olabilir. Bazen, vajina duvarında zarar yaratabilir ve vajina cildi altında pıhtılaşma ve ağrı görülebilir. Bazen de mesaneye zarar verebilir, ileride idrarı tutamama ile ilgili problemler yaşanabilir. Hatta fıstül oluşabilir. Servikse zarar verebilir mi? Tamamen açılmış bir serviks zarar görmez. Fetusla yaşanacak potansiyel sorunlar nedir? Yüzün her iki yanında forseps izi olur ama bu geçicidir. Bazen çürüme ve hafif yırtılma olabilir. Nadiren, forseps ile zor bir doğum gerçekleşmişse, bebeğin kafa derisinde pıhtılaşma olabilir. Eskiden, kafatası içine kanama olduğu görülmüş, ama artık buna pek rastlanmamaktadır. Bir de çok nadiren, yüz sinirlerinde geçici felç olur. VAKUM Vakum ile forsepsin farkı nedir? İki alet aynı amaca farklı yöntemlerle hizmet eder. Forseps, kıskaç şeklinde çaprazlamasına bebeğin vajina içindeki kafasını sabitler. Annenin de çabalarıyla, bebek, doktorun forsepsi çekmesiyle dışarı çıkarılır. Vakum ise, metal veya plastik bir kap şeklinde, aletli bir mekanizmadır. Bu alet negatif basınç yaratarak, bebeğin saçlı derisine iyice yerleştirilir. Daha sonra doktor her ıkınma ile birlikte aleti, borusundan çekerek, bebeğin çıkmasını sağlar. Metal veya plastik kap arasında büyük bir fark var mıdır? Çok değil. İkisi de randımanı yüksek ve ikisi de güvenlidir. Metal kap daha eskilerden beri kullanılır, plastiğin kullanımı ise daha yakın zamanlara dayanır. Genelde, uzmanlar daha yumuşak ve zarar verme olasılığı pek olmadığından, plastik kabı kullanmayı tercih ederler. Vakum kullanımının forsepse göre daha çok tercih edilmesinin özel bir sebebi var mıdır? Yapılan çalışmalara göre, vakumun anneye karşı daha yumuşak olduğu ve daha az zarar verdiği görülmüştür. Ayrıca acil durumda, serviks tamamen açılmamışsa bile uygulanabilir. Plastik vakumun başka önemli bir özelliği daha vardır; vakumun basıncı, kasılmalan maksimum dereceye ulaştınr. Bu, bebek için güvenlidir. Eğer bu çok fazla olursa, kap dışan çıkar. Bir de vakumla, epizyotomiye her zaman ihtiyaç duyulmaz. Vakuma göre forsepsin tercih edildiği durumlar var mıdır? Evet, kesinlikle. Eğer doğum çok acil yapılmalıysa, forseps tercih edilir. Çünkü aletin hazırlanması kısa sürer, rahim kasılmalarına ve annenin çabalarına ihtiyaç duyulmaz. Forseps, bu tip durumlarda çok çabuktur. Prematüre doğum için de, forseps en iyi alettir. 35. haftadan küçük doğumlarda, vakum kullanımının yan etkileri vardır. Makat gelişinde, müdahale gerekiyorsa, sadece forseps kullanılabilir. Vakumun yarattığı potansiyel sorunlar nelerdir? Forsepse göre sorunlar çok daha ufaktır. Annenin zarar görmesi çok daha nadirdir. Fetusa sorun olarak, kafa derisinde hematom (kan birikmesi) vakumla daha çok görülür. Çok nadiren, çocuk yaşta vakum nedeniyle saç dökülmesi olabilir. Bir de en yaygın durum, vakumun uygulandığı bölgede şişme olmasıdır. Metal kaplar daha çok şişmeye neden olur. Bu şişliğin yok olması yaklaşık 72 saat sürer. Yeni doğana bir sıkıntı yaratmaz. Müdahalenin doğum yapan anne alet seçiminde kendisi karar verebilir mi? Anne bu konuda yeterince bilgiliyse, doktor da onay verdiği sürece kendi seçimini yapabilir. Bu aletlerin güvenli olduğu söylenebilir mi? Kesinlikle. Uzman bir doktor tarafından, dikkatlice kullanılırsa, çok işe yarar ve güvenlidir. Yazının Kaynağı: Dr. joe Kabyemela - Dr. Leanne Bricker ( Hamilelik ve Doğum Hakkında Tüm Soru ve Cevaplar) ---- EPİZYOTOMİ (DİKİŞLİ DOĞUM) Normal doğum sırasında bebeğin daha kolay çıkmasını sağlamak ve perine bölgesinin yırtılmasını önlemek için vajen alt ucundan başlayarak yapılan kesidir. Epizyotomi her zaman gerekli midir? Epizyonomi; bebeğin çıkışını kolaylaştırmak için perineye uygulanan cerrahi kesiye denir. Her zaman gerekli değildir. Epizyotomiyi yapmak ya da yapmamak doğumu gerçekleştiren kişinin hemen karar vermesi en önemli karardır. Epizyotomi; perinal veya vajinal bir yırtığı önler ve bebeğin çıkışını kolaylaştırır. Ayrıca, aşırı gerilmeden dolayı pelvis kaslarına gelebilecek zararı ve buna bağlı olarak ileride olabilecek idrarla ilgili problemleri önlediğine dair de bir kanı vardır. Eğer bir risk görülmüyorsa, epizyotomiye gerek yoktur. İlk hamilelikte, normal doğum esnasında, epizyotominin zaruri olduğu söylenmektedir. Bu doğru mudur? Bu tip konularda dogmatik olmamak gerekir. Doğrusu, çoğu ilk doğumda epizyotomi yapıldığı, ama bazılarında buna hiç ihtiyaç duyulmadığıdır. Sabit kurallara bağlı kalmaktansa, doğuma giren doktorun, duruma göre karar vermesi daha doğrudur. Forsepsli doğumda, epizyotomi gereklidir, çünkü doğum aleti ile gerçekleştirilen doğumda yırtılma olması tehlikelidir. Bebeğin kafası tam çıkmadan önce, anneye sık sık nefes alması söylenir. Neden? Bebeğin kafası, doğum kanalına baskı yapmaktadır. Anne, bebeğin biran önce dışarı çıkması isterken, ani bir çıkartılma çabasından dolayı bebek ters etki olarak bakıyı azaltabilir. Bu baskının aniden azalması, beyin hasarına yol açabilir. Sık sık nefes alıp verme işlemi, bunu engeller. Kafa çıktıktan sonra ne olur? Çoğu vakada, tek bir ıkınma daha omuzların çıkmasını