#1
|
|||
|
|||
Hayvanlar Alemİ
KUŞLARIN YUVALARI
Kuşların yuva yaparken kullandıkları malzemeler büyük farklılıklar gösterir. Çimler ve dallar kuşların en çok kullandıkları malzemelerdir. Güney Amerika'nın fırıncı kuşu yuva yaparken çamur kullanır. Soldaki resimde görülen Güneydoğu Asya'nın kırlangıçları kendi salyalarından oluşturdukları maddelerle yuvalarının temelini oluştururlar. Yuva mekanları da çeşitlilik gösterir. Kartallar yuvalarını ağaçların tepelerinde kurarken sağda resmi görülen büyük-ibikli grebe kuşunun yuvası ise yüzen bir saldan oluşur. ARI YİYİCİ KUŞLAR Yaklaşık 40 gram ağırlığında olan kuşlar için büyük tropik bir arının iğnesi ölümcül olabilir. Oysa bazı kuşlar arı yiyerek beslenirler. Arı-yiyiciler arının zehirli etkisinin üstesinden iki yolla gelirler. Öncelikle arının kuvvetli iğnesine karşı belli bir yere kadar bağışıklıkları vardır. İkinci olarak da kuşlar tehlikeli türlerle tehlikesiz olanlar arasındaki farkı ayırt edebilirler ve aslında arıların sokan türleriyle çok nadiren uğraşırlar. Bir arıyı yakalayan kuş, öncelikle böceği gagasının ucunda silkeler, sıkıca tutacak şekilde kendini ayarlar ve sonra da dala doğru böceği sertçe çarptırarak bayıltır. Daha sonra arının vücudunun arka kısmını pürüzlü ağaç kabuğuna sürter bu işlem keskin iğneyi ve ona bağlı zehirli keseleri koparıp atar. Bütün bu işlemlerden sonra kuş arının zehirinin yok olduğuna kanaati gelince arıyı olduğu gibi yutar. Bir kuşun arının zehirini nasıl etkisiz hale getireceğini kendi kendine bulmuş olması mümkün müdür? Peki ya bu zehire karşı bağışıklık kazanmasını sağlayacak maddeyi vücudunda kendi kendine oluşturması mümkün müdür? Bunları bir kuşun bilmesine imkan yoktur. Kuşun arıyı avlamasındaki planın üstün bir aklın ürünü olduğu kesin bir gerçektir. Kuşa bütün bunlar Rahman ve Rahim olan Allah tarafından ilham edilmektedir. TEHLİKELİ SÜNGERLER Antarktika okyanusunun derinliklerinde yaşayan birçok omurgasız hayvan yiyeceklerini, suda bulunan besinleri süzerek elde ederler. Bu canlılardan süngerler Antarktika denizlerinde yaşayan, en büyük canlı grubudur. Süngerlerin de renkli denizyıldızları ve denizhıyarları gibi düşmanları vardır. Fakat süngerler çeşitlerine göre kendilerini düşmanlarından koruyacak çok değişik özelliklere sahiptirler. Dikenli süngerler, koruma olarak karşı tarafın cesaretini kıran, uzun dikenlere sahiptirler. Tehlikeyle karşılaştıklarında hemen dikenlerini ortaya çıkarırlar. Kırmızı, yeşil süngerler ve kaktüs süngerleri ise denizyıldızlarını ve diğer hayvanları caydıracak kimyasal bir sıvı salgılarlar. KÜREK BURUNLU KERTENKELE Çöllerde yaşayan kürek burunlu kertenkele kuyruğunu ve ayaklarını serinletmek için sıcak kumun üzerinde dans eder gibi hareket eder. Sonra kuyruğundan destek alarak çapraz bir şekilde bir ön ayağını, bir arka ayağını havaya kaldırır. Birkaç saniye sonra ayaklar değişir. Kertenkele, aerodinamik biçimli burnu ve vücudu sayesinde kum tepeciklerinin içinde adeta yüzebilir. Büyük ayakları kumların arasında çok hızlı bir şekilde koşmasına olanak sağlar. Allah bu canlıyı benzersiz bir yöntemle sıcaktan korumaktadır. DİŞİ ACI BALIKLAR Dişi acı balıkta (Rhodeus) üreme mevsiminde uzun bir yumurtlama borusu oluşur. Daha sonra bu boruyu kullanarak yumurtalarını tatlı su midyelerinin içine bırakır. Dişinin yumurtaları midyeye yerleştirmesinden sonra gelen erkek balık da spermlerini akıtır. Midyede güvenlik içinde döllenen yumurtalardan çıkan yavru balıklar büyüdükten sonra midyenin içinden çıkarlar. Bu arada midyenin larvaları da yavru Rhodeus'ların derilerine tutunarak başka bir yere taşınırlar. Allah'ın özel olarak yarattığı bu birliktelik sayesinde her iki canlı da ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. VATOZLAR Vatozlar, okyanus dibini temizleyen balıklardandır. Yüzgeçleri olmayan bu balıkların derilerinin üstü ince bir zımpara, altı ise ıslak bir kadife gibidir. Vatozların savunma mekanizmaları kuyruklarının ucunda bulunan dikenlerdir. Rahatsız edildiğinde vatoz düşmanını sokar. Bu sırada dikenlerindeki zehir serbest kalır. Son derece etkili olan bu zehir canlılar için öldürücü olabilir. TEMİZLİKÇİ KARİDESLER Temizlikçi karideslerin görevi, okyanustaki balıkları temizlemektir. Birçok temizlikçi karides çeşidi vardır. Resimde görülen karidesin kırmızı ve beyaz çizgileri bir deniz feneri gibi hareket ederek, temizlenmeye ihtiyacı olan balığın karidesi bulmasına yardımcı olur. İki uzun beyaz anteni olan karides balığın üzerine yerleşir yerleşmez balık, sabırla derisinin ya da yarasının üzerindeki parazitlerin yenmesini bekler. Temizlikçi karides, rahatsızlık verici parazitleri almak için balığın ağzının içine bile girebilir. Bu temizlik ekibi balığın tamamen temizlendiğinden emin olana kadar görevini sürdürür. YÜZME KESESİ OLMAYAN BALIKLAR Balıkların suda rahat hareket etmelerini sağlayan pek çok sistemleri vardır. Balıklar suda batmadan durmak istediklerinde yüzme keselerini şişirirler. Cankurtaran yeleğine benzetilebilecek olan bu yapı bütün balıklarda bulunmaz. Örneğin derin deniz balıkları ve orkinos gibi iri balıklardaki yağlı et, onları batmaktan korur. Bu yüzden yağ kesesine ihtiyaçları yoktur. Köpek balıklarınınsa oldukça yağlı bir karaciğerleri vardır. Bu da suda sabit durmak istediklerinde köpek balıkları için yeterli bir donanımdır. Bunlardan başka pisi balığı gibi deniz dibinde yaşayan balıklar suda durmaya gerek duymazlar. Bu yüzden pisi balıklarında da yüzme kesesi yoktur. Bu örneklerde de görüldüğü gibi Allah bütün canlıları en uygun sistemlerle yaratmıştır. BOWER KUŞLARININ SÜSLÜ YUVALARI Bower kuşları yuvalarını süslemeleri ile tanınırlar. Avustralya'nın büyük gri bower kuşunun (Chlamydera nuchalis) çalı içinde yaptığı yuva, 300-400 salyangoz kabuğuyla, yaklaşık 5000 bin beyaz taş, cam ve kemik parçasıyla bezenmiştir. Resimde görülen bower kuşu ise yuvasını mavi renkli eşyalarla süsler. Bowerlarda erkekler bütün güçlerini dekorasyona harcarken, dişi de yuvanın kurulması ve yavrunun yetiştirilmesi ile ilgilenir. TERMİTLER Termitler yüksekliği 7 metreye ulaşan yuvalar yaparlar. Yuvanın duvarlarında herhangi bir sebeple delik açıldığında hemen yuva içinde alarm verilir. Yuva içerisindeki nöbetçiler başlarını duvarlara vurarak tehlike uyarısıyla durumu koloninin bütün üyelerine bildirirler. Bunun üzerine kanatlı termitler yuvanın daha güvenli bölgelerine çekilirler. Kral ve kraliçenin bulunduğu odanın girişleri de hızla örülen duvarlarla kapatılır. Yıkılan kesim hemen asker termitler tarafından sarılır. Onları duvar malzemesi taşıyan işçiler izler. Birkaç saat içinde yıkılmış olan bölümün üzeri bir yığınla kapatılır. Sonra içerideki bölmelerin inşaatı başlar. Görüldüğü gibi termitler arasında kusursuz bir haberleşme vardır. Burada unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Bütün bu düzeni kuran, gökdelenler inşa eden, güvenlik