sağlar. Bundan sonra, vücudun kalan kısmı kolayca ve anne çaba sarf etmeden çıkar. Aslında, omuzlanıl çıkması için kasılmaya bile ihtiyaç duyulmaz. Omuz distozisi nedir? Bu, zor ama nadir görülen bir doğum sorunudur. Büyük bir bebekte, kafa çıkar ama omuzlar pelvis çukurunda takılı kalır. Bu durumda, anne acilen özel bir pozisyona alınır, büyük bir epizyotomi yapılır ve elle müdahale ile bebeğin çıkışı sağlanır. Bu işlem oldukça zordur ve bebeğin bazı kemiklerinde kınlmalar olabilir. İncinmeye en müsait olan; köprücük kemiği ve üst koldur. Omuz distozisini önlemek mümkün değildir. ---- Normal Doğum Nedir? Sağlıklı bir hamilelik geçirmek ve sağlıklı bir çocuk sahibi olmak için doktor kontrolü altında planlı ve iyi takip edilen bir gebelik gereklidir. Sağlıklı bir gebelik geçirmeyi planlayan anne adayları gebelikleri boyunca bir kadın doğum uzmanının takibi altında olmalıdırlar. Bütün gebelikleri boyunca en az 6 - 10 kez uzman bir doktorun kontrolü gerekir. Her takipte annenin kilo artışı, tansiyonu, genel sağlık durumu incelendiği gibi bebeğin sağlığı, gelişmesi ve bir anomali olup olmadığının tespiti de ultrasonografi ile takip edilir. Gebelik takipleri sırasında belirli bir düzen ile annenin bazı tahlilleri yaptırması istenir. İlk yapılması gereken kan uyuşmazlığının olup olmadığını anlamak için anne ve baba adayının kan grupları tayinidir. Annenin kan sayımı da yapılarak bu arada varsa kansızlığının da tedavisi düzenlenir. Ayrıca anne kanında “Hepatit, Toksoplazma, Rubella (Kızamıkçık) hastalığına neden olan mikroorganizmalar aranarak bunların varlığında gerekli tedbirler alınır. Gebe yaklaşık 15-16 haftalık olunca ciddi bir zeka problemine neden olan “Down Sendromu” tespiti için “Üçlü test” olarak isimlendirilen bir kan tahlili yapılır. Gebelikte şeker hastalığı da ortaya çıkabileceğinden tüm gebelere 28 haftalık olduklarında glikoz tarama testi yaptırmaları önerilir. Bütün bu tahlillerin sonuçlarına göre tedavisi düzenlenir. Kansızlık gebeliklerin çoğunda olduğu için gebelerin hepsine tüm hamilelikleri boyunca ve lohusalık sırasında her gün almaları için özel hazırlanmış kan ve vitamin ilaçları verilir. Doğum tarihi yaklaştıkça anne adayına gebeliği için en uygun olan doğum şekli hakkında bilgi verilir ve en sağlıklı şekilde çocuğuna kavuşması sağlanır. Doğum yaklaşık 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkması olarak tanımlanır. Daha erken doğmuşsa, rahim dışında yaşama yeteneğini kazanmamış olduğu için bu durum düşük olarak adlandırılır. Ancak günümüzde gelişen tıp ve teknoloji sayesinde erken haftalarda doğan bebeklerin de yaşama olasılığı artmıştır. Normal doğum 38-42 gebelik haftaları arasında, kendiliğinden başlayan rahim kasılmalarıyla, başla gelen tek bir bebeğin anne ve bebeğe zarar vermeden vajinal yolla canlı olarak doğmasıdır. Normal doğumda, bebek doğduktan en geç otuz dakika sonra plasenta ve zarları da kendiliğinden rahimden dışarı atılır. Normal bir doğumda yaklaşık 300 ml kadar kan kaybı olur. Doğum için geçen süre 24 saatten daha azdır. Sağlıklı bir doğum eylemi güç olmayan fizyolojik bir olaydır. Normal bir gebelik süresi son adet başlangıç gününden itibaren 280 gün ya da 40 haftadır. Beklenen doğum tarihi, "son adet tarihi + 7 gün - 3 ay" formülüyle hesaplanabilir. Gebelerin beklenen doğum tarihini içine alan hafta doğum yapma olasılığı % 80'dir. Bebek 28-37. hafta doğarsa bu doğuma 'erken doğum' denir. 20-28. haftalarda sonuçlanan gebeliklere 'immatür doğum' yani olmamış doğum ismi verilir. 20. haftanın altında sonuçlanan gebelikler 'düşük' olarak ele alınır. Normal miadında doğum 38 - 42. haftalar arasında herhangi bir zamanda gerçekleşebilir. Bu yazı meltemhastanesi.com sitesinden alınmıştır. ---- Sezaryen Günümüzde anestezi yöntemlerinin iyileşmesi, sterilite ve enfeksiyon problemlerine karşı güçlü antibiyotiklerin bulunması, ameliyat dikiş materyallerindeki gelişmeler ve cerrahi tekniklerin ilerlemesi sonucunda sezaryen ameliyatları son derecede güvenli ve kolay bir işlemhaline gelmişlerdir. Sezaryen hastanın isteğine bağlı yapılabileceği gibi bazı tıbbi zorunluluklar karşısında da yapılabilir. Bu tıbbi zorunluluklar, anne veya bebeğe bağlı olabileceği gibi gebeliğin kendine has özel durumlarına da bağlı olabilir. Yine yapılacak olan sezaryen ameliyatı, gebeliğin seyrine göre değişik gebelik haftalarında olabilir. Genel olarak amaç anne ve bebek açısından en uygun zamanı yakalamaktır. İsteğe bağlı (elektif) sezaryen: Ülkemizde, özellikle son senelerde hastanelerdeki isteğe bağlı sezaryen oranları gün geçtikçe artmaktadır. Burada herhangi bir tıbbi gereklilik olmaksızın, anne-baba adaylarının tercihleriyle, bebek gününü doldurduktan sonra (38. hafta sonrası), kararlaştırılan bir günde sezaryenin uygulanmaktadır. İsteğe bağlı sezaryenlerde en sık karşılaşılan neden anne adayının normal doğumdan korkması, uzun sürebilecek olan eylemi çekmek istememesi, bebeğini en ufak bir risk altına sokmak istememesi ile normal doğumun uzun dönem sonrası olumsuz etkilerinden (rahim ve mesane