önlemleri alan termitler kör canlılardır. Nöbetçilerin uyarılarının bütün termit kolonisi tarafından algılanması, işlerin düzenlenip karışıklık çıkmadan yürütülmesi, kuşkusuz ki kör termitlerin kendi kendilerine sağladıkları bir düzen sonucunda oluşmaz. Önlerini dahi görmeyen termitler arasındaki bu kusursuz haberleşmeyi sağlayan, yuvada yaşayan milyonlarca termit içinde, her bireyin kendine düşen görevi yapmasını sağlayan hiç kuşkusuz ki her şeyden haberdar olan Allah'tır. SÜRÜNGENLERİN GÖZLERİ Sürüngenlerin en önemli duyusu görmedir. Bazı sürüngenlerde göze ek olarak birtakım özel organlar bulunur. Örneğin kum kertenkelesinin alt gözkapağı saydamdır ve kertenkelenin gözlerini kumdan korur. Burun delikleri de kuma gömülürken korunmak için yukarıya doğru dönüktür. Yalnızca gece avlanan geckoların gözbebekleri büyüktür, gündüzleri gözbebeği parlak ışıktan korunmak için çizgi şeklini alır. Bundan başka yılanlarda gözkapağı yokmuş gibi gözükür. Aslında yılanların gözkapakları vardır, fakat hareketsizdir ve gözleri saydam bir tabaka ile örtülüdür. Bazı yılan türlerinin de başlarının iki yanında ısıya duyarlı çukurlar vardır. Bunlarla diğer hayvanları hiç görmeden bile kolaylıkla hissedebilirler. SU ÖRÜMCEKLERİ Su örümcekleri mecbur kalmadıkça sudan çıkmazlar. Sadece şiddetli yağmurlarda su yüzeyinde kırılmalar meydana geldiği zaman geçici olarak kıyıya sığınırlar. Su örümceklerinin ayaklarının ucunda suyu itme özelliğine sahip, balmumuna bulanmış kıllardan oluşan kadifemsi sık bir örgü vardır. Örümceğin ayağının, balmumunu eriten etere batırılmasıyla yapılan bir deneyde, örümceğin su üzerinde yürüme yeteneğini yitirdiği görülmüştür. Su örümceğinin yürüyüşü son derece ustacadır. Daha kısa olan ön ayakları, özellikle avını yakalamaya yarar. Orta ayaklar hareketi sağlar, arka ayaklarsa dümen vazifesini görür. Su örümceği, bir sıçrayışta bir metre kadar ileriye fırlayabilir. Hatta göz açıp kapayıncaya kadar, bir ayağını öne, diğer ayağını arkaya atarak geri dönüş yapabilir. Suya düşen böceklerin yarattıkları dalgalar su örümceği tarafından hemen algılanır. Suda oluşan en ufak bir titreşim örümceği harekete geçirmeye yeter. Su örümcekleri suya batmalarını engelleyecek ayakları, sudaki titreşimleri algılayan duyu organları ile Allah tarafından kusursuz bir biçimde yaratılmışlardır. AĞUSTOS BÖCEKLERİNİN SESİ Bir ağustos böceği (Cicadella viridis), türdeşleri gibi çok gürültücü bir böcektir. Gövdesinin arka kısmında hava kesecikleri üzerine yerleşmiş sağlı sollu iki plak vardır. Ağustos böceği, taş kadar sertleşmiş bu plakları çalarak o çok iyi bilinen sesini çıkarır. Plak, bağlı olduğu kas tarafından çekilip bırakılınca, boş bir teneke kutunun çıkardığı sese benzer bir ses oluşur. Böceğin yaptığı bu çekme-bırakma işlemi saniyede 500 kez tekrarlanır. Göğüs kalkanının karın tarafında bulunan uzantının açılıp kapanmasıyla ses yükselir veya alçalır. İnsan kulağı, saniyenin onda birinden daha kısa süreli açılıp kapanmaları, yani ses kesiklerini fark edemediği için ağustos böceğinin cızırtısı bize sürekli devam ediyormuş gibi gelir. KARABATAKLAR Birkaç yüz kuştan oluşan karabatak sürüleri, göllerde, toplu olarak balık avlarlar. Bir karabatak sürüsünün tamamı sırayla kıyıya doğru yüzerken, kuşlar bir yandan da birbiri ardınca dalış yaparlar. Bu dalışlardan korkan balıklar da bu sayede daha kolay avlanacakları sığ sulara itilmiş olurlar. Çok kalabalık olan karabatak sürüleri aynı anda hangi yöntemi kullanarak başarılı olacaklarını ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini sadece ve sadece Allah'ın ilhamı sayesinde bilmektedirler. DÖNER BÖCEKLERİ Döner böcekler kınkanatlı böceklerdendirler. Yeryüzünün hemen her yerine dağılmış olan bu böcekler genellikle durgun su birikintilerinin ve göllerin yüzeyinde daireler çizerek ya da fırıldak gibi dönerek toplu halde yaşarlar. Saldırıya uğradıklarında hızla suya dalarak suyun altında yüzebilirler. İki çift bileşik gözünden bir çifti suyun üstünde, diğeri ise suyun altında kalabilir. Bu da böceğin aynı anda her iki ortamı da görmesini sağlar. Döner böceklerin dişileri silindir biçimindeki yumurtalarını su altı bitkilerinin üstüne paralel sıralar halinde bırakırlar. Uzun, dar gövdeli larvaların yalnızca üç çift bacağı vardır, ama karın bölgelerinin her birinden uzanan saçaklı solungaçlarıyla görünümleri kırkayağa benzer. Karnının sol bölümündeki kancalarla suda yüzen besinleri yakalayabilen larva, pupa evresinde sudan çıkar ve yine bu kancaların yardımıyla kıyıdaki bitkilere baş aşağı asılarak toz ve tükürük salgısıyla kendine koruyucu bir kılıf yapar. Ayrıca döner böcekler tehlike karşısında kendilerini savunmak için pis kokulu ve sütümsü bir sıvı da salgılarlar. MAYIS BÖCEKLERİ Mayıs böceği (Melolantha melolantha) toprağın 80 cm. derinliğinde bulunan kozasından Ekim ayında çıkar, fakat ertesi yılın Mayıs ayına kadar kozaya yattığı yerde kalır. Burada bulunduğu sürece yatışı ya dünyanın manyetik kutupları yönünde Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı doğrultusundadır. Mayıs böceği, bu süre içinde laboratuvara getirilip, yatış yönü değiştirilse bile uyanır ve sözü edilen biçimde yönünü değiştirir. BAL KILAVUZLARI Bal kılavuzları (Indicator indicator) Asya ve Afrika'da yaşayan kuşlardır. Bu kuşlar, bal porsuğu denen bir porsuk türünün ya da insanların tepesinde döne döne uçup şakıyarak, onları arı yuvalarının bulunduğu yere doğru götürürler. Kuşların çağrısını anlayarak peşlerine düşen bal avcıları kovanı kırıp içindeki balı alınca da petekte kalan balmumunu ve arı larvalarını yerler. Diğer canlıların balmumu gibi bir maddeyi öğütmeleri imkansızdır. Oysa bal kılavuzlarının mideleri bu işi başaracak bir yapıda yaratılmıştır. Bal kılavuzlarının bağırsaklarında balmumunun sindirilmesine yardımcı olan özel bakteriler vardır. İşte bu bakteriler sayesinde bütün omurgalılar arasında, balmumuyla beslenen tek canlı bal kılavuzlarıdır. BALKUŞLARI Balkuşları adı verilen bu kuş türü daha çok Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşar. Çiçeklerden balözü emerek ve çiçeklerin arasında buldukları küçük böcekleri yiyerek beslenirler. Çiçeklerden kolaylıkla balözü alabilecek bir gaga yapısına sahiptirler. Balkuşları, ince uzun ve hafifçe aşağıya doğru kıvrık olan gagalarını çiçeklerin içine daldırır ve ucunda fırça gibi sert kıllar bulunan çatallı dilleriyle balözlerini toplarlar. Bu kuşların en ilginç türlerinden biri de siyah-beyaz tüylü kanatları, altın sarısı çizgilerle bezenmiş olan kırçıl balkuşudur(Grantiella picta). Özellikle ökseotunun meyvelerine çok düşkün olan bu kuş, bitkinin ince sürgünlerini örümcek ağıyla ve ökseotu meyvelerinin yapışkan salgısıyla birbirine tutturarak yaprakların arasında asılı duran bir yuva yapar. Yuva o kadar ince dokuludur ki, alttan bakıldığında kuşun pembe renkli yumurtaları kolaylıkla görülebilir. |