sarkmaları gibi) kaçınma isteğidir. Bebeğin rahim kanalına başla ilerlememesi: Bebeğin doğum kanalına yan, makat veya çapraz olarak gelmesi normal doğumda problemler yaratabilir. Normalde tüm gebeliklerin %95’inde bebek başla ilerlerken, diğer durumlar %5 oranında görülür. Bu tür durumlarda bebeği riske atmamak için pek çok hekim tarafından sezaryen uygulanmaktadır. Plasenta (eş) kısmının rahim ağzını tamamen kapatması: Bu durumda bebeğin doğum kanalında ilerlemesi kanamaya bağlı problemler yaratacak ve hem anne hem de bebek hayatını riske atacaktır. Plasentanın (eş kısmının) erken ayrılması: Plasentanın bebeğin doğumundan önce rahim duvarından ayrılmasına "ablasyo plasenta" ya da "plasental dekolman" adı verilir. Böyle bir durumda bebeğe oksijen ve besin kaynaklarının akışı bozulur. Kanamaya bağlı anne ve bebek hayatının riske girdiği için bu durumda acil olarak bebek doğurtulmalı yani (çoğunlukla) sezeryan ameliyatı uygulanmalıdır. Makrozomi (İri Bebek): Ultrasonda bebeğin tahmini ağırlığının normalden fazla olması durumudur. Özellikle ilk gebeliklerde, doğuma yakın zaman içinde bebeğin tahimi ağırlığının 4000 gramdan fazla olarak saptanması durumunda, bebek normal doğum riskine atılmayarak direkt olarak sezaryen planlanabilir. Bebeğin kafası ile anne adayının kemik yapıları arasında uyumsuzluk (Sefalopelvik uygunsuzluk): Bu durum halk arasında ‘çatının dar olması’ olarak adlandırılmaktadır. Annenin kalça kemiğinin anatomik yapısı ve bebeğin başının bu bölgeye uygunluğu doğum şeklinin kararını etkiler. Kalça kemik çatısının dar olduğu veya çatının normal olmasına rağmen bebeğin kafa çapının geniş olduğu durumlarda yine seçilecek olan yöntem sezaryendir. Çoğul gebelikler: Şart olmamakla bu tür gebeliklerde sezaryen tercih edilir. Özellikle üç ya da daha fazla sayıda bebek varsa vajinal doğumdan kaçınılır. İkiz gebeliklerde ise önde gelen bebeğin makat geliş arkadakinin ise baş geliş olması durumunda ilk bebeğin gövdesi doğduktan sonra arkadaki bebek ile kafaları kilitlenebileceğinden bu durum mutlak bir sezaryen gerekliliğidir. Günümüzde tüp bebek gibi "yardımcı üreme teknolojileri"nin artması çoğul gebeliklerde artışlara sebep olmuştur. Bebekle ilgili bazı anormallikler: Bebeğin doğum kanalından geçmesini olanaksız kılan yapısal bazı anormalliklerin varlığında da sezaryen gerekliliği olabilir. Bu durumun en önemli örneği bebeğin karın duvarının kapanmadığı ve iç organlarının dışarıda olduğu "gastroşizis" ve "omfalosel" durumlarıdır. Vajinal doğum olduğunda bu organlarda ciddi zedelenmeler meydana gelir. Bazı iskelet sistemi hastalıkları ile nöral tüp defekti gibi durumlarda da sezaryen gereklidir. Yapışık ikiz (siyam ikizleri) varlığında da sezaryen uygulanır. Rahimdeki myomlar: Doğum kanalını daraltarak vajinal doğumu olanaksız hale getirebilirler. Ikınmanın riskli olduğu durumlar: Bazı durumlarda anne adayının doğum sırasında ıkınması kendi sağlığını tehlikeye atabilir. İleri derecede kalp hastalıkları ve astım bronşiale bu durum için en güzel örneklerdir. Benzer şekilde beyin anevrizması gibi problemlerde de ıkınma sakıca yaratacağından sezeryen tercih edilir. Annede herpes enfekiyonu: Anne adayında aktif genital herpes enfeksiyonu varlığında bebek doğum kanalından geçerken enfeksiyonu kapabilir. Bu oldukça riskli bir durumdur. Aktif genital herpes varlığında vajinal doğum asla düşünülmez. Genital siğil: Dev kondilomlar (genital siğil) varlığında da vajinal doğumdan kaçınılır. HPV enfeksiyonuna bağlı genital siğiller yenidoğan bebekte "laringeal papillomatozis" adı verilen bebeğin gırtlak kısmında karnıbaharımsı çıkıntılara yol açarak ciddi bir takım sıkıntılar yaratabilir. Sezaryan tercih edilmesi gereken bir durumdur. Annenin önceden geçirdiği bazı ameliyatlar: Daha önceden geçirilen sezaryen, myomektomi (rahimden myom alınması), bel fıtığı veya vajinal ameliyatlar nedeni ile sezeryen gerekebilir. Vajinismus veya doğum korkuları: Vaginismus cinsel ilişki sırasında vajenin istemsiz kasılmaları ile karakterize bir durumdur. Genelde histerik yapıdaki bu kadınlarda vajinal muayene ile doğumu izlemek mümkün değildir. Anne adayının normal doğumdan aşırı korktuğu veya muayeneyi tolere edemediği durumlarda da hiçbir tıbbi gereklilik olmaksızın sezaryen yapılabilir. Bebeğin sıkıntıya girmesi: Doğum eylemi (travay) izlemi sırasında veya daha öncesinde yapılan NST incelemelerinde bebeğin sıkıntıda olduğunu düşündüren bulguların varlığında acil sezaryen gerekli olabilir. Bebeğin rahim içinde gelişme geriliği durumunda sıkı gebelik izlemine gerek vardır. Bebeğin sıkıntısının daha da artması acil sezaryeni gerektirebilir. Amniyon sıvısının mekonyumlu olması : Bebeğin barsak içeriğine (dışkısına) "mekonyum" denir. Bebeğin doğum eylemi (travay) sırasında mekonyumunu yapması sıkıntıda olduğunu gösterir. Eğer bebek mekonyumunu yutarsa doğum sonrası akciğer enfeksiyonu gelişebilir. Bu nedenle amniyon sıvısında mekonyum saptandığında şart olmamakla birlikte sezaryen tercih edilebilir. Doğum eyleminin (travayın) ilerlememesi: Rahim kasılmaları düzenli ve güçlü olmasına rağmen rahim ağzının açılmaması veya bebeğin kafasının aşağıya inmemesi durumlarında sezaryen gerekliliği ortaya çıkar. Eylemin ilerlememesinde en önemli neden bebeğin kafasının doğum kanalına uygun şekilde girememesidir. Zaman zaman eylem normal olması gereken şekliyle ilerlerken bebeğin kafası doğum kanalının ortasında takılabilir. Bu durumda da sezaryen gerekir. Kordon sarkması veya kordonun önde gelmesi: Amniyon kesesi açıldığında bebeğin göbek kordonu rahim ağzından dışarıya sarkabilir, bu duruma "kordon sarkması" denilir. Son derece acil olan bu durumda kordon sıkışarak bebeğe giden kanın kesilmesine ve bebeğin ölmesine neden olabilir. Kordon sarkması varlığında bir kişi elini annenin vajenine sokarak kordonu rahim içine iter ve bu vaziyette ameliyat odasına gidilir. Bebek tamamen doğana kadar kişi elini vajinadan çıkarmaz. Kordon, su kesesi açılmadan elle muayenede önde geliyorsa bu duruma "kordonun önde gelmesi" denir. Yine yapılacak işlem sezaryen operasyonudur. Bazı durumlarda ise doktor anne adayına özellikle sezeryen önerebilir. Gebeliğin çok zor elde edildiği ya da ikinci bir gebelik şansının düşük olduğu ileri anne yaşı, gebeliğin tüp bebek sonrası oluşması gibi durumlarda normal doğumun bebeğe yüklediği risklerden kaçınmak ve bebeğin sağ olarak dünyaya gelmesini garanti altına almak için sezaryen tercih edilebilir. Eskiden literatürümüzde "kıymetli bebek" olarak geçen bu durum, daha sonra bu terimin anlamsızlığı nedeniyle terk edilmiştir. Her ne olursa olsun tüm bebekler kıymetlidir kıymetsiz tek bir bebek bile olamaz. Sezaryen Oranları: Maternal ve perinatal mortalite ve morbiditeyi en aza indiren kabul edilebilir sezeryen oranı WHO tarafından % 15 olarak belirlenmiştir (1985). Sezaryen son yüzyılda en sık uygulanan cerrahi prosedür haline gelmiştir. USA’da sezaryen oranı % 22-23’dür. Ülkemizdeki sezaryen oranı tam bilinmemekle birlikte % 50’lerdedir. Örnek vermek gerekirse; Türkiye'nin en büyük ve yıllık doğum sayısının en yüksek olduğu "Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi"nde 2007 yılı sonu itibari ile sezeryen oranı tüm doğumların %50'sini geçmiştir. (Yani artık normal doğumdan çok sezeryen yapılmaktadır) Bu artışta hem gelişen cerrahi ve teknolojik yöntemler nedeniyle operasyonun riskinin azalması rol oynamaktayken, aynı zamanda elektif (isteğe bağlı) sezeryen kavramının hem kadınlar hem de doktorlar tarafından yaygın kabul görmesi neden olmaktadır. Bu yazı jinekolojinet.com sitesinden alınmıştır. ---- Suda Doğum Pratik olarak, ingilteredeki tüm doğum üniteleri, bu hizmeti artık vermektedirler. Hamile olan ve değişik bir doğum yöntemi arayan her kadın, bunu duymuştur. Suda doğum, ilaç bazlı ağrı kesicilere alternetif olarak sunulan bir yöntemdir. Ayrıca, suda daha özgür hareket edebilme olanağı olduğundan, daha az stresli bir doğum şeklidir. Bir de, doğum ünitelerindeki, suda doğum bölümleri, daha ev atmosferine uygun rahat ortamlardır. Suda doğum bazı hamileler için çok hoş bir seçenektir. Ama unutmamak gerekir ki, ağrı kesici olmadığından, bir epidüralle aynı etkiyi yaratmaz. Kadın, havuzda ağrıya dayanamayıp, gerçek etki eden ağrı kesici almayı isteyebilir. Bir de doğumla ilgili bir sorun olabilir, bu tip durumlarda, kişi havuzdan çıkmalıdır. Suda doğumda da, beklenmedik durumlar ve hayalkınklıkları yaşanabilir. SUDA DOĞUMUN GEÇMİŞİ Suda doğum, klasik doğum yöntemlerine gerçek bir alternatif midir? yoksa sadece geçici bir heves midir? Suda doğum sandığımız kadar yeni bir yöntem değildir. İlk kayıtlara geçmiş suda doğum, Fransada 19. yüzyıl başında gerçekleştirilmiştir. Bu sadece, bir kaza sonucu olmuş bir doğumdur, alternatif olarak düşünülmemiştir. 150 yıl sonra Sovyet uzmanlar, bunu araştırmış ve pratikte uygulamışlardır. Daha sonra bu yöntem tüm dünyaya yayılmış, gelişmiş ülkelerin çoğunda bu hizmet şu anda verilmektedir. Peki ya anne evde suda doğum yapmak isterse? Bu, uygun bir teklif olabilir. Yeterince büyük bir banyo (iki kişinin rahat harejket edebileceği) ve sıcak su tedariği ve doktorun onayıyla uygun bir ortam varsa, olabilir. Doğum için havuz kiralayan ve evin bir odasını geçici olarak doğuma uygun hazırlayan şirketler vardır. Bu tip havuzların çok geniş olması ve suyun sıcaklığını ayarlaması gibi artı özellikleri vardır. Unutmamak gerekir ki, bu yöntem çok maliyetlidir. SUDA DOĞUMUN AVANTAJLARI Suda doğumun ne gibi avantajları vardır? Herşeyden önce, ılık suyun kişiyi rahatlatmasıyla, ağrı daha az hissedilir. İkincisi, ilaçsız bir doğum olduğundan, pozitif bir deneyim sağlamaktadır. Üçüncüsü, ılık suda uzun süre durmak vajinal dokuyu esnetir ve böylece epizyotomi ihtiyacı azalır. Bebek açısından avantajları nelerdir? Açıkçası, hiç. Ağnkesici kullanılmadığı ve doğan bebeğin bunların yan etkisi altında kalmadığı doğrudur, fakat klasik doğum yapan kadınlardan da, ağrı kesici almayıp doğumu gerçekleştirenler vardır. Buna göre bu bir avantaj sayılmaz. SUDA DOĞUM GERÇEKLEŞEMEZSE Suda doğumun yapılmaması gereken durumlar var mıdır? Bir sürü. En önemlileri aşağıdaki gibidir: * böbrek yetmezliği, kalp rahatsızlığı, diyabet veya hipertansiyon gibi sağlıkla ilgili sorunlar * prematüre doğum * plasenta prevya veya vajinal kanama durumu * fetusun anormal pozisyonu * doğumu kontrol edebilecek uzman doktorun olmaması gibi durumlarda yapılması uygun olmaz. Doğum esnasında, kadının havuzu terk etmesi en çok hangi durumlarda görülür? * uzayan doğum * maternal distres (daha çok ağrı buna sebeptir) * fetal distres * annenin talebi Annenin havuzu terk etmek için ne gibi nedenleri olabilir? Genelde, yaşadıkları beklentilerine uymaz. Ağrıya dayanamayabilir. Maternal distres durumunda, doktor sudan çıkıp ağrı kesici almasını tavsiye eder. SUDA DOĞUM İÇİN HAZIRLIK Suda doğum için yapılan hazırlıklar nelerdir? Uzman doktor konu hakkında tüm detayları anlatır ve soruları cevaplandırır. Anne adayı, önceden uzun süre ılık suda kaarak kendini duruma alıştırmalıdır. Fakat unutmaması gerkir ki; doğumda ağrısı olacak ve bu işlem yaklaşık 6 saat kadar sürecektir. Doktor, suda doğum için bir engel olup olmadığına karar vermelidir. Doğumun öncesinde kadın bir duş alır ve sonra doktor bağırsağın boş olduğuna dair emin olur. Gerekirse lavman yapılır. Bebeğin iyi olduğundan emin olmak için, suya girmeden önce yarım saat CTG monitörü ile bebek izlenir. Ne tür bir su kullanılır? Normal musluk suyu kullanılır. Bazı doktorlar tuz ekler, mesela 'deniz suyu' olabilir. Bunun, doğum kanalındaki dokuları daha esnek yaptığına inanılır. İdeal sıcaklık nedir? 35-38 derecedir. Vücut sıcaklığına yakın olması gerekir. Neden suyun daha sıcak veya soğuk olması sorun yaratır? çok sıcak su, doğum yapan kadında bitkinlik yaratır. Unutmamak gerekir ki; doğum saatler sürer. Erken yorgunluk, kadını havuzu terk etmek zorunda bırakabilir. Ayrıca, çok sıcak suyun, kasılmaları azalttığı da başka bir konudur. Hatta doğumun başında, kasılmaları tamamen yok edebilir. Su soğuk olduğunda ise, rahatsızlık verir ve rahatlama hissi yokolur. Havuza girmek için en uygun zaman nedir? En uygun zaman , doğumun başladığı zamandır. Bu, düzenli kasılmaların başladığı ve serviksin 4cm kadar açıldığı zamandır. Çok erken suya girilmesi, doğumu uzatırken, çok girilmesi durumunda, istenilen verim alınamaz. Bazen doğumun gizli safhası çok ağrılı olabilir. Bu durumda havuza girmenin ne gibi bir sakıncası vardır? Hiçbir sakıncası yoktur. Yalnız anne iki şeyin bilincinde olmalıdır. Birincisi, gizli safha çok uzun sürebilir. ikincisi, gizli safha aşın ağnlıysa, asıl doğum başladığında, ılık suyun yatıştırıcı etkisinin işe yarayamayacağı anlamma gelir. Suda doğumun en avantajlı etkisinin, müdahale oranını azaltan etkisi olduğu söylenir. Bu kanıtlanmış mıdır? Maalesef hayır. Çalışmalara istinaden, sezaryen doğum veya müdahaleli doğuma göre bu açıdan bir avantajı olduğu kanıtlanmamıştır. Suda doğumda serum verme ihtimali olmadığından, susuz kalma durumu yaşanabilir mi? Hayır, çünkü suda doğum yemek değil ama içmek serbesttir. Peki kişi suda doğumda ağrı kesici alırsa, ne olur? Çoğu kadın, ılık suyun rahatlatıcı etkisini yeterli bulur. Ama ek olarak ağrı kesici talep edilirse, çoğu ünite 'entonox' (gaz ve hava) yön temini uygular. Suda, ağrı kesici enjekte edilmez, epidüral yapılamaz. Eğer bunlar gerekirse, kişi havuzu terk etmelidir. Gizli safhada, diamorphine veya pethidine verildiyse ne olur? O zaman, bu ilaçların uyuşturucu etkisinin geçmesi için, suyu girmeden önce en az dört saat beklenir. DOĞUM Makat gelişi veya ikiz doğum için suda doğumla ilgili ne söylenebilir? Bu tartışmalı bir konudur. Çoğu doğum ünitesi, her iki durumu da riskli bulup, suda doğumu onaylamazlar. Diğerleri ise, makat gelişi doğumun suda yapılabileceğini savunurlar. Makat gelişi doğum suda, problemli ve bebek için de tehlikeli olabilir. Suyun altın doğum yaptırma ile ilgili tavsiye nedir? Bu göreceli bir durumdur. Bazan bunu onaylarken, diğerleri su içinde doğum (normal doğum) yapmanın uygun olduğunu, ama doğum yaptırmanm (operasyon ile) suyun dışında gerçekleşmesi gerektiğini savunurlar. Eğer doğum su altında yaptırırsa, bebek suyun içinde ne kadar kalmalıdır? eğer suyun ısısı aynen vücut ısısına yakın korunursa, bebeğin nefes almaya başlaması zor olur. Oysa, su soğuk olursa, bebek refleks olarak rahatça nefes alabilir. İşte bu yüzdendir ki; suyun sıcaklığının kontrolü çok önemlidir. Plasenta aynlana kadar bebeğe yeterli oksijeni sağladığından, suda bebeğin çaba sarfetmesine gerek kalmaz. Suda kalma çok uzarsa, plasentanın aynlmasıyla, bebek nefes almakta güçlük çeker. Doğumdan hemen sonra bebeğin ağzı emme hareketini yapmalı mıdır? Suyun içinde olduğu sürece bebek emme hareketini yapmaz. Plasentanın çıkartılması konusunda ne söylenebilir? plasenta suyun dışında çıkarılmalıdır. Bu, aşın kanamayı önler, su ambolisi olasılığını önler. Yazının Kaynağı: Dr. joe Kabyemela- Dr. Leanne Bricker ( Hamilelik ve Doğum Hakkında Tüm Soru ve Cevaplar) ---- Suni sancı ile Doğum Suni Sancı ne demektir? Zamanı geldiği halde başlamayan doğum sancılarını başlatmak ya da var olan kasılmaları desteklemek amacıyla damardan serum içinde oksitosin hormonu verilmesi işlemine suni sancı denmektedir. Oksitosin normalde beyinin hipofiz adı verilen bölgesinden salgılanan görevi rahim kasılmaları ile sütün memeden dışarı atılmasını sağlamak olan bir hormondur. Sentetik olarak üretilen oksitosin hormonu damardan serum içersinde düşük dozlarda verildiğinde rahimde kasılmalara neden olmaktadır. Oksitosin hormonu sadece doğum ağrılarını başlatmak amacıyla değil, devam eden ancak istenilen düzeyde olmayan doğum ağrıolarının desteklenmesi amacıyla da kullanılabilir. Her iki kullanımında da son derece dikkatli olunması gerekir. Oksitosin nasıl uygulanır? Oksitosin uygulamasına karar verildiğinde çok düşük miktarlarda oksitosin hormonu yaklaşık yarım litre serum içinde sulandırılıp hazırlanır ve dakikada gönderdiği sıvı miktarı ayarlanabilen bir pompaya bağlanır. Oksitosinin bir diğer kullanım alanı da doğum sonrası kanama kontrolüdür. Doğumdan sonra yüksek dozlarda verilen oksitosin rahimde kasılmaya neden olmakta ve dolayısı ile kanamanın azalmasını sağlamaktadır. Oksitosin verilmesi başladıktan sonra doz her 15-20 dakikada bir yavaş yavaş arttırılır. Amaç düzenli ve etkili rahim kasılmalarının sağlanmasıdır. Burada hedeflenen her 2-4 dakikada bir gelen ve 40-50 saniye kadar süren düzenli rahim kasılmaları elde etmektir. Monitörde bu tür kasılmalar saptanıncaya kadar dakikada verilen damla sayısı giderek arttırılır ancak belirli bir dozun üzerine çıkılmaz. Ayrıca oksitosin ile suni sancı oluşturulurken hem anne hem de bebek çok dikkatli bir şekilde takip edilmelidir. Suni sancı verilmesi çok aşırı ağrıya neden olur mu? Suni sancı ile oluşan kasılmalar doğal kasılmalardan daha sık, daha düzenli ve daha şiddetlidir. Suni sancı ile doğum yapmış anne adaylarının %80'inden fazlası bu şekilde elde edilen kasılmaların daha fazla ağrıya neden olduğunu bildirmektedirler. Ancak başka bir bölümde detayları verilen ağrısız doğum (epidural anestezi) uygulanması durumunda kasılmaların yarattığı rahatsızlık hissedilmeyecektir. ----- Normal Doğum Evreleri Normal Doğum Evreleri Doğum, ana rahminin ardı ardına gelen istemsiz kasılmaları ile başlayan ve bebeğin anne vücudunun dışına çıkması ile sonuçlanan bir olaydır. Dokuz ay boyunca sakin sakin duran rahim kasının gebelik süresinin sonunda hangi sinyallerden etkilenerek kasılmaya başladığı, yani doğumun başlamasına yol açan faktörlerin neler olduğu aslında halen tam olarak bilinmemektedir. Doğum Aşamaları Doğum en başta belli belirsiz kasılmalar ile başlar. Adele kasılmaları yukarıdan aşağıya doğru dalgalanmalar şeklinde oluşurlar ve bebeği rahim ağzına doğru iterler. Bebeğin içerisinde bulunduğu su kesesi (Amniyon kesesi) doğumun herhangi bir aşamasında kendiliğinden yırtılabilir ya da hekim tarafından doğumu hızlandırmak için tıbbi müdahale ile açılır. Sıvı kesesi doğum ağrıları başlamadan daha önce açılırsa doğumu başlatma sinyaline neden olabilir. Doğumun başladığının bir başka göstergesi de rahim ağzındaki tıkacın vajinadan atılmasıdır. Gerek kesenin açılarak sıvının gelmesi, gerekse de rahim ağzı tıkacının atılması doğumun başladığının göstergesidirler. Doğum olayını iç içe geçmiş 3 aşamada incelemek mümkündür: Doğumun birinci evresi: Düzenli rahim kasılmalarının oluşmaya başladığı dönemdir. Bu kasılmalar başta 10-15 dakikada bir oluşurken gitgide sıklaşır ve ağrıların şiddeti de artmaya başlar. Kasılmalar her 2-3 dakikada bir olmaya ve ortalama 45-60 saniye kadar sürmeye başladığı zaman rahim ağzı da açılmaya ve bebek de doğum kanalında ilerlemeye başlamıştır. Birinci evre ilk doğumda ortalama 12-14 saat sürer, sonraki doğumlarda ise bu süre kısalır. Gebeler için en ağrılı ve zor olabilecek dönem bu dönemdir, ancak rahim ağzı 2-3 cm kadar açıldığında uygulanacak olan epidural anestezi (belden uyuşturma) yani ağrısız doğum ile bu dönem çok konforlu bir biçimde geçirilebilir. Doğumun ikinci evresi: Bebeğin rahim içersinden dünyaya çıkışıdır yani gerçek doğumdur. Bunun için rahim ağzının tam olarak (yaklaşık 10 cm) açılması gereklidir. Süresi daha önce doğurmuş kadınlarda birkaç dakika olabileceği gibi birkaç saate kadar uzayabilir. Eğer birinci evrede su kesesi açilmamışsa bu dönemde açılır. Bu evrede ıkınma tekniği: Ağrının en güçlü olduğu sırada anne adayı derin bir nefes alarak bu havayı dışarı vermeden ağzını kapatarak kuvvetle ıkınır. Ikınırken, çeneyi göğse dayayarak tüm gücüyle makatına doğru ıkınarak bebeği iter. Ikınma ağrı boyunca devam etmeli, ağrı geçince ıkınmamalı ve gevşemeli ve bir dahaki ağrıya kadar enerji toplamalıdır. Bebeğin başı doğarken gebeye ıkınmaması söylenir, ancak ıkınma hissi devam etmektedir. Ikınmayı önlemek için ağız açılarak kuvvetli bir şekilde kısa nefesler alıp verilir. Bu arada doktor bebeğin başının kontrollü bir şekilde anneden çıkmasını ve gereksiz yırtıklar oluşmamasını sağlar. Bebeğin başı doğduğunda rahat nefes alabilmesi için hekim ya da hemşire bebeğin ağzını ve burnunu siler. Bebek başı doğduğunda genellikle yüzü yere doğrudur. Omuzların doğabilmesi için başını annenin sağ ya da sol bacağına doğru çevirir. Bu dönüşten sonra doktor bebeğin başından tutup hafifçe çekerek bir omzunu, sonra diğer omzunu çıkarır ve vücudunun tamamen doğmasını sağlar Doğumların yaklaşık % 95'inde bebek başla gelir, kalanların büyük kısmında ise makat gelişi vardır. Günümüzde ilk doğum makat ise bebeğin normal doğumla doğmasına izin verilmemektedir. Çünkü bebeğin vücudunda en iri ve sert olan kısmın yani başın rahat doğacağının garantisi olmadığından, bunun çocuğun vücudu çıktıktan sonra farkedilmesi yani başın takılması çocuğun zarar görmesine yol açabilir ve bir trajedi yaşanabilir. Dolayısıyla makat doğumlarda özellikle ilk doğumsa mutlaka sezeryan yapılmalıdır. Daha önce doğum yapmış kadınlarda da makat gelişte baş takılma ihtimali az da olsa olabileceğinden makat gelişlerin pek çoğunda yine sezeryan tercih edilmektedir. Bebek doğduğunda halen göbek kordonu ile anneye bağlı durumdadır. Doğumdan hemen sonra kordon hem anne, hem de bebek tarafından bağlanır ve ortadan kesilir. Bebek artık bağımsız birey olarak dünyadaki yerini alır.. Doğumun üçüncü evresi: Genellikle bebeğin çıkışından hemen sonra başlar ve yaklaşık 10-30 dakika kadar sürer. Çocuğu ana rahminde besleyen organ olan plasentanın ve bebeğin içinde bulunduğu zarların çıkması ile tamamlanır. Plasenta çıktıktan sonra tam olup olmadığı kontrol edilir. Bu dönemdeki kasılmalar aynı zamanda plasentanın rahim duvarından ayrılması ile açılan kan damarlarının kapanmasına ve annenin daha fazla kan kaybetmesine de engel olur. Genellikle sorunsuz ve ağrısız olarak tamamlanan bir dönemdir. Bu evrenin tamamlanmasıyla rahim ağzında ve dış kısımda yırtık olup olmadığı, kanama olup olmadığı kontrol edilir. Son olarak da hekim eğer, bebeğin çıkışını kolaylaştırmak ve düzensiz yırtıkları önlemek için epizyotomi denen kesiyi gerçekleştirdiyse bunu dikerek tamir eder ve anneyi dinlenmek üzere yatağına alır. Genellikle ilk doğumların tamamına yakınında epizyotomi açılır ve dikilir. ----- Normal Doğum Sezaryen Avantaj ve dezavantajları Normal Doğum / Sezaryen Avantaj ve dezavantajları Başarılı geçen bir gebelik süreci sonucunda doğum zamanı geldi çattı. Doktorunuzla bunu konuşurken aslında size göre herşey yolunda iken sezaryen olmanız gerektiği size bildirildi. Belki de 9 ay boyunca doğum yapacağınız anı düşünürken, bunca kitap okumuş bunca egzersiz yapmışken niye sezaryen? Bu soruyuı cevaplayalım ve normal vajinal doğum ile sezaryenin avantaj ve dezavantajlarını gözden geçirelim. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, önceki doğum sezaryenle olmuşsa bu kararı çok düşünme şansınız yok. Çünkü ikinci ve bunu takip eden diğer doğumların normal olması olasılığı düşüktür ve göze almak anlamsız bir harekettir. Normal doğumun avantajları nelerdir? Öncelikle alışılagelmiş doğal bir yoldan bebeğin dünyaya gelmesidir. Doğa zaten vagina ile biten doğum yolunu gebelik süresince bu doğum eylemine kendini hazırlar ve tüm olaylar bu yoldan gerçekleşmesi için yönlendirilir Her ne kadar uzun da sürse ayağa kalkıp normal hayata dönme olasılığı daha çabuk olur. Bebeğinizin ilk ağlamasını duyar ve bunun verdiği heyecan herhalde hiçbirşeyle karşılaştırılmaz. Diğer doğumların da normal vaginal yoldan olma olasılığı daha yüksektir. Normal doğumun dezavantajlar nelerdir? Uzun ve yıpratıcı bir süreçtir ve doğum ağrılarına katlanmanız gerekmektedir. Normal vaginal doğum sonucunda oluşan sekeller ve deformasyonların oluşumu da herkes tarafından bilinmektedir. Vaginanın genişlemesi, idrar kesesi ve kalın barsağının vagina içine doğru fıtıklaşması sıkça rastlanan olaylardır ve ileride bunların düzeltilebilmesi için ek operasyonlar gerekebilir. Doğum yolundaki bebeğin iyilik hali çok yakından takip edilmesi gerekir ve en küçük ihmaller ilerde ciddi sekellere sebep olabilir . İri bebeklerin doğumunda oluşan geniş vagina yırtıkları hem tamir edilmesi zor hem de uzun operasyon zamanı gerektiren problemlerdir. Ciddi bir şekilde tamir edilmeyen yara ve yırtıklar genç yaştaki hanımların idrar ve büyük abdest kaçırmasına sebep olur ki normal yaşamı zehir eden bir sıkıntıdır. Tabii şunu da iyi bilmek gerekir: normal doğum için yatırılan hastaların ortalama % 25 ‘i doğum ağrılarını çekerler ama muhtelif sebeplerden dolayı, doğum yine ACİL sezaryenle sonuçlanmaktadır. Sezeryen doğumun dezavantajları nelerdir? Genel anestezi gerektirir. Spinal (epidural) anestezi denen belden yapılan anestezi çeşitleri de mevcuttur. Fakat genel anestezi hem hastanın hem de doktorun öncelikle tercih ettiği bir yöntemdir. Karın boşluğu açılır ve bunu takip eden operasyon sonrası ciddi bir bakım gerektirdiği gerçeği gözardı edilemez. Normal doğumda hastanede kalma süresi 1-2 günle sınırlı iken, sezaryende bu süre ortalama 3 gün kadardır. Tabii ki bir sezaryen hastasının tamamen normal hayatına dönmesi en azından 7-8 gün içinde olur Bu avantaj ve dezavantajlar listesi istendiğinde uzatılabilir ve her hekim kendi tecrübe ve bilgisine göre sezaryen ve normal doğum kriterlerini genişletebilir. Fakat evrensel olan bazı gerçekler her hasta için geçerlidir. Öncelikle bebeğinizin makat (popo) ile gelmesi, doğum öncesi tahmin edilen ağırlığının 3 500 gram’dan fazla hatta 4000 gr üstünde ise anne adayının dogum kanalının yapısına göre normal doğum riskine girmek anlamsız olur. Bebeğin doğum öncesi takiplerinde gelişme sorunu veya bazı sağlık sorunlarının olasılıklarında tabii ki normal doğum stresini ilave etmek her zaman gerekmeyebilir. Özellikle premature doğumlarda ve bebeğin bir an evvel doğurtulması gerektiği hallerde de normal doğumda ısrar etmek iyi bir davranış değildir. Tabii ki anne adayının normal doğum korkusu ve doktoru ile bu eylem sürecinde uyumsuzluk belirtileri de sezaryen için geçerli bir sebeptir. Her ne kadar doğum öncesi takiplerde normal doğum mu sezaryen mi sorusuna cevap aranıyorsa da, gerçek bulgular doğum eylemi başladığında yapılan ilk muayenelerde elde edilir. Tabii takiplerde özellikle bebek kalp ritmindeki problemler başta olmak üzere baş ile doğum yolu arasındaki uyumsuzluk, uzun ve anne adayının yorgun düştüğü ve bu yorgunluk neticesinde dogum ağrılarının durduğu durumlarda sezaryen kurtarıcı olarak imdadımıza yetişir. Normal Vajinal Doğum Normal vaginal doğumda geçen süreçlere kısaca değinelim. Öncelikle doğum belirtilerini bilmek gerekiyor. Bu bulguların ortaya çıkması tabii ki vaktinde olmasını bekleriz ama bazen bunlar zamansız yani erken de başlayabilir. Böyle durumlarda doğumu geciktirmek ve doğacak olan prematüre bebeğin en ideal şartlarda dünyaya gelmesine çaba gösteririz. Bunun için bazı ilaçları doğum eylemini engellenmeye ve bebeğin akciğerleri olgunlaşması için kullanırız. Doğum belirtileri periyodik, yani belirli düzenli aralıklarla gelen rahim kasılmaları, pembe veya kırmızı akıntı ve bunlarla beraber veya onlar olmadan gelen bol miktarda su boşalmasıdır.Bu bulgularla başvuran anne adayına yapılan ilk vaginal muayenede rahim yolu açıklığı ve önde gelen bebek kısmının bu yoldan problemsiz olarak geçişi değerlendirilmektedir. Daha sonra belirli aralıklarla bebek kalp sesleri ve kasılmalar kontrol edilerek bunlara paralel olarak rahim kanalı açıklığı ve başın ilerlemesi kontrol edilir. Rahim kanalı açıklığı başın geçebileceği kadar açılmışsa ve baş kemik doğum yolunun ortasına gelmişse hep kitaplarda öğretilen ıkkınma ve derin nefes alma dönemleri başlar. Sonuçta bu ıkkınmalar neticesinde bebek başı doğum yolunun sonuna gelir ve saçları dışarıdan izlenebilir. Bu esnasında yapılan lokal anestezi sonunda başın rahat çıkışı ve ıkkınmalar neticesinde annenin vagina ve diğer organ problemleri olmaması için epizyotomi dediğimiz kesi yapılır ve bebek başı ve sonra gövdesi çıkarılır. Göbek damarı bağlanır ve kesilerek anneden ayrılır. Evet böylece bebeğiniz doğmuş ama sizin işiniz bitmemiş olur. Bunu takip eden süreçte öncelikle plasenta dediğimiz eşin çıkması ve yapılan kesinin dikilmesi gerektirmektedir. Tabii bundan sonra yatağınıza bebeğinizin yanına gidebilirsiniz. Aynı gün ihtiyaçlarınız için ayağa kalkabilir ve normal yemek yiyebilirsiniz. Hatta 24 saat sonra herşey yolunda ise evinize de taburcu olabilirsiniz. Sezaryen Sezaryen ise ya doğum belirtileri ile veya bebeğin olgun olduğu ortalama 38 hafta civarında planlı olarak yapılabilir. Eğer planlı sezaryen için hastaneye gelmişseniz aç karına gelmelisiniz ki tüm problemler en aza indirilsin. Gerekli hazırlıklar ve anestezi muayenesi sonucunda ameliyathaneye alındıktan sonra uyumadan evvel karnınınız özel bir solusyonla silinir ve steril örtüler örtülür. Daha sonra anestezi verilerek uyuma işlemi başlar ve hemen açılan karından 2-3 dakika içinde bebeğiniz çıkarılır ve göbeği bağlanarak kesilir. Daha sonra yapılan işlemler açılan rahmin ve karın katlarının dikilmesinden ibarettir. Sezeryenden yaklaşık 6-8 saat sonra ayağa kalkar ve sulu gıdalardan başlamak üzere gaz çıkışı ve barsak hareketlerinin normale dönmesi süresince normal gıdalara geçilir ve 3 gün içinde taburcu olabilecek duruma gelirsiniz. Sonuçta yaranız iyileştiğinde ortalama 7-8 gün içinde rahatlıkla eski hayatınıza dönebilirsiniz. Her iki yöntem farklı gözükse de tek amaç vardır, o da öncelikle annenin sağlığına zarar vermeden sağlıklı bir bireyin dünyaya getirilmesi ve en az problemle bu işlemi sonlandırmaktır. Sezaryen doğumun avantajları nelerdir? Doğum ağrılarını çekmek zorunda değilsiniz. Bebeğinizin sıkınıtıya düşme olasılığı en düşük orandadır. Normal operasyon gibi randevu ile gelip anestezi hazırlığı sonrası uyuyup gözünüzü açtığınızda bebeğiniz yanınızda görmeniz herhalde azımsanmayacak kadar önemli bir konfor. Tabii spinal anestezi yapılmışsa doğum ağrısı olmadan 2-3 dak içinde bebeğiniz kucağınızda olmaktadır. Aynı zamanda tüplerin de bağlanarak ek bir operasyona gerek duyulmadan bu önemli işlem gerçekleşebilir. Bu yazı Op. Dr. Hüseyin MUTLU'dan alınmıştır Kac cesit dogum vardir..sezaryan dogum zormu...dogum yapmak...dogurmak nasil olur...sezaryan dogumlari...gebelik ve dogum..hamileyim dogum hakkinda bilgi istiyorum